Danıştay Kararı 3. Daire 1996/5260 E. 1997/2930 K. 17.09.1997 T.

3. Daire         1996/5260 E.  ,  1997/2930 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 1996/5260
Karar No: 1997/2930

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Yükümlü şirketin 1993 takvim yılında alacağı olan paranın icra takibi sonucu tahsil edilememesi üzerine 1994 takvim yılında karşılık ayırması nedeniyle, davalı vergi dairesince şüpheli alacak karşılığının ancak alacağın şüpheli hale geldiği yıl içinde ayrılabileceğinden söz edilerek şüpheli alacak tutarından kaynaklanan matrah farkının kurumun dönem matrahına ilave edilmesi suretiyle ikmalentarhedilen kurumlar vergisi ve geçici vergi ile bu vergilere bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezalarına karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323. maddesinde alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hükme yer verilmediği, önemli olan hususun alacağın şüpheli alacak niteliğini taşıyıp taşımaması olduğu, dönemin değişmesiyle alacağın şüpheli olma niteliğini kaybetmediği, alacağın şüpheli hale geldiği dönemin geçirilmesi halinde yeni değerleme günlerinde de tasarruf değerini muhafaza edecek olan alacak için karşılık ayırma imkanının ortadan kalkacağının kabul edilemeyeceği gerekçesiyle kabul ederek cezalı tarhiyatı kaldıran … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; şüpheli alacak karşılığının ancak alacağın şüpheli hale geldiği yıl içinde ayrılabileceği, takip eden takvim yılında karşılık ayrılarak gider olarak gösterilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir. Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : … Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle Vergi Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyanın incelenmesinden, mükellef kurumun müşterisinden olan 1.171.365.547.- TL’lık alacağının … İflas Müdürlüğünce 7.10.1993 tarihinde kayıt altına alınarak 1993 takvim yılında şüpheli alacak niteliği kazandığı, ancak yükümlününsözkonusu şüpheli alacağı için 1994 yılı hesaplarında karşılık ayırdığı ve giderlerine intikal ettirdiği anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323. maddesinde; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacağı; bu şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterileceği, teminatlı alacaklarda bu karşılığın teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği, şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarlarının tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Vergi Usul Kanununun 174. maddesinde defterlerin hesap dönemi itibariyle tutulacağı belirtilmiştir. Gerçek ve tüzel kişilerin çeşitli vergiler bakımından mükellef tutulacakları zaman dilimini ifade eden her hesap dönemi sonunda kayıtlar kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır. Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır. Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, sözü edilen 323.maddede “şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir” şeklinde yer alan hükmün, yükümlülerin diledikleri yılda şüpheli alacak karşılığı ayırabilecekleri biçiminde değil, alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayırabiecekleri ya da alacağın değersiz hale geldiği yılda zarara atabilecekleri biçiminde anlaşılması gerekmektedir. Zira, şüpheli alacak karşılığı ayırma ve dolayısıyla bunu yıl kazancından düşme tarihinin yükümlülerin ihtiyarına bırakılmasının, onlar en çok kar sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceği, bunun ise yasakoyucunun amacına aykırı düşeceği açıktır. Bu bakımdan yükümlünün 1993 yılında şüpheli ale gelen alacağı için 1994 yılı hesaplarında karşılık ayırması mümkün olmadığından karşılık ayrılan miktarın dönem matrahına eklenmesinde yasaya aykırılık görülmediği cihetle mahkemece tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen kararda yasal isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanununun 13. maddesinin (j) uyarınca işlemlerinin yargı harcından müstesna olması nedeniyle Vergi Dairesi Müdürlüğünden alınamayan …- lira başvurma harcının davacıdan alınmasına …- lira temyiz yargılama giderinin davacıdan alınarak Vergi Dairesi Müdürlüğüne verilmesine 17.9.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.