Danıştay Kararı 3. Daire 1996/3839 E. 1997/2998 K. 23.09.1997 T.

3. Daire         1996/3839 E.  ,  1997/2998 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 1996/3839
Karar No: 1997/2998

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar : 1-…
Vekili: …
2-
İstemin Özeti : … işiyle uğraşan yükümlü adına 1994 takvim yılına ilişkin olarak re’sen salınan gelir vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; 1319 sayılı yasanın 29.maddesinde vergi değerinin emlak vergisi mevzuuna giren bina ve arazinin rayiç bedeli olduğu ve rayiç bedelin bina ve arazinin beyan tarihindeki normal alım-satım bedelinden oluşacağı hükme bağlanmış olup, buna göre beyan edilen rayiç değerin asgari ölçülere göre tespit edilen emlak vergisi değerinden daha düşük olamayacağının kabulünün zorunlu bulunduğu, ancak; yükümlüler tarafından asgari beyan değerinden daha yüksek bir değerin alım-satım bedeli olarak beyan edilmesinin mümkün ve tabii olduğu, yükümlü tarafından tapu işlemleri esnasında, sözkonusu gayrimenkulün emlak vergi değeri olan 322.000.000.- liradan daha aşağı bir bedelle satıldığı hususunda ihtirazi kayıt konulmadığı, bu durumda inceleme elemanınca 322.000.000.- lira emlak vergi değerinden, 17.400.000.- lira alım bedeli ile, alışta ödenen tapu harcı olan 696.000.- lira düşülmek suretiyle bulunan 303.904.000.- lira safi değer artışı nazara alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisinde yasaya aykırılık bulunmadığı, öte yandan uyuşmazlık konusu olayda ziyaa uğratılan verginin sair kazanç ve irad olması ve sair kazanç ve iradların vergi dairesinin ıttılaı dışında bırakılması hali ağır kusur cezası kesilmesini gerektirdiğinden, kaçakçılık cezası kesilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle, kısmen kabul ederek salınan gelir vergisini onayan kesilen kaçakçılık cezasını ağır kusur cezasına çeviren … Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, davacı tarafından; sözkonusu taşınmazın ihtiyaç amacıyla alındığı, daha sonra ekonomik sıkıntı nedeniyle satıldığı, inceleme elemanına da arsanın 38.000.000.- liraya satıldığının ifade edildiği, tapuda harçlar kanununun 63.maddesine göre 322.000.000.- lira üzerinden tarh olunan harcın ödenmek zorunda kalındığı, sekiz ay gibi kısa bir dönemde bu kadar değer artışının mümkün olamayacağı, tapu işlemlerinde herhangi bir beyanname verilmediği, sadece başvurma fişi düzenlendiği, bunun için ihtirazi kayıt şerhi konulamadığı; vergi dairesi tarafından: kesilen kaçakçılık cezasının ağır kusur cezasına çevrilmesinin kanuna aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istemleridir. Savunmanın Özeti : Davacı tarafından savunma verilmemiş, davalı idare tarafından ise inceleme raporundaki tespitlere dayanılarak yapılan cezalı tarhiyatın tasdiki istenmiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 193 sayılı GVK.nun mükerrer 80/7. maddesine göre vergilendirilen değer artışı kazançları, aynı yasanın mükerrer 81. maddesine göre elden çıkarma karşılığında alınan paradan, elden çıkarılan malın maliyet bedeli ile ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle hesaplanacağından, elden çıkarma karşılığında alınan para tapu kayıtlarında 322.000.000.-TL olduğu, bundan alım bedeli olan 17.400.000.-TL ile ödenen 696.000.-TL tapu harcı düşüldüğünde kalan 303.904.000.- TL değer artışı nazara alınmak ve kesilen kaçakçılık cezası ağır kusura çevrilmek suretiyle cezalı tarhiyatı tadilen tasdik eden mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle taraflar temyiz istemlerinin reddiyle Vergi Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80/7. maddesinde, iktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70. maddenin birinci fıkrasının 1,2,4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkartılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olduğu hükme bağlanmış, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63. maddesine 1.1.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3824 sayılı kanunun 14. maddesi ile eklenen (a) fıkrasında, vergi değerinin tespitinde dikkate alınacak olan kayıtlı değerin (emlak vergisi değeri), beyan dönemini takip eden yıllarda Emlak Vergisi Kanunu hükümlerine göre hesaplanacak değerden az olmamak üzere mükellef tarafından beyan edilen değerin, her yıl için Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca belirlenmiş olan “yeniden değerleme oranı”nda arttırılması suretiyle tespit olunacağı öngörülmüştür.
Uyuşmazlık konusu olayda, inceleme elemanı tarafından 322.000.000.- lira olarak kabul edilen arsa satış değerinin tapu işlemi sırasında yukarıda sözü edilen yasa hükmüne uygun olarak tespit edildiğinin bilinmesine karşın, maliyet bedeli yönünden yasada belirlenen değerleme yöntemine uyulmadan, sadece tapuda kayıtlı alış bedeli dikkate alınarak, değer artış kazancı hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Satış bedelinin tesbitinde uygulanan yöntemin, alış bedelinin tesbitinde de uygulanması, hakkaniyet kurallarının ve gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesinin bir gereğidir.
Bu bakımdan, 492 sayılı yasanın 63. maddesine uygun olarak tespit edilen 322.000.000.- liralık arsa satış bedelinden, satış bedeline uygulanan yöntemin uygulanması suretiyle tesbit edilecek alış bedeli ile 696.000.- lira tapu harcının düşülmesinden sonra bulunacak değer artış kazancına göre karar verilmesi gerekirken tarhiyatın onanması yolunda verilen vergi mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 347. maddesinin 4 numaralı bendinde, beyanname verme süresi geçtiği halde ücret, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ile sair kazanç ve iratların vergi dairesinin bilgisi dışında bırakılması yoluyla vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde ağır kusur cezası uygulanacağı açıkça hükme bağlandığından, vergi dairesi müdürlüğünün cezaya yönelik temyiz iddialarında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin reddine, davacı temyiz isteminin kabulüne, … Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, temyiz safhasında yapılan …- lira yargılama giderinin davalı vergi daresinden alınarak davacıya verilmesine 23.9.1997 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
A Y R I Ş I K O Y
X-Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının dayandığı gerekçeler karşısında sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden, yükümlü temyiz isteminin de reddi gerekeceği oyu ile çoğunluk kararına bu yönden katılmıyorum.