3. Daire 1995/4067 E. , 1996/1941 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 1995/4067
Karar No: 1996/1941
Temyiz İsteminde Bulunan : Mesir Vergi Dairesi Müdürlüğü – MANİSA
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti : Davacı şirketin yurtdışında yaptığı birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat işi nedeniyle döviz cinsinden tahsil ettiği hakediş bedellerini Türkiye’ye getirip bankada döviz tevdiat hesabında tutması sonucu elde ettiği kur farkı gelirlerinin Türkiye’de elde edilmiş kazanç olarak vergiye tabi bulunduğundan bahisle belirlenen matrah farkı üzerinden adına 1993 takvim yılı için ikmalen salınan kurumlar vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 19. maddesinde; vergi alacağının vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağının belirtildiği, her vergi kanununda o verginin doğumu için gerekli olan olaylar ve hukuki durumların tarif ve tesbit edildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesinde de; birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarım işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tesbit edilip tamamının o yılın geliri sayılarak mezkur yıl beyannamesinde gösterileceğinin hükme bağlandığı, maddeden yıllara yaygın inşaat ve onarma işinde vergi alacağının inşaat işinin bittiği yılda doğacağının anlaşıldığı, olayda yıllara yaygın inşaat işiyle ilgili olarak döviz cinsinden elde edilen hakediş bedellerinin bankada durması sonucu liranın değer değişikliğinden lehe oluşan kur farklarının inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması karşısında hakedişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi gerektiği, bunun sonucu olarak da hakedişler hangi hesaba kaydedildi ise kur farklarının da o hesapla ilişkilendirilmesi başka bir anlatımla inşaat işinin sonunda elde edilen vergiye tabi kazancın belirlenmesinde hakedişlerle birlikte gözönünde tutulmasının kabulü gerektiği, söz konusu kur farkının işin bitiminde kar veya zararı etkileyeceğinden, inşaat işlerine ait gelirin bir unsuru olarak inşaat hesabıyla ingilendirilerek işin bitim tarihi itibariyle vergilendirilmesinin Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi gereği olduğu, bu itibarla kur farkının yapılan inşaat işinden elde edilen gelirden ayrı, başka bir kaynaktan elde edilmiş gelir niteliğinde kabul edilerek tarhiyat yapılmasında kanuna uyarlık görülmediği gerekçesiyle kabul ederek tarhiyatı terkin eden … Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; inceleme raporuna istinaden belirlenen matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatta kanuna aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir. Savunmanın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : …
Düşüncesi : Temyize konu mahkeme kararında, uyuşmazlığın, yıllara yaygın inşaat işi yapan davacı şirketin sözleşme gereği yabancı para cinsinden elde ettiği hakediş bedellerini bankada tutması nedeniyle oluşan kur farkı gelirinin, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işinin hasılatı olarak işin bittiği yılın geliri mi sayılacağı, yoksa inşaat işi ile ilgilendirilmeyip dönem kazancı olarak mı beyanı gerektiği konusuna ilişkin bulunduğu belirtildikten sonra, döviz cinsinden elde edilen hakedişlerin bankada durması sonucu değer değişikliğinden lehe oluşan kur farklarının inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması karşısında, hakedişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılarak, davanın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Şöyleki, yıllara yaygın inşaat ve onarım işinde, yapılan işlerin karşılığı olarak alınan hakedişlerin o işin hasılat unsuru sayılacağında ve işin bittiği tarihteki sonuç hesaplarıyla birlikte değerlendirileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, nakten elde edilip yurda getirilmiş ve Türkiye’deki banka döviz tevdiat hesaplarında tutulan döviz cinsinden hakedişlerin, bankada tutulmasından dolayı lehe oluşan kur farkları gelirinin bu gelirin elde edilişi açısından inşaat ve onarım işiyle igi ve irtibatı bulunmamaktadır. Aynı işletmenin kasasında bulunan Türk Lirası veya dövizin bankada vadeli yada döviz tevdiat hesabında tutulmasından sağlanan nemanın işletmenin o dönem faaliyetleri içinde diğer gelir unsurlarından bağımsız değerlendirilmesi gerektiğinde nasıl kuşku bulunmuyorsa, kaynağı hakediş olsa bile döviz cinsinden hakedişlerin inşaat ve onarım işiyle hiçbir ilgi ve irtibatı olmayan bir kararla bankalarda tutulmasından elde edilen kur farkı gelirinin de, inşaat ve onarım işinden sağlanan hasılattan bağımsız ve elde edildiği dönemin gelir unsuru olduğunda kuşku yoktur. Kur farkının, inşaat işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması, hakedişin bir unsuru gibi değerlendirmeyi gerektirmez. Zira, bir işletmenin ana iştigal konusu inşaat ve onarım işi olmakla beraber bu organizasyon işinde, Gelir Vergisi Kanunun 2. maddesinde sayılan gelir unsurlarını elde etmesine engel olan ya da her gelir unsurunu ancak ayrı ayrı organizasyonlar içinde sağlamayı zorunlu kılan yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca temyizen incelenen dosyalarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay’ın kararına bağlı olup, temyiz isteminde bulunan Vergi Dairesi Müdürlüğünün duruşma talebinin yerine getirilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varıldığından dosya incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan … Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 23.5.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.