Danıştay Kararı 3. Daire 1992/1866 E. 1993/3667 K. 14.12.1993 T.

3. Daire         1992/1866 E.  ,  1993/3667 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No: 1992/1866
Karar No: 1993/3667

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : Maliye ve Gümrük Bakanlığı-ANKARA
İstemin Özeti : Davacı tarafından hayat standardı esasına göre
yapılan tahakkukun Danıştay ve Vergi Mahkemesi kararlarıyla kısmen terkin edilmesi üzerine iade edilen gelir vergisi, gecikme faizi ve gecikme zamlarının vergi dairesi uhdesinde kaldığı süre için kendisine 8.931.735.-lira faiz ödenmesine ilişkin istemin reddine dair işlemin iptali amacıyla açılan davayı; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 116.maddesinin 6.fıkrasında hayat
standardı esasına göre yapılacak tarhiyata karşı dava açılmasının tahakkuk eden verginin tahsilini durdurmayacağı, 213 sayılı Kanunun 120.maddesinde ise vergi hatalarının düzeltme fişine dayanılarak düzeltileceği, hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde fazla verginin aynı fişe dayanılarak terkin, tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunacağının hükme bağlandığı, uygulamada da mahkemelerce terkin edilen vergilerin düzeltme fişine istinaden terkin ve tahsil
olunmuş ise mükellefe reddolunduğu, Vergi Usul Kanununun hiç bir maddesinde fazla tahsil olunan verginin kanuni faizi ile birlikte iadesini öngören bir hükme yer verilmediği, diğer taraftan davalı idareye bağlı Setbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğünce tarhiyatın kısmen terkinine ilişkin kararın 14.12.1990 tarihinde tebliği üzerine 8.1.1991 tarihinde düzenlenen düzeltme fişine dayanılarak, 2577
sayılı Kanunun 28.maddesinde yazılı 60 günlük süre içinde fazla vergi, gecikme faizi ve gecikme zamlarının terkini ile davacıya iadesi yolunda işlem tesis edildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle reddeden … Mahkemesinin … gün ve E: …, K: … sayılı kararının; bireyler ile devletin hukuk
karşısında eşit olduğu, ferdlerin anayasal haklarının ancak hukuk üstünlüğü ile muhafaza ve müdafaa edilebileceği, vergi dairelerinin, devlet faiz
ödemez, zihniyetinden hareketle mükelleflerin mağduriyetine bakmaksızın tek taraflı hareket etmelerinin yanlış olduğu ileri sürülerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği yolundadır.
Tetkik Hakimi : …
Savcı : …
Düşüncesi : Temyiz başvurusu; hayat standardı esasına göre yapılan gelir vergisi tarhiyatı, açtığı idari dava sonunda, iptal olunarak ödediği vergi kendisine geri verilen davacının, hukuka aykırı tarhiyat dolayısıyla ödediği vergi, gecikme faizi ve zamları için ödeme tarihinden iade tarihine kadar 6l83 sayılı Kanunda öngörülen gecikme zammı oranında faiz hesaplanarak verilmesi isteğinin reddine ilişkin işlemin iptali ve 8.931.735.- lira faizin ödenmesi isteğiyle açtığı davanın reddine dair Vergi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
Temyize konu karar; fazla tahsil edilen verginin kanuni faiziyle birlikte iadesini öngören bir yasa hükmünün bulunmadığı; idari yargı kararının gereğinin 2577 sayılı Kanunun 28 nci maddesinde öngörülen süre içerisinde yerine getirilmiş olunması sebebiyle de, ortada faiz ödenmesi için bir neden bulunmadığı gerekçelerine dayanmaktadır.
Mevzuatımızda; Devletin vergi alacaklarının yasalarda belirtilen süreler içerisinde ödenmemesi durumunda mükellefleri tarafından ödeme tarihine kadar hesaplanacak iki tür faizin asıl borca ek olarak ödenmesi öngörülmüştür. Bu iki tür faizin ilki; Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinde düzenlenen gecikme faizi; diğeri de, 6l83 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun
51 nci maddesinde düzenlenen gecikme zammıdır. Oranları aynı olan bu iki tür faizin nitelik ve amaçları da aynıdır. Bu amaç; 26 Aralık 1988 gün ve 20031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27.9.1988 gün ve E:1988/7, K:1988/27 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, vergisini ödemek yerine, bu parayı kendi işlerinin finansmanında kullanan veya başkasına ödünç veren ya da mevduat olarak bankaya yatıran yükümlünün, enflasyon oranı üzerinde veya en azından bu orana eşit sağladığı yararın asıl sahibi olan devlete geri verilmesi olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere; Anayasa Mahkemesi, gecikme faizini, devletin idare edilenlerden alacağı vergiyi zamanında alamaması sebebiyle mahrum kaldığı yarar olarak kabul etmektedir. Yine, aynı Anayasa Mahkemesi kararında yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, devletin mahrum kaldığı bu yarar; biri enflasyon sebebiyle paranın değerinde oluşacak azalmayı giderme olanağı; diğeri
de, paranın neması olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır. Gecikme faizinin oranının, her yıl, Bakanlar Kurulunca yeniden saptanmasının nedeni de, budur.
Özet olarak söylemek gerekirse, vergi alacağını ylükümlülerin hukuka aykırı davranışları sebebiyle zamanında alamayan devlet, asıl vergi alacağı dışında, biri değer kaybı; diğeri de paranın sağlayacağı gelir olmak üzere iki tür zarara uğramaktadır. Yasalarda öngörülen gecikme faizi ve gecikme zammı, devletin bu zararını gidermek amacına yöneliktir.
Bu iki tür zarar, kendisinden hukuka aykırı biçimde vergi alınan idare edilenler için de, aynen söz konusudur. Her ne kadar, idare edilenlerin bu zararlarını karşılayacak, VUK.nun 112 nci, 6183 sayılı Kanunun 51 nci maddesindeki düzenlemelere benzer, bir yasa hükmü mevcut değilse de; “İdari Rejimi” kabul eden hukuk sistemlerinde idarenin hukuka aykırı davranışlarından dolayı idare edilenlerin uğrayacakları bu tür zararların tazminat yoluyla giderilmesi, Hukuk Devleti İlkesinin zorunlu gereğidir. Bunun için, ayrıca bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. İdari Yargının varlık nedenlerinden biri, idare edilenlerin idari işlem ve eylemlerden doğan zararlarını kendi
iradeleriyle gidermeyen idari birimler aleyhine açılacak tazminat davalarının çözüme kavuşturulmasıdır. İdari Yargı, bu çözüm sırasında, kararını, Sorumluluk Hukukunun kendi ilkeleri dışındaki bir kaynağa, örneğin, bir yasa hükmüne dayandırmak zorunda değildir.
Bu açıklamalar karşısında; davada, hukuka aykırılığı yargı kararıyla sabit bulunan vergi tahsilatı dolayısıyla davacının uğradığı zararın giderilmesi için bu konuda yürürlüğe konulmuş yasa hükmü arayan ilk derece mahkemesi kararında, İdari Yargılama Usulü İlkelerine uyarlık görme olanağı yoktur. Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın davanın esası hakkında yeniden verilmek üzere bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan … Vergi Mahkemesinin … gün ve E: …, K: … sayılı kararı,aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını
sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, ….- lira maktu karar harcının temyiz isteminde bulunandan alınmasına 14.12.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.