Danıştay Kararı 2. Daire 2021/7984 E. 2022/556 K. 16.02.2022 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2021/7984 E.  ,  2022/556 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/7984
Karar No : 2022/556

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem : Dava; davacı tarafından, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde komiser olarak görev yapmakta iken Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/6 ve 8/7. maddeleri uyarınca meslekten çıkarılmasına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararının iptali ile işlem tarihinden itibaren uğranılacak hak ve alacak kayıplarının yasal faiziyle birlikte tahsili ve 1.000.000.000,00-TL (08/01/2003 tarihli dava dilekçesinde belirtilen miktar) manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan davada, davanın reddi yolunda verilen ve Danıştay incelemesinden geçerek kesinleşen … İdare Mahkemesinin … günlü, E:2003/18, K:2003/814 sayılı kararının yargılamanın yenilenmesi suretiyle kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline ve maddi, manevi ve özlük haklarının (güncel değerleriyle) tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; olayda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen 60392/08 Başvuru Numaralı kararda özetle; hem cezai hem de idari soruşturmanın aynı vaka üzerine kurgulanmasının kaçınılmaz olduğu vurgulanmakla birlikte farklı neticelenebilecekleri, Disiplin Tüzüğü’nde bir adli suçun (tecavüz ya da cinsel istismar suçu) işlenmiş olmasının idari müeyyideye tabi kılındığı, suçu saptama yetkisinin ise ilgili ceza mahkemesinde olduğu, ilk derece idare mahkemesinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararı yokken, başvurucuyu mezkur suçla itham eder bir dil kullanmasının AİHS 6/2. maddesi kapsamında masumiyet karinesini ihlal ettiği, öte yandan idare mahkemesinin kararından sonra başvurucunun ceza yargılamasında beraat ettiği göz önüne alındığında, idari yargılamanın temyiz aşamasında Danıştayın gerekçeyi değiştirip idari ve adli yargı arasındaki çelişkiyi giderme imkânı varken, bu konuda sükût etmesinin (kararı matbu gerekçeyle onamasının) da aynı fıkra kapsamında masumiyet karinesini ihlâl ettiğine hükmedildiği, bu durumda, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde komiser olarak görev yapan davacıya Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararı ile Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/6 ve 8/7 maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezası verilmesine ilişkin işleme esas olan fiili nedeniyle yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesindeki davada, anılan Mahkemenin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile tüm suçlamalardan beraat ettiği görülerek dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, öte yandan; Anayasa’nın 125. maddesi gereğince, davacının yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının (davacının açıkta olduğu sürede başka bir işte gelir getirici faaliyette bulunup bulunmadığının idarece saptanıp, bu miktarın davacının yaşı da göz önünde bulundurularak normal şartlar altında emekli olacağı tarihe kadar alması gereken maaş miktarından mahsup edildikten sonra) tarafına ödenmesi gerektiği; uyuşmazlıkta, davacının … Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde görülen davada beraat ettiği anlaşılmakla birlikte, idare tarafından dava konusu işlemin tesisi sırasında eldeki mevcut delillere göre meslekten çıkarma cezasının tatbik edildiği, bu kapsamda idareye atfedilebilecek ve manevi tazminata hükmedilmesinin ön koşullarından olan ağır hizmet kusurunu oluşturacak bir zeminin mevcut olmadığı, yanı sıra Mahkememizce davacının parasal ve özlük haklarının da ödenmesine karar verilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince davacının manevi tazminat talebinin reddedilerek Sözleşmenin 6/2. maddesinin ihlâl edildiğinin tespit edilmesinin yeterli bir manevi tatmin aracı olduğunun belirtilmesi nedeniyle, manevi tazminat talebinin reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü ile dava konusu işlemin iptaline, davacının özlük ve parasal haklarının (davacının açıkta olduğu sürede başka bir işte gelir getirici faaliyette bulunup bulunmadığının saptanarak, bu miktarın davacının yaşı da göz önünde bulundurulup normal şartlar altında emekli olacağı tarihe kadar alması gereken maaş miktarından mahsup edildikten sonra) tarafına ödenmesine, manevi tazminat isteminin reddine hükmedilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararı hukuk ve usule uygun bulunarak, istinaf başvurusunun reddine hükmedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından; davacının ırza tasaddi ve yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak suçlarını işlediği sübuta erdiğinden bahisle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6 ve 8/7. maddeleri uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla tecziye edildiği, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek, İdare Mahkemesince verilen kararın bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN CEVABI : Davacı tarafından; AİHM’in adli soruşturmaya konu olan bir fiilden dolayı idari soruşturmayı yürüten personelin, kovuşturma esnasındaki bir mahkemenin kararı kesinleşmeden herhangi bir işlem tesis etmemesi gerektiğini belirttiği, aksi durumun hak ihlali oluşturacağını tespit ettiği, ayrıca bir kişinin ceza mahkemesinde suçu belirlenmeden önce suçlu olduğunun söylenmemesi gerektiğini ifade ettiği, masumiyet karinesinin ihlal edildiği belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının kaldırılması, usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının, disiplin hukukunda yer alan ”tipiklik” şartının gerçekleşmediğinden bahisle davacının anılan maddeler uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin anılan Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine konu ilk mahkeme kararı olan … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, 20/07/2016 tarihi öncesinde verilmiş ve kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlere tabi bir karar olması nedeniyle, bu karara karşı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulması üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının da, ilk kararın verildiği tarihte yürürlükte olan kanun yollarına ilişkin hükümlere ve dolayısıyla doğrudan temyize tabi olduğu açık olduğundan, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı kaldırılarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVALI İDARENİN TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın ONANMASINA,
3. Temyiz ve istinaf giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın Mahkemesine ve kararın bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/02/2022 tarihinde gerekçede oyçokluğu, esasta oybirliğiyle karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Davacı tarafından; Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde komiser olarak görev yapmakta iken Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/6 ve 8/7. maddeleri uyarınca meslekten çıkarılmasına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararının iptali ile işlem tarihinden itibaren uğranılacak hak ve alacak kayıplarının yasal faiziyle birlikte tahsili ve 1.000.000.000,00-TL (08/01/2003 tarihli dava dilekçesinde belirtilen miktar) manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile davanın reddedildiği, temyiz isteminin Danıştay Onikinci Dairesinin 13/03/2006 günlü, E:2003/4807, K:2006/880 sayılı kararı ile reddedilerek kararın onandığı, karar düzeltme isteminin ise anılan Dairenin 17/06/2008 günlü, E:2006/4914, K:2008/3765 sayılı kararı ile reddedilerek kararın kesinleştiği, diğer yandan, davacının disiplin cezasına konu olan aynı fiilden dolayı yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesindeki davada … günlü, E:…, K:… sayılı kararla, yüklenen suçu işlediğine ilişkin her türlü kuşkudan uzak yeterli, inandırıcı ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine hükmedildiği, söz konusu kararın 21/09/2005 tarihinde temyiz edilmeden kesinleştiği, 24/11/2008 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğu, ayrıca 21/09/2005 tarihinde kesinleşen beraat kararına istinaden … İdare Mahkemesinin E:… esasına kayden 26/11/2008 tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, 27/05/2009 günlü, K:2009/1164 sayılı kararla yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedildiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapmış olduğu başvuru neticesinde, 2577 Sayılı Kanun’un 53. maddesi kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen … Başvuru Numaralı karar gereği olarak, … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının yargılamanın yenilenmesi suretiyle kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline ve maddi, manevi ve özlük haklarının (güncel değerleriyle) tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36/1. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne, “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38/4. maddesinde ise; “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını hükmeden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır. (Anayasa Mahkemesi Kararı; Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, s.30)
Uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı “karar”dır. Mahkemeler, “kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme” yükümlülüğü altındadırlar. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra (bkz. AİHM Kararı, Hadjıanastassıou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, s. 33), tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun bir biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir. Yukarıda sözü edilen ilkeler ile sağlanmak istenen amaç da budur.

Davacının başvurusu sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen 60392/08 Başvuru Numaralı kararda özetle; Disiplin Tüzüğünde bir adli suçun (tecavüz ya da cinsel istismar suçu) işlenmiş olmasının idari müeyyideye tabi kılındığı, suçu saptama yetkisinin ise ilgili ceza mahkemesinde olduğu, ilgili mercilerin kendi alanlarında kalması gerektiği, disiplin yargılamasında kullanılan dilin masumiyet karinesine saygılı olması gerektiği, suçlananın bariz bir beyanı dışında suç isnadının kişiyi suçlu kılmayacağı, bu iki durum arasında fark olduğu, ilk derece idare mahkemesinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararı yokken, başvurucuyu mezkur suçla itham eder bir dil kullanmasının AİHS 6/2. maddesi kapsamında masumiyet karinesini ihlal ettiği, öte yandan; idare mahkemesinin kararından sonra başvurucunun ceza yargılamasında beraat ettiği göz önüne alındığında, idari yargılamanın temyiz aşamasında Danıştayın gerekçeyi değiştirip idari ve adli yargı arasındaki çelişkiyi giderme imkânı varken, bu konuda sükût etmesinin (kararı matbu gerekçeyle onamasının) da aynı fıkra kapsamında masumiyet karinesini ihlâl ettiğine hükmedildiği, ayrıca kararda; Mahkemelerinin önündeki sorunun davacının işten çıkarılması değil, disiplin cezası verilirken kullanılan uslanma ve dilin ”masumiyet karinesi”yle uyumlu olup olmadığının olduğu, bir hareketin, hem cezai hem de disiplin soruşturmasının ortaya çıkmasına yol açabileceği, bu oturumların paralel olarak yapılamayabileceği, disiplin soruşturmasındaki yöntemin, adli yargılamaya göre farklı olduğu, cezai hem de idari soruşturmanın aynı vakıa üzerine kurgulanmasının kaçınılmaz olmakla birlikte, farklı neticelenebilecekleri, masumiyet karinesine ilişkin kuralın, disiplin yetkisi verilen makamların yaptırımlar koymasını engelleme amacı taşımadığı da belirtilmiştir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. maddesinde, ”ırza tasaddi” ve 8/7. maddesinde, “yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak” fiilleri meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiiller arasında sayılmıştır.
Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; disipline aykırı eylem veya işlemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak bu eyleme uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.
Belirtilen hususlarla birlikte; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, Karar Tarihi: 02/07/2020, Başvuru Numarası: 2016/14253 olan Barış Baş dosyasında verdiği kararın 56. paragrafında; “Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, § 30).” değerlendirmesine; 57. paragrafında; “Cezai sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiş veya ceza sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu bağlamda ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diğer kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, § 25; Kürşat Eyol, § 30, Galip Şahin, § 48).” değerlendirmesine yer verildiği görülmüştür.
Bu bağlamda, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezası verilebilmesi için, suça esas fiilin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, hukuken geçerli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillere dayanması gerektiği; aksi durumda; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları ile güvence altına alınmış bulunan masumiyet karinesinin ihlali sonucunun doğabileceği açıktır.
Olayda, meslekten çıkarma cezasına esas dava dosyasındaki diğer bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, … Ağır Ceza Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla verilen beraat kararı incelendiğinde; davacının inkara yönelik savunmalarının aksine S.K. ile cinsel ilişkide bulunduğunun ekspertiz raporundaki açıklamalarla sabit olduğu, davacının S.K. ile alıkoyduğu zaman dilimi içerisinde onunla cinsel ilişkide bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, S.K.’nın vücudunda haricen darp ve cebir izine rastlanmadığı doktor raporuyla saptandığına göre davacının S.K.’ya karşı zor kullanmadığı, alıkoyma ve ırza geçme eylemlerinin rızaen gerçekleştiğinin, dolayısıyla sanığın eylemlerinde yüklenen ırza geçme ve alıkoyma suçlarının yasal unsurlarının bulunmadığının, ayrıca davacının Emniyet Müdürlüğüne ait aracı görev yaptığı yer dışına çıkarıp çıkarmadığı kesin olarak belli olmadığından bahisle kuşkudan sanığın yararlanacağı kuralına göre Emniyet Müdürlüğüne ait aracı görev dışına çıkarmadığının kabulü gerektiği sonucuna ulaşıldığı, dolayısıyla alıkoyma ve ırza geçme eylemlerinin rızaen gerçekleştiğinin kabul edildiği görülmekle birlikte, bu yönüyle davacının eyleminin Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/6. ve 8/7. maddelerinde yer alan, “ırza tasaddi” ve ”yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak” suç tanımlarına uymadığı, bu nedenle disiplin hukukunda yer alan ”tipiklik” şartının gerçekleşmediği görülmektedir.
Diğer taraftan, AİHM kararında, disiplin düzenlemesinde suç teşkil eden eylemler için disiplin cezası verilirken adli yargı kararının beklenip beklenmediği konusunda düzenlemede bu açıdan muğlaklık bulunduğu belirtilmiştir. Disiplin soruşturması ile ceza kovuşturmasının aynı kurallara tabi bulunmadığı, farklı ceza zamanaşımı sürelerinin öngörüldüğü, idarece adli yargı yerince somutlaştırılacak eylemleri belirlemek ve masumiyet karinesini dikkate almak suretiyle disiplin dosyasındaki bilgi ve belgeleri inceleyerek yeniden karar verilmesi suretiyle kamu düzeninin sağlanmasında hukuka aykırılık bulunmayacağı açıktır. Aksi halde disiplin düzenlemelerindeki aynı zamanda suç teşkil eden eylemlere, disiplin yaptırımı uygulanamaması sonucunu doğuracaktır.
Öte yandan, davalı idare tarafından, söz konusu disiplin soruşturması kapsamında davacının eylemine uyan başka bir disiplin cezası verilebileceği de tabidir.
Bu durumda, anılan İdare Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla Daire kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.