Danıştay Kararı 2. Daire 2021/3078 E. 2023/2100 K. 13.04.2023 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2021/3078 E.  ,  2023/2100 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/3078
Karar No : 2023/2100

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Davacı tarafından; Mersin İl Emniyet Müdürlüğü emrinde Komiser olarak görev yaptığı dönemde, iletişimin dinlenmesi olaylarına ilişkin mahkeme kararlarına gerekçe teşkil eden belgeleri gerçeğe aykırı olarak onaylamak/düzenlemek suretiyle “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiilini işlediğinden bahisle, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/12. maddesi uyarınca, 3 (üç) kez “meslekten çıkarma” cezasıyla tecziyesine dair İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararı üzerine açılan davada; … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, dava konusu işlemin iptaline, yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Anılan karar, davalı idarenin temyizi üzerine Danıştay (Kapatılan) Onaltıncı Dairesinin 01/10/2015 günlü, E:2015/20955, K:2015/5790 sayılı kararıyla, “… farklı fiillere dayalı olarak verilen üç (3) ayrı disiplin cezasından kaynaklanan uyuşmazlıkta; aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep – sonuç ilişkisi bulunmayan dava konusu işlemlere karşı ayrı ayrı dava açılması gerekirken tek dilekçe ile dava açılmasında 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükmüne uyarlık görülmediği…” gerekçesiyle bozulmuş; kararın düzeltilmesi istemi de, Danıştay Beşinci Dairesinin 25/05/2017 günlü, E:2016/24082, K:2017/14532 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bozma kararına uyularak … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E…, K:… sayılı kararla, 2577 sayılı Kanun’un 15/1-(d) maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine hükmedilmiştir.
Dava Konusu İstem: Dilekçe ret kararı üzerine yenilenen dava dilekçesinde; davacının, Mersin İl Emniyet Müdürlüğü emrinde Komiser olarak görev yaptığı dönemde, … isimli şahsın iletişiminin dinlenmesi olayına ilişkin olarak mahkeme kararlarına gerekçe teşkil eden belgeleri gerçeğe aykırı olarak onaylamak/düzenlemek suretiyle “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiilini işlediğinden bahisle, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/12. maddesi uyarınca “meslekten çıkarma” cezasıyla tecziyesine dair İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararının (19) no’lu olaya yönelik kısmının iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kalınan maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının, Hizbullah İlim Terör Örgütü ile ilişkisinin olabileceği yönünde herhangi bir tespit olmayan …’nin iletişiminin dinlenmesi amacıyla Teknik Takip ve İzleme Talep Formu tanzim ettiği, iddia edilenin aksine disiplin soruşturması kapsamında davacıya savunma hakkı verildiği, disiplin soruşturmasının mevzuata uygun şekilde yürütüldüğü anlaşılmakta olup, buna göre soruşturma kapsamında toplanan delillerle davacının eyleminin sabit olduğu kanaatine varıldığından, bu eyleminin karşılığı olan meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, davacının disiplin cezasına konu eylemi olan Teknik Takip ve İzleme Talep Formu, 24/02/2012 tarihinde imzalanmış ise de, bahsi geçen belgenin, dinleme fiilinin gerçekleşmesi ve bitişiyle kimlik kazandığı, dinlenme fiilinin sona erdirildiği 06/07/2012 tarihi ile dava konusu işlemin tesis edildiği 12/06/2012 tarihleri arasında 657 sayılı Kanun’da öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin henüz sona ermediği görüldüğünden, davacının bu yöndeki iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Beşinci Dairesinin 13/11/2018 günlü, E:2018/4606, K:2018/17479 sayılı kararıyla, “… dava dosyası, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen 45. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile geçici 8. maddesine göre istinaf incelemesi kapsamında hitap ve istekle bağlı kalmaksızın re’sen bölge idare mahkemesine gönderilmesi gerekirken Danıştaya gönderilmiş ise de; bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başladığı 20.7.2016 tarihinden itibaren verilen ve 2577 sayılı Kanun’un 20/A ve 20/B maddelerinde belirtilen yargılama usullerine tabi davalar dışında kalan kararlar, anılan Kanun hükümleri uyarınca bölge idare mahkemesi istinaf incelemesine tabi olduğundan, dava dosyasının Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine …” hükmedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, istinaf başvurusuna konu kararın usul ve hukuka uygun olduğu ve kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği, disiplin cezasına konu önleyici/istihbari dinlemenin adli dinlemeden farklı olduğu ve yasal koşullarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, dinlemelerin mahkeme kararlarına istinaden yapıldığı, soruşturmanın usulüne uygun olarak yürütülmediği, savunma hakkının ihlal edildiği, zamanaşımı müessesinin dikkate alınmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN CEVABI : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Bölge İdare Mahkemesince verilen kararın kaldırılması suretiyle, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Başkanlık Kurulunun 18/12/2020 günlü, K:2020/62 sayılı kararının “Ortak Hükümler” kısmının 6. fıkrası uyarınca, ayrıca bir gönderme kararı verilmeksizin Dairemize iletilen dosyada, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca ilk mahkeme kararı olan … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, 20/07/2016 tarihinden önce verilmiş ve kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlere tabi bir karar olması nedeniyle, temyiz incelemesi neticesinde bozulması ve ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak dava dilekçesinin reddine karar verilmesi üzerine, yenilenen dilekçe ile açılan davada yapılan yargılama sonucunda … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın da, ilk kararın verildiği tarihte yürürlükte olan kanun yollarına ilişkin hükümlere ve dolayısıyla doğrudan temyize tabi olduğundan, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı kaldırılarak, davanın reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı karara yönelik davacının temyiz isteminin incelenmesine geçildi:
Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi uyarınca adli yardım talebi … İdare Mahkemesinin … günlü, E:… sayılı kararıyla kabul edilmiş olan davacının, aynı Kanun’un 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.” düzenlemesi gereğince, temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava dosyasının incelenmesinden; Mersin İstihbarat Şube Müdürlüğünce terör örgütleri ve organize suçlarla mücadele kapsamında usulsüz dinlemeler yapıldığı yönündeki iddiaların araştırılması, gerekirse kusuru tespit edilecek personel hakkında soruşturma yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanlığının 02/01/2014 tarihli onayı doğrultusunda başlatılan soruşturmada; dava konusu işlemin sebebini oluşturan … isimli şahsın, … nolu GSM hattı üzerinden haberleşmesinin, 09/02/2011 – 28/12/2011 tarihleri arasında, uyuşturucu madde imal ve kaçakçılığı; 25/04/2012 – 10/07/2012 tarihleri arasında ise Hizbullah İlim Terör Örgütü faaliyeti gerekçeleriyle iki dönem halinde dinlendiği, “… organize suç örgütleri içerisinde bir araya gelerek, uyuşturucu madde kaçakçılığı imali ve ticareti yapan … ve … isimli şahıslarla irtibatlı olduğu değerlendirilen … … …” ile “… Hizbullah – İlim terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren şahıslarla irtibatlı olan ve önümüzdeki dönemde aynı örgütlenme içerisinde olan başka şahıslarla ilişkiye geçebileceği değerlendirilen … … isimli şahsın …” şeklindeki, davacının da aralarında bulunduğu personel tarafından tanzim ve imza edilen Teknik Takip ve İzleme Talep Formlarına istinaden dinlemelerin yapıldığı, davacının, söz konusu iletişimin dinlenmesiyle ilgili hakim kararlarına gerekçe teşkil eden Teknik Takip ve İzleme Talep Formlarına yönelik talep yazılarını imzalaması şeklindeki davranışıyla “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiilini işlediği kanaatine varılarak getirilen teklif doğrultusunda, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun … günlü, … sayılı kararıyla, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla tecziye edilmesi üzerine temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT :
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün (26/6/2015 tarihli ve 2015/7911 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Tüzüğün 1. maddesiyle, bu Tüzüğün adı “Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü” olarak değiştirilmiştir.) 8/12. maddesinde yer alan “Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiili, meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar arasında sayılmıştır.
08/03/2018 günlü, 30354 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı mensuplarına ilişkin disiplin kurallarını yeniden düzenleyen 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un “Disiplin cezası verilecek fiiller” başlıklı 8. maddesinin, meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiillerin sayıldığı 6. fıkrasının (h) bendinde, “Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” düzenlemesi; Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/3/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezaları bu Kanun hükümleri uyarınca verilmiş addolunur.” şeklindeki geçiş hükmü yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; disipline aykırı eylem veya işlemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak bu eyleme uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.
Belirtilen hususlarla birlikte; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, Karar Tarihi:02/07/2020, Başvuru Numarası:2016/14253 olan “Barış Baş” dosyasında verdiği kararın 56. paragrafında; “Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, § 30).”, 57. paragrafında; “Cezai sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiş veya ceza sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu bağlamda ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diğer kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, § 25; Kürşat Eyol, § 30, Galip Şahin, § 48).”, 58. paragrafında ise; “Adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Galip Şahin, § 48; M.I., B. No: 2012/1268, 30/12/2014, § 50). Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36). Kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleri gerekmektedir (Galip Şahin, § 47).” değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.
Bu bağlamda, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezası verilebilmesi için, suça esas fiilin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, hukuken geçerli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillere dayanması gerektiği; aksi durumda; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları ile güvence altına alınmış bulunan masumiyet karinesinin ihlali sonucunun doğabileceği açıktır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden gerçekleştirilen incelemelerde; davacının, disiplin cezasıyla cezalandırılmasına dayanak gösterilen 19 no’lu olaydaki (… isimli şahsın iletişiminin dinlenmesi) fiiline yönelik yargılandığı ceza davasında, … Ağır Ceza Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, “… müştekinin kendi ad soyadı ve kendi iletişim aracı üzerinden dinlenmiş olması, önleme dinlemesi tedbiri kararı alınmasına esas teşkil eden “Teknik Takip ve İzleme Talep Formu”nda yazılı gerekçelerin mevcut olup olmadığı, dinleme yapılmasını gerektirecek emarelerin varlığına veyahut yokluğuna dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilememiş olması, dinlemenin yasada öngörülen süre şartını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmiş olması, her ne kadar dönemin Mersin İstihbarat Şube Müdürü …’nin Mersin’den tayinen ayrılması tarihi ile uyumlu bir şekilde erken çıkış yapıldığı görülmüş ise de, bu durumun tek başına dinlemenin usule aykırı yapıldığını ispatlamaya elverişli bulunmaması, yapılan dinleme işleminin istihbari amaçla önleme dinleme olması sebebiyle yoğun suç şüphesine ihtiyaç duyulmaması, önleme dinlemesinde amaç suç işlenmesinin ve kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi amacıyla başvurulan bir yol olması ve önleme amacıyla yapılan iletişimin tespiti ve denetlenmesi sonucunda ulaşılabilen bulgular da, yasanın ön gördüğü amaçlar dışında ve bu arada bir ceza soruşturması veya kovuşturmasında delil olarak kullanılamayacak olması, yasada herhangi bir suç şüphesi derecesi de öngörülmediğinden yapılan iletişimin tespiti ve denetlenmesi işleminin usulüne aykırı olduğu yönünde her türlü şüpheden uzak kesin bir kanaate varılamamıştır. …” gerekçesiyle, “kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması”, “özel hayatın gizliliğini ihlal”, “kişisel verilerin kaydedilmesi” ve “iftira” suçlarından, atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 223/2-a maddesinden; “resmi belgede sahtecilik” suçundan ise, üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesinden beraatine karar verildiği; anılan kararın bu kısmına yönelik yapılan istinaf başvurusunun da, … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla esastan reddedildiği görülmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta, idare mahkemesinin karar tarihi itibarıyla davacı hakkında verilen bir beraat kararının bulunmadığı, ancak temyiz aşamasında davacının disiplin cezasıyla cezalandırılmasına sebep olan fiilleri nedeniyle adli yargı yerince yapılan yargılamada beraatine hükmedildiği görülmekle, ortaya çıkan bu yeni hukuki durum karşısında, ceza mahkemesi kararının sonucu ve gerekçeleri ile bu karara ilişkin kanun yolu aşamaları da dikkate alınmak suretiyle yeniden değerlendirme yapılması gereği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu durumda; idare mahkemesince yukarıda değinilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verileceğinden, temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun temyize tabi ilk kararın verildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan haliyle 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca BOZULMASINA,
3. Aynı Kanun maddesinin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası uyarınca, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen İdare Mahkemesine ve kararın bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.