Danıştay Kararı 2. Daire 2021/15152 E. 2023/36 K. 10.01.2023 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2021/15152 E.  ,  2023/36 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/15152
Karar No : 2023/36

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem : Dava; ecrimisil alacağının tahsili için 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen 344.025,00-TL tutarlı, … günlü, … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla;… Hukuk Dairesi tarafından verilen E:…, K:… sayılı bozma kararı uyarınca asıl borçlu … Derneğinin davaya konu taşınmazda işgalci olmadığı, aksine anılan dernek ile taşınmazın ilgili dönemde tasarruf yetkisi kendisinde olan … Belediye Başkanlığı arasında 09/11/1992 tarihli 30 yıl süreli kira sözleşmesi usule uygun olarak sona erdirilmediğine göre bu sözleşmenin ayakta olduğu gerekçesiyle davacının yönetim kurulu üyesi olduğu derneğin halihazırda ”kiracı sıfatına haiz olduğunun” tespit edildiği görülmekle, fuzuli şagil sıfatına haiz olmayan asıl borçlu derneğin borcundan dolayı, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilcinin sorumlu tutulamayacağından, dava konusu 344.025,00-TL tutarlı … günlü, …sayılı ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı, öte yandan; davacının 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca dava konusu ödeme emrine dayanak amme alacağının olduğu 01/11/2011-22/12/2014 dönemi içerisinde kanuni temsilci olup olmadığının tespiti yönüyle, her ne kadar (… günlü, …sayılı ve … günlü, …sayılı karar defterleri … Derneğinin 11/05/2017 günlü Genel Kurul sonuç bildirimine göre) davacının ilgi dönemde yönetim kurulu asil üyesi olduğu görülmekte ise de, Mahkemelerince verilen 17/03/2020 günlü ara kararına cevaben ilgililerce dava dosyasına ibraz edilen bilgi ve belgelerin (karar defterleri, dernek tüzüğü) incelenmesinden, yönetim kurulu kararı ile Derneği (Kulübü) idari işlerde Başkan, Başkan Vekili veya Genel Sekreter teker teker; mali işlerden Başkan tek başına veya Başkan Vekilinin biri ile muhasip üyenin ortaklaşa imzaları ile temsil ve ilzama yetkili olduğunun görüldüğü, derneğin yönetim kurulunca kullanılan temsil yetkisinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca yukarıda adı geçen kişilere devredildiği, nihai olarak davacının yönetim kurulu asil üyesi olduğu Dernekte hiçbir yetki ve sorumluluğu bulunmadığından kanuni temsilci olmadığı, dolayısıyla sorumluluğunun da bulunmadığı açık olmakla, dava konusu işlemin bu yönüyle de hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı temyize konu kararla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu belirtilerek, davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından; dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN CEVABI: Davacı tarafından; ödeme emrine dayanak alınan dava dışı … Derneği adına düzenlenen ecrimisil ihbarnamesi ve ödeme emri hakkında açılan davaların derdest olduğu, kesinleşmiş kamu alacağından bahsedilemeyeceği, ödeme emrine konu edilen dönemde dernekte kanuni temsilci sıfatının bulunmadığı belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Ecrimisil alacağının tahsili için 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen 344.025,00-TL tutarlı, … günlü,… sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle temyizen incelenmekte olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 55. maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içerisinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları hususunda bir ödeme emri tebliğ olunacağı, 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde dava açabileceği hükmü yer almaktadır.
Aynı Kanun’un dava konusu işleme dayanak sağlayan ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı mükerrer 35. maddesinin 1. fıkrasında, “Tüzel Kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiş, bu maddenin beşinci fıkrasındaki, ”(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” kuralı, ” … Ancak amme alacağının doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilcilerin farklı kişiler olabileceği gerçeği göz önüne alındığında, kural ile getirilen düzenleme vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurmaktadır. Adalet ve hakkaniyet ilkeleri karşısında, bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olması adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz …” gerekçesiyle ve altıncı fıkrasındaki, ”(Ek fıkra: 4/6/2008-5766/4 md.) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 231 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” şeklindeki düzenleme ise, ” … 213 sayılı Kanun’un 10. maddesinde, kanuni temsilcilerin sorumluluklarına ilişkin hükümlerin düzenlenmiş olması, bu Kanun kapsamındaki amme alacaklarının takibinin itiraz konusu kurala göre yapılmasına engel teşkil teşkil etmemektedir. Dolayısıyla itiraz konusu kural nedeniyle, 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacakları da dahil olmak üzere tüm amme alacakları için takip yapılması mümkündür. Bu durumda her iki kanunun aynı maddi olaya uygulanabilmesi nedeniyle, iki ayrı kanuni düzenlemeden hangisinin uygulanacağı konusunda belirsizlik oluşmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu kural, hukuk devleti ilkesi de bağdaşmamaktadır …” gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesinin 19/03/2015 günlü, E:2014/144, K:2015/29 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Bu durumda; amme alacağının doğduğu veya ödenmesi gerektiği zamanlarda temsilci olanlardan; sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirenlerin, kendilerinin görevde olmadıkları dönemlerde gerçekleşen eylemlerden müteselsilen sorumlu tutulamayacağı açıktır.
Öte yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 74. maddesinin 2. fıkrasında, dernek olağan genel kurul toplantılarının en geç üç yılda bir yapılmasının zorunlu olduğu; 84. maddesinde, yönetim kurulunun, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluştuğu; 85. maddesinde, derneklerin yönetim kurulunun, derneğin yürütme ve temsil organı olduğu; temsil görevinin, yönetim kurulunca üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verilebileceği hükmü yer almaktadır.
Anılan madde uyarınca dernek tüzel kişiliğini temsil yetkisi yönetim kuruluna ait olup; dernek yönetim kurulunca temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerinden birine veya bir üçüncü kişiye verilmesi halinde bu kişiler, kanuni temsilci sıfatını taşımaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare Mahkemesince dava konusu işlem iptal edilirken iki ayrı gerekçeye yer verilmiş, bu karara karşı davalı idare tarafından yapılan istinaf istemi reddedilmiştir.
Dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden, Derneğin 21/05/2014 ve 02/05/2017 tarihli yönetim kurulu kararlarıyla, Dernek Yönetim Kurulu Başkanı … , Genel Sekreter … ve Sayman …’a imza ve temsil yetkisinin verildiğinin tespit edildiği, davacı borcun doğduğu dönemde yönetim kurulu üyesi olmakla birlikte, yönetim kurulunca alınan kararlarla temsil yetkisi dava dışı üyelerden bir kısmına verildiğinden, davacının borcun doğduğu dönemde asıl borçlu derneğin kanuni temsilcisi olmadığı, kamu alacağının doğmasında bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından, sorumlu olmadığı dönemi kapsayacak şekilde 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık görülmemiş olup, davalı idarenin istinaf başvurusunun reddi yolunda verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, … Hukuk Dairesi tarafından verilen E:…, K:… sayılı bozma kararı uyarınca asıl borçlu … Derneğinin davaya konu taşınmazda işgalci olmadığı, aksine anılan dernek ile taşınmazın ilgili dönemde tasarruf yetkisi kendisinde olan … Belediye Başkanlığı arasında 09/11/1992 tarihli 30 yıl süreli kira sözleşmesi usule uygun olarak sona erdirilmediğine göre bu sözleşmenin ayakta olduğu gerekçesiyle davacının yönetim kurulu üyesi olduğu derneğin halihazırda ”kiracı sıfatına haiz olduğunun” tespit edildiği görülmekle, fuzuli şagil sıfatına haiz olmayan asıl borçlu derneğin borcundan dolayı, 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilcinin sorumlu tutulamayacağından, dava konusu 344.025,00-TL tutarlı … günlü, … sayılı ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesi incelendiğinde ise, … Hukuk Dairesi tarafından verilen … günlü, E:…, K:… sayılı bozma kararı üzerine, … Sulh Hukuk Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla bozmaya uyma-kabul karar verilmiş ise de söz konusu kararın, … Hukuk Dairesinin … günlü, E:… , K:… sayılı kararıyla bozulduğunun anlaşıldığı, ecrimisil borcunun doğup doğmadığının asıl borçlu Derneğin davacısı olduğu dosyalarda incelendiği, müteselsil sorumlu tutulan davacı tarafından açılan bu davadaki incelemenin ise, davacının sorumluluğu bakımından yapılabileceği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVALI İDARENİN TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7035 sayılı Kanun ile değişik 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın, kararı veren … İdare Mahkemesine gönderilmesine, 10/01/2023 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.