Danıştay Kararı 2. Daire 2020/503 E. – K. 07.10.2020 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2020/503 E.  ,  / K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/503

DAVACI VE YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN : …
VEKİLİ : …

DAVALI : Hazine ve Maliye Bakanlığı
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU :
1. Vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacının, memur kadrosuna atanmasına ilişkin … günlü, … sayılı işlemin;
2. 31/10/2011 günlü, 28101 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’nin “Yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar, sınava girmeyenler veya sınavda başarılı olamayanlar” başlıklı 18/02/2015 günlü Yönetmelik ile değişik 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Vergi Müfettiş Yardımcılarından;
a) Yardımcılık döneminde yapılan performans değerlendirmesine göre başarısız olup yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar… Bakanlık teşkilatında derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” düzenlemesinin iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu düzenlemenin, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesine açıkça aykırı olduğu, bu düzenlemeye dayalı olarak tesis edilen bireysel işlemin de hukuka aykırı olduğu,
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinde yapılan 07/12/2019 tarihli değişiklikle; performans değerlendirmesinden başarısız olmaları nedeniyle yeterlik sınavına giremeyen vergi müfettiş yardımcılarının memur kadrolarına atanacaklarını kurala bağlayan hükmün yürürlükten kaldırıldığı, bu değişiklik üzerine; davacıyla, aynı sebebe dayalı olarak, aynı günlü işlemle memur kadrosuna atanmış olan vergi müfettiş yardımcılarından, atama işlemine ilişkin evrakı teslim almayanların memur kadrosuna atanmalarına dair işlemlerin, 12/03/2020 günlü Bakan Oluru ile iptal edildiği; ancak, atama işlemlerini tebellüğ ederek, vergi müfettiş yardımcılığı görevinden ayrılan davacı ve diğer yardımcıların atamalarının iptal edilmediği, bu durumun eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI : Davaya konu işlemlerin, üst hukuk normu olan 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 29. maddesine uygun olduğu,
Davacının memur kadrosuna atanmasına ilişkin işlemin sebep unsurunu teşkil eden, performans değerlendirmesinden başarısız olmasına yönelik işleme karşı açtığı davada, Danıştay İkinci Dairesince verilen 10/10/2019 günlü, E:2019/661 sayılı kararla yürütmenin durdurulması isteminin reddedildiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yönetmelikler” başlıklı 124. maddesinde; “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” hükmü yer almaktadır.
Türk hukuk sisteminin en üst yazılı hukuk normu olan Anayasamız uyarınca, idari makamlar tarafından çıkarılacak yönetmeliklerin iki temel özelliği bulunmaktadır. Bu özelliklerden ilki, yönetmeliklerin bir kanun ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılması; ikincisi ise, yönetmeliklerin, dayanağı üst norma aykırı kural içermemesidir.
Bu tanımdan hareketle, yönetmeliklerin varlık nedenini, dayandığı kanun/kanun hükmünde kararname ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, bir yönetmeliğin uygulanmasını sağladığı kanun hukuk aleminde hiç var olmasaydı, söz konusu yönetmeliğin de var olamayacağı noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
Bu anlatımlar ışığında, bir kanun hükmünün yürürlükten kaldırılması halinde, ona dayalı yönetmeliklerin akıbeti değerlendirildiğinde;
Dayanak kanun hükmünün, yönetmeliğin varlık sebebi olarak nitelendirilmesi karşısında, yönetmeliğin hukuk alemindeki ömrünün, kanunun pozitif hukuktaki varlık süresi ile doğru orantılı olduğu yadsınamayacaktır. Zira, uygulanmasını sağladığı kanun hükmü ortadan kalkan yönetmelik açısından artık uygulanacak bir kural kalmamıştır.
Bununla birlikte; hukuk sistemimizde, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş olan düzenleyici işlemlerin dayanağı olan kanunun yürürlükten kaldırılması halinde, bu kanuna dayalı düzenleyici işlemlerin akıbeti ile ilgili genel bir kural bulunmamaktadır. Bu sebeple, dayanak kanunu ilga edilmiş olan bir yönetmeliğin de hukuk alemindeki varlığının sona ermesi gerektiği açık olmakla birlikte, kanunun yürürlüğünün son bulması, münhasıran bir düzenleme yapılmadığı takdirde, yönetmeliğin de kendiliğinden yürürlükten kalkması sonucunu doğurmayacağından, böylesi durumlarda, yönetmeliğin idari tasarrufla yürürlükten kaldırılması gerektiği, aksi takdirde, yargı kararı ile iptal edilmek suretiyle yönetmeliğin hukuk alemindeki varlığına son verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Bu çerçevede somut olay incelendiğinde;
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 29. maddesinin, 09/07/2018 günlü, 30473 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 13. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı ve bu maddeye dayalı olarak çıkarılmış yönetmeliklerin yürürlüklerini sürdüreceği yolunda getirilmiş bir geçiş hükmü bulunmadığı dikkate alındığında, varlık sebebi ortadan kalkan dava konusu Yönetmeliğin yürütülmesinin durdurulması gerektiği; her ne kadar, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen Ek 32. madde ile vergi müfettişi istihdamına yönelik kurallar düzenlenmiş ise de; anılan hükmün, dava konusu Yönetmeliğin dayanağı kabul edilmesi yönünde bir kural getirilmediği gibi, bu sonuca yorum yoluyla da ulaşılamayacağı; başka bir ifade ile yürütme erki tarafından getirilmiş ve 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayalı olduğu belirtilmiş bir düzenlemenin, artık başka bir düzenlemeye (375 sayılı KHK’nın Ek 32. maddesi) dayalı olarak varlığını sürdürebileceğine yargı organınca karar verilemeyeceği düşünülmektedir.
Davaya konu bireysel işleme gelince;
Uyuşmazlık konusu Yönetmelik hükmünün yürütülmesinin durdurulması gerektiği yolundaki görüşün gerekçesinin, Yönetmeliğin, idari işlemin unsurları yönünden bir sakatlık taşıması olmadığı; yalnızca dayanağı kanun hükmünün yürürlükten kalkmış olması nedeniyle varlık nedenini kaybetmesi olduğu dikkate alındığında, bu gerekçe ile verilmesi muhtemel bir yürütmenin durdurulması kararının geriye yönelik değil, ileriye yönelik etki doğuracağı sonucuna varılarak, bireysel işlem yönünden, işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat dikkate alınmak suretiyle hukuki denetimin yapılması gerektiği düşünülmüştür.
Bu itibarla; somut uyuşmazlıkta davacının, performans değerlendirmesi sonucunda başarısız olması nedeniyle memur kadrosuna atanmasına yönelik işlemin, tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32. maddesine uygun olduğu; ancak, anılan maddede yapılan sonraki tarihli (07/12/2019) değişikliğin, kısmen geçmişe yönelik olarak uygulanmak suretiyle; aynı sebebe dayalı olarak, aynı günlü işlemle memur kadrosuna atanan vergi müfettiş yardımcılarından, bu atama işlemlerini tebellüğ etmeyenlerin atamaları iptal edilirken; atama işlemlerini tebellüğ edenlere yönelik olarak bu uygulama yapılmayarak eşitliğe aykırı davranıldığı, bu şekilde, aynı durumda olan personeline farklı muamelede bulunan davalı idarece tesis edilen bireysel işlemin, Anayasa’da düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, 02/07/2020 günlü ara kararı cevabının alınmasından sonra incelenmesine karar verilen yürütmenin durdurulması istemi, ara kararı cevabının geldiği görülmekle yeniden incelendi, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı, vergi müfettiş yardımcılığı döneminde performans değerlendirmesinden başarısız olması nedeniyle yeterlik sınavına girmeye hak kazanamadığı için, 11/10/2019 günlü Bakan Oluruna istinaden vergi müfettiş yardımcılığı görevinden alınarak, 25/10/2019 günlü … Valiliği işlemi ile … Defterdarlığı bünyesine memur olarak atanmış, bu işlemlerin 03/12/2019 günlü, … sayılı Vergi Denetim Kurulu işlemiyle kendisine bildirilmesi üzerine bakılan davayı açmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yönetmelikler” başlıklı 124. maddesinde; “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” hükmü yer almaktadır.

Dava konusu Yönetmelik, 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 29. maddesine dayalı olarak, bu maddenin uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılmıştır.

178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin “Vergi Denetim Kurulu Başkanlığında atama, yükselme ve yer değişikliği” başlıklı Ek 29. maddesinin altıncı fıkrasında; “Vergi Müfettiş Yardımcıları, fiilen üç yıl çalışmak ve yardımcılık döneminde performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartıyla yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Yeterlik sınavında her bir grup başkanlığı itibarıyla yer alacak sınav konuları ile ortak sınav konuları ve sınava ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. … Yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar ile yeterlik sınavında başarılı olamayanlar ise Bakanlıkta derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” hükmü yer almakta iken, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tamamı, 09/07/2018 günlü, 30473 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 13. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı gün, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 178. maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye, 178 sayılı KHK’nin Ek 29. maddesinde yer alan kurallarla aynı nitelik ve içerikte kurallar getiren, “Vergi Müfettişi İstihdamı” başlıklı Ek 32. madde eklenmiştir.

10/07/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Geçici 1. maddesinde yer alan; “2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile teşkilatlarına ilişkin kanun veya kanun hükmünde kararnameleri yürürlükten kaldırılan kamu kurum ve kuruluşlarından münhasıran devir ve geçiş hükümleri düzenlenenler dışında kalanlar hakkında ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlerin uygulanmasına devam olunur.” hükmü dikkate alındığında, “vergi müfettişi istihdamına” ilişkin kuralları düzenleyen 178 sayılı KHK’nin ilga edilmesinin ardından, aynı konuyu düzenleyen 375 sayılı KHK’nin yürürlüğe girmesiyle, artık eski kuralların uygulanmasına devam olunamayacağı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, vergi müfettişi istihdamına yönelik kuralları içeren ve yürürlükteki yegane yasal düzenleme olan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinin somut uyuşmazlıkta “dayanak norm” olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Başka bir ifadeyle, her ne kadar, dava konusu Yönetmelik, 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 29. maddesine dayalı olarak çıkarılmış ise de, anılan Yönetmeliğin ve buna dayalı işlemlerin hukuki denetiminin; yürürlükten kaldırılmış olan 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararneme değil, pozitif hukukta yer alan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname esas alınmak suretiyle yapılması gerekmektedir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinin üçüncü fıkrasının ilk halinde; “Vergi Müfettiş Yardımcıları, fiilen üç yıl çalışmak ve yardımcılık döneminde performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartıyla yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar… Yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar ile yeterlik sınavında başarılı olamayanlar ise Bakanlığında derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” hükmü yer almakta iken; 07/12/2019 günlü, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun’un 51. maddesiyle, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesi yeniden düzenlenmiş ve maddenin ikinci fıkrasında; “Vergi Müfettiş Yardımcıları, fiilen üç yıl çalışmak ve yardımcılık döneminde performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartıyla yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Yeterlik sınav konuları ile sınava ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Yapılacak yeterlik sınavında başarılı sayılabilmek için yeterlik sınavında alınan puanın yüz puan üzerinden en az altmış beş puan olması şarttır. Yeterlik sınavında başarılı olanlar Vergi Müfettişi olarak atanırlar. Yeterlik sınavında başarılı olamayanlar ise Hazine ve Maliye Bakanlığında derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” hükmüne yer verilmiştir.

Söz konusu değişikliğe ilişkin Kanun hükmünün gerekçesi ise; “… Madde hükmüne göre, yardımcılık dönemi için yapılan performans değerlendirmesinde başarısız olanların, yeterlik sınavına alınmaksızın meslek unvanını kaybederek memuriyete atanmasına neden olan idari işlemlerin birçoğunun, bugüne kadar idari yargı kararları ile iptal edilmesi ve performans değerlendirme sisteminin mali ve özlük hakları açısından kısıtlayıcı değil, teşvik edici olarak uygulanması için söz konusu hükmün yürürlükten kaldırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca vergi müfettişliğine atandıktan sonra yapılan performans değerlendirmelerinde herhangi bir yılda başarısız olunması durumunda dahi, motivasyonun bozulmaksızın Başmüfettişlik hakkının devam ettirilmesi amaçlanmaktadır.” şeklinde açıklanmıştır.

31/10/2011 günlü, 28101 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’nin “Yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar, sınava girmeyenler veya sınavda başarılı olamayanlar” başlıklı 18/02/2015 günlü Yönetmelik ile değişik 35. maddesinin 1. fıkrasında; “Vergi Müfettiş Yardımcılarından; a) Yardımcılık döneminde yapılan performans değerlendirmesine göre başarısız olup yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar,
b) Girdiği ilk yeterlik sınavında başarılı olamayanlardan veya özürsüz olarak sınava girmeyenlerden, verilen bir yıllık ek süre içerisinde yapılan performans değerlendirmesine göre başarısız olup ikinci yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar,
c) İkinci defa girdiği yeterlik sınavında da başarı gösteremeyenler,
ç) Özürsüz olarak ikinci defa yeterlik sınavına girmeyenler,
Bakanlık teşkilatında derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” kuralı düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Bir hiyerarşik normlar sistemi olan hukuk düzeninde, alt düzeydeki normların, yürürlüklerini üst düzeydeki normlardan aldığı kuşkusuzdur. Normlar hiyerarşisinin en üstünde evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunmakta, daha sonra gelen kanunlar ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yürürlüğünü Anayasa’dan, yönetmelikler ise yürürlüğünü kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden almaktadır. Dolayısıyla; bir normun, kendisinden daha üst konumda bulunan ve dayanağını oluşturan bir norma aykırı veya bunu değiştirici nitelikte bir hüküm getirmesi mümkün bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin dava konusu edilen düzenlemesinde; performans değerlendirmesine göre başarısız olan vergi müfettiş yardımcısının, Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde derecesine uygun bir memur kadrosuna atanacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı kural, gerek Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’nin dayanağı olan Mülga 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 29. maddesinde, gerek 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinin ilk halinde yer almıştır.
Ancak gelinen noktada, işbu kararın verildiği tarihte; pozitif hukukta, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yegane yasal düzenleme olan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinin (07/12/2019 günlü değişiklik sonrasında) yürürlükte bulunan halinde, yalnızca yeterlik sınavında başarısız olan vergi müfettiş yardımcılarının memur kadrolarına atanacağı kurala bağlanmış; başka bir ifade ile vergi müfettiş yardımcılarının, performans değerlendirmesinden başarısız olmaları, memur kadrosuna atanmak için sebep olmaktan çıkarılmıştır.
Bu itibarla, üst hukuk normu olan (ve performans değerlendirmesine göre başarısız olan vergi müfettiş yardımcılarının, memur kadrolarına atanmalarına cevaz vermeyen) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesine açıkça aykırı hükümler içeren dava konusu Yönetmelik düzenlemesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, anılan düzenlemenin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Davaya konu bireysel işleme gelince;

Her ne kadar işbu karar ile davaya konu bireysel işlemin dayanağı olan Yönetmelik hükmünün; üst hukuk normuna aykırı olduğu gerekçesiyle, yürütülmesinin durdurulması gerektiğine karar verilmiş ise de, dayanılan gerekçe dikkate alındığında, bundan, bireysel işlemin de doğrudan yürütülmesinin durdurulması sonucunun doğmayacağı; öncelikle, yürütmenin durdurulması kararının sonuçlarının, zaman yönünden incelenmesi gerektiği açıktır.
Bilindiği üzere; idari yargıda, yargı mercii tarafından, dava konusu edilmiş bir bireysel ya da düzenleyici işlem hakkında yapılan hukuka uygunluk denetimi sonucunda, işlemin hukuka aykırılık taşıdığı saptanarak verilen iptal/yürütmenin durdurulması kararları, işlemi, hukuki sakatlığın ortaya çıktığı andan itibaren ortadan kaldırmaktadır.
Yargısal içtihatlar ve doktrinde; “iptal/yürütmenin durdurulması kararlarının geriye yürümesi” olarak nitelendirilmiş olan ilke, Danıştay içtihatlarıyla oluşturulmuş ve uzun yıllardır hukuk sistemimizde kabul görmüş bir ilkedir. Anılan ilke ile iptale/yürütmenin durdurulmasına konu işlemin unsurlarındaki sakatlıkların, işlemin yapıldığı anda var olması nedeniyle, hukuksal bir durum yaratmaması ve hukuk aleminde bir değişiklik meydana getirmemesi amaçlanmaktadır. Başka bir ifade ile iptal/yürütmenin durdurulması kararlarının geriye yürütülmesi ilkesi, işlemin hukuka aykırılığının yargı yerince tespiti halinde işlerlik kazanmaktadır.
Somut olayda, uyuşmazlık konusu Yönetmeliğin yürütülmesinin durdurulması kararının gerekçesinin, Yönetmeliğin, idari işlemin unsurları yönünden bir sakatlık taşıması olmadığı; yalnızca, üst hukuk normu olan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinde yapılan 07/12/2019 günlü değişiklik sonrasında, Yönetmelik hükmünün üst norma aykırı hale gelmesi olduğu dikkate alındığında, bu gerekçe ile verilen yürütmenin durdurulması kararının geriye yönelik değil, ancak; kanun değişikliğinin yapıldığı 07/12/2019 tarihinden itibaren ileriye yönelik etki doğuracağı sonucuna varılarak, bireysel işlem yönünden, işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat dikkate alınmak suretiyle hukuki denetimin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Somut uyuşmazlık bu çerçevede incelendiğinde;

Davacı, performans değerlendirmesinden başarısız olması üzerine, 11/10/2019 günlü Bakan Oluruna istinaden, … Defterdarlığı bünyesine memur olarak atanmış, bu işlem davacıya 03/01/2020 tarihinde tebliğ edilmiş ve davacı aynı gün vergi müfettiş yardımcılığı görevinden ayrılmıştır.
Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’nin 35. maddesinin 1. fıkrasının a) bendine dayalı olarak tesis edilen 11/10/2019 günlü Bakan Oluru; performans değerlendirmesinden başarısız olan, davacı ile birlikte toplam 23 vergi müfettiş yardımcısının memur kadrosuna atanmasına izin verilmesine yönelik tesis edilmiştir. Atama işlemlerine ilişkin süreç devam etmekte iken, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesinde yapılan 07/12/2019 günlü değişiklik ile “performans değerlendirmesinden başarısız olmaları nedeniyle yeterlik sınavına giremeyen vergi müfettiş yardımcılarının memur kadrolarına atanacaklarını kurala bağlayan” hüküm yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun üzerine, 12/03/2020 günlü Bakan Oluru ile; 11/10/2019 günlü Olurun ekinde yer alan listede ismi bulunan ve henüz memur kadrosuna atama işlemlerini tebellüğ etmemiş olan 11 vergi müfettiş yardımcısına ilişkin atama işlemlerinin iptaline karar verilmiş; ancak, 11/10/2019 günlü Olura dayalı olarak memur kadrosuna atanan ve bu atama işlemlerine ilişkin evrakı teslim alarak, vergi müfettiş yardımcılığı görevinden ayrılan davacı ve diğer vergi müfettiş yardımcılarının atamaları iptal edilmemiştir.
Anayasa’nın 10. maddesinde “Kanun önünde eşitlik” ilkesi düzenlenmiş; Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında bu ilkenin tanımı yapılmıştır. Anayasa Mahkemesinin 27/09/1988 günlü, K:1988/27 sayılı kararında, “Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi, ‘yasa önünde eşitlik’ olup herkesin aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamında değildir. Eşitlik her yönüyle aynı hukukî durumda olanlar arasında söz konusudur. Hukuk felsefesine girmiş bir deyimle, ‘eşitlerin eşitliği’ anlamındadır…”; 11/09/1999 günlü, K:1999/15 sayılı kararında ise; “Yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi eşitlik ilkesine aykırı değil, geçerli kılar. Anayasa’nın amaçladığı eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz.” ifadelerine yer verilmek suretiyle eşitlik ilkesi açıklanmıştır.
Olayda; davacının, performans değerlendirmesi sonucunda başarısız olması nedeniyle memur kadrosuna atanmasına yönelik işlemin, tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 32. maddesine aykırılık taşımadığı açıktır. Ancak, anılan maddede yapılan ve 07/12/2019 tarihinde yürürlüğe giren kanun değişikliği, geçmişe yönelik olarak uygulanması yönünde bir zorunluluk bulunmamasına karşın, davalı idarece geçmişe yürütülmüş ve 11/10/2019 günlü Bakan Olurunun, memur kadrolarına atanan, ancak atama işlemlerini henüz tebellüğ etmemiş olan vergi müfettiş yardımcılarına ilişkin kısmı iptal edilmiştir. Fakat, aynı sebebe dayalı olarak, aynı işlemle memur kadrosuna atanan ve atama işlemini tebellüğ ederek görevinden ayrılmış olan vergi müfettiş yardımcıları bu uygulamadan mahrum bırakılmış ve bunun sebepleri de idarece açıklanamamıştır.
Bu itibarla, aynı durum ve şartlarda bulunan personeline farklı muamelede bulunmak suretiyle, Anayasa’da belirlenen eşitlik ilkesine aykırı hareket eden davalı idarece tesis edilen dava konusu bireysel işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Dava konusu işlemlerin hukuka aykırılığının saptanmasına rağmen icrailiğinin devam etmesi, tüm işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olduğu karinesine dayanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, ilgililer nezdinde güven zedelenmesine yol açacak ve davacı yönünden dava sonunda verilmesi olası iptal kararına rağmen işlemden önceki halin iadesi bakımından telafisi güç zarara neden olacaktır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 6352 sayılı Kanun ile değişik 2. fıkrasında öngörülen koşulların birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından;
1. 31/10/2011 günlü, 28101 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’nin 18/02/2015 günlü Yönetmelik ile değişik 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Vergi Müfettiş Yardımcılarından;
a) Yardımcılık döneminde yapılan performans değerlendirmesine göre başarısız olup yeterlik sınavına girmeye hak kazanamayanlar… Bakanlık teşkilatında derecelerine uygun memur kadrolarına atanırlar.” düzenlemesinin YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA;
2. Vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacının, memur kadrosuna atanmasına ilişkin … günlü, … sayılı işlemin YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA;
3. Bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi (7) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz yolu açık olmak üzere 07/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.