Danıştay Kararı 2. Daire 2020/1843 E. 2020/3139 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2020/1843 E.  ,  2020/3139 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/1843
Karar No : 2020/3139

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kaymakamlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesince verilen … günlü (Mahkemece kararda sehven 30/12/2019 yazılmıştır), E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem : Dava; … ili, … ilçesinde aile hekimi olarak görev yapan davacı tarafından, 2015 yılının Temmuz ayında adli tabiplik hizmetleri ve defin ruhsatı nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, Danıştay İkinci Dairesinin 03/04/2017 günlü, E:2016/5287, K:2017/2664 sayılı bozma kararına uyularak, dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiş; davalı idarece anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İkinci Dairesi’nce verilen 13/05/2019 günlü, E:2018/4365, K:2019/2835 sayılı karar ile bu kararın, davacının adli tabiplik nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptaline yönelik kısmının onanmasına, davacının defin ruhsatı nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptaline yönelik kısmının ise bozulmasına karar verilmiş, onamaya ilişkin kısma karşı yapılan karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.
… İdare Mahkemesinin, anılan kısmen bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararıyla; dava konusu işlemin, davacının defin ruhsatı (ölüm belgesi düzenleme) nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin kısmı yönünden; 2015 Temmuz ayına ilişkin nöbet listesinde davacı ile birlikte belediye hekimlerinin isimlerinin de yer aldığı, dolayısıyla davacının görev yaptığı ilçede mevzuatın öncelikli olarak defin nöbetiyle görevlendirilmesini öngördüğü belediye hekimlerinin görev yaptığı, söz konusu hekimlerin ilçe ihtiyacını karşılamada yetersiz olduğuna ilişkin herhangi bir belgenin de dava dosyasında yer almadığı görüldüğünden, davacının defin ruhsatı (ölüm belgesi düzenleme) nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, aile hekimliği mevzuatı ve Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte esasen ölüm belgesinin cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi tarafından düzenlenmesi gerekliliği ortaya konulmakla birlikte, bu kuralın istisnası olarak mesai saatleri dışında anılan görevin ilgili kanunlarla bu işi yapmaya yetkili olan hekimlerce (belediye hekimi, toplum sağlığı merkezi hekimi ve aile hekimi) verilmesine ilişkin düzenlemenin bulunduğu, ölüm nedenlerinin belirlenebilmesi için zaman kavramının önemli olduğu, bu nedenle mesai saatleri dışında da ölü muayenesinin yapılması ve ölüm belgesi düzenlenmesinin öngürüldüğü, mevcut belediye hekimlerinin az sayıda olması sebebiyle aile hekimlerine de ölüm belgesi düzenleme görevi verildiği, ayrıca davacı lehine mükerrer olarak vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN CEVABI : Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının, dava konusu işlemin iptaline yönelik kısmının gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması, davacı lehine ikinci kez vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının ise düzeltilmek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
… ili, … ilçesinde aile hekimi olarak görev yapan davacının, 2015 yılının Temmuz ayında adli tabiplik hizmetleri ve defin ruhsatı nöbetinde görevlendirilmesine ilişkin işlemin tesisi üzerine, temyizen bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Mahkeme kararının esasına yönelik temyiz istemine ilişkin yapılan incelemede;
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 8. maddesinde, “Her kazada ve icabı takdirinde nahiye merkezlerinde bir veya mütaaddit Hükümet tabipleri istihdam olunur. Hükümet tabipleri doğrudan doğruya vilayet sıhhiye müdürünün emri altında olup memur oldukları mahallerin sıhhi umur ve muamelelerinden mesuldür ve kaymakamın sıhhi hususatta sıhhi müşaviridir. Hükümet tabiplerinin maiyyetlerinde sıhhi işlerde kendilerine muavenette bulunmak üzere küçük sıhhat memurları istihdam edilir.”; 216. maddesinde, “Belediye tabipleri olan yerlerde defin ruhsatiyeleri bu tabipler tarafından, bulunmadığı takdirde Hükümet tabipleri tarafından mevtanın muayenesinden sonra verilir. Ölümüne sebep olan hastalık esnasında tedavi eden tabibin verdiği ruhsatname resmi tabipler tarafından tasdik edilmek şartiyle muteberdir.”; 218. maddesinde, “Bütün hastane ve sair sıhhi müesseselerde ölenlere ait defin ruhsatiyeleri o müessesenin müdür ve baştabibi tarafından verilir ve usulü dairesinde resmi tabipler tarafından tasdik edilir. Kendine ait hususi mezarlığı olan müesseselerdeki ölülerin ismi ve hüviyeti sebebi vefatiyle birlikte yirmidört saat zarfında belediye dairesine bildirilir.”; 219. maddesinde ise, “Tabip bulunmayan yerlerde ölülerin muayeneleri küçük sıhhat memurları veya bu iş için yetiştirilmiş veya tavzif edilmiş memurin tarafından icra ve ruhsatnameleri verilir. Bunların bulunmadığı yerlerde defin ruhsatiyesi ya jandarma karakol kumandanları veya köy muhtarları tarafından ita olunur. Her şehir, kasaba veya köyde ölü muayenesi yapacak ve defin ruhsatını verecek olanlar en büyük mülkiye memuru tarafından tayin ve ilan olunur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Dava konusu işlem tarihi itibarıyla yürürlükteki şekliyle, anılan Kanuna dayanılarak çıkarılan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4/1. maddesinde, “…..ç) Cenaze (Ölü): Tıbben beyin ve kalp ölümü gerçekleşen kişiyi —- e) Defin: Cenazelerin şartlarına uygun olarak gömülmesini,…..g)Ölüm belgesi: Tabip veya ölüm belgesi düzenleme yetkilisi tarafından verilen, cenazenin defninin yapılmasının uygun olduğunu gösteren Ek-2’deki belgeyi, ğ) Ölüm belgesi düzenleme yetkilisi: Ölüm belgesi vermeye yetkili tabip bulunmaması halinde bahse konu belgeyi düzenlemekle yetkilendirilmiş görevliyi, h) Hükümet tabibi: Toplum sağlığı merkezi hekimini veya aile hekimini….ifade eder.” hükmüne yer verilmiş; aynı Yönetmeliğin “Ölüm Belgesi Verilmesi” başlıklı 16. maddesinde ise; “(1) Ölüm resmî sağlık kurumlarında gerçekleşmiş veya cenaze resmî sağlık kurumuna getirilmiş ise, ölüm belgesi sağlık kurumunca düzenlenir ve kurumun müdür veya baştabibi tarafından tasdik edilir. (2) Ölüm, özel sağlık kuruluşlarında gerçekleşmiş ise, ölüme sebep olan hastalık esnasında tedavi eden tabibin verdiği ölüm belgesi varsa bu belge belediye tabibi, yoksa toplum sağlığı merkezi hekimi veya aile hekimi tarafından tasdik edilmek şartıyla geçerli olur. Tasdik işlemi elektronik ortamda da yapılabilir. (3) Ölümün sağlık kurumları dışında gerçekleşmesi durumunda ölüm belgesi cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi tarafından, belediye tabibi bulunmayan yerlerde toplum sağlığı merkezi hekimi yoksa aile hekimi tarafından, bunların bulunmaması halinde ise ölüm belgesi düzenleme yetkilisi tarafından verilir. (4) Ölüm belgesi düzenleme yetkilisi bulunmayan veya makul sürede ulaşılamadığı yerlerde ise bu belge jandarma karakol komutanları veya köy muhtarları tarafından verilir. Mesai saatleri dışında verilecek olan ölüm belgelerinin düzenlenmesi işi ilçe bazında, belediye tabibi, toplum sağlığı merkezi hekimi ve aile hekimlerinin dahil olduğu nöbet sistemi ile verilir. Bu nöbet listesi toplum sağlığı merkezlerince oluşturulur, mahalli mülki amir tarafından onaylanır. Nöbet listesi oluşturulurken coğrafi şartlar göz önünde bulundurularak ilçeler birleştirilebilir. Mesai saatleri dışında ölüm belgesi düzenlenmesine ilişkin nöbet, adli hizmet nöbetleri ile birlikte verilebilir. 112 acil sağlık istasyonu görevlileri vakaya gittiklerinde ölüm gerçekleşmiş ise doğrudan ölüm belgesi düzenleyebilir. Bu nöbet uygulamasında ihtiyaç duyulan lojistik hizmetler halk sağlığı müdürlüklerince verilir.” düzenlemeleri yer almıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ölüm belgesi düzenleme hizmetlerinin yerine getirilmesi konusunda birinci derecede aile hekimlerinin görevli ve yetkili olmadığı, söz konusu hizmetlerin, hizmetin türüne göre ilgili hekimler ve kurumlar (belediye hekimi, toplum sağlığı hekimi, adli tıp kurumu ve hastaneler) tarafından yerine getirileceği anlaşılmakla birlikte, ölüm belgesi düzenleme hizmetlerinin yürütülmesi noktasında, bu hizmetlerin yürütülmesine ihtiyaç duyulan yerlerde hizmetin aksamadan devamlılığı açısından ve iş yükü gözetilerek aile hekimlerinin de görevlendirilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, mesai saatleri dışında verilecek olan ölüm belgelerinin düzenlenmesi işinin, ilçe bazında, belediye tabibi, toplum sağlığı merkezi hekimi ve aile hekimlerinin dahil olduğu nöbet sistemi ile verilmesi gerektiği halde, yalnızca toplum sağlığı merkezi hekimleri ve aile hekimleri dahil edilmek suretiyle düzenlenen davaya konu nöbet listesinde hukuka uyarlık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
Mahkeme kararının hüküm fıkrasında belirtilen vekalet ücretine ilişkin kısmına yönelik yapılan incelemede;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değişik “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştayın kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Maddenin gerekçesinde ise, madde ile temyiz incelemesinde sadece maddi hatalarda değil, aynı zamanda yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen eksiklik ya da yanlışlıklarda da düzelterek onama kararı verilmesinin sağlandığı, uygulamada, vekâlet ücretine, yargılama giderlerine ya da faize hükmedilmesinin unutulması ya da bunların yanlış hesaplanması gibi, kararın asli olmayan unsurlarında görülen bir kısım eksiklik ya da yanlışlıklar nedeniyle bozma kararları verildiği, bunun mahkeme tarafından tekrar karara bağlandığı ve yine bu kararlara karşı yeniden kanun yollarına başvurulabilmesi nedeniyle hem zaman hem de emek kaybına neden olunduğunun görüldüğü, bu suretle esasa etkili olmayan konularda Danıştayın kesin karar vermesi sağlanarak uyuşmazlığın hızla sonuçlandırılmasının amaçlandığı hususlarına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı, Danıştay İkinci Dairesinin bozma kararına uyularak verilen ilk iptal kararında, davacı lehine vekalet ücretine hükmedildiği; anılan Mahkeme tarafından bu defa Danıştay İkinci Dairesinin 13/05/2019 günlü, E:2018/4365, K:2019/2835 sayılı kısmen bozma kararına uyularak verilen … günlü, E:…, K:… sayılı temyize konu kararında da, davacı lehine yeniden vekalet ücretine hükmedildiği, dolayısıyla aynı davada, davacı lehine iki kez vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır.
Bu husus, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan, düzeltilmesi mümkün eksiklik olarak görüldüğünden, işbu temyiz istemine konu kararın hüküm fıkrasındaki, “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine” ibaresi çıkartılmak suretiyle, kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVALI İDARENİN TEMYİZ İSTEMİNİN KISMEN REDDİ ile … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA oybirliğiyle,
2. DAVALI İDARENİN TEMYİZ İSTEMİNİN KISMEN KABULÜ ile anılan kararın vekalet ücretine yönelik hüküm fıkrasının yukarıda belirtildiği şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA oyçokluğuyla,
3. Temyiz istemi kısmen ret, kısmen kabul ile sonuçlandığından, temyiz aşamasında yapılan giderlerin yarısının davalı idare üzerine bırakılmasına, yarısının davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değişik “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinde; “1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.
b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.” hükmüne yer verilmiştir.
Temyiz incelemesinde, temyize konu karardaki gerekçenin değiştirilmesi veya maddi hata ve yanlışlıkların düzeltilmesi, eksikliklerin tamamlanması mümkün olmakla birlikte, hükmün sonucunu, kapsamını değiştirecek şekilde düzeltme yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı, Danıştay İkinci Dairesinin bozma kararına uyularak verilen ilk iptal kararında, davacı lehine vekalet ücretine hükmedildiği; anılan Mahkeme tarafından bu defa Danıştay İkinci Dairesinin 13/05/2019 günlü, E:2018/4365, K:2019/2835 sayılı kısmen bozma kararına uyularak verilen … günlü, E:…, K:… sayılı temyize konu kararında da, davacı lehine yeniden vekalet ücretine hükmedildiği anlaşıldığından, aynı davada, davacı lehine iki kez vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu husus, yukarıda belirtildiği üzere 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunmayıp, kararın bozulmasını gerektiren “hukuka aykırılık” teşkil etmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesi kararının bu kısmının, Mahkemece yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği oyuyla, aksi yönde oluşan düzeltilerek onama kararına katılmıyorum.