Danıştay Kararı 2. Daire 2020/1105 E. 2020/3519 K. 16.12.2020 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2020/1105 E.  ,  2020/3519 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/1105
Karar No : 2020/3519

YARGILAMANIN YENİLENMESİNİ İSTEYEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem : Dava; … Tarım İl Kontrol Laboratuar Müdürlüğü görevini tedviren yürüten davacının tedvir görevinin kaldırılarak … Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’ne Mühendis olarak atanmasına ilişkin … gün ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; … İdare Mahkemesi’nin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, temyiz başvurusu sonucunda Danıştay İkinci Daire Başkanlığı’nın 01/04/2008 gün ve E:2017/3915, K:2008/1574 sayılı ilamıyla temyiz isteminin reddi ile onanmasına karar verildiği, karar düzeltme isteminin de aynı Dairenin 10/10/2008 gün ve E:2008/5442, K:2008/3853 sayılı kararla reddine karar verildiği, dava konusu idari işlem ve sonrasındaki ilk derece yargı ve temyiz kararlarının FETÖ/PDY örgütüne üye oldukları gerekçesiyle açığa alınmış, meslekten ihraç edilmiş ya da mahkumiyetine karar verilen iltisaklı ya da irtibatlı kişilerce verildiğinin anlaşıldığı, örgüt mensubu olan hakim ve savcılarca gerçekleştirilen işlemlerin hukuka uygunluğunun öncelikle ortaya konulması gerektiği, bu kişilerin Türk Milleti adına karar veremeyecekleri, işlemin hukuka aykırı olduğu, çıkar çevrelerinin hukuksuzluğuna geçit vermediği için işlemin tesis edildiği, masumiyet karinesinin ihlal edildiği, yargılama yapılırken hukukun hiçe sayıldığı ileri sürülerek yargılamanın yenilenerek, davalı idarenin yargılamaya konu işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti : … İdare Mahkemesinin kararıyla; Davacının yargılamanın yenilenmesi talebini içeren dilekçesinde ileri sürülen hususların, 2577 sayılı Kanun’un 53. maddesinde yer verilen yargılanmanın yenilenmesi sebeplerinin hiç birisine uymadığı, yargılamanın yenilenmesini gerektiren hallerin yasa koyucu tarafından sınırlı olarak belirlendiği, anılan Kanun’da sayma yoluyla belirtilen sebeplerin dışında yargılamanın yenilenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; Danıştay İkinci Dairesi tarafından onanarak kesinleşen kararın hatalı olduğu, yargılamanın yenilenmesi amacının yargılama esnasında var olan ağır hata ve noksanlıkların kararın kesinleşmesinden sonra anlaşılması halinde ortaya çıkan hukuka aykırı sonuçların bertaraf edilmesi ve toplum vicdanını rahatsız eden adaletsizliğin ortadan kaldırılması olduğu, Mahkemenin şaibeli müfettiş raporuna dayanarak eksik ve yüzeysel bir inceleme yaparak karar verdiği, raporun bir an için doğru olduğu kabul edilse dahi “hasta çocuğunu resmi araçla ziyarete gitmek” ve “kendine yakın zannettiği kişilerle kendine uzak zannettiği kişiler arasında görev değişimi yapmak” fiillerinden bu güne kadar idarede görevinden alınan tek bir kişi bile bulunmadığı, 700 sayfalık düzmece raporun özünün görevden alınmasına altyapı oluşturmak olduğu, yargılamanın yenilenmesi istemine konu kararı veren hakimlerden ve hakkında işlemi tesis eden kişilerden bir kısmının FETÖ terör örgütü mensubu oldukları gerekçesiyle mesleklerinden ihraç edildikleri, bu durumun da yargılamanın yenilenmesini gerektirir bir gelişme olduğu ileri sürülerek, İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN CEVABI : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. …. İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştay’da karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16/12/2020 tarihinde davanın esası yönünden oybirliğiyle, yargılama giderlerinden vekalet ücreti yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine yönelik temyize konu kararda davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olup, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü gereğince, yargılamanın yenilenmesi isteminin reddi halinde vekalet ücretine takdir edilip edilmeyeceği hususunun açıklığa kavuşturulması bakımından, idari yargılama usulünde yargılamanın yenilenmesi müessesesinin niteliği, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Ücret Tarifesi hükümlerinin idarece zikredilen 659 sayılı KHK hükümleri ile birlikte değerlendirilmesi gerekmiştir.

a) İdari Yargıda Yargılamanın Yenilenmesi Müessesesinin Niteliği :
Hem 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda (Madde 45 ve devamı) hem de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (madde 374 ve devamı) yargılamanın yenilenmesi kanun yolları arasında sayılmış, kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı gidilebilen bir yol olması nedeniyle de gerek hukuk yazınında gerekse yargısal içtihatlarda “olağanüstü kanun yolu” olarak nitelendirilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 375. maddesinin (2) numaralı bendinde; “yargılamanın iadesi davasında” ibaresine, 379. maddesinin son fıkrasında; “Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.” hükmüne, 381.maddesinin ilk cümlesinde ise, “Yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz.” ifadesine yer verildiğinden Hukuk Muhakemelerinde yargılamanın iadesi kurumunun, bir “dava” olduğu, hem bilimsel görüşlerde hem de yargı içtihatlarında kabul edilmiştir.

2577 sayılı Kanun’da ise yargılamanın yenilenmesi kurumu, “istem” veya “istek” kelimeleri ile ifade edilmiş; “dava” olarak nitelendirilmemiştir. İdare Hukukunun kendine has özellikleri nedeniyle idari yargılama usullerinin münhasır bir kanun olan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenmesi ve 6100 sayılı Kanun hükümlerinin, sadece 2577 sayılı Kanun’da hüküm bulunmaması şartıyla anılan Kanun’un 31.maddesinde sınırlı olarak sayılan “hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde” uygulanabilmesi karşısında 2577 sayılı Kanun’da ayrıntılı olarak düzenlenen ve 31.madde ile hakkında herhangi bir atıf yapılmamış olan “yargılamanın yenilenmesi” sürecinde, 6100 sayılı Kanun hükümlerine ve bu Kanuna göre oluşturulan içtihatlara göre hüküm kurulması mümkün değildir, aksi düşünce idari yargının özgün niteliğini bir kenara bırakıp Hukuk Davalarının ilke ve
usullerinin doğrudan idari yargıya taşınması anlamına gelir.
Diğer bir ifadeyle, idari yargıda yargılamanın yenilenmesi, ayrı bir dava değildir, olağanüstü kanun yoludur, kesinleşmiş olan mahkeme kararlarının Kanunda sayılan şartlar gerçekleştiği zaman yeniden incelenmesine imkan tanıyan süreçtir.

b) Avukatlık Kanunu hükümleri
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164.maddesinde;
“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.

Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” hükümleri yer almıştır.
Madde hükmünde avukatlık ücretinin avukatın sağladığı hukuki yardımın karşılığı olduğu belirtilmiş ise de hukuki yardımın tekerrüründen bahsedilmemiş olup bir davanın başlangıcından itibaren kanun yolları dahil sonuna kadar avukatın yürütmesi gereken bütün işlemler için tek bir vekalet ücretine hükmedileceği açıktır.

c) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
02/01/2019 tarih ve 30643 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde Avukatlık Ücretinin kapsadığı işlere açıklık getirilmiştir. Buna göre; “Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez.”
(2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştayda temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde istinaf başvurusu üzerine görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir.” hükmüne yer verilmiştir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine ekli listede; Yargılamanın İadesi için herhangi bir vekalet ücreti öngörülmemiş, Bölge İdare Mahkemeleri ile Danıştay’da kanun yolu incelemesi suretiyle görülen işlerden sadece duruşmalı olanlar için vekalet ücreti ödeneceği kabul edilmiştir. Bu durumda Tarifede bulunmayan yargılamanın yenilenmesi süreci için mahkemece vekalet ücreti takdirine gidilmesi mümkün değildir.
Tarifenin 2. maddesindeki; “Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan, dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” cümlesi ise Temyiz safhasından geçerek kesinleşen kararların yargılamanın yenilenmesine konu olması halinde vekalet ücretine hükmedilmesini haklı kılmaz, bilakis aynı dava sürecinde birden fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin önünü açık bir düzenlemeyle kesme amacına matuftur. Nitekim, aynı maddenin devamında; “Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez.” düzenlemesi yer almaktadır.

d) 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri
659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmün özellikle avukat olmayan hukuk birimi amirleri ve hukuk müşavirleri için getirildiği diğer bir ifadeyle idare adına dava takibinden kimlerin vekalet ücretini hakedeceği ile ilgili olduğu, dolayısıyla hangi iş, takip veya davalarda vekalet ücreti verilip verilmemesi tartışmasında bakılacak hüküm olmadığı, anılan KHK’nın genel gerekçesinden ve madde gerekçesinden anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle düzenlemenin amacı, KHK kapsamındaki idarelere ait dava takip yetkisinin, avukatlar yanında, hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve muhakemat müdürlerine de verilmesi ve bu kişiler tarafından takip edilen davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin sağlanmasından ibarettir.

Bu durumda; yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan davada, yeniden yargılamaya karar verilmesi halinde, yeniden yapılacak yargılama sonunda lehine karar verilen taraf lehine vekalet ücretine hükmedileceği, ancak yeniden yargılama yapılmasına karar verilmediği takdirde ortada bir dava olmadığından, sırf -Kanunun emredici hükmünün yerine getirilmesi için- savunma verildiğinden bahisle vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Zira;
a) İdari yargılama usulünde yargılamanın yenilenmesi süreci, ayrı bir dava olmayıp esas davanın devamı mahiyetindeki olağanüstü bir kanun yoludur.
b) Avukatlık Kanunu’nda kanun koyucu, bir davada (duruşma açılması hali hariç diğer bütün işlemler için) tek bir avukatlık ücretine hükmedilmesi yönündeki temel ilkeyi benimsemiştir.
c) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi eki listede vekalet ücreti verilecek işler, dava ve takipler arasında yargılamanın yenilenmesine yer verilmemiş ve Tarifenin 2. maddesinde Avukatlık Kanunundaki yukarıda sözü edilen ilkeyi tamamlar biçimde bir davada Kanun yolu safhasını da kapsar şekilde tek bir avukatlık ücreti ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
d) 659 sayılı KHK’nın 14. maddesi, idari davalarda davasını vekille temsil eden idare personelinden kimlerin vekalet ücretine hak kazanacağına ilişkin düzenlemeleri içermekte olup, vekalet ücretinin hangi hallerde verileceğinin Tarife hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan gerekçelerle, şartları gerçekleşmediğinden bahisle yargılamanın yenilenmesi isteminin reddi yolundaki karar uyarınca, davalı idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna varılmış olup, bu bağlamda Mahkeme kararının vekalet ücretine yönelik kısmının bozulması gerektiği düşüncesiyle kararın onanması yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.