Danıştay Kararı 2. Daire 2019/1543 E. 2020/3882 K. 30.12.2020 T.

Danıştay 2. Daire Başkanlığı         2019/1543 E.  ,  2020/3882 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/1543
Karar No : 2020/3882

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. …
2- … Bakanlığı
VEKİLLERİ : I. Hukuk Müşaviri Av. …
Hukuk Müşaviri Av. …
3- … Kaymakamlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
1) İstanbul ili, … ilçesi, … Aile Sağlığı Merkezi’nde aile hekimi olarak görev yapan davacının, 2013 Şubat Ayı Defin Ruhsatı Nöbet Listesinde, ölüm belgesi düzenleme ile görevlendirilmesine ilişkin İstanbul ili, … Kaymakamlığı’nın … günlü, … sayılı işleminin;
2) 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik;
a) 4. maddesi, (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresinin,
b) 16. maddesi, 3. ve 4. fıkralarının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Aile hekimlerinin sağ kişilere yönelik mevzuatta belirtilen birinci basamak sağlık hizmeti veren tabipler olduğu, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 216. maddesinde, belediye tabipleri olan yerlerde defin ruhsatının bu tabipler tarafından, bulunmadığı takdirde hükümet tabipleri tarafından mevtanın muayenesinden sonra verileceğinin belirtildiği, anılan görevin Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre, önce belediye tabibi, belediye tabibi bulunmadığı durumlarda toplum sağlığı merkezi hekimi, onun da bulunmadığı durumlarda ise aile hekimine verildiği, terditli bir şekilde görev ihdas edildiği, bu şekilde haftalık çalışma saatlerinin de aşıldığı, bu nedenle dava konusu düzenlemenin ve anılan düzenlemeye dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALI İDARELERİN SAVUNMALARI:
Sağlık Bakanlığı’nın Savunmasının Özeti:
Davacının anılan düzenlemelerin iptalini istemekte hukuki menfaati bulunmadığı, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, aile hekimliği mevzuatı ve dava konusu Yönetmelik hükümlerinde, esasen ölüm belgesinin cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi tarafından düzenlenmesi gerekliliği ortaya konulmakla birlikte, bu kuralın istisnası olarak mesai saatleri dışında anılan görevin ilgili kanunlarla bu işi yapmaya yetkili olan hekimlerce (belediye hekimi, toplum sağlığı merkezi hekimi ve aile hekimi) verilmesine ilişkin düzenlemenin bulunduğu, ölüm nedeninin belirlenebilmesi için zaman kavramının önemli olduğu, bu nedenle mesai saatleri dışında da ölü muayenesinin yapılması ve ölüm belgesinin düzenlenmesinin öngörüldüğü, mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde ölüm belgesi verilmesinin sebepleri irdelendiğinde; bunların, nüfus artışına bağlı olarak kente göçün artması, vatandaşların ölüm halinde, doğup büyüdükleri yerlerde defnedilme talepleri, bu taleplerin dini inanışlar ve toplumun örf ve adetlerine göre ivedilikle yerine getirilme zorunluluğu ve tıbbi gerekliliklerin bulunması olarak sayılabileceği; öte yandan, belediyelerde az sayıda hekimin bulunması sebebiyle, bu görevi gereği gibi yürütmelerine imkan bulunmadığı, bu gibi durumlarda hekim ihtiyacının da gözetilmesi suretiyle aile hekimlerinin yardımı ile söz konusu hizmetin gördürülmesinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu ileri sürülerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Savunmasının Özeti:
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, aile hekimliği mevzuatı ve dava konusu Yönetmelik hükümlerinde, ölüm belgesinin esasen belediye tabibi tarafından düzenlenmesi öngörülmekle birlikte, bunun istisnası olarak mesai saatleri dışında aile hekimlerine ve toplum sağlığı merkezi hekimlerine de ölüm belgesi düzenleme görevi verildiği, bunun sebebinin mevcut belediye hekim sayısının azlığı olduğu; dava konusu düzenlemelerin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile hukuka uygun olması nedeniyle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

… Kaymakamlığı’nın Savunmasının Özeti:
Davacının anılan düzenlemelerin iptalini istemekte hukuki menfaati bulunmadığı, sağlık hizmetlerinin planlanması ve sunumuna ilişkin temel esasların Sağlık Bakanlığı’nca düzenlendiği, ölüm belgesi verilmesi hizmetinin sunulması amacıyla belediyelerce hekim istihdam edilmesi durumunda ilgili bakanlık tarafından, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu hükümleri doğrultusunda yapılan personel planlamasının sekteye uğrayacağı, aile hekimliği uygulamasının tamamen gönüllülük esasına dayandığı ve çalışanlar bakımından uygulamaya geçmek için herhangi bir zorlamanın bulunmadığı, aile hekimlerinin, temel olarak kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunmakla görevli olmakla beraber; gerek 5258 sayılı Yasa, gerekse Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği uyarınca, birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmi tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenleme, kurumca ve ilgili mevzuat ile verilen diğer görevleri yapmanın da aile hekimlerinin görevleri arasında olduğu, mevcut belediye hekimlerinin az sayıda olması nedeniyle aile hekimlerine de ölüm belgesi düzenleme görevinin verilmesinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu, dava konusu düzenlemelerin ve aile hekimi olan davacının ölüm belgesi düzenleme nöbeti ile görevlendirilmesinin hukuka ve mevzuata uygun olması nedeniyle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

YARGILAMA SÜRECİ :
Danıştay Onyedinci Dairesi’nin 28/01/2016 günlü, E:2015/11748, K:2016/450 sayılı kararıyla;
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesi, 1. fıkrası, (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresi yönünden; 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nda ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda hükümet tabibinin aile hekimi olduğuna ilişkin herhangi bir düzenleme olmadığından aile hekimlerine söz konusu Yasalarda belirtilen görevler dışında görev verilemeyeceği, anılan yasaları aşarak aile hekimlerini yeni bir statüye sokan ve yeni bir görev veren dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı;
Yönetmeliğin 16. maddesi, 3. ve 4. fıkraları yönünden; 1593 sayılı Kanun’da Gömme İzin Belgesi düzenleme görevinin öncelikli olarak belediye tabiplerine ait olduğu, belediye tabiplerinin olmadığı yerlerde hükümet tabiplerince düzenleneceğinin belirtildiği, aile hekiminin Gömme İzin Belgesi düzenleyeceğine ilişkin dava konusu yönetmeliğin dayanağı olan 1593 sayılı Kanun’da herhangi bir düzenleme olmadığı, ayrıca aile hekimlerinin görevlerinin 5258 sayılı Kanun’da yer aldığı, ancak, anılan Kanunda da aile hekimlerinin Gömme İzin Belgesi düzenleyeceğine ilişkin herhangi bir hükme yer verilmediği; buna karşın Kanun ile görevleri belirlenen aile hekimlerine anılan kanuni düzenlemeleri aşar nitelikte görev ve yükümlülükler verilmesine ilişkin dava konusu kurallarda hukuka uyarlık bulunmadığı; bununla birlikte, 5258 sayılı Kanun uyarınca aile hekimlerine mesai saatleri dışında nöbet görevi verilmesi mümkün ise de, bu görevin 657 sayılı Kanun’un Ek 33. maddesinde belirtilen yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde verilebileceği;
Kaymakamlık tarafından ölüm belgesi düzenleyecek hekimlere ait nöbet listesinde davacıya da yer verilmesine ilişkin … günlü, … sayılı işleme gelince, hukuka aykırı olarak düzenlenen Yönetmeliğe dayanılarak tesis edilen dava konusu bireysel işlemde de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemlerin iptaline hükmedilmiştir.
Anılan kararın, davalı idareler tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/11/2018 günlü, E:2016/3232, K:2018/4812 sayılı kararıyla, “ölüm belgesi hizmetlerinin yerine getirilmesi konusunda birince derecede aile hekimlerinin görevli ve yetkili olmadığı ve söz konusu hizmetlerin hizmetin türüne göre ilgili hekimler ve kurumlar (belediye hekimi, toplum sağlığı hekimi, adli tıp kurumu ve hastaneler) tarafından yerine getirileceği anlaşılmakla birlikte, ölüm belgesi düzenleme hizmetlerinin yürütülmesi noktasında, bu hizmetlerin yürütülmesine ihtiyaç duyulan yerlerde hizmetin aksamadan devamlılığı açısından ve iş yükü gözetilerek ilgili hekim veya kurumların bulunmaması durumunda aile hekimlerinin de görevlendirilebileceği sonucuna ulaşıldığı, bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak hazırlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ne uygun düzenlemeler içeren dava konusu 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik 4. maddesinin (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresinde ve anılan Yönetmeliğin 16. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında ve bu Yönetmeliğe dayanılarak düzenlenen Ölüm Belgesi Düzenleme Nöbet Çizelgesi’nde aile hekimi olan davacıya da yer verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca bozulması halinde ısrar olanağı bulunmadığından, İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararında yer alan gerekçelerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği öngörülmüş olup 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 4. fıkrasında ise Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.
Dosyanın incelenmesinden, aile hekimi olan davacı tarafından ; 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik”in, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile değişik 4. maddesinin (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresinin ve 16. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının iptali ile bu Yönetmeliğe dayanılarak düzenlenen Ölüm Belgesi Düzenleme Nöbet Çizelgesi’nde aile hekimi olan davacıya da yer verilmesine ilişkin İstanbul ili, … Kaymakamlığı’nın … günlü, … sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onyedinci Dairesi’nin 28/01/2016 günlü, E:2015/11748, K:2016/450 sayılı kararıyla dava konusu düzenlemede ve bu düzenlemeye dayalı olarak tesis olunan bireysel işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından iptaline karar verildiği ve bu kararın temyiz aşamasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/11/2018 gün ve E:2016/3232, K:2018/4812 sayılı kararıyla,1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak hazırlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin birlikte incelenip, değerlendirilmesinden, ölüm belgesi hizmetlerinin yerine getirilmesi konusunda birinci derecede aile hekimlerinin görevli ve yetkili olmadığı ve söz konusu hizmetlerin hizmetin türüne göre ilgili hekimler ve kurumlar (belediye hekimi, toplum sağlığı hekimi, adli tıp kurumu ve hastaneler) tarafından yerine getirileceği anlaşılmakla birlikte, ölüm belgesi düzenleme hizmetlerinin yürütülmesi noktasında, bu hizmetlerin yürütülmesine ihtiyaç duyulan yerlerde hizmetin aksamadan devamlılığı açısından ve iş yükü gözetilerek ilgili hekim veya kurumların bulunmaması durumunda aile hekimlerinin de görevlendirilebileceği sonucuna ulaşılmakla dava konusu 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişik 4. maddesinin (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresinde ve anılan Yönetmeliğin 16. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında ve bu Yönetmeliğe dayanılarak düzenlenen Ölüm Belgesi Düzenleme Nöbet Çizelgesi’nde aile hekimi olan davacıya da yer verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır
Yukarıda sözü edilen yasa maddeleri uyarınca Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca bozulması halinde ısrar olanağı bulunmadığından, İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararında yer alan gerekçelerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Genel Kurulunun 21/12/2012 günlü, E:2012/20, K:2012/20 sayılı kararı uyarınca uyuşmazlığı çözme görevinin Danıştay Sekizinci Dairesinde olduğu gerekçesiyle dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmiş; anılan Dairece, dosyanın Başkanlar Kuruluna gönderilmesi üzerine, Danıştay Başkanlar Kurulunun 12/09/2013 günlü, E:2013/203, K:2013/216 sayılı kararıyla, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Danıştay Sekizinci Dairesinin görevli olduğu yönünde karar verilmiş; Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 04/06/2015 günlü, E:2013/10659, K:2015/5572 sayılı karar ile, Danıştay Başkanlık Kurulunun Dava Daireleri arasındaki iş bölümünün belirlendiği 22/12/2014 günlü, K:2014/17 sayılı kararı uyarınca dosya, Danıştay Onyedinci Dairesine gönderilmiş; bilahare 31/12/2016 günlü, 29935 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı izleyen ay başından itibaren yürürlüğe giren Danıştay Başkanlık Kurulu’nun 29/12/2016 günlü, K:2016/72 sayılı kararıyla, uyuşmazlık konusunun Dairemiz görevleri arasında sayılması nedeniyle Dairemiz esasına alınmış olan dosyada; 09/07/2018 günlü, 30473 sayılı 3. Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname; 10/07/2018 günlü, 30474 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi; 15/07/2018 günlü, 30479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca İçişleri Bakanlığı yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hasım konumuna alınmasına karar verilerek ve usule ilişkin itirazlar yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde; İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği öngörülmüş olup, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin 4. fıkrasında ise, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmadığından, Danıştay Onyedinci Dairesi’nin 28/01/2016 günlü, E:2015/11748, K:2016/450 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/11/2018 günlü, E:2016/3232, K:2018/4812 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak ve Danıştay Onyedinci Dairesince duruşma için belirlenen 28/01/2016 günü davacı vekili Av. …’nin, davalılardan Sağlık Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri … ve …’ın, İçişleri Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri …’ın, Danıştay Savcısı …’in hazır bulunduğu, davalı … Kaymakamlığını temsilen katılanın olmadığı duruşmada, gelen taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildiği anlaşıldığından, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun anılan bozma kararı üzerine, yeniden duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek uyuşmazlığın esasına geçildi:

MADDİ OLAY :
Dava; 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik 4. maddesi, (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresi, 16. maddesi, 3. ve 4. fıkraları ile bu Yönetmeliğe dayanılarak düzenlenen 2013 Şubat Ayı Defin Ruhsatı (Ölüm Belgesi Düzenleme) Nöbet Çizelgesi’nde aile hekimi olan davacıya da yer verilmesine ilişkin İstanbul ili, Güngören Kaymakamlığı’nın 31/01/2013 günlü, 737 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :
İlgili Mevzuat:
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 8. maddesinde, “Her kazada ve icabı takdirinde nahiye merkezlerinde bir veya mütaaddit Hükümet tabipleri istihdam olunur. Hükümet tabipleri doğrudan doğruya vilayet sıhhiye müdürünün emri altında olup memur oldukları mahallerin sıhhi umur ve muamelelerinden mesuldür ve kaymakamın sıhhi hususatta sıhhi müşaviridir. Hükümet tabiplerinin maiyyetlerinde sıhhi işlerde kendilerine muavenette bulunmak üzere küçük sıhhat memurları istihdam edilir.” hükmüne yer verilmiş; aynı Kanun’un 216. maddesinde, belediye tabipleri olan yerlerde defin ruhsatiyelerinin bu tabipler tarafından, bulunmadığı takdirde Hükümet tabipleri tarafından mevtanın muayenesinden sonra verileceği, ölümüne sebep olan hastalık esnasında tedavi eden tabibin verdiği ruhsatnamenin resmi tabipler tarafından tasdik edilmek şartıyla geçerli olacağı; 219. maddesinde, tabip bulunmayan yerlerde ölülerin muayenelerinin küçük sıhhat memurları veya bu iş için yetiştirilmiş veya tavzif edilmiş memurin tarafından icra ve ruhsatnameleri verileceği, bunların bulunmadığı yerlerde defin ruhsatiyesi ya jandarma karakol kumandanları veya köy muhtarları tarafından ita olunacağı, her şehir, kasaba veya köyde ölü muayenesi yapacak ve defin ruhsatını verecek olanların ise en büyük mülkiye memuru tarafından tayin ve ilan olunacağı hükme bağlanmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek 33. maddesinde, “Yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak, bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir nöbet saati için (nöbet süresi kesintisiz 6 saatten az olmamak üzere), aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık katsayısı ile çarpılması sonucu hesaplanacak tutarda nöbet ücreti ödenir.” kuralına yer verilmiştir.
09/12/2004 günlü, 25665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, “Aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir.” olarak tanımlanmış; “Personelin statüsü ve mali haklar” başlıklı 3. maddesi, 1. fıkrasında “Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir.”; aynı maddenin 5. fıkrasında da “Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına ihtiyaç ve zaruret hâsıl olduğunda haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde nöbet görevi verilebilir ve bunlara aynı maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde nöbet ücreti ödenir.” kuralları yer almış; “Hizmetin esasları” başlıklı 5. maddesinde, aile hekimliği hizmetlerinin ücretsiz olduğu, acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirileceği, Türkiye Halk Sağlığı Kurumunca belirlenen aile sağlığı merkezlerinde çalışma saatleri dışında, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları ile gerektiğinde Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilebileceği; ilgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgelerin, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenleneceği hükmüne yer verilmiş; “Yönetmelikler” başlıklı 8. maddesinde ise, aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları, çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları; aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar; meslek ilkeleri; iş tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esasların Sağlık Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun yukarıda yer verilen 8. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 25/01/2013 günlü, 28539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin “Aile hekiminin görev, yetki ve sorumlulukları” başlıklı 4. maddesi, (l) bendinde, “İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce kişiye yönelik düzenlenmesi öngörülen her türlü sağlık raporu, sevk evrakı, reçete ve sair belgeleri düzenlemek.”, (n) bendinde ise, “Kurumca ve ilgili mevzuat ile verilen diğer görevleri yapmak.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Anılan Yönetmeliğin “Çalışma saatleri” başlıklı 10. maddesi, 5. fıkrasının, dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan halinde, “Adli tıp kurumunun doğrudan hizmet vermediği ve hastane bulunan yerlerde yerinde ölü muayenesi dışındaki adli tıp hizmetleri hastaneler tarafından verilir. Yerinde ölü muayenesi hizmetleri, mesai saatleri içinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince, mesai saatleri dışında öncelikle toplum sağlığı merkezi hekimleri olmak üzere aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde sunulur. Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde acil sağlık hizmetleri ile adlî tabiplik hizmetleri; mesai saatleri içinde aile hekimleri, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak aşağıdaki gibi icap veya aktif nöbet uygulamaları şeklinde yürütülür.
a) Hastane bulunmayan ilçe merkezlerindeki adli tıbbi hizmetler ile acil sağlık hizmetleri mesai saatleri dışında ilçedeki toplum sağlığı merkezi hekimleri ve aile hekimlerince icap veya aktif nöbet şeklinde yürütülür. İlçe merkezindeki toplam hekim sayısı altı veya daha az ise icap, altıdan fazla ise aktif nöbet şeklinde yürütülür.
b) Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde toplam hekim sayısı altı ve altıdan az ise mesai saatleri dışındaki adli tıbbi hizmetler ve acil sağlık hizmetleri; toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezde çalışan hekimler ve aile hekimleri tarafından münavebeli olarak icap nöbeti şeklinde, toplam hekim sayısı altıdan fazla ise münavebeli olarak aktif nöbet şeklinde yürütülür.
c) Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde aile hekimi sayısı birden fazla ise, müdürlük hizmet ihtiyacını değerlendirerek mesai saatlerini güne yayarak düzenler.” denilmiştir. Aynı Yönetmeliğin 28. maddesinin 5. fıkrasında ise “Ölüm belgesi, 19/01/2010 tarihli ve 27467 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğe göre düzenlenerek ilgili aile hekimi en kısa sürede bilgilendirilir.” kuralları düzenlenmiştir.
1- Dava konusu Yönetmelik maddelerinin incelenmesi:
19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 3. maddesi ile değişik 4. maddesi, (h) bendinde “Hükümet tabibinin” toplum sağlığı merkezi hekimini veya aile hekimini ifade ettiği belirtilmiş; 7. maddesiyle değişik “Ölüm Belgesi Verilmesi” başlıklı 16. maddesinin dava konusu edilen 3. fıkrasında, “Ölümün sağlık kurumları dışında gerçekleşmesi durumunda ölüm belgesi cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi tarafından, belediye tabibi bulunmayan yerlerde toplum sağlığı merkezi hekimi yoksa aile hekimi tarafından, bunların bulunmaması halinde ise ölüm belgesi düzenleme yetkilisi tarafından verilir.”; 4 fıkrasında da, “Ölüm belgesi düzenleme yetkilisi bulunmayan veya makul sürede ulaşılamadığı yerlerde ise bu belge jandarma karakol komutanları veya köy muhtarları tarafından verilir. Mesai saatleri dışında verilecek olan ölüm belgelerinin düzenlenmesi işi ilçe bazında, belediye tabibi, toplum sağlığı merkezi hekimi ve aile hekimlerinin dahil olduğu nöbet sistemi ile verilir. Bu nöbet listesi toplum sağlığı merkezlerince oluşturulur, mahalli mülki amir tarafından onaylanır. Nöbet listesi oluşturulurken coğrafi şartlar göz önünde bulundurularak ilçeler birleştirilebilir. Mesai saatleri dışında ölüm belgesi düzenlenmesine ilişkin nöbet, adli hizmet nöbetleri ile birlikte verilebilir. 112 acil sağlık istasyonu görevlileri vakaya gittiklerinde ölüm gerçekleşmiş ise doğrudan ölüm belgesi düzenleyebilir. Bu nöbet uygulamasında ihtiyaç duyulan lojistik hizmetler halk sağlığı müdürlüklerince verilir.” düzenlemeleri yer almıştır.
“Ölüm Belgesi” Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesi, 1. fıkrası, (g) bendinde, tabip veya gömme izin belgesi görevlisi tarafından verilen, cenazenin defninin yapılmasının uygun olduğunu gösteren belge olarak tanımlanmıştır.
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu hükümlerinde, her ilçede hükümet tabibinin olacağı, hükümet tabiplerinin il sağlık müdürlerinin emri altında oldukları, bulundukları yerlerin sağlık işlerinden sorumlu oldukları, defin ruhsatlarının (ölüm belgesi) kural olarak belediye tabibi tarafından verileceği, belediye tabibi olmayan yerlerde ise bu görev ve yetkinin Hükümet tabibinde olduğu, tabip bulunmayan yerlerde ise söz konusu belgenin küçük sıhhat memurları veya bu konu ile görevlendirilmiş memurlar tarafından verileceği, bunların da olmadığı yerlerde defin ruhsatiyesinin jandarma karakol komutanı veya köy muhtarınca tanzim edileceği kurala bağlanmıştır.
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na dayanılarak çıkarılan dava konusu Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik’te de ölüm belgesinin, ölümün resmi sağlık kurumunda gerçekleşmesi durumunda bu yer tarafından düzenleneceği, özel sağlık kuruluşunda gerçekleşmesi durumunda kişiyi tedavi eden hekimin düzenlediği defin ruhsatının belediye tabibi, belediye tabibi yoksa toplum sağlığı hekimi ya da aile hekimi tarafından tasdik edilmek şartıyla geçerli olacağı; ölümün sağlık kuruluşları dışında gerçekleşmesi halinde ise defin ruhsatının cenazenin bulunduğu yerdeki belediye tabibi belediye tabibi yoksa toplum sağlığı hekimi ya da aile hekimi, bunların da bulunmaması halinde gömme izin belgesi görevlisi tarafından düzenleneceği öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere, ölüm belgesi düzenlenmesi konusunda bir sıralamaya yer verilerek, bu yetki öncelikle belediye tabibinde olmakla birlikte, belediye tabibinin olmadığı yerlerde toplum sağlığı hekimleri ve aile hekimleri görevlendirilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte incelenip, değerlendirilmesinden; ölüm belgesi hizmetlerinin yerine getirilmesi konusunda birince derecede aile hekimlerinin görevli ve yetkili olmadığı ve söz konusu hizmetlerin, hizmetin türüne göre ilgili hekimler ve kurumlar (belediye hekimi, toplum sağlığı hekimi, adli tıp kurumu ve hastaneler) tarafından yerine getirileceği anlaşılmakla birlikte, ölüm belgesi düzenleme hizmetlerinin yürütülmesi noktasında, bu hizmetlerin yürütülmesine ihtiyaç duyulan yerlerde hizmetin aksamadan devamlılığı açısından ve iş yükü gözetilerek, ilgili hekim veya kurumların bulunmaması durumunda aile hekimlerinin de görevlendirilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak hazırlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ne uygun düzenlemeler içeren dava konusu 19/01/2010 günlü, 27467 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmeliğin, 19/01/2013 günlü, 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişik 4. maddesi, (h) bendinde düzenlenen “veya aile hekimini” ibaresinde ve anılan Yönetmeliğin 16. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 15/11/2018 günlü, E:2016/3230, K:2018/4811; E:2016/3091, K:2018/4808; E:2016/3233, K:2018/4815; E:2016/3830, K:2018/4813 ve E:2016/3229, K:2018/4810 sayılı kararları da bu yöndedir.
2- Dava konusu bireysel işlemin incelenmesi :
Bakılan uyuşmazlıkta; yukarıda belirtildiği üzere aile hekimlerinin ölüm belgesi düzenleme (defin ruhsatı) nöbetinde görevlendirilebileceği açık olup, davacının görevlendirilmesine yönelik nöbet listesinin hukuka uygun olarak düzenlenen Mezarlık Yerlerinin İnşaası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlandığı anlaşıldığından; davacının Ölüm Belgesi Düzenleme Nöbeti ile görevlendirilmesine ilişkin … günlü, … sayılı işlemde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Aşağıda dökümü yapılan …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, …-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalı Sağlık Bakanlığı’na verilmesine, posta ücretinden artan tutarların, kararın kesinleşmesinden sonra aidiyetine göre taraflara iadesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin 2. fıkrasında, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunacağının kurala bağlanmış olması nedeniyle; duruşmalı davalar için belirlenen 5.940,00-TL vekalet ücretinden (vekili duruşmaya katılmayan Güngören Kaymakamlığı yönünden, duruşmasız davalar için belirlenen 3.600,00-TL’nin 1/3’ü olan) 1.200,00-TL’lik kısmın davacı tarafından davalı Güngören Kaymakamlığına; buna göre, 5.940,00-TL’den kalan 4.740,00-TL’nin ise, davacıdan alınarak eşit şekilde Sağlık Bakanlığı ile (703 sayılı KHK’nın Geçici 1. maddesinin 19. fıkrası uyarınca) Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 30/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.