Danıştay Kararı 2. Daire 2004/619 E. 2005/751 K. 25.02.2005 T.

2. Daire         2004/619 E.  ,  2005/751 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2004/619
Karar No: 2005/751

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili: …
Karşı Taraf: Milli Eğitim Bakanlığı
İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E: …, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi: Davacının atamasının iptaline yönelik Danıştay 5. Dairesinde açtığı davada; davalı idarece verilen savunma dilekçesinde, kullanılan ifadeler ile kurum içindeki onur ve itibarının rencide edildiği iddiasıyla açılan tazminat davasını, kişi aleyhine adli yargıda açabileceği gibi, kurumu aleyhine idari yargıda da açabileceği yerleşik içtihatlardandır.
Bu nedenle, davacının adli yargıda kişi aleyhine dava açması gerektiğini ileri sürerek davayı reddeden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığından, bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; davacının, Milli Eğitim Bakanlığı, … Dairesi Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, savunma dilekçesinde ileri sürülen suçlamalar ile kurum içindeki onur ve itibarının rencide edildiğinden bahisle …TL. manevi tazminat ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin…günlü E: …, K: …sayılı kararıyla; davacının açtığı bir başka davada; idarenin memurunun hazırladığı savunma dilekçesinde, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, böylece manevi zarara uğradığı iddiası ile açtığı bakılan tazminat davasının, haksız fiilden doğduğu ve özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği idari bir eylem ya da işlemden doğmayan manevi zararın idarece ödenmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, davalı idare ajanının verdiği savunma dilekçesinde, hakkında ileri sürdüğü iddialar ile kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu bu durumun “fiili yol” olarak değerlendirilmesi ve davanın reddedilmesine ilişkin mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmadığını ileri sürmekte ve kararın bozulmasını istemektedir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13. maddesinde de, kamu personelinin görevleri sırasında verdikleri zararlardan doğan sorumlulukları düzenlenmiştir.
Öte yandan bir kamu görevlisinin görev sırasında hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurun, kasdi suç niteliği taşısa bile hizmet kusuru oluşturacağı İdare Hukuku’nun bilinen ilkelerindendir.
Olayda, Danıştay 5. Dairesinde görülmekte olan ve davacı aleyhine sonuçlanan E:1997/3073 esasına kayıtlı dava dosyasında, davalı idarece verilen savunma dilekçesinde aynen ” soruşturma sonucu her ne kadar ilgili hakkında herhangi bir işleme mahal olmadığı belirtilmekte ise de; Bakanlığımız ana hizmet birimi olan … Dairesi Başkanlığı görevini yürüten bir kişinin hakkında böyle söylentilerin çıkması itibar ve güven duygusunu sarsacağı, eğitim öğretim ve kamu hizmetine zarar vereceği kaçınılmazdır.” denilmesinin, davacının onur ve itibarını zedelediği iddiasıyla manevi tazminat istenilmektedir.
Bu durumda idarede görevli kişi ya da kişilerin kusurlu hareketinden ileri geldiği ve bu durumun savunma dilekçesinin mahkemeye sunulması görevinin ifası sırasında gerçekleştiği iddiası karşısında, yukarıda yer alan Anayasa ve Yasa hükümleri ile İdare Hukuku ilkeleri gereği idarenin hizmet kusuru nedeniyle var olan sorumluluğundan hareketle uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesinin idari eylem ve işlemden doğmayan zararın idarece ödenmemesi yolundaki kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K: … sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası gereğince bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen mahkemeye gönderilmesine 25.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.