Danıştay Kararı 2. Daire 2004/4552 E. 2005/1547 K. 02.05.2005 T.

2. Daire         2004/4552 E.  ,  2005/1547 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2004/4552
Karar No: 2005/1547

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Balıkesir Valiliği
Karşı Taraf : …
İsteğin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E: …, K: … sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava, … İli…İmam Hatip Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğretmen kadrosunda olup, Müdür Başyardımcısı olarak görev yapan davacının, bu görevden alınarak aynı İl … İlçesi … İlköğretim Okulu’na öğretmen olarak naklen atanmasına ilişkin … günlü, … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla; “davacının atama işlemine esas alınan 5.12.2001 günlü, 410/18.35 sayılı İnceleme Raporu incelendiğinde, sadece Okul Müdürü ile Müdür Başyardımcısının ve üç müdür yardımcısının ifadesine başvurulduğu, okulda görev yapan öğretmenler ile (özellikle davacının, Milli Eğitim Bakanlığı İle Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmeliğe uymaları hususunda uğraşan okul idaresine destek vermediğini belirten) kız öğrencilerin beyanlarının alınmadığı, bu hali ile soruşturmanın eksik yapıldığının anlaşıldığı, bulunduğu görevi yürütmesindeki sakıncalar somut bilgi ve belgelerle ortaya konulamayan davacının, atanmasında kamu yararı ile kamu hizmetinin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı” gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin 7.3.1989 günlü, E:1989/1, K:1989/12 sayılı Kararı’nda yer alan belirli tespitler, “Anayasal kaynaklı eğitim ve öğretim faaliyeti”nin dayanağı olan temel ilkeler konusunda açıklayıcı bilgiler içermektedir. Buna göre, anılan Kararda yer alan;
“Anayasa’nın 176. maddesine göre, Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten Başlangıç kısmı Anayasa metni kapsamındadır. Başlangıç, Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içermekle Anayasa maddelerinin amacını ve yönünü belirleyen bir kaynaktır. Anayasa’nın Başlangıcı’nda, Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; hiçbir düşünce ve görüşün Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılaplarıyla medeniyetçiliği karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı; her Türk vatandaşının medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu fikir, inanç ve kararıyla anlaşılması, sözüne ve ruhuna bu yönlerde de saygı gösterilmesi, mutlak bir sadakatle yorumlanıp uygulanması gerektiğini bildirmesi bu niteliğinin kanıtıdır.”,
“Anayasa’nın 130. maddesinde öngörülen “çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan” düzen, laiklik ilkesinin gözardı edildiği bir ortam olamaz. Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ulusun ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhine davranılamayacağını da içeren bu maddenin, ulusallık, bağımsızlık ve ulusal birlik için katkılarının laikliği dışarda bırakması düşünülemez. Aklın ve gözlemin yönlendirdiği bilimsel çalışmaya katılacak kimselerin bilimsel gerekler dışında bir etkiyle karşılaşmaksızın yetiştirilmeleri gerekir. Eğitim, yalnız bilimsel istemler doğrultusunda yapılması, dogmalardan ve bilime ters düşen etkilerden uzak tutulmasıyla sağlanır.”,
“Anayasa’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” denildikten sonra, dördüncü fıkrasında “Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldıramaz.” denilerek Başlangıç’taki ilkelere bağlılık pekiştirilmiştir.”,
“Eğitim ve öğretimde, dinsel inanca devlet gücünün özel bir katkı vermesi düşünülemez. Laiklik bir bütündür. Özellikle eğitim-öğretim alanında laikliğe bağlılık ve saygı, ulusun geleceği açısından da üzerinde önemle durulacak bir konudur.” biçimindeki tespitlerle, eğitim ve öğretim faaliyetinin temel ilkelerinin; Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, laiklik, çağdaşlık ve bilimsellik olduğu belirtilmiştir.

Söz konusu ilkelere, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da yer verilmiştir. Anılan Kanun’un 2. maddesinde; “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak; böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu arttırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Kanun’un; 10. maddesinin 1. fıkrasında; “Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir.”, 12. maddesinde; “Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” ve 43. maddesinin 1. fıkrasında da; “Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler.” hükümleri yer almıştır.
Yukarıda belirtilen yargı kararı ve burada değinilme fırsatı olmamakla birlikte aynı içeriğe sahip pek çok benzer karar ile yasal düzenlemeler şu hususu açıkça ortaya koymaktadır ki; görevi gereği eğitim ve öğretim faaliyeti ile ilgili bir alanda çalışan kamu görevlisinin, bu temel ilkelere aykırılık oluşturabilecek her hangi bir tutumu; idari ve adli yönden sorumluluk doğuracaktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; … İli … İmam Hatip Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğretmen kadrosunda olup, Müdür Başyardımcısı olarak görev yapan davacı hakkında düzenlenen 5.12.2001 günlü, 410/18.35 sayılı İnceleme Raporu’nda; davacının, anılan Okul’da eğitim gören kız öğrencilerin kılık ve kıyafetleri ile karma eğitim konusunda meydana gelen değişimi hazmedemediği ve bu nedenle Okul idaresine gereken desteği vermediği, Okul Müdürü ve müdür yardımcısını hedef alarak yıpratma ve yıldırma çabası içinde olduğu belirtilerek, idari yönden; Müdür Başyardımcılığı görevinin üzerinden alınması suretiyle 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 8/C maddesi uyarınca il içerisinde durumuna uygun olan bir okulda görevlendirilmesinin önerildiği, bu öneri doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemle aynı İl … İlçesi … İlköğretim Okulu’na öğretmen olarak naklen atandığı, söz konusu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının üstüne atılı bulunan eylemlerin, söz konusu inceleme raporu içeriği ve ekinde yer alan tanık ifadeleri ile subuta erdiği, ve bu eylemler nedeniyle de anılan Okul’daki eğitim ve öğretim faaliyetinin olumsuz bir biçimde etkilendiği açık olduğundan, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun bir biçimde tesis edilen dava konusu işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E: …, K: … sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 2.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.