Danıştay Kararı 15. Daire 2018/779 E. 2019/1010 K. 21.02.2019 T.

15. Daire         2018/779 E.  ,  2019/1010 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/779
Karar No : 2019/1010

TEMYİZ EDEN (DAVALI): …
VEKİLİ: ….
KARŞI TARAF (DAVACILAR) :
1-
2-
3-
4-
VEKİLLERİ: …
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi…İdare Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : Emekli Sandığı iştirakçisi olan murisin eşi ve çocukları tarafından, murisleri …’in yurt dışında gördüğü tedavi nedeniyle yapılan ek tedavi giderlerinin ödenmesi istemiyle 16/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na yaptıkları başvurunun zımnen reddi üzerine, …-USD tutarındaki ek tedavi giderlerinin Türk Lirası karşılığı olan …-TL.’nin 16/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlık konusu olayda, davacılar tarafından 2010 yılında yapılan yurt dışı tedavi giderlerinin ödenmesi talebiyle idareye yaptıkları başvurunun reddi üzerine açılan davada, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile işlemin iptal edilerek …-TL.’nin yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verildiği, mükerrer olmamak ve aynı hastalığın ek tedavisi niteliğinde olmak kaydıyla yapılmış tedavi giderinin aynı gerekçelerle ödenmesi gerektiğinin açık olduğu, bu kapsamda dosya içerisinde mevcut faturalar incelendiğinde, faturaların 2011 yılında yapılan tedavi giderlerine ilişkin olduğunun anlaşıldığı, 2010 yılında yapılan yurt dışı tedavi giderlerinin ek tedavisi niteliğinde olan 2011 yılına ait faturalarda belirtilen …-USD’nin, TL. bazındaki tutarı olan …-TL.’nin yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlemin iptali ile 211.088,00-TL.’nin 16/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge Mahkemesi kararının özeti : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdare Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu Mahkeme kararının hüküm kısmında, dava konusu işlemin iptali şeklinde hüküm kurulmuş ise de, davanın iptal davası değil tam yargı davası şeklinde açıldığı hususu gözetildiğinde, dava konusu işlemin iptali şeklindeki hüküm fıkrasının karardan çıkarılarak kararın düzeltilmesi gerektiği, dayandığı gerekçeler karşısında, İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun düzeltme ile reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, mevzuatta aranan gereklilikleri yerine getirmeyen davacılar yönünden taleplerinin kurumca karşılanmamasında yasaya aykırı bir durumun bulunmadığı, derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiği, ayrı bir dava açılmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, mükerrer bir talep olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, ödeme koşullarının (örneğin, hastalığın tedavisinin yurt içinde mümkün hale gelip gelmediği gibi) Mahkemece değerlendirilmediği, belirtilen nedenlerle kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacıların yakını muris …, 2009 yılında şiddetli göğüs ağrısı şikayeti ile başvurduğu …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ameliyata alınmış, yapılan patolojik inceleme sonucunda hastaya aspeste bağlı akciğer zarı kanseri tanısı konulmuştur.
Hastalığın en etkin ve olumlu sonuç veren bilinen tek tedavisinin ısıtılmış kemoterapi ile akciğer zarı soyma ameliyatı olduğu bilgisine ulaşılmış ve bu ameliyatın Türkiye’de yapılamaması üzerine adı geçen ABD’nin … şehrinde bulunan … Hospital Hastanesi’ne gitmiş, anılan Hastanede tetkikler yapılmış ve 17/07/2009 tarihinde hasta ameliyat edilmiştir.
Adı geçen, yurt dışında yapılan tedavi dolayısıyla yol, konaklama, refakatçi, tetkik, tahlil, ameliyat ve hastane giderlerinin kendilerine ödenmesini Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan talep etmiş; ancak, talebinin davalı idarece reddedilmesi üzerine … İş Mahkemesi’nin .. esasına kayıtlı olarak alacak davası açılmıştır.
…İş Mahkemesi’nce davanın kabulü yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin …tarihli ve E:…, K:… sayılı kararıyla, temyize konu kararın yargı yolu nedeniyle bozulmasına karar verilmiş, … İş Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K…. sayılı kararı ile de bozma kararına uyularak yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Dava devam etmekte iken davacılardan … 27/09/2014 tarihinde vefat etmiştir.
Anılan karar üzerine, davacılar tarafından, murisleri …’in yurt dışında gördüğü tedavi nedeniyle yaptığı tedavi giderlerinin ödenmesi için yapılan başvurunun reddi üzerine ödenmeyen …-TL.’nin 27/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada,… İdare Mahkemesi’nin … tarihli ve E:…, K:…sayılı kararı ile “Yukarıda yer alan Anayasa hükmü ve tebliğ ile olayın bir arada değerlendirilmesinden, davacıların murisi 2009 yılı mayıs ayında konulan akciğer zarı kanseri teşhisi üzerine teşhis konulan tarihte Türkiye’de bu hastalığın tedavisinin mümkün olmaması ve tedaviye bir an önce başlanmasının hastalığın tedavisinde önemli olması sebebi ile yasal prosedürdeki şartları tamamlayamadan yurdışında tedaviye başladığı, anayasal bir hak olan yaşam hakkının temel insan haklarından olduğu, davacı bakımından yurdışındaki tedavisi ile ilgili yasadaki prosedürün sonradan dava aşamasında tamamlandığı anlaşılmakla faturalandırılan …-TL. masrafın davacılara ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle davanın kabülüne karar verilmiş ve karar Dairemizce onanarak kesinleşmiştir.
Bilahare, davacılar tarafından, murislerinin yurtdışında 2009 yılında başlayan tedavisinin devamı niteliğinde olan 2011 yılında yapılan ikinci ameliyatı ve tedavisine ilişkin ek tedavi giderlerinin ödenmesi istemiyle 16/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurulmuş; davalı idarece cevap verilmeksizin taleplerinin zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan ve 16/06/2006 tarih ve 26200 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinde, Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usul ve esaslara yer verilmiş, son fıkrasında da, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı, Kurumun, bu amaçla komisyonlar kurabileceği, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabileceği, Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Yurt dışında tedavi” başlıklı 66. maddesinde, “63 üncü maddede sayılan sağlık hizmetlerinin yurt içindeki sağlık hizmet sunucularından sağlanması esastır. Ancak;

c) Sağlık Bakanlığının uygun görüşü üzerine yurt içinde tedavisinin yapılamadığı tespit edilen kişilerin,

sağlık hizmetleri yurt dışında sağlanır.
Ancak, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentleri gereği yurt dışında sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca karşılanacak bedelleri, yurt içinde sözleşmeli sağlık hizmet sunucularına ödenen tutarı geçemez. Bu tutarı aşan kısım işverenler tarafından ödenir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.

Birinci fıkranın (c) bendi gereğince yurt dışına sevk edilen kişilerin sağlık hizmeti bedelinin tümü ödenir. Ancak bu tutar varsa Kurumun yurt dışında sevke konu tedaviye ilişkin sözleşmeli olduğu sağlık hizmet sunucularına ödenen tutarı geçemez. Bu kişilerin 65 inci madde hükümlerine göre yapılacak giderleri ayrıca karşılanır.

Yukarıdaki haller dışında, yurt dışında sağlık hizmetlerine ilişkin giderler Kurumca ödenmez.

Kamu idarelerinde çalışan sigortalılar dışında 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların geçici veya sürekli görevlendirilmesine ilişkin usûller ve süreler ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, ilgili Bakanlıkların görüşü alınarak Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 97. maddesinde de, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü ve ölüm hallerinde bağlanması gereken gelir ve aylıkların, hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmeyen kısmı zamanaşımına uğrar. (Mülga son cümle: 17/4/2008-5754/57 md.)
Kuruma müracaat etmemenin haklı bir sebebe dayandığını genel hükümlere göre ispat edenler hakkında, yukarıdaki hükümler uygulanmaz.
Kısa vadeli sigorta kollarından ve ölüm sigortasından kazanılan diğer haklar, hakkın doğduğu tarihten itibaren beş yıl içinde istenmezse düşer.
Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklarını tahakkuk ettirildiği tarihlerden itibaren aralıksız on iki ay sonuna kadar tahsil etmeyenlerin gelir ve aylıkları, gelir ve aylık bağlanma şartlarının devam edip etmediğinin tespiti amacıyla durdurulur.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin alacakları, hakkı doğuran olayın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren ise beş yıl sonunda düşer.” hükmü düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanuna istinaden çıkarılan ve 18/04/2014 tarih ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği’nin 32. maddesinde, “(1) Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurumca yetkili kılınan sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporlarının Kurumca belirlenecek sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulu tarafından teyit edildikten sonra yurt içinde tedavisinin yapılamadığının Sağlık Bakanlığınca onaylanması hâlinde, bu hastalığın tedavisine ilişkin yurt dışında yapılacak sağlık hizmeti giderleri Kurumca ödenir.
(2) Yurt dışında tedavi edilecek kişi, öncelikle sevke konu tedaviye ilişkin yurt dışındaki sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusuna sevk edilir. Yurt dışında sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusunun olmaması hâlinde ise sevk edilen sağlık hizmeti sunucusuna gönderilir.
(3) Kişilerin Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olan bir ülkeye gönderilmesi hâlinde; o ülke ile yapılan sosyal güvenlik sözleşmesinde tedavi uygulaması öngörülmüş ve tedavi amacıyla gönderilen sigortalı da sosyal güvenlik sözleşmesinin kapsamında bulunuyor ise bunlar hakkında sosyal güvenlik sözleşmesi hükümleri uygulanır.
(4) Kurumca hastanın veya tetkikin yurt dışına gönderilmesi, tetkik ve tedavi işlemleri, yurda dönüş işlemleri ile tedavi giderlerinin ödenmesinde, misyon şeflikleri ile gerektiğinde işbirliği yapılabilir.
(5) Yurt dışındaki tedavi süresi, altı ayı geçmemek kaydı ile sağlık kurulu raporunda belirtilir. Tedavi süresi raporda belirtilen süreyi geçemez. Tıbbî nedenlerle yurt dışında tedavinin uzaması hâlinde, tıbbî gerekçeleri misyon şeflikleri vasıtasıyla Kuruma gönderilir. Sevke esas sağlık kurulu raporunu teyit eden sağlık hizmeti sunucusunun görüşü ve Kurumun onayı ile bu süre altı ayı geçmeyen dönemler halinde uzatılabilir. Belirlenen ya da uzatılan sürenin aşılması hâlinde aşılan süreye ait tedavi giderleri ile gündelik ve refakatçi giderleri ödenmez.
(6) Sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmek ve Sağlık Bakanlığınca onaylanmak koşuluyla yurt içinde yapılamayan tetkikler, numunenin veya gerekçeleri ile belirtilmek kaydıyla hastanın gönderilmesi suretiyle yurt dışı sağlık hizmeti sunucularında yaptırılır.
(7) Yurt dışı tedaviye ilişkin raporların Sağlık Bakanlığınca onaylanmasından itibaren üç ay içinde yurt dışına çıkılmaması nedeniyle işlem yapılmayan raporların yenilenmesi gerekir.
(8) Yurt içinde sağlanamayan organ nakli için yurt dışında bekleme süresi ile bu sürenin uzatımına ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.
(9) Yurt dışı tetkik ve tedavi için sevklere esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının düzenlenmesi, onay işlemleri, yurt dışına gönderilme ve ödemelere ilişkin diğer usul ve esaslar Kurumca belirlenir.” kuralı yer almıştır.
Bununla birlikte, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, sağlık yardımları karşılanan kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirtildiği sağlık uygulama tebliğleri yayımlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Sağlık yardımları Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yurt dışındaki tedavi işlemleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliği ve Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre yürütülmekte olup, anılan mevzuatta, yurt içinde tedavisinin mümkün olmadığı anlaşılan hastalıklarının tedavisi için yurt dışına tedaviye gönderilmesi gereken kişilerin, yurt dışına tedaviye hangi şartları yerine getirmesi durumunda gönderilebileceklerine ilişkin usul ve esaslar, ilgilinin temin edeceği belgelerle birlikte Kurumun hangi birimine müracaat edeceği, yapılan müracaatı müteakip bu birimler tarafından yürütülecek iş ve işlemler detaylı şekilde düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 97. maddesinin 5. fıkrasında da, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin alacaklarının, hakkı doğuran olayın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrayacağı, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren ise beş yıl sonunda düşeceği hususu açıkça hükme bağlanmıştır.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Emekli Sandığı iştirakçisi olan …’in yurt içinde tedavisinin mümkün olmadığı anlaşılan hastalığının tedavisi için yurt dışına gittiği, 17/07/2009 tarihinde yurt dışında ameliyat edildiği, bu döneme ilişkin yol, konaklama, refakatçi, tetkik, tahlil, ameliyat ve hastane giderlerinin yargı kararı ile ödenmesine karar verildiği, …’in 27/09/2014 tarihinde vefatından sonra davacılar tarafından, murislerinin yurtdışında 2009 yılında başlayan tedavisinin devamı niteliğinde olan 2011 yılında yapılan ikinci ameliyatı ve tedavisine ilişkin ek tedavi giderlerinin ödenmesi istemiyle 16/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurulduğu; davalı idarece cevap verilmeksizin taleplerinin zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı; dosyada mevcut faturaların 2011 yılında yapılan tedavi giderlerine ilişkin olduğu; 5510 sayılı Kanun’un 97. maddesi uyarınca, davacıların, alacaklarını, hakkı doğuran olayın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde talep etmesi gerekmekte iken bu süre geçtikten çok sonra 16/10/2015 tarihinde istediği anlaşılmakla, emredici kanun hükmü karşısında, davacıların 2011 yılına ait alacaklarının zamanaşımına uğradığı, bu sebeple o döneme ilişkin ödeme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın kabulü yolundaki İstanbul 10. İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin ….. İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun düzeltme ile reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdare Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 21/02/2019 tarihinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.