Danıştay Kararı 15. Daire 2018/700 E. 2019/115 K. 16.01.2019 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2018/700 E.  ,  2019/115 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/700
Karar No : 2019/115

TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1-
2-
VEKİLLERİ :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : Davacılardan … nın kızı, … nın kardeşi olan … nın … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi üzerinde bulunan … İlçe Emniyet Müdürlüğü yanında 20.08.2012 tarihinde meydana gelen bombalı terör saldırısı sonucunda vefat etmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla anne … için 10.000,00-TL maddi (destekten yoksun kalma), 75.000,00-TL manevi, kardeş … için 50.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : …. İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… , K:… kararda; davacıların yakını olan … nın terör eylemi sonucunda vefat ettiği ve olay nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle anne … tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında Gaziantep İl Zarar Tespit Komisyonuna başvuru yapıldığı açık olduğundan, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda duraksama bulunmadığı, bu durumda, 5233 sayılı Kanun kapsamında olan söz konusu vefat olayı nedeniyle oluşan zararın tazmini isteminin, genel hükümlere göre değil, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılması gerektiği, davacılar tarafının hizmet kusuru nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle davalı idarelere yapmış olduğu bir başvuru bulunmadığı gibi bakılmakta olan davada da olayın hizmet kusuru nedeniyle meydana geldiğine yönelik bir iddiaya da yer verilmediği, buna göre, 5233 sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca Gaziantep İl Zarar Tespit Komisyonu kararı ile 12.528,08-TL maddi tazminatın anne … ya ödenmesine karar verildiği ve bu miktarın … ya ödendiği dikkate alındığında, anne … nın 10.000,00-TL maddi tazminat (destekten yoksun kalma) istemi yerinde görülmediği; davacıların manevi tazminat istemlerine gelince; 5233 sayılı Kanun hükümlerinde, bu Kanun kapsamında zarar gören ilgililere manevi tazminat ödenmesine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olması nedeniyle davacılara manevi tazminat ödenmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle maddi tazminat istemi yönünden oybirliğiyle, manevi tazminat istemi yönünden oyçokluğuyla davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, maddi tazminat taleplerinin genel hükümler destekten yoksun kalma niteliğinde, manevi tazminat taleplerinin genel hükümler kapsamında olduğu, maddi tazminat açısından mahkemenin hatalı bir değerlendirme yaparak taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında bir dava açılmış gibi komisyon tarafından verilen maddi tazminat esas alınarak reddedildiğini, bilirkişiler tarafından tespit edilecek destekten yoksun kalma tazminatından komisyon tarafından ödenen maddi tazminat miktarının mahsup edilebileceği, manevi tazminatın genel hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, 5233 sayılı Kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre davacılara manevi tazminat ödenmesine hükmedilmemesinin yasal mevzuata uygun olduğu, davacıların genel hükümlere göre idareye 2577 sayılı İdari Yargılama Kanununun 13. maddesi gereği başvurularının bulunmadığı, bu nedenle taleplerinin karşılanamayacağı belirtilerek temyiz istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … nın DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabul, kısmen reddi ile mahkeme kararının maddi tazminat yönünden onanması, manevi tazminat yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MAHKEME KARARININ MADDİ TAZMİNAT TALEBİNİN REDDİNE İLİŞKİN KISMI YÖNÜNDEN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın vekalet ücretine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

MAHKEME KARARININ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNE İLİŞKİN KISMI YÖNÜNDEN;
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacılar tarafından murislerinin 20.08.2012 tarihindeki terör olayı nedeniyle vefat etmesi üzerine davacı anne … için 75.000,00-TL ile davacı kardeş …için 50.000,00-TL manevi tazminat talep edildiği, …. İdare Mahkemesi ‘nin …. tarih E:… ; K:… sayılı kararı ile davacılar tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 13. Maddesi gereği uyuşmazlığa konu zararın giderilmesi istemiyle davalı idareye başvuruda bulunulmadığından 2577 sayılı Kanunun 15/1-e maddesi uyarınca dava dilekçesinin ‘na tevdiine karar verilmiştir.
tarafından davacılara bahsi geçen olayla ilgili talep edilen tutarın ödenmesine ilişkin verilmiş yargı kararı olmadığından ödeme hakkında yapacakları bir işlem bulunmadığı yönünde ret cevabı verilmiştir.
Bunun üzerine davacılar tarafından yukarıda belirtilen taleplerle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Terör eylemleri nedeniyle mağdur olan bireylerin zararlarının sulh yoluyla ödenebilmesi amacıyla 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun 27/07/2004 tarihinde yürürlüğe girmiş, Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından AİHM nezdinde açılan davalarda hükümetin yaptığı itirazlar yerinde görülmüş ve 5233 sayılı Kanun’un etkin bir başvuru yolu olduğu belirtilmiştir. Anılan Kanunun gerekçesinde, “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … Bu çerçevede… Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması … amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” denilmekle birlikte, komisyonlarda tartışılan manevi zararlara ilişkin olarak Kanunda olumlu ya da olumsuz her hangi bir ibare yer almamaktadır.
Yine konuya ilişkin yasama çalışmalarından anlaşıldığı üzere, sözü edilen kanunun temel amaçlarından biri de yargı dışı bir yöntem geliştirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bu konuda yapılan başvuruları sona erdirip, bireyler aleyhine oluşan dengenin iç hukukta geliştirilen usullerle yeniden kurulmasını sağlamaktır. Bu çerçevede, 5233 sayılı Kanun çıkarılmadan önce Danıştay İçtihatları ile terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların Anayasa’ya dayalı olarak sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini olanaklı iken, yasama organınca, özellikle yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açar nitelikte ve manevi tazminat ödenmesini engellemek amacına yönelik böyle bir kanunun yürürlüğe konulduğu söylenemez.
Terör eylemleri sonucu oluşan olaylar incelendiğinde, bir taraftan hayvanlara, ağaçlara, ürünlere, ev ve ev eşyalarına ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen zararlar, yaralanma, engelli hale gelme ve ölüm nedeniyle uğranılan zararlar ya da kişilerin malvarlıklarına ulaşamamalarından kaynaklı maddi zararlar yanında, esasen terör eylemlerine maruz kalan vatandaşların hayatları boyunca çektikleri ve çekecekleri üzüntü, acı, elem ve psikolojik buhran, vb. gibi manevi zararların da mevcut olduğu ve bu manevi zararların büyük sıkıntılara yol açacağı hususu inkar edilemez bir gerçektir. Dolayısıyla, idare hukuku kuralları çerçevesinde Anayasa’ya dayalı olarak geliştirilen bir ilke uyarınca manevi zararların karşılanma olanağının, içeriği itibariyle engelleyici bir hüküm taşımayan yasa ile ortadan kaldırıldığından bahsedilmesi olanaksızdır.
Bununla birlikte … İdare Mahkemesi tarafından, 5233 sayılı Kanun’un, terör veya terörle mücadeleden dolayı zarara uğrayanların manevi zararları dışında yalnızca maddi zararlarının tazminine ilişkin hükümlerinin Anayasanın 2., 5., 11., 36., 90. ve 125. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi’nce verilen 25.6.2009 tarih, E:2006/79, K:2009/97 sayılı kararın manevi zararlara ilişkin bölümünde, “…5233 sayılı Yasa, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının özellikle yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması amacıyla hazırlanmış bir yasadır. Yasa bu yönüyle zarara uğrayan vatandaş ile devlet arasındaki uyuşmazlıkta yargı yoluna gidilmeden alternatif bir çözüm yöntemi getirmiştir…
5233 sayılı Yasa, idarenin eylem ve işleminin sonucu olmayan ve herhangi bir idari işlem veya eylemle doğrudan nedensellik bağı da bulunmayan, ancak terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararların da tazmini yolunu açan, bu anlamda idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişleten bir yasadır. Bu Yasa idarenin kusursuz sorumluluk alanını genişletmekle birlikte, aynı zamanda terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan sadece “maddi” olan kısmının sulh yoluyla tazminine ilişkin esas ve usulleri belirlemektedir. Yasa’da bu zararlardan “manevi” olan kısmın idareden talep edilemeyeceğine ilişkin bir hükme yer verilmediği gibi, 12. maddede “sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır” denilerek Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasına paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle itiraz konusu ibare, idarenin sorumluluk alanını daraltan veya idari işlem veya eylemlere karşı yargı yolunu kapatan bir hüküm içermemektedir….” gerekçelerine yer verilmiştir.
Anılan Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, 5233 sayılı Kanun, idarenin terör olaylarına dayalı kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan sulh yoluyla ödenmesini öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan, ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir Kanundur.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 18888/02 nolu başvuruya konu 12/01/2006 günlü Aydın İçyer – Türkiye kararının 81. paragrafında, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla ilgili olarak “Tazminat kanununda yalnız maddi zararlar için tazminat talep etme olanağının bulunduğu doğru olsa da kanunun 12. maddesinin idari mahkemelerde manevi zarar için tazminat talep etme olanağı verdiği görülmektedir.” ifadesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; idare mahkemesi tarafından davacıların taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında zarar gören ilgililere manevi tazminat ödenmesine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olması nedeniyle tazminat ödenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiştir.
Terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılarak manevi tazminat için koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, manevi tazminat talebinin reddine ilişkin idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine;
2…. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı yönünden KISMEN ONANMASINA, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kımı yönünden KISMEN BOZULMASINA,
3.Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.