Danıştay Kararı 15. Daire 2018/4190 E. 2019/192 K. 22.01.2019 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2018/4190 E.  ,  2019/192 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/4190
Karar No : 2019/192

TEMYİZ EDENLER : 1- (Davacı)
VEKİLİ :
2- (Davalı)
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : Davacı banka adına 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde yapılan denetim sonucunda, mevzuata aykırı uygulamaların tespiti nedeniyle aynı Kanun’un 77. ve 78. maddeleri gereğince 328.213,00 TL idari para cezası verilmesine ilişkin 22.07.2016 tarih ve 937 sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:… ; K:… kararda; dosya kapsamı bilgi ve belgeler ile davacı bankada yapılan denetimlerde ibraz edilen belgeler ve denetim sonucu düzenlenen 30.05.2016 tarih ve 268-C/01 sayılı inceleme raporunun birlikte incelenmesinden, tüketici kredi sözleşmeleri ile konut finansman kredi sözleşmeleri’nde haksız şartların tespit edildiği, 2 adet konut finansman kredi sözleşmesi’nde yıllık maliyet oranının hesaplanmadığı, 2 müşteriden krediyi erken kapatma sırasında fazla tahsilat yapıldığı, 37 adet sözleşmede yıllık maliyet oranının yanlış hesaplandığı, 274 adet sözleşmede ise yıllık maliyet oranına yer verilmediği hususlarının sabit olması nedeniyle mevzuat hükümleri doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca davacı tarafından dilekçesinde, sözleşmenin tek başına işlem kabul edilmesi gerekirken sözleşmede bulunması gereken kalemlerin ayrı ayrı işlem kabul edilmesinin kanuna aykırı olduğu iddia edilmekte ise de 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 15/2. maddesinde yer alan “Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idari para ceza verilir.” hükmü gereği bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti : … Bölge İdare Mahkemesi..İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu Mahkeme kararının, dava konusu işlemin; 2 adet konut finansman kredi sözleşmesinde yıllık maliyet oranının hesaplanmadığı, 2 müşteriden krediyi erken kapatma sırasında fazla tahsilat yapıldığı, 274 adet sözleşmede ise yıllık maliyet oranına yer verilmediği için toplam 290.322,00 TL tutarında idari para cezası verilmesine ilişkin kısmı yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının hukuka ve usule uygun olduğu ile davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle bu kısım yönünden istinaf başvurusunun reddine; dava konusu işlemin, 37 adet sözleşmede yıllık maliyet oranının yanlış hesaplandığından bahisle toplam 37.909,00 TL tutarında idari para cezası verilmesine ilişkin kısmı yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmı incelendiğinde ise; olayda, dava konusu işlemle, 37 adet tüketici kredisi sözleşmesinde yıllık maliyet oranının 01.08.2003 tarih ve 25186 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tüketici Kredisinde Erken Ödeme İndirimi ve Yıllık Maliyet Oranı Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesi uyarınca yanlış hesaplandığından dolayı para cezası verilmiş ise de; Daire’nin (… Bölge İdare Mahkemesi… İdari Dava Dairesi) E:… ve E:.. sayılı dosyalarında yaptırılan ve karara esas alınan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarda, yıllık maliyet oranları konusunda ilgili olarak 01.08.2003 tarih 25186 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Tüketici Kredisinde Erken Ödeme İndirimi ve Kredinin Yıllık Maliyet Oranını Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yapılan tanımda, hesaplamalara örnek olması için verilen formül (denklem) de açıklamaya muhtaç olmakla birlikte yıllık maliyet oranının sözleşmelerde, bileşik (efektif) hesaplanarak yer alması gerektiği, ancak Yönetmeliğin iyi anlaşılamamasının bu durum üzerinde etkili olması bir hafifletici unsur alarak düşünülebileceği yolunda görüşe yer verildiği, bu itibarla yıllık maliyet oranının, faizin yanı sıra tüm masraflar katılarak ve bileşik olarak hesaplanıp sözleşmede gösterilmemesinin tüketiciyi aydınlatma açısından mevzuata aykırılık niteliğinde olduğu yönündeki tespitlerin yerinde olduğu, ancak 01.08.2003 tarihli Yönetmelik ekindeki formülün açıklamaya muhtaç olması ve genel bir sorun oluşturmasının da bu aykırılıkların oluşmasında rol oynadığı, eski yönetmelikte formülde hesaplamaya esas alınan gün sayısının 365 gün olarak belirlenmesi nedeniyle genel bir sorun yaşandığı, kaldı ki eski yönetmeliği yürürlükten kaldıran 22.05.2015 tarih ve 29363 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği ekinde getirilmiş olan formülle ve yeni yönetmelikte gün sayısının 360 olarak belirlenmek suretiyle yaşanan bu genel sorunun sona erdirildiği, bu durumda dava konusu işlemin 37 adet sözleşmede yıllık maliyet oranının yanlış hesaplandığından bahisle toplam 37.909,00 TL tutarında idari para cezası verilmesine ilişkin kısmı yönünden, tamamen bankanın kusurundan kaynaklanmayan ve yasaya aykırılığı açıkça saptanmayan fiillere para cezası verilmesinde Anayasa, ceza hukuku temel ilkeleri, hukuk güvenliği ve ispat külfeti bakımından hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığından, bu kısım yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kısım yönünden verilen davanın reddine kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin 37.909,00 TL’lik kısmının iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, sözleşmenin tek başına işlem kabul edilmesi gerekirken sözleşmede bulunması gereken kalemlerin ayrı ayrı işlem kabul edilmesinin içtima hükümlerine aykırı olduğu, dava konusu idari para cezasının Kanunun amacı ve idari yaptırım uygulamakla elde edilecek kamu yararıyla bağdaşmadığı, tüketicinin korunması kapsamında mevzuatta öngörülen düzenlemelerin amacının esasen tüketicinin bankacılık işlemlerinde zayıf durumundan, bilgi noksanlığından ve zaruret halinden kötü niyetle yararlanılmasının önüne geçilmesinin olduğu, idari yaptırımın amacının da cezalandırmak değil kamu düzeninin korunması olduğu, dava konusu işleme esas alınan sözleşmelerden 91 tanesinin banka ve iştiraklerinin çalışanlarına kullandırılan ve aylık 0.01 puan gibi sembolik faiz oranları üzerinden kullandırılan krediler olduğu, tüketiciyi yanıltmak gibi bir amaç gütmedikleri için uygulanan cezanın da Kanunun amacına aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin tesisisine gerekçe gösterilen idari aykırılığın; “yıllık maliyet oranının aylık maliyet oranının 12 ile çarpılması suretiyle efektif hesaplama yapılmayarak yanlış gösterilmesi” olduğu, bu itibarla formülde yer alan 365 günün anılan aykırılık ile bir ilgisinin bulunmadığı, Mahkeme kararında söz konusu gün miktarının 360 olarak düzeltilmesinin sebebinin önceki durumun “genel bir sorun oluşturması” olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de kararda bu durumu ispatlayan herhangi bir somut tespite yer verilmediği, mevzuatta yapılan söz konusu değişikliğin genel bir sorun olduğu için değil ticari matematikte gerçek gün hesabı yerine bir yıllık zaman diliminin hesaplama ve gösterim kolaylığı nedeniyle yapıldığı, 10.12.2013 tarihli yazı ile söz konusu maliyet oranı hesabı ve formülü konusunda bankalara bilgi verildiği, bu nedenle formülden kaynaklı belirsizlik olduğu yolundaki gerekçenin de isabetsiz olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının ve davalının temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle; … TL idari para cezası verilmesine ilişkin 22.07.2016 tarih ve 937 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusu sonucunda; idari para cezasının … TL’lik kısmına yönelik istinaf başvurusunun reddi ve … TL’lik kısmına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile dava konusu işlemin .. TL’lik kısmının iptali yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 22/01/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.