15. Daire 2018/3131 E. , 2019/1012 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/3131
Karar No : 2019/1012
Karar Düzeltme İsteminde Bulunanlar (Davacılar): 1- … 2- … 3- …
Vekilleri:…
Karşı Taraf (Davalı): …
Vekili:…
Müdahil (Davalı Yanında): …
Vekili: …
İstemin Özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 05/04/2018 tarih ve E:2017/3632, K:2018/3373 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi: Karar düzeltme isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacıların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 05/04/2018 tarih ve E:2017/3632, K:2018/3373 sayılı kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava; davacıların murisi …’un ‘nde sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi nedeniyle hayatını kaybettiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık …-TL. maddi ve …-TL. manevi olmak üzere toplam …-TL. tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin 05/06/2014 tarih ve E:2013/508, K:2014/4776 sayılı bozma kararına uyularak, olaya ilişkin Adli Tıp Genel Kurulu’nun 24/11/2016 tarih ve 1938 sayılı raporunda; 19/11/2009 tarihinde ateş, öksürük, halsizlik nedeniyle başvurduğu hastanede yapılan tetkikler sonucu atipik pnömoni ön tanısı ile yatırıldığı, genel durumu bozulunca 21/11/2009 tarihinde yoğun bakım ünitesi olan bir merkeze sevk edildiği ve burada uygulanan tedavilere rağmen 03/12/2009 tarihinde öldüğü bildirilen 1981 doğumlu … adına düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler Genel Kurulca yeniden değerlendirildiğinde, her ne kadar zamanında doku parçaları alınarak makroskopik, histopatolojik, toksikolojik ve serolojik incelemeler yapılmamış olsa da tıbbi belgelerine göre; kişinin ölümünün H1N1 pnömonisi ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, tıbbi belgelerinde kayıtlı verilere göre kişinin 19/11/2009 tarihinde ateş, öksürük, halsizlik şikâyetleri ile ‘ne başvurduğu, akciğer filminde pnömonik infiltrasyon ve lökopeni olması nedeniyle atipik pnömoni ön tanısıyla yatırıldığı, muayenesinde; genel durum orta, adinamik kooperasyon kurulduğu, dinlemekle sol akciğer alt zonda tuber sulf alındığı, Ampisid 1 gr 4×1, Klamaxin 500 mg 2×1, NAC 600 mg, Adepiron 1 gr başlandığı, şikâyetlerinde gerileme olmaması üzerine H1N1 ön tanısı ile ‘ne sevk edildiği, çekilen akciğer grafisinde yaygın infiltrasyon görüldüğü, Tamiflu başlandığı, takip ve tedavileri devam ederken 03/12/2009 tarihinde ex olduğu dikkate alındığında; kişinin şikâyetleri üzerine götürüldüğü ‘nde göğüs hastalıkları uzmanı Dr…. tarafından muayenesinin yapıldığı, şikâyetlerine ve muayene bulgularına yönelik gerekli tetkiklerin yapılmış olduğu, tetkik sonuçlarına göre konulan tanının uygun olduğu, bu dönemde ‘nın 03/05/2009 tarihli Genelgede H1N1 için belirtilen klinik bulguların tanımlanmadığı, tespit edilen atipik pnömoniye uygun tedavinin başlandığı, takiplerinin düzenli olarak yapılmış olduğu, klinik durumunda kötüleşme nedeni ile yoğun bakım ünitesinde takip edilebilmesi için sevk edileceği merkez ile görüşülerek, sevk koşulları sağlanarak, sevk işleminin gerçekleşmiş olduğu, yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu cihetle; kişinin ‘nde muayene, takip ve tedavisini yapan Dr. …’na ve hastane idaresine atfı kabil kusur bulunmadığına dair mütalâa verildiği, davacıların yakınına davalı idareye bağlı hastanede izlenen ve tatbik edilen tıbbi müdahale biçimindeki eylemler nedeniyle idareye atfı kabil hizmet kusurunun olmaması nedeniyle davacıların maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, anılan İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare yasalarla kendisine görev olarak verilen kamu hizmetinin gereğiyle işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, araç, gereç ve personeli hizmetin gereklerine uygun bir şekilde hazırlamak ve gereken önlemleri almakla yükümlüdür. Başka bir ifadeyle olayda idarenin hizmet kusurunun varlığından söz edilebilmesi için idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinde kuruluş, işleyiş yada personel yönünden gerekli emir ve talimatların verilmemesi, denetimin yetersiz olması, hizmete tahsis edilen araç, gereç ve personelin hizmet gereklerine yeterli ve uygun olmaması, gereken önlemlerin alınmaması veya geç alınması gibi sebeplerle bozukluk, dengesizlik, eksiklik veya sakatlık meydana gelmesi ve oluştuğu öne sürülen zararın da bundan kaynaklanmış olması gerekir.
Dava dosyasının ve müteveffaya ait hastane evrakları ve alınan tüm ifadelerin incelenmesinden:
1- Davacıların yakını olan …’un 19/11/2009 tarihinde ateş, öksürük, halsizlik şikayetleri ile ‘ne başvurduğu, göğüs hastalıkları uzmanı Dr. … tarafından yapılan muayene ve tetkikler neticesinde, akciğer filminde pnömonik infiltrasyon ve lökopeni olması nedeniyle “atipik pnömoni” ön tanısıyla hastaneye yatırıldığı, muayenesinde; genel durum orta, adinamik kooperasyon kurulduğu, dinlemekle sol akciğer alt zonda tuber sulf alındığı, Ampisid 1 gr. 4×1, Klamaxin 500 mg. 2×1, NAC 600 mg., Adepiron 1 gr. başlandığı, hastanın takip notlarında 20/11/2009 tarihinde genel durumda değişiklik yok, şuur açık, ortopne yok, dispne, sol alt zonda tüber sulf devam ettiği, ateş:36.2, N:93-112/dk, TA:90/40-110/70, solunum 19-24, SpO2:78-90 arasında ölçüldüğü, 21/11/2009 tarihinde, sabah 06:00’da saturasyon 70/dk (4-5 lt/dk O2) yazılı olduğu, takip notlarında; ortopne, dispne mevcut, siyanotik, solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alınmasının planlandığı ve ’ne sevk edildiği, anılan Hastanede, hastanın, genel durumu kötü, siyanoze, ambulandığı halde üniteye alındığı, hastadan alınan nazal sürüntü numunesinin … Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’na gönderildiği, 23/11/2009 tarihli raporda; 21/11/2009’da alınan nazal sürüntü numunesinin influenza ve H1N1 sonucu (+) olarak geldiği, enfeksiyon hastalıkları, göğüs hastalıkları konsültasyonları yapıldığı, mevcut tedaviye ilave olarak Tamiflu, duocid ve diğer medikal sportive protektör tedavisine başlandığı, Grade-3 ve 4 ARDS tedavisi sürdürüldüğü, takip ve tedavileri devam ederken 03/12/2009 tarihinde öldüğü;
2- Olay tarihinde domuz gribi vakasının görülmesi, ‘nın bu yöndeki uyarı ve genelgesine rağmen şüpheli doktorun uygulaması gereken tedaviyi uygulamayarak hastanın ölümüne ihmali davranışla sebebiyet verdiği iddia ve şikayeti sonucu, … Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu’nun 4483 sayılı Kanun’a göre ilgili doktor hakkında soruşturma izni verilmesi kararı üzerine ‘nın 2010/10479 nolu dosyasında yapılan soruşturmada olaya ilişkin olarak Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. …’nun kusuru olup olmadığı kusuru var ise hangi ölçüde kusurlu olduğu hususunda Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nda yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde verilen raporda; “19/11/2009 tarihinde ateş, öksürük, halsizlik nedeniyle yatırıldığı hastanede yapılan tetkikler sonucu atipik pnömoni ön tanısı ile getirildiği, genel durumu bozulunca 21/11/2009’da yoğun bakım ünitesi olan bir merkeze sevk edildiği ve burada uygulanan tedavilere rağmen 03/12/0009 tarihinde öldüğü bildirilen 1981 doğumlu … adına düzenlenen adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde; 1- Kişinin ölümünün H1N1 pnömonisi ve gelişen komplikasyonlardan (ARDS) ileri geldiği, 2- Kişinin 19/11/2009 tarihli şikayetleri üzerine yatırılması, yapılan tetkik ve tedavinin tıbben uygun olup, genel durumu bozulunca sevkinin de uygun olduğu, bu nedenle hastanın tedavisinde yer alan Dr….’nun uygulamalarının tıbben doğru olduğuna” dair mütalaa verildiği, ilgili soruşturma dosyasında 11/01/2011 tarih ve 2011/425 nolu kararla da doktor … hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı verildiği ve bu karara yapılan itirazın … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve … Değişik İş Nolu kararıyla reddedildiği,
3- Olayla ilgili idari incelemede bilimsel görüşüne başvurulan …Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. … tarafından düzenlenen 12/01/2011 tarihli Tıbbi Mütalaa raporunda, “… … isimli hastanın ateş, öksürük, halsizlik şikayeti ile 19/11/2009 tarihinde saat:01:30 sularında Acil Polikliniğine başvurduğu, Pnömoni teşhisiyle Göğüs Hastalıkları kliniğine yatırıldığı, tedavisine başlandığı ve ertesi sabah Uz. Dr. …’nun hastayı gördüğü ve o gün nöbet izni kullanması nedeniyle ertesi güne kadar hastayı görmediği, 20/11/2009 tarihinde adı geçen uzman hekim tarafından hastanın sabah vizitinin yapıldığı, ancak hastanın günlük takibinin hangi hekim tarafından, nasıl yapıldığının ve hastanın klinik durumunun nasıl seyrettiği konusunda bir kaydın bulunmadığı, aynı gün nöbette klinik durumu giderek kötüleşen hastanın nöbetçi uzman hekim tarafından takibinin yapıldığı, ancak sabah vizitinde Uz. Dr. …’nun hastanın durumundan haberdar olduğu, 20/11/2009 tarihi akşamı hastanın klinik durum kötüleşmesinden nöbetçi hekim tarafından haber verilmediği, adı geçen hastanın hastalığının seyrinde solunum yetmezliği gelişebileceği düşünülerek takibinin süreklilik gerektirdiği ve bu sürekliliğin yapıldığına dair kayıtların dosyanın incelenmesi neticesinde saptanmadığı, Yoğun Bakım konsültasyonunun gecikmeli olduğu ve bu nedenle Yoğun Bakım Ünitesindeki tedavisine gecikmeli olarak başlanıldığı anlaşıldığından bahisle, hastanın takip ve tedavisinde ihmal ve kusur bulunduğu” kanaatine varıldığı,
4- Yine aynı olaya ilişkin … Kaymakamlığı İlçe İdare Kurulu’nun 22/03/2010 tarih ve 2010/15 sayılı kararında “… Dr. …’nun H1N1 virüsüne bağlı pnömoni ön tanısı koyması, Tamiflu isimli ilacı başlamak istediği, ancak hastane eczanesi ve diğer eczanelerde bu ilacın bulunmadığı, ilacın İl Sağlık Müdürlüğü’nden temin edileceğini bilmediği, hastanede boğaz kültürü için kültür tüplerinin olmaması nedeniyle boğaz kültürü alamadığı, …’un hastalığının ölümle sonuçlandığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır.” denilerek doktor hakkında soruşturma izni verilmesine karar verildiği,
5- Bu kapsamda, hastanın tetkik ve muayenesini yapan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. …’nun olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında verdiği ifadeden, “19/11/2009 tarihinde gece 01:30 sularında hastanede genel dahiliye nöbeti tutarken acil 2. poliklinikte doktor … bey tarafından bir PA akciğer grafısi görmesinin istendiğini, filme baktığında sol alt lobda lober Pnomonik infıltrasyon görünce hastayı muayene ettiği pnömoni tespit edince ve hemogramda lökopenin olması nedeniyle hastayı atipik pnömoni, viral pnömoni ön tanılarıyla yatırdığını, bakteriyel pnömoni ve atikip pnömoni etkenlerini kapsayacak şekilde alfasid 1 gr. 4×1 klasid 500 tb. 2×1 başladığını, tamiflu tablet başlamak istediğini ancak tamiflu tabletin o tarihte hastane eczanesinde bulunmadığını, ayrıca o tarihte piyasadaki eczanelerin hiç birinde tamiflu ilacı bulunmadığını bilmekte olduğunu, bu nedenle hastaya tamiflu başlayamadığını, eczanede tamiflu ilacının olmamasının sebebinin tüm piyasadaki tamiflu ilaçlarının Sağlık Müdürlüğü tarafından toplatılıp, reçete karşılığı hastalara kendileri tarafından verileceğini daha sonra öğrendiğini, ancak ilaçların Sağlık Müdürlüğünde toplandığı ve sadece buradan dağıtılacağının tarafına sözlü ya da yazılı tebliğ edilmediğinden bunu bilmesinin mümkün olmadığını, o gece nöbetçi olduğundan dolayı sabaha kadar uyumadan acilde hasta baktığını, sabah 08:30’da vizit yaptığı, hastanın genel durumda yatırdığına göre bir değişiklik olmadığını, yatışından henüz 5-6 saat geçtiği için uyguladığı tedaviye devam ettiğini, nöbet izni kullanması nedeniyle hastayı bir gün sonra saat 08:30’da tekrar görmeye gittiğini, hastanın genel durumunun şuur açık, koopere olduğunu, hastanın öksürük ve halsizlik şikayetinin devam ettiğini ifade ettiğini, tedavisine başlayalı henüz 36 saat geçtiğinden dolayı, tedaviye yanıt için hiç olmazsa 48 saati beklemeyi uygun gördüğünü, destek tedavisi ve antibiyotik tedavisine devam ettiğini, sabah yaptığı vizitten sonra şehir içindeki dispanserde görev yapmak üzere hastaneden ayrıldığını, tüm gün boyunca hastaneden uzak dispanserde çalıştığı için, hastayı yakından takip etme şansının olmadığını, ertesi sabah Cumartesi saat 09:00’da nöbete geldiğinde nöbeti devralan hemşireler tarafından hastada nefes darlığı olduğunun söylendiğini, kendisinin hastayı gördüğünde hastanın bilincinin açık koopere, ancak dispneik ortopneik ve ajite olduğunu, periferik saturasyonunun 75 olduğunu görünce derhal hastadan kan gazı aldığını ve hastayı hastaneleri yoğun bakımdan sorumlu anestezi uzmanı doktor …Hanımla ve doktor …Beyle görüşerek, zaman geçirmeden transferini sağladığını, doktor …Beye hastanın lökopenisi olduğunu ve hastada H1N1 pnömonisine bağlı ARDS geliştiğini söyleyince doktor … Beyin hastayı burada yatıramayacaklarını, bu tip hastalar için ‘nde bir Yoğun Bakım Kliniği açıldığını söylediğini, bunun üzerine hastayı doktor …l Beye devrettiğini ve yoğun bakımdan ayrıldığını, doktor …Beyin ile koordinasyon kurarak hastayı entübe edip, yoğun bakımına sevk ettiğini, daha sonra hemşirelerle konuştuğunda ve dosyayı incelediğinde, hastanın klinik durumunun cuma akşam üstü bozulmaya başladığını, saturasyonlarının düştüğünü gördüğünü, o geceki nöbetçi hemşire … hanım nöbeti devraldığında durumu dahiliye uzmanı Dr. …Beye iletmiş ve …Bey de hastaya önerilerde bulunmuş, ancak hastanın klinik durumunda bir düzelme olmamış, solunum sıkıntısı sabaha kadar devam etmiş olduğunu, ancak bu durumun o akşam kendisine nöbetçi doktor, nöbetçi şef veya hemşireler tarafından iletilmediğini, atipik pnömoni kliniği içinde, mikoplazma klamidya gibi bakteri enfeksiyonları olduğu gibi, viral pnömonilerin de bu gruba girdiğini, atipik kelimesinin bakteriyel pnömoniler dışında çeşitli klinik varyasyonlar yapan etkenlerin yaptığı pnömoniler için kullanıldığını, bu vakada da akciğer grafisindeki görünüm viral pnömonilerde görülen her iki akciğerde yama tarzında infiltrasyonlardan ziyade pnömokok pnömonilerinde görülen lober pnömonik infiltrasyon şeklinde olduğu, ancak hastada lökopenin olmasından dolayı hastada bir viral pnömoni, mikoplazma pnömonisi veya bunlara eklenmiş olan bir bakteriyel pnömoniyi de düşündüğünü, hastaya bunları kapsayan ikili antibiyotik tedavisine başladığını, ancak hastane eczanesinde ve Sağlık Müdürlüğü’nün piyasadaki tamiflu ilaçlarını toparlamasından dolayı dışarıdaki eczanelerde de bulunmayan sadece Sağlık Müdürlüğü’nde olduğunu hastayı sevk ettikten iki gün sonra öğrendiği tamiflu tedavisine başlayamadığını, ancak bu hastaya tamiflu tedavisi başlansa dahi hastanın bundan fayda görebileceğini düşünmediğini, çünkü tüm klasik kitaplarda belirtildiği gibi viral enfeksiyonlarda tamiflu ilk semptomlar ortaya çıktığından itibaren ilk 48 saatte verildiğinde etkili olabilir, ancak bu vakada hastada artık lober pnömoni gelişmiş olduğunu, büyük olasılıkla ilk semptomlardan sonra 5-6 gün geçmiş olduğunu düşündüğünü, dolayısıyla hastanın gerekli tedaviyi alması ve gözlem altında tutulması amacıyla yatırıldığını, hastanın yoğun bakıma alındığı cumartesi gününden itibaren tamiflu almasına karşın tedaviye cevap vermediğini, hastanın aşılı olmaması ve ilk semptomlar başladıktan daha geç bir dönemde Hastaneye başvurmasından dolayı hastanın ARDS’ye girdiğini düşündüğünü, gene o tarihte hastanelerinde boğaz kültürü için kültür tüplerinin olmamasından dolayı, hastadan kültür alamadıklarını, zaten alınsa dahi kültür sonuçlarının 4-5 gün sonra geldiğini, hastanın o zamana kadar yoğun bakıma sevk edilmiş olacağını, hastayı Cumartesi günü yoğun bakıma sevk ettikten sonra, o hastayla aynı odada kalan hastalara ve o günkü nöbetinde yatırmış olduğu 17 hastadan 13’üne tamiflu reçetesi yazdığı halde o hastaların da tamiflu ilacını temin edemediklerini ve pazartesi günü tüm hasta yakınlarını, hastayla temas eden tüm hemşirelere tamiflu reçetelerini yazarak Sağlık Müdürlüğü’ne yönlendirdiğini, bunun üzerine Sağlık Müdürlüğünün çarşamba günü Hastanelerine tamiflu ilaçlarını yolladığını” beyan ettiği,
6- Dava konusu sağlık hizmeti hakkında yürütülen idari soruşturma sonucunda; Uz. Dr. …’nun hastane dışında olduğu süreçlerde, hastaların takibinin hastanenin sorumluluğunda olduğu bu konuda ilgili doktor, nöbetçi doktor ve hastanenin kusurunun bulunduğunun tespit edildiği ve ilgililer hakkında disiplin cezalarının uygulandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davalı idare tarafından, Dünya Sağlık Örgütü’nün 29/04/2009 tarihinde Influenza Pandemi Alarm düzeyini Evre 5. olarak ilan ettiği Domuz Gribi ile ilgili, Pandemik İnfluenza Ulusal Faaliyet Planı temel alınarak İl Faaliyet Planları’nın gözden geçirilmesi ve muhtemel bir salgın için gerekli hazırlıkların tamamlanmasına yönelik 03/05/2009 tarih ve 2009/30 sayılı Genelge yayımlanmıştır. Anılan Genelge’de, olası vakaların ekteki tanımlara göre takiplerinin yapılması ve uygun numuneler alınarak referans laboratuvarlara gönderilmesi gerektiği, vaka tanımı ve vaka yönetimi ile ilgili hususlar, Pandemik İnfluenza ulusal faaliyet planındaki tedavi yöntemlerinde H1N1 hastalığının tedavisinde antiviral tedavi uygulanılmasından ve bu tedaviye başlamak için H1N1 test sonuçlarını beklemeye gerek olmadığından bahsedilmiş ve bu genelgenin özel sağlık kuruluşları ve üniversiteler dahil tüm sağlık kuruluşlarına duyurulması ve vaka tanımları ve vaka yönetimi ile ilgili hususların tüm hekimlere imza karşılığı tebliği hususunda gereği istenilmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar, olaya ilişkin sunulan tıbbi mütalaa raporundaki tespit ve görüşler, Kaymakamlık tarafından soruşturma izni verilmesine ilişkin kararda yer verilen açıklamalar, doktorun soruşturma kapsamında verdiği olay hakkındaki ifadesi birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olayda, müteveffanın rahatsızlık yaşadığı dönemde H1N1 (domuz gribi) vakalarında artış görüldüğü, Pandemik İnfluenza Ulusal Faaliyet Planı temel alınarak İl Faaliyet Planları’nın gözden geçirilmesi ve muhtemel bir salgın için gerekli hazırlıkların tamamlanmasına yönelik, vaka tanımı ve vaka yönetimi ile ilgili hususları düzenlemek amacıyla 03/05/2009 tarih ve 2009/30 sayılı Genelge yayımlandığı; bu bağlamda, ateş, öksürük, halsizlik şikayetleri ile ‘ne başvuran hastanın, göğüs hastalıkları uzmanı Dr. … tarafından yapılan muayene ve tetkikleri neticesinde, hastaya “atipik pnömoni” ön tanısı konduğu bununla birlikte H1N1 virüsünden şüphelendiği, söz konusu Genelge gereği, hastadan uygun numune alarak H1N1 araştırması için referans laboratuvarlara göndermesi gerektiği halde, hastanede boğaz kültürü için kültür tüplerinin olmaması nedeniyle boğaz kültürü alınamadığı; H1N1 virüsüne bağlı pnömoni hastalığının tedavisi için Tamiflu isimli ilacın başlanmak istendiği, ancak hastane eczanesi ve diğer eczanelerde bu ilacın bulunamadığı, ilacın İl Sağlık Müdürlüğü’nden temin edileceği hususunun doktor tarafından bilinmediği, adı geçen doktorun alınan ifadesinde de, genelgenin tarafına tebliğ edilmediğini ve bu genelgeden haberdar olmadığını beyan ettiği; ‘nde yapılan tedaviye ilişkin olarak; 19/11/2009 tarihinde saat:01:30 sularında göğüs hastalıkları kliniğine yatırılan hastanın tedavisine başlandığı, doktorun o gün nöbet izni kullanması nedeniyle ertesi güne kadar hastayı görmediği, 20/11/2009 tarihinde adı geçen uzman hekim tarafından hastanın sabah vizitinin yapıldığı, doktorun izinli olduğu günlerde, hastanın günlük takibinin hangi hekim tarafından, nasıl yapıldığı ve hastanın klinik durumunun nasıl seyrettiği konusunda bir kaydın bulunmadığı; yine, 20/11/2009 akşam saatlerinden itibaren klinik durumu bozulmaya başlayan, solunum sıkıntısı sabaha kadar devam eden, sabahta durumu gittikçe kötüleşen hastanın nöbetçi hekim tarafından yoğun bakıma alınmadığı, göğüs hastalıkları uzmanına haber verilmediği, tüm bu tespitlere yönelik Tıbbi Mütalaa raporunda, adı geçen hastanın hastalığının seyrinde solunum yetmezliği gelişebileceği düşünülerek takibinin süreklilik gerektirdiği ve bu sürekliliğin yapıldığına dair kayıtların dosyanın incelenmesi neticesinde saptanmadığı, Yoğun Bakım konsültasyonunun gecikmeli olduğu ve bu nedenle Yoğun Bakım Ünitesindeki tedavisine gecikmeli olarak başlanıldığı anlaşıldığından, hastanın takip ve tedavisinde ihmal ve kusur bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletildiği sonucuna varıldığından, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nca eksik, soyut ifadelerle yetinilerek hazırlanmış olan rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulüyle… İdare Mahkemesi’nin ….tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 21/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.