Danıştay Kararı 15. Daire 2018/1755 E. 2019/76 K. 10.01.2019 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2018/1755 E.  ,  2019/76 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/1755
Karar No : 2019/76

TEMYİZ EDEN ve KARŞI TARAF (DAVACI) :
VEKİLİ :
TEMYİZ EDEN ve KARŞI TARAF (DAVALI) :
VEKİLİ :
İSTEMLERİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…. sayılı kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacının 30.11.2008 tarihinde, yapım çalışması devam eden kavşak ve alt geçittten karşıya geçmek isterken 6 metre yükseklikten düşerek yaralanmasında, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle, uğramış olduğunu iddia ettiği 139.101,01-TL maddi, 100.000,00-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… sayılı kararda; Uyuşmazlık konusu olayda, davacının alt geçit ve kavşak düzenleme inşaatının devam etmekte olduğu …….. 30.11.2008 tarihinde saat 21:30 sıralarında yaya olarak yürümekte iken alt geçidi farkedemeyerek 6 metre yükseklikten düşerek yaralandığı, olay sonrası … Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan Değişik İş No:…. sayılı tespit davasında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda özetle; kavşak düzenlemesi ve geçit inşaatı çalışmalarında, kaza mahallinde ve çevresinde aydınlatma ve ışıklandırmanın olmadığı, yerin inşaat alanı olduğu ve yaya geçişinin tehlike arzettiğini belirten uyarı levhalarının bulunmadığı, alt geçidin üst bölümünde beton üzerinde korkulukların bulunmadığı, yolun araç trafiğine açılmış olduğu hususlarının belirtildiği, bilirkişi raporunda yapılan tespitler yeterli görülmekle, yaya ve yol güvenliğini sağlama konusunda mevzuat uyarınca görevi ve sorumluluğu bulunan davalı idare tarafından bu konuda gerekli önlemlerin alınmadığı ve böylece zararın meydana geldiği, öte yandan davalı idarece mevcut yol yapımının ihale sonucu bir şirket tarafından üstlenildiği, asıl sorumluluğun bu şirkete ait olduğu ileri sürülmüş ise de, yapılan işin kamu hizmeti niteliğinde olduğu ve asıl sorumluluğun bu hizmeti yürütmekle görevli idareye ait olduğu açık olduğundan, olayın meydana gelmesinde davalı idarenin tam kusurlu olduğu sonucuna varıldığının tespit edildiği, davacının işgücü kaybı oranının tespit edilmesi amacıyla Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği ve dava dosyasının Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, nihai olarak, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 18.11.2013 havale tarihli raporda özet ve sonuç olarak; davacının 6,00-m yükseklikten aşağı düşerek yaralanması sonucu %7,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş olduğu, kişinin 7,2 oranındaki maluliyet oranının sürekli olduğu, iyileşme süresinin 30.11.2008 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin bildirildiği, yapılan tüm bu tespitler uyarınca davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranına göre oluşan maddi zararının belirlenmesi amacıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporuna göre; 226,01-TL’si tedavi gideri olmak üzere davacının toplam maddi zararının 139.101,01-TL olduğunun tespit edildiği, manevi tazminata hükmedilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem yahut eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması gerektiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre olayın vuku buluş şekli, yaralanma olayının davacının bundan sonraki yaşamı üzerindeki neticeleri, tedavi süreci, duyulan elem ve ızdırabın karşılığı olarak, ancak sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak düzeyde davacı lehine 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne ve 139.101,01-TL maddi tazminat ile 10.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 149.101,00-TL tutarın adli yargıda dava açma tarihi olan 20.01.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, yaptığı iş, sosyal ve ekonomik durumu nazara alındığında hükmedilen manevi tazminatın çok az olduğu ve manevi tatmini sağlamaktan uzak olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, ….. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespitin kabul edilemeyeceği, maddi zarar yönünden idarenin sorumlu tutulabilmesi için gerçek bir zararın olması gerektiği, somut olayda davacının zararının oluştuğuna dair somut bilgi ve belge bulunmadığı, idarelerinin pasif husumet sıfatının olmadığı, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı ve zenginleşmeye yol açtığı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından, meydana gelen olayda idarenin kusurunun yargı kararları ile kesinleştiği, kaza nedeniyle kazanç kaybına uğradığı, hükmedilen manevi tazminat miktarının zenginleşmeye yol açmadığı savunulmuştur. Davalı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …. DÜŞÜNCESİ : Kararın, ıslah dilekçesi ile arttırılan maddi tazminat miktarına yürütülecek faizin başlangıç tarihi ile yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının bozulması diğer kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MAHKEME KARARININ KABUL EDİLEN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI İLE REDDEDİLEN MANEVİ TAZMİNAT MİKTARINA İLİŞKİN KISMI YÖNÜNDEN HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarı ile reddedilen manevi tazminat miktarına ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

MAHKEME KARARININ ISLAH DİLEKÇESİ İLE ARTTIRILAN MADDİ TAZMİNAT MİKTARINA YÜRÜTÜLECEK FAİZİN BAŞLANGIÇ TARİHİ VE YARGILAMA GİDERLERİ KISIMLARI YÖNÜNDEN İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı 30.11.2008 tarihinde, yapım çalışması devam eden kavşak ve alt geçittten karşıya geçmek isterken 6 metre yükseklikten düşerek yaralanmıştır.
Davacı tarafından, yaralanma nedeniyle uğramış olduğunu iddia ettiği maddi ve manevi zararlarının olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini talebiyle …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava acılmış, açılan dava davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedilmiştir.
Bunun üzerine, davacının 100.000,00-TL maddi, 100.000,00-TL manevi zararının tazmini amacıyla görülmekte olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve.veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temürrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, arttırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, arttırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. Maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Aktarılan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç ve posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, tümüyle haksız çıkan tarafa, başka bir deyişle davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olayda, davacının 30.11.2008 yapım çalışması devam eden kavşak ve alt geçit bulunan yerde yürürken altı metrelik yükseklikten aşağı düşmesi nedeniyle davalıdan maddi ve manevi tazminat istediği anlaşılmaktadır.
Mahkeme kararında ise; uyuşmazlık konusu olayda, davacının alt geçit ve kavşak düzenleme inşaatının devam ettiği kesimde, davacının altı metrelik yükseklikten düşerek yaralandığı, olay sonrası …. Sulh Hukuk Mahkemesi açılan tespit davasında, kaza mahallinde aydınlatmanın olmaması, uyarı levhalarının ve korkulukların bulunmaması, mevcut yol yapımının şirket tarafından üstlenilmesine rağmen asıl sorumluluğun bu hizmeti yürütmekle görevli idareye ait olduğu açık olduğundan, kazanın meydana gelmesinde idarenin tam kusurlu olduğu sonucuna varıldığı, maddi zararın belirlenmesi amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesinde, toplam maddi zararın 139.101,01-TL olarak tespit edildiği, bilirkişi raporlarının hükme esas alınabileceği, olayın oluş şekli, yaralanmanın davacının bundan sonraki yaşamı üzerindeki neticeleri, tedavi süreci, duyulan elem ve ızdırabın karşılığı olarak ve sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak şekilde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak, davanın kısmen kabulüne ve 139.101,01-TL maddi, 10.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 149.101,01-TL tutarın adli yargıda dava açma tarihi olan 20.01.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, kabul edilen miktara ait 10.185,09-TL nispi karar harcının içinde bulunduğu toplam 10.980,99-TL yargılama giderinin, haklılık oranına göre hesaplanan 6.847,64-TL’lik kısmının davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, 4.133,35-TL’lik kısmının ise davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde, 27.06.2014 tarihli aktüerya bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesinden sonra, davacı tarafından 07.08.2014 tarihinde mahkemeye ıslah dilekçesi verildiği ve maddi tazminat isteminin, 39.101,01-TL arttırılarak, toplam maddi tazminat miktarının 139.101,01-TL olarak ıslah edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan mevzuat çerçevesinde, 2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, arttırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, arttırılan 39.101,01-TL tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmesi gerektiği ve konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç ve posta gideri ile bilirkişi ücretinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, tümüyle haksız çıkan tarafa, başka bir deyişle davalı idareye yükletilmesi gerektiğinden, mahkemece kabul edilen toplam 139.101,01-TL maddi tazminat miktarının tamamına adli yargıda dava açma tarihi olan 20.01.2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması ve nispi harç dahil tüm yargılama giderlerine haklılık oranı uygulanmasına ilişkin İdare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle
1. Davacı ve davalının temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile temyize konu …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının ıslah dilekçesi ile arttırılan miktara uygulanacak faizin başlangıç tarihi ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA,
2. Davacı ve davalının temyiz istemlerinin kısmen reddi ile kararın diğer kısımlarının ONANMASINA,
3. Bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar vermek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.