Danıştay Kararı 15. Daire 2017/944 E. 2018/2764 K. 20.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/944 E.  ,  2018/2764 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/944
Karar No : 2018/2764

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekil :

İstemin Özeti : … dare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek, taraflarca aleyhlerine olan kısımların temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davacı tarafından, davalı idarenin temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır. Davalı ve müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Temyiz istemine konu mahkeme kararının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulması, kararın diğer kısımlarının ise onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, 30/05/2002 tarihinde … … Hastanesi’nde gerçekleşen prostat ameliyatında hatalı olarak kullanılan prolen ipi nedeniyle mesane içinde devamlı olarak taş oluştuğu, bu nedenle iki defa daha ameliyat olmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 20.000-TL maddi, 30.000-TL manevi olmak üzere toplam 50.000-TL tazminatın davalı idareden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; bakılan davadan önce … 2.Asliye Hukuk mahkemesinin 2012/585 esasına kayden açılan ve husumet nedeniyle reddine karar verilen tazminat davası kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 24/06/2009 tarih ve 5704 sayılı kararında yer alan “30.05.2002 tarihinde … … Hastanesi’nde uygulanan prostatektomi operasyonu sonrası …Devlet Hastanesine başvurduğu, burada 11.11.2003 tarihinde yapılan müdahalede mesane içinde taş oluşumu tespit edildiği, bu taşların mesane boynuna ilk ameliyatta konulmuş prolen iplikten kaynaklandığının anlaşıldığı, 2 adedinin alındığı, 22.12.2006 tarihli sistolitotomi sırasında da geri kalan 3 adet sütür ve taşların alındığının kayıtlı olduğu, prolen ipliğin kendiliğinden erimemesi nedeniyle idrar ile irtibatlı yerde kullanımında yabancı cisim muamelesi görüp taşlaşacağı bilindiğinden yapılan tercihin hatalı olduğu, prolen iplik taş oluşumuna neden olduğundan hizmet kusuru bulunduğu” görüşler doğrultusunda dava konusu olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu kanaatine varılmış, yine … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce alınan 18/06/2010 tarihli hesap bilirkişisi raporu da dikkate alınarak, davanın kısmen kabulüne, 13.000-TL maddi, 20.000-TL manevi tazminatın adli yargıda ilk davanın açıldığı 09.01.2007 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere, manevi tazminat mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Dava konusu olay yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde, temyiz istemine konu kararın, davacıya uygulanan tıbbi ameliyelerde hizmet kusuru bulunduğunun bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olması nedeniyle, 20.000-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesine ilişkin kısmında, 2577 sayılı yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davalı tarafın bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
İdare Mahkemesi kararının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmı incelenecek olursa;
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin tazminle yükümlü tutulması, ancak, kesin olarak ortaya çıkmış, belirgin hale gelmiş maddi zararın varlığı halinde mümkündür. Kişinin isteği dışında maddi varlığında meydana gelen kayıp ve eksikliklerle, çoğalma olanağından yoksunluk olarak tanımlanan maddi zarar, henüz kesin olarak ortaya çıkmamış, belirgin hale gelmemiş ise, idarenin tazminle yükümlü tutulmasına olanak bulunmamaktadır.
Öye yandan tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi, olayın oluşumu ve zararın niteliği gereği idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağının tespit edilimesi, nihayeten davalı idarenin tazmin ile yükümlü kılınmasını gerektirecek bir durum söz konusu ise bu durumda, davacının idari işlem veya eylem nedeniyle uğradığı gerçek zarar somut veriler ışığında tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Başka bir ifade ile, somut olarak ortaya konulamayan veya tespit edilemeyen maddi tazminat taleplerinin, tahmini kanaatlere istinaden kabul edilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Dosyasının incelenmesinden; İdare Mahkemesi’nce hükme esas alınan 18/06/2010 tarihli hesap bilirkişisi raporunda, dosyada davacı tarafın maddi tazminat istemine gerekçe gösterilen harcamalara ilişkin herhangi bir belge (fiş, fatura, doküman vs) bulunmadığı, halbuki alınan hizmetin nitelik ve niceliğine göre ödenecek ücretin de farklılık gösterdiği, hesaplamaların tamamen tahmini olarak yapıldığı, yapılan hesaplamalar sonucu bulunan miktarın ne kadarının davacı tarafından ne kadarının ise Bağ-Kur tarafından karşılandığının bilinmediği hususlarına yer verilmiştir.
Davalı idarece sunulan temyiz dilekçesinde, davacının Bağ-Kur kapsamında sigortalı olduğu ve tüm masraflarının sigorta tarafından karşılandığı, davacı tarafından yapılan harcamaların belgelendirilmediği, hesap bilirkişisi raporunun ise hükme esas alınamayacağı, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Temyiz istemine konu karar, yukarıda yapılan açıklamalar ve davalı tarafın temyiz iddiaları çerçevesinde değerlendirildiğinde, İdare Mahkemesi’nce öncelikle davacı tarafça uğranıldığı iddia edilen maddi zararlara ilişkin harcamaların somut olarak tespit edilmesi, bu zararların ne kadarının davacı tarafından ne kadarının (varsa) bağlı olunan sigorta tarafından karşılandığının ortaya çıkartılarak buna göre davacının katlanmak zorunda kaldığı gerçek zararın tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, dayanaktan yoksun, denetime elverişsiz ve tahmini hesaplamalar içeren bilirkişi raporu esas alınarak eksik inceleme üzerine hüküm kurulmasında hukuken isabet görülmemiştir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi’nce yukarıda belirtilen hususlar açıklığa kavuşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı ve müdahilin temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının maddi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA, sair temyiz istemlerinin reddi ile kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.