Danıştay Kararı 15. Daire 2017/861 E. 2018/8318 K. 18.12.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/861 E.  ,  2018/8318 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/861
Karar No : 2018/8318

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : …. nın 15/01/2017 tarihli ve … sayılı Yoğun Bakım Yatakları Tescil Başvuruları konulu duyurusunun 6., 7. ve 8. maddelerinin; Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğine aykırılık teşkil ettiği, anılan Tebliğde seviyelendirmenin nasıl yapılacağı belirlenmişken, bu standartların göz ardı edilerek oran belirlendiği, üçüncü seviye için gerekli standartları sağlayan yatağın da idarece yasal olmayan oranlama ile birinci derece seviyelendirileceği, yoğun bakım yatağının seviyelendirilmesinin teknik ve tıbbi donanımdan bağımsız olarak ilk defa duyuru ile ortaya konulan bir oran ile belirlendiği, bu belirlemenin hukuki bir dayanağının olmadığı, bu durumun hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği, davacı dernek üyesi özel hastanelerin bazılarının yoğun bakım yataklarını yenilemek maksadıyla İl Müdürlüklerine başvuruda bulundukları, bu başvuruların kabul edildiği, geçici kabul ile gerekli her türlü tadilat, tıbbi ve tıbbi olmayan destek personel istihdamı, cihaz ve ekipman yatırımı gibi yatırımların yapıldığı, tescil aşamasında ise dava konusu duyuru gerekçe gösterilerek Tebliğ uyarınca üçüncü seviye olarak sınıflandırılabilecek yoğun bakım yataklarının üçüncü derecede sınıflandırılmadığı, bu durumun ekonomik olarak zarara sebebiyet verdiği, dava konusu duyurunun 6. maddesinde duyurunun amacının belirtildiği, ancak bu tespitin maddi durum ile örtüşmediği, zira özel sektördeki yoğun bakım yataklarının tamamının idarece planlandığı ve tescillendiği, fazla olmasında özel hastanelerin kusurunun bulunmadığı, kaldı ki yoğun bakımlarda yer bulunmadığına ilişkin bir çok şikayetin geldiği, yoğun bakımdaki her hastanın potansiyel üçüncü seviye yoğun bakım hastası olduğu, birinci ve ikinci seviye hastaların üçüncü seviye yataklarda yatmasında hastanın ya da Sosyal Güvenlik Kurumunun zararının olmadığı, nitekim birinci veya ikinci seviye üzerinden faturalandırma yapılacağı, hastanın seviyesinin değişmesi durumunda aynı hastanede devam etmesinin hastanın lehine olacağı, duyurunun 7. maddesinde; kesin tescil yapılmış yatakların kapsam dışında olduğu, geçici tescille faaliyet gösteren yatakların ise kesin tescili için yapılacak başvurularda yeniden tescil işlemi yapılması gerektiğinden belirtilen oranlara riayet edilmesi gerektiğinin zikredildiği, oysa geçici tescilin ön izin niteliğinde olduğu, bu izne istinaden yatırım yapıldığı, geçici tescil ile kesin tescil arasında yatırım anlamında fark bulunmadığı, her türlü yatırımın yapıldığı üçüncü seviye olarak geçici tescil edilen yatakların bir kısmının alt seviyelere düşürülmesinin hastaneleri ciddi anlamda mağdur edeceği, geçici tescildeki şartların da kesin tescil de olduğu gibi müktesep hak teşkil etmesinin gerektiği, yoğun bakım yataklarının tescili için yapılan başvuruların, duyuru hükümleri dikkate alınarak reddedileceğinden bu durumun yatırımların yarım kalmasına ya da büyük yatırım maliyetleri ile hastanelerin iflasına sebebiyet verebileceği, söz konusu duyurunun geçici tescil almış olan hastaneler bakımından da uygulanmasına karar verilmesinin telafisi güç zararlara neden olacağı iddia edilerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 3359 sayılı Kanun ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca yataklı sağlık tesislerinde sunulmakta olan yoğun bakım hizmetlerinin personel ve hizmet kıstaslarını, fiziki şartlarını, her türlü malzeme ve tıbbi teknolojik imkanları bakımından asgari standartları belirlemek, sağlık tesisinin statüsü, hizmetin yoğunluğu ve hizmet verdiği bölgenin şartlarına göre yeniden seviyelendirilmelerini sağlamak ve bu birimlerde verilecek hizmetin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğin yürürlüğe konulduğu, yoğun bakım yataklarının seviyelendirildiği, bu bağlamda, özellikli sağlık hizmetlerinin sunumuna ve bu alandaki sağlık planlamalarına yön vermek amacıyla “Türkiye’de Özellikli Planlama Gerektiren Sağlık Hizmetleri (2011-2023) Planlama Kitabı”nın yürürlüğe konulduğu, buradaki amacın sağlık hizmetlerinin kamu ya da özel ayrımı yapılmaksızın mevcut sağlık kaynaklarının ve kapasitesinin akılcı ve verimli kullanılmasını ve atıl kapasiteye sebebiyet verilmemesini sağlamak olduğu, planlama dahilindeki yoğun bakım hizmetlerinin özellikli sağlık hizmetlerinden olduğu, yataklı sağlık tesisleri bünyesinde faaliyet gösteren yoğun bakım servislerinin türlerine ve seviyelerine göre ayrılması gereken yatak sayılarının belirlenmesine ilişkin planlama kriterlerinin ayrıntılı olarak belirlendiği, dava konusu duyurunun 8. maddesinde yer alan kriterlerden tüm paydaşlar olduğu gibi davacı Derneğin de haberdar olduğu, planlama kitabında yer alan tespitlerin alanında uzman personel tarafından yapılan bilimsel ve teknik değerlendirmeler sonucunda yoğun bakım yatak ve seviyelerine ilişkin somut verilerin ortaya konulduğu, planlama kriterlerinin belirlendiği, planlama kriterlerinin gelişmiş ülkelerde kabul görmüş kriterler olduğu, buna göre yoğun bakım hizmetlerinin her seviyede verilmesinin esas olduğu, üçüncü seviye yoğun bakım servisi olan bir sağlık tesisinde birinci ve ikinci seviye için en az 4 yatak ayrılmasının zorunlu olduğu, duyurunun 8. maddesinde yer alan oranları belirlemede idarenin yetkili olduğu, bu oranların Türkiye’de Özellikli Planlama Gerektiren Sağlık Hizmetleri (2011-2023) Planlama Kitabından alındığı, bunların uzman personel tarafından yapılan bilimsel ve teknik değerlendirmeler sonucunda belirlendiği, yoğun bakım hizmeti sunulan kamu ve özel sektöre ait sağlık tesislerinde, yoğun bakım hizmetleri planlama kriterlerine göre ülkemizdeki olması gereken seviye ve yatak dağılımları ile mevcut durumun tespit edildiği, buna göre özel sektör tarafından işletilen (erişkin-çocuk-yenidoğan) yoğun bakım yataklarının seviyelerine göre dengeli dağılımın bulunmadığı, 3. seviyede ve yeni doğan kuvözlerinde planlamaların çok üzerinde bir kapasite yapılanmasının olduğu, çocuk yoğun bakım servisi yapılanmasında özel sektörün talep eğiliminin olmadığı, özel sektöre ait yoğun bakım yatak kapasitesi tüm yoğun bakım yatakları içerisinde önemli bir paya sahipken istihdam edilen ilgili daldaki yoğun bakım uzman sayısının diğer paydaşlara göre oldukça düşük sayıda olduğu, halbuki hizmetin özelliği gereği yoğun bakım hizmetlerinin yirmi dört saat kesintisiz olarak uzman tabip düzeyinde verilmesinin zorunlu olduğu, tüm bu verilerin yoğun bakım yataklarının seviyelerine göre yapılanmasında dengesiz bir dağılımın söz konusu olduğunun ortaya konulduğu, özel sektöre ait sağlık tesislerinin mevcut yoğun bakım yataklarının tamamının üçüncü seviye tescil talebiyle idareye yapılan başvuruların yoğunluğu ile ikinci ve üçüncü seviye için idarenin planlama kriterlerine göre yoğun bakım yatağı ayırmak yerine mevcut tüm yoğun bakım yataklarının tamamının üçüncü seviye tescil konusundaki ısrarcı tutumları aslında dava konusu düzenlemenin amacı dışında kullanıldığının teyidi niteliğinde olduğu, ticari kaygıların öne çıktığı, ancak anılan hükmün, fiilen verilen hizmetin gerçek değeri üzerinden fiyatlandırmayı sağladığı, bugüne kadar uygulama noksanlığı tespit edilen yoğun bakım kriterlerini paydaşlara hatırlatmak ve tescil için yapılan başvurular için yazılar yazıldığı, davacının daha önceden yazılan bu yazılardan hiç bahsetmediği, söz konusu yazıların birbirini tamamladığı, ayrıca 20/09/2016 tarihli ve E.264 sayılı yazı ile bu yazı tarihinden önce il sağlık müdürlükleri tarafından seviyelendirilmiş ve tescilli veya geçici tescili yapılmış yatakların müktesep hak kabul edildiğinin bildirildiği, yeniden tescil işlemi gerekmedikçe mevcut seviye ve yatak sayılarına yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla mağduriyetten söz edilemeyeceği, zaten dayanak Tebliğde yapılan 22/03/2017 tarihli değişikliğin de, tescilli ve geçici tescilli yataklara ilişkin geçici madde içerdiği, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Dava konusu düzenlemenin üst hukuk normlarına ve hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; nın 15/01/2017 tarihli ve … sayılı Yoğun Bakım Yatakları Tescil Başvuruları konulu duyurusunun 6., 7. ve 8. maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ”Temel Esaslar” başlıklı 3. maddesinin (a) bendinde; ”Sağlık kurum ve kuruluşları yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak planlanır, koordine edilir, mali yönden desteklenir ve geliştirilir.”
(b) bendinde; ”Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmek suretiyle kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinde kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın gerektiğinde hizmet satın alınarak kaliteli hizmet arzı ve verimliliği esas alınır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ilgili Bakanlığın muvafakatını alarak, kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarına koruyucu sağlık hizmeti görevi verir ve bu kurum ve kuruluşların bütün sağlık hizmetlerini denetler.”
(c) bendinde; Bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılması esastır. Sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesi bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenlenir. Bu düzenleme ilgili Bakanlığın görüşü alınarak yapılır. Gerek görüldüğünde özel sağlık kuruluşlarının her türlü ücret tarifeleri sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca onaylanır. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık kuruluşları veya sağlık işletmelerinde verilen her türlü hizmetin fiyatları Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tespit ve ilan edilir.”
(e) bendinde; ”Tesis edilecek eğitim,denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesi sağlanır. Herkesin sağlık durumunun takip edilebilmesi vesağlık hizmetlerinin daha etkin ve hızlı şekilde yürütülmesi maksadıyla, ve bağlı kuruluşlarınca gerekli kayıt ve bildirim sistemi kurulur. Bu sistem, e-Devlet uygulamalarına uygun olarak elektronik ortamda da oluşturulabilir. Bu amaçla, nca, bağlı kuruluşları da kapsayacak şekilde ülke çapında bilişim sistemi kurulabilir.”
(i) bendinde; ”Sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılır. Sağlık kurum ve kuruluşları coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanları, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlüdürler. Çağdaş tıbbi bilgi ve teknolojinin ülkeye getirilmesi ve teşviki sağlanır.” hükümleri yer almaktadır.
663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinde nın görevleri düzenlenmiş, maddenin 3. fıkrasının (f) bendinde; Bakanlığın görevin ve hizmetin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağına işaret edilmiş, 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabileceği hükme bağlanmıştır.
Yataklı sağlık tesislerinde sunulmakta olan yoğun bakım hizmetlerinin çağın gereklerine, günümüz ihtiyaç ve beklentilerine uygun olarak geliştirilmesi maksadıyla, yoğun bakım servislerinin personel ve hizmet kıstaslarını, fiziki şartlarını, her türlü malzeme ve tıbbi teknolojik imkânları bakımından asgari standartlarını belirlemek, bünyesinde faaliyet gösterdiği yataklı sağlık tesisinin statüsü, hizmetin yoğunluğu ve hizmet verdiği bölgenin şartlarına göre yeniden seviyelendirilmelerini sağlamak ve bu birimlerde verilecek hizmetlere ilişkin uygulama usul ve esasları belirlemek amacıyla 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesi ile 663 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 40. maddesine dayanılarak hazırlanan Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in 20.07.2011 tarihli ve 28000 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulduğu, yoğun bakım servisleri ile ilgili iş ve işlemlerin anılan Tebliğ doğrultusunda yürütüldüğü görülmektedir.
Dava konusu düzenlemenin, Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ hükümlerine göre tescil izni verilmesi talepli yoğun bakım başvurularında yapılacak iş ve işlemlere ilişkin 81 İl Valiliğine gönderilen bir genel yazı olduğu, il sağlık müdürlüklerince idareye iletilen başvurularda hatalı bildirimlerin olması ve doğru değerlendirmelerin yapılamaması sebebiyle uygulanacak usul ve esaslara ilişkin açıklama yapma zaruriyetinin doğduğu, davaya konu duyurunun bu amaçla düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Duyurunun 6. maddesinde, Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in 21 inci maddesine ilişkin açıklamalarda bulunulduğu, 7. maddesinde, yoğun bakım servislerinin mevcut yatak sayısının seviyelerine göre dağılımına uygun olduğu takdirde, her seviye için 4 yataktan az olmamak üzere türüne ve seviyesine göre 08/07/2011 tarihli Bakan Onayı ile yürürlüğe konularak uygulamaya geçirilen “Türkiye’de Özellikli Planlama Gerektiren Sağlık Hizmetleri (2011-2023)” planlama kitabında belirlenen oranlara riayet edileceği, yazının tebliğinden önce müdürlüklerce kesin tescili yapılmış olan yoğun bakım yataklarının kapsam dışında olduğu, bu yatakların herhangi bir sebeple yeniden tescili söz konusu olduğunda tescil işlemlerinin bahsedilen esaslara uygun olarak yürütüleceği, geçici tescille faaliyet göstermekte olan yatakların kesin tescili için yapılacak başvurularında yeniden tescil işlemi yapılması gerektiğinden 8. maddede belirtilen oranlara riayet edileceğinin zikredildiği, 8 inci maddesinde ise, yoğun bakım servislerinde türüne ve seviyesine göre ayrılacak yatakların belirlenmesinde hangi oranların esas alınacağının belirtildiği görülmektedir.
Davalı …. nca yoğun bakım hizmetlerinin özellikli planlama gerektiren sağlık hizmetleri arasında sayıldığı, buna yönelik özel çalışmalar yapıldığı, uzman personel tarafından yapılan bilimsel ve teknik değerlendirmeler sonucunda Türkiye’deki mevcut durum ortaya konularak bazı planlama kriterlerinin belirlendiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından her ne kadar duyuruda; geçici tescille faaliyet gösteren yatakların kesin tescili için yapılacak başvurularda yeniden tescil işlemi yapılması gerektiğinden belirtilen oranlara riayet edilmesi gerektiğinin zikredildiği, oysa geçici tescilin ön izin niteliğinde olduğu, bu izne istinaden yatırım yapıldığı, geçici tescil ile kesin tescil arasında yatırım anlamında fark bulunmadığı, her türlü yatırımın yapıldığı üçüncü seviye olarak geçici tescil edilen yatakların bir kısmının alt seviyelere düşürülmesinin hastaneleri ciddi anlamda mağdur edeceği, geçici tescildeki şartların da kesin tescilde olduğu gibi müktesep hak teşkil etmesinin gerektiği iddia edilmekte ise de, dava konusu yazıdan kesin tescil yapılmış yatakların kapsam dışında olduğu, geçici tescilden kesin tescile geçişlerde yeni bir tescil işleminin gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davalı idarece verilen savunmada, il sağlık müdürlüklerince seviyelendirilmiş ve tescili veya geçici tescili yapılmış yoğun bakım yataklarının müktesep hak olarak kabul edildiği, yatak artışı, seviye değişikliği, yeni açılacak yoğun bakım servisi taleplerine bağlı olarak yeniden tescil işlemi gerekmediği sürece mevcut seviye ve yatak sayılarına yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla herhangi bir mağduriyet ve hak kaybının söz konusu olmayacağı, zaten bu konuda Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’de yapılan 22/03/2017 tarihli değişiklik ile de mevcut ve geçici tescilli pozisyonların korunduğuna dair gerekli düzenlemelerin getirildiği ifade edilmiştir.
Bu durumda, dava konusu duyuruda üst normlara, hukukun genel ilkelerine ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, nın 15/01/2017 tarihli ve … sayılı Yoğun Bakım Yatakları Tescil Başvuruları konulu duyurusunun 6., 7. ve 8. maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; dördüncü fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükmüne yer verilmiştir.
Sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin olarak Devlete verilmiş olan görevler, 663 sayılı, dava konusu düzenlemenin tesis edildiği tarihteki adıyla, ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince nca yürütülmekte olup, anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin; yine aynı tarihte yürürlükte olan, 2. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, (e) bendinde insan gücünde ve maddi kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu sağlamak, (f) bendinde kamu ve özel tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yönetmek ve politikaları belirlemek ‘nın görevleri arasında sayılmış, 40. maddesinde ise, Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun; 3. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayanılarak, yataklı sağlık tesislerinde sunulmakta olan yoğun bakım hizmetlerinin çağın gereklerine, günümüz ihtiyaç ve beklentilerine uygun olarak geliştirilmesi maksadıyla, yoğun bakım servislerinin personel ve hizmet kıstaslarını, fiziki şartlarını, her türlü malzeme ve tıbbi teknolojik imkânları bakımından asgari standartlarını belirlemek, bünyesinde faaliyet gösterdiği yataklı sağlık tesisinin statüsü, hizmetin yoğunluğu ve hizmet verdiği bölgenin şartlarına göre yeniden seviyelendirilmelerini sağlamak ve bu birimlerde verilecek hizmetlere ilişkin uygulama usul ve esasları belirlemek amacıyla Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ, 20/07/2011 tarihli ve 28000 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, yoğun bakım servisleri ile ilgili iş ve işlemlerin anılan Tebliğ doğrultusunda yürütüldüğü görülmektedir.
Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Tebliğ’in ‘Tanımlar’ başlıklı 4. maddesinin (h) bendinde yoğun bakım servisi; bir ya da daha fazla organ veya organ sistemlerinde ciddi işlev bozukluğu nedeniyle yoğun bakım gereksinimi olan hastaların iyileştirilmesini amaçlayan, fiziksel alt yapısı ve konumu itibariyle hasta bakımı açısından özellik taşıyan, ileri teknolojiye sahip cihazlarla donatılmış, yaşamsal göstergelerin izlendiği, hasta takip ve tedavisinin 24 saat esasına dayalı olarak kesintisiz sağlandığı, fonksiyonel olarak, dahili yoğun bakım servisi, cerrahi yoğun bakım servisi, nöroyoğun bakım servisi, anestezi yoğun bakım servisi, kardiyovasküler cerrahi yoğun bakım servisi, koroner yoğun bakım servisi, genel yoğun bakım servisi şeklinde adlandırılan erişkin, çocuk ve yenidoğan hasta birimleri olarak tanımlanmıştır.
Anılan Tebliğ’in ‘Seviyelendirme’ başlıklı 15. maddesinin 22/3/2017 tarihli ve 30015 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile değişik birinci fıkrasında “Yoğun bakım servisleri; yatak kapasitesi, kabul ve tedavi edeceği hastaların özelliği ve klinik durumu, sahip olduğu fiziki şartlar, bulundurulması zorunlu uzmanlık dalları ve uzman tabip sayısı, tabip dışı personel sayısı ve niteliği, tıbbi araç-gereç ve donanım standartları ile bünyesinde faaliyet gösterdiği sağlık tesisinin statüsü gibi ölçütler dikkate alınarak seviyelendirilir. Erişkin yoğun bakım servisleri birinci, ikinci ve üçüncü seviye; çocuk yoğun bakım servisleri ikinci ve üçüncü seviye, yenidoğan yoğun bakım servisleri ise birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü seviye, olarak seviyelendirilir. Dördüncü seviye yenidoğan yoğun bakım servisleri, seviye IV A ve seviye IV B olarak ayrı tescil edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Tebliğ’in 15. maddesinin ikinci fıkrası ise; “Sağlık tesisleri bünyesindeki yoğun bakım servislerinin tesisi ve tescilinde Bakanlıkça belirlenen yoğun bakım seviye ve yatak planlamaları esas alınır. Özel sağlık tesisleri bünyesindeki yoğun bakım servislerine ait yatak sayıları, Bakanlıkça düzenlenen faaliyet izin belgesinde yazılı yoğun bakım yatak sayısını aşamaz.” halini almıştır.
Dava konusu düzenlemenin, Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ hükümlerine göre tescil izni verilmesi talepli yoğun bakım başvurularında yapılacak iş ve işlemlere ilişkin 81 İl Valiliğine gönderilen bir genel yazı olduğu, il sağlık müdürlüklerince idareye iletilen başvurularda hatalı bildirimlerin olması ve doğru değerlendirmelerin yapılamaması sebebiyle uygulanacak usul ve esaslara ilişkin açıklama yapma zaruriyetinin doğduğu, davaya konu duyurunun bu amaçla düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Duyurunun 6. maddesinde; Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in 21. maddesine ilişkin açıklamalarda bulunulduğu;
7. maddesinde, yoğun bakım servislerinin mevcut yatak sayısının seviyelerine göre dağılımına uygun olduğu takdirde, her seviye için 4 yataktan az olmamak üzere türüne ve seviyesine göre 08/07/2011 tarihli Bakan Onayı ile yürürlüğe konularak uygulamaya geçirilen “Türkiye’de Özellikli Planlama Gerektiren Sağlık Hizmetleri (2011-2023)” planlama kitabında belirlenen oranlara riayet edileceği, yazının tebliğinden önce müdürlüklerce kesin tescili yapılmış olan yoğun bakım yataklarının kapsam dışında olduğu, bu yatakların herhangi bir sebeple yeniden tescili söz konusu olduğunda tescil işlemlerinin bahsedilen esaslara uygun olarak yürütüleceği, geçici tescille faaliyet göstermekte olan yatakların kesin tescili için yapılacak başvurularında yeniden tescil işlemi yapılması gerektiğinden 8. maddede belirtilen oranlara riayet edileceğinin zikredildiği;
8. maddesinde ise, yoğun bakım servislerinde türüne ve seviyesine göre ayrılacak yatakların belirlenmesinde hangi oranların esas alınacağının belirtildiği görülmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, yataklı sağlık tesislerinde sunulmakta olan yoğun bakım hizmetlerinin dava konusu Tebliğ çerçevesinde yürütüldüğü, bu Tebliğ’in kamu hastanelerine, üniversitelere ve diğer kamu kuruluşlarına ait, bünyesinde yoğun bakım hizmeti verilen tüm yataklı sağlık tesislerini kapsadığı, yoğun bakım servislerinin bazı kriterlere göre seviyelendirilerek davalı idare tarafından tescil edildiği ve yoğun bakım hastalarına tıbbi durumuna göre bu seviyelendirmeye uygun hizmet verildiği, öte yandan na, üniversitelere ve özel sektöre bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulmakta olunan özellikli sağlık hizmetlerinin sunumuna ve bu alandaki sağlık planlamalarına yön vermek amacıyla bilimsel komisyonlar marifetiyle yürütülen çalışmalar neticesinde; Onkoloji, Kalp ve Damar Cerrahisi, yoğun bakım, yanık tedavisi, patoloji merkezi, organ nakli ve kemik iliği merkezleri, replantasyon, özellikli cihazlar, üremeye yardımcı tedavi merkezleri, genetik merkezler ve benzeri özellikli sağlık hizmet birimlerinin mevcut durumlarının çıkarıldığı ve 2011-2023 planlaması yapılarak eylem planlarının oluşturulduğu ve “Türkiye’de Özellikli Sağlık Hizmetleri: Planlama 2011-2023” adı altında bir kitap yayımlandığı, na ve üniversitelere yönelik özellikli sağlık hizmetleri yatırım planlamalarında ve bu alanda özel sektöre verilecek yatırım izinlerinin değerlendirilmesinde buna göre işlem yapılacağı hususu ile bahsedilen planlama kitabının 08/07/2011 tarih ve 29996-10981792 sayılı Makam Onayı ile yürürlüğe konulduğu ve ilgililere tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Böylece davalı nca yoğun bakım hizmetlerinin özellikli planlama gerektiren sağlık hizmetleri arasında sayıldığı, buna yönelik özel çalışmalar yapıldığı, uzman personel tarafından yapılan bilimsel ve teknik değerlendirmeler sonucunda Türkiye’deki mevcut durum ortaya konularak bazı planlama kriterlerinin belirlendiği görülmektedir.
Bu durumda, sağlık kuruluşlarında oluşturulan yoğun bakım ünitelerinin; tanımından da anlaşılacağı üzere özellikli sağlık hizmetlerinin sunulduğu hizmet birimleri olduğu, nitelikli sağlık hizmeti verilebilmesi ve ülke genelinde dengeli dağılımının sağlanması amacıyla davalı idarece planlama yapılmasının yasal gereklilik olduğu; Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Tebliğ”in 15. maddesinin birinci fıkrası gereğince yoğun bakım servislerinin seviyelendirmesinin; yatak kapasitesi, kabul ve tedavi edeceği hastaların özelliği ve klinik durumu, sahip olduğu fiziki şartlar, bulundurulması zorunlu uzmanlık dalları ve uzman tabip sayısı, tabip dışı personel sayısı ve niteliği, tıbbi araç-gereç ve donanım standartları ile bünyesinde faaliyet gösterdiği sağlık tesisinin statüsü gibi ölçütler çerçevesinde davalı idarece oran olarak belirlenmesinde, bu amacın gerçekleştirilmesinin hedeflendiği anlaşılmakla, anılan düzenlemede hukuka ve dayanağı mevzuat hükümlerine aykırılık bulunmamaktadır.
Bununla birlikte davalı idare savunmalarından ve dosyada yer alan bilimsel komisyon marifetiyle oluşturulmuş “Türkiye’de Özellikli Sağlık Hizmetleri: Planlama 2011-2023” adlı kitaptan; yoğun bakım hizmeti sunulan kamu ve özel sektöre ait sağlık tesislerinde, yoğun bakım hizmetlerinin planlama kriterlerine göre Türkiye genelinde olması gereken seviye ve yatak dağılımları ile mevcut durumlarının istatiksel olarak belirlendiği, özellikle özel sektör tarafından işletilen yoğun bakım yataklarında davalı idarenin planlamalarına göre mevcut yoğun bakım yataklarının seviyelerine göre dengeli bir dağılımın bulunmadığı, üçüncü seviyede ve yeni doğan kuvözlerinde yoğunlaşmanın bulunduğu, yapılan düzenleme ile dengeli dağılımın da sağlanmaya çalışıldığı, dava konusu duyurunun bu zorunluluktan kaynaklandığı ve hizmet gereği olduğu anlaşıldığından, bu yönüyle de dava konusu düzenlemede kamu yararı ile hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından her ne kadar duyuruda; geçici tescille faaliyet gösteren yatakların kesin tescili için yapılacak başvurularda yeniden tescil işlemi yapılması gerektiğinden belirtilen oranlara riayet edilmesi gerektiğinin zikredildiği, oysa geçici tescilin ön izin niteliğinde olduğu, bu izne istinaden yatırım yapıldığı, geçici tescil ile kesin tescil arasında yatırım anlamında fark bulunmadığı, her türlü yatırımın yapıldığı üçüncü seviye olarak geçici tescil edilen yatakların bir kısmının alt seviyelere düşürülmesinin hastaneleri ciddi anlamda mağdur edeceği, geçici tescildeki şartların da kesin tescilde olduğu gibi müktesep hak teşkil etmesinin gerektiği iddia edilmekte ise de, dava konusu yazıdan kesin tescil yapılmış yatakların kapsam dışında olduğu, geçici tescilden kesin tescile geçişlerde yeni bir tescil işleminin gerçekleştiği anlaşılmakla birlikte, davalı idare tarafından, savunmasında, il sağlık müdürlüklerince seviyelendirilmiş ve tescili veya geçici tescili yapılmış yoğun bakım yataklarının müktesep hak olarak kabul edildiği, yatak artışı, seviye değişikliği, yeni açılacak yoğun bakım servisi taleplerine bağlı olarak yeniden tescil işlemi gerekmediği sürece mevcut seviye ve yatak sayılarına yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla herhangi bir mağduriyet ve hak kaybının söz konusu olmayacağı, zaten bu konuda Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’de yapılan 22/03/2017 tarihli değişiklik ile de mevcut ve geçici tescilli pozisyonların korunduğuna dair gerekli düzenlemelerin getirildiği yönünde yapılan açıklamalar da dikkate alındığında, davacının bu iddialarına da itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ….-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.