Danıştay Kararı 15. Daire 2017/61 E. 2017/7694 K. 21.12.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/61 E.  ,  2017/7694 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/61
Karar No : 2017/7694

Temyiz Edenler (Davacılar) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :

İstemin Özeti :… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, yürütmeyi durdurma istemi hakkında ayrıca karar verilmeksizin, dosyanın tekemmül ettiği görülerek işin esasına geçildi, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacıların yakını …….., … Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen tıbbi ameliyeler neticesinde 06.02.2008 tarihinde vefat etmesinde idarenin ağır ihmali ve kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 200.000.-TL maddi ve 20.000.-TL manevi zararın, idareye başvuru tarihi olan 30.07.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, Dairemizin 13/05/2014 tarih ve E:2013/4235, K:2014/3665 sayılı bozma kararına uyularak, Adli Tıp Raporunda belirtilen hususlar esas alınarak davacıların hayatını kaybeden yakınlarına yönelik yapılan tıbbi müdahalelerde, idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacıların eşi ve anneleri olan ……… epigastrik bölgede başlayan ve tüm batına yayılan karın ağrısı şikayeti ile 06.01.2008 tarihinde … Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisine müracaat ettiği, kayıtlarda FMF hastası olduğu düşünüldüğünün belirtildiği, aynı gün akut apandisit ön tanısı ile apendektomi ameliyatına alınarak müdahale edildiği, 07.01.2008 tarihinde taburcu edilerek kendisine 10 gün rapor verildiği, ancak aynı şikayetle ilgili olarak 1 gün sonra yeniden hastaneye müracaat ettiği, kendisine serum verilerek evine yollandığı, rahatsızlığının artarak devam etmesi üzerine yaniden aynı hastaneye başvurduğu, hastanede bulunduğu dönemde 4 gün boyunca beslenemediği, kusma ve sancı ve bağırsaklarla ilgili şikayetlerinin devam ettiği, gaz ve defakasyon çıkışı gerçekleşmediği, kendisine müdahalede bulunulmadığı, 13/01/2008 tarihinde 2. kez ameliyata alındığı, bu ameliyatında bağırsaklarında 2×2 mm’lik perforasyon alanının olduğunun görüldüğü, bu alanın primer sütürle kapatılarak ameliyat sonrasında yoğun bakıma alındığı, 24 saat sonra karın bulgularının devam etmesi üzerine 3. kez ameliyata alınarak batın bölgesinin tekrar açıldığı, batın içinde yer yer apse odaklarının bulunduğunun görüldüğü, daha sonra yoğun bakıma kaldırılarak hasta izlemesinin yapıldığı, sepsise bağlı çoklu organ yetmezliği nedeniyle 06.02.2008 tarihinde vefat etmesinde mezkur hastanede gerçekleştirilen tıbbi ameliyelerde ihmal ve kusurlar bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 200.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi zararın, idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesi’nce, Dairemizin karar düzeltme aşamasındaki bozma kararına uyularak 16/13/2016 tarihli ara kararı ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nca düzenlenen 23/06/2016 tarihli raporda; “Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı olan kişinin ölümünün apendektomi ameliyatı sonrası gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin şikayetleri üzerine 06.01.2008, 14.01.2008 tarihinde ve sonraki cerrahi müdahalelerin tıbben uygun olduğu,……. yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun oy birliğiyle mütalaa edildiği” belirtilmiştir.
Davacılar murisinin ölümü ile ilgili olarak … Asliye Ceza Mahkemesi’nce (E:…) taksirle ölüme sebep olma suçunu işledikleri iddiasıyla müdahalede bulunan doktorların kovuşturulduğu, yapılan yargılama sonucunda olayda sanıkların herhangi bir kusurları bulunmadığından beraatlerine karar verildiği, bu kararın da temyiz aşamasında onanarak kesinleştiği görülmektedir. Yargılama aşamasında müdahalede bulunan doktorlardan …’in ifadesinde; “…. İlk ameliyatı kendisinin yaptığını, karnı açtıktan sonra apandisit denilen bölümün ihtihaplı olmadığını anladıklarını, hastada ailevi akdeniz ateşi hastalığı bulunması sebebiyle apendektomi ameliyatını gerçekleştirdiği,… hastanın 2. ameliyatında ince bağırsağının delinmiş olduğunu… kendi takiplerinden çıktığını ve daha sonra hastanın vefat ettiğini öğrendiklerini…” belirtmiştir.
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nca düzenlenen raporda, Dairemizin karar düzeltme aşamasında raporu düzenleyen heyette olması gerektiğini belirttiği romatoloji, gastroenteroloji, nefroloji uzmanlarının raporu düzenleyen heyette yer almadıkları, heyette sadece bir genel cerrahi uzmanı ile bir iç hastalıkları uzmanının bulunduğu ve bu nedenle “….yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun oy birliğiyle mütalaa edildiği” belirtilen bu raporun davacıların dava dilekçesi ve bilirkişi raporlarında ortaya koyduğu iddiaları tam ve eksiksiz bir biçimde karşılamaktan uzak ve içeriği itibariyle de yetersiz olduğu görülmektedir.
Bu nedenle, bir üniversitesi hastanesi bünyesinde; genel cerrahi ve iç hastalıkları uzmanlarının yanı sıra, romatoloji, gastroenteroloji ve nefroloji uzmanlarınından oluşacak bir bilirkişi heyeti aracılığıyla yeniden yaptırılacak incelemede FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) hastalığı ile davacıya uygulanan tıbbi tedavi ve uygulamalarında hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
Bu irdeleme yapılırken; davacılar yakınına uygulanan tüm teşhis, tedavi ve operasyonlar ile ölüm nedeni dikkate alınarak;
1) FMF hastası olan davacılar murisinin endikasyonu bulunmadığı halde ameliyatta apandisitinin alınmasının tabiplik mesleğinin icrasında bir hizmet kusuru oluşturup oluşturmadığı;
2) Murisin apandistinin alınmasının ardından bağırsakta ortaya çıkan perforasyonun ilk ameliyatı yapan ekibin ameliyat sırasında bağırsağa atılan kesi sonucu oluşup oluşmadığı;
3) Hastanın 2 gün sonra aynı şikayetler ile yeniden hastaneye gelmesinden sonra 4 gün boyunca neden müdahale edilmediği, müdahale edilmemesinin tedavi sürecinin olumsuz bir biçimde ilerlemesine etkisinin olup olmadığı;
4) Hastanın son ameliyatından sonra kısa bir zaman sonra ameliyatlar sonrası gelişen ince bağırsak perforasyonu ve sepsis nedeniyle vefat ettiği göz önüne alındığında, hastanın 2. ve 3. ameliyatlarında bağırsaklarında oluşan bu hasarın ne derece giderildiği; hastanın ilk başvurusunda FMF hastası olabileceği düşünülmesine ve yapılan ilk ameliyatta apandisit bölgesinde herhangi bir iltahap olmadığı görülmesine rağmen apandisitinin alınmasıyla başlayan tedavi sürecinin tamamında bir ihmale ya da tedbirsizliğe yol açıp açılmadığı yeniden değerlendirilmeli ve uygulanan tedavide mesleğin ifasında acemilik halleri bulunup bulunmadığı, tıbbi hata yapılıp yapılmadığı hususları açıklığa kavuşturulmalıdır.
Tüm bu tespit edilen hususlar yanında gerek dava dilekçesi, gerekse Adli Tıp Kurumu nezdinde yaptırılan bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesi, hekimin olay hakkındaki ifadesi ve resen tespit edilecek hususlar yanında davacılar yakınının kusma ve karın ağrısı şikayetiyle hastaneye ilk başvurusundan ölüm tarihine kadar geçen süreçte, uygulan teşhis, tedavi, gözlem ve sevkin kabul edilebilir bir metod kullanılarak icra edilip edilmediği, böylesi bir ameliyatta uygun görülen tecrübe kuralları da göz önüne alınarak, olayda hekim yahut idare kaynaklı hatalar olup olmadığı incelenmeli ve romatoloji, gastroenteroloji, nefroloji uzmanı hekim bilirkişilerin katılımı ile hazırlanmış gerekçeli yeni bir rapor alınmalıdır.
İdarenin araç/gereç/cihaz eksikliği, teşkilatı yetersiz kurması yahut tıbbi ameliyedeki organizasyon eksikliği nedeniyle tedavide aksamaya yol açması da bir tür hata olarak nitelendirilmekte; bakım, gözetim ve diğer yan yükümlülüklerin hiç veya gereği gibi yapılmaması nedeniyle oluşacak zararlarda idarenin sorumluluğundan söz edilmektedir. Somut olayda da hekim yahut diğer sağlık personeli doğrudan kusurlu bulunmasa dahi, idarenin organizasyon eksikliği bulunması halinde sağlık hizmetini gereği gibi işletmeyen sağlık idaresinin sorumluluğuna gidilebilecektir.
Bu durumda idarenin sorumluluğuna gidilmesi halinde davacıların maddi tazminat taleplerinin tazminat verilmesini gerektiren koşulların bulunup bulunmadığı yönünden inceleme de yapılarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
İdarenin, sunduğu sağlık hizmetinden sorumluluğu noktasında, maddi tazminat talepleri için doğrudan tıbbi uygulama neticesinde meydana gelen zarar ile idarenin eylemi arasında doğrudan illiyet bağının varlığı gerekli ise de, manevi tazmin noktasında böyle bir gereklilik yoktur. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için sunulan sağlık hizmetindeki bir takım eksiklikler yeterli olacaktır. Somut olay değerlendirilerek, apandisit endikasyonu bulunmayan hastanın apandisitinin alınması ve bu ameliyat sırasında oluşan kesi üzerine tedavi edilemeyerek hayatını kaybetmiş bulunması karşısında davacıların duydukları elem ve ızdırabı giderecek ve sebepsiz zenginleşmeye de yol açmayacak ölçüde bir manevi tazminat belirlenmesi için ayrıca bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Hal böyle olunca Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nca eksik, soyut ifadelerle yetinilerek hazırlanmış olan rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan … TL yürütmenin durdurma harcının davacılara iadesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.