Danıştay Kararı 15. Daire 2017/414 E. 2019/59 K. 09.01.2019 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/414 E.  ,  2019/59 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/414
Karar No: 2019/59

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :
VEKİLİ :
MÜDAHİLLER (DAVALI YANINDA) : 1-
VEKİLİ :
2-
VEKİLİ :
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1-
2-
3-
VEKİLLERİ :
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin …. tarih ve E:… , K:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem : Davacılar tarafından, murisleri … ‘in, 09/04/2010 tarihinde … Devlet Hastanesinde yapılan cerrahi müdahale esnasında yanlış ilaç verilmesi sonucunda vefat ettiği ileri sürülerek, hizmet kusuru nedeniyle murisin eşi için 125,474,07.-TL maddi, 40.000,00.TL manevi, kızlarının her biri için de 20.000,00.TL manevi olmak üzere toplam 205,474,07.-TL tazminatın, ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : … İdare Mahkemesi’nce verilen … gün ve E: …, K: … sayılı kararda; dosyadaki bilgi ve belgelerle Adlî Tıp Kurumu Raporunda yer verilen açıklamaların birlikte değerlendirilmesinden; ameliyathanede serum bulunmaması üzerine açılmamış serumun depodan ya da bir başka ameliyathane odasından temin edilmesi gerekirken, dinlenme odasında yer alan serumun getirilmesinin, içine … adlı ilaç konularak hazırlanan serumların üzerine mutlaka etiketinin yapıştırılması ve içinde hangi ilaçtan hangi dozda bulunduğunun yazılması ve denetimsiz bırakılmaması gerektiği halde ameliyathane bölümünde dinlenme odası olarak kullanılan yere, üzerine etiket konulmadan ilaçlı serumun denetimsiz olarak bırakılmasının hizmetin gereği gibi yürütülmediğini gösterdiği, bu suretle hizmet kusuruna sebebiyet verildiği kanaatine varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile davacı için 125.474,07-TL maddi tazminat (destekten yoksun kalma tazminatı) ile davacı için 40.000,00-TL, davacı için 20.000,00-TL, davacı için 20.000,00-TL olmak üzere toplam 80.000,00-TL manevi tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 11/05/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Mahkemesi kararının özeti : … Bölge Mahkemesi … İdare Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine, davalı yanında müdahil vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, istinaf isteminin gerekçesiz olarak reddedildiği, davanın yasal süresi içinde açılmadığı, …. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması gerektiği, anılan ceza dosyasındaki kusura ilişkin raporun dikkate alınmaması gerektiği, dosyaya sunulan 06/05/2016 tarihli hesap bilirkişisi raporunda; davacının sadece emekli maaşı almasına rağmen, sırf dava dilekçesinde davacı vekili tarafından, davacının ek iş yaptığı ve daha yüksek geliri olduğuna ilişkin beyanlarda bulunulduğundan, müteveffanın asgari ücret düzeyinde eşine destek olacağı şeklinde belirlemede bulunulduğu, bilirkişi raporunda, destekten yoksun kalan eşin %1 oranında evlenme ihtimali olduğuna ilişkin tespitinin yerinde olmadığı, davacı ‘in yaşının günümüz koşullarında daha yüksek evlenme ihtimalini barındırdığı, bilirkişi incelemesinde, ölüm aylığının maddi tazminattan mahsup edilmeden hesaplanmasının da hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …. DÜŞÜNCESİ: İdare Mahkemesince verilen kararın miktar artırım dilekçesi ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin hüküm fıkrasına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmın bozulmasına, diğer kısımların onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacıların 1956 doğumlu murisi … 07/04/2010 tarihinde prostat şikayeti ile … Devlet Hastanesine başvurmuş, kendisine sistoskopi önerilmiş, 09/04/2010 tarihinde saat:10.15 civarında müdahaleye alınmış, müdahale sırasında serum takılması istenilmiş ve takılmıştır.
Müdahalenin saat:10.30 civarında sona erdiği, saat:10.40 civarında ise hastada yolunda gitmeyen tepkilerin görülmeye başlandığı, takılan serumun serviste yatan diğer hastalara verilmek üzere hazırlanmış … içeren ilaç taşıdığının anlaşıldığı, buna yönelik tedaviye başlandığı, ileri yaşam desteği gereksinimiyle Üniversitesine sevkedildiği, burada da yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı ve vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Bunun üzerine davacılar tarafından, mursilerinin vefat etmesinde davalı idarenin ihmal ve kusuru bulunduğu iddia edilerek bakılan dava açılmıştır.
Dava konusu olaya ilişkin hastane çalışanları hakkında hazırlanan Ön İnceleme Raporunda özetle; başka bir hasta için hazırlanan serumun kontrol edilmeden yanlışlıkla davacılar murisi … ‘e takıldığı, ekipte yer alan sağlık çalışanlarının ihmali ve kusuru olduğu kanaatine varılmış ve müdahil , müdahil , isimli hastane çalışanları hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan kamu davası açılmıştır.
Ceza yargılaması ile ilgili olarak Adlî Tıp Kurumundan alınan 09/05/2012 tarihli 1676 Karar numaralı raporda özetle; “Ölümün lokal anestezik madde toksisitesi ve gelişen komplikasyonlardan ileri geldiğinin, Anestezi Teknisyeni ‘ın ameliyathanede serum bulunmaması üzerine açılmamış serumu depodan ya da bir başka ameliyathane odasından temin etmesi gerekirken, dinlenme odasında yer alan serumu getirmesinin tıbben uygun olmadığının, Anestezi Teknisyeni ‘nin, içine Marcaine adlı ilacı koyarak hazırladığı serumların üzerine mutlaka etiketini yapıştırarak ilacın ne olduğu ve dozunu yazması ve denetimsiz bırakmaması gerektiği halde ameliyathane bölümünde dinlenme odası olarak kullanılan yere, üzerine etiket koymadan ilaçlı serumu denetimsiz olarak bırakmasının tıbben uygun olmadığı” belirtilmiştir.
Bunun üzerine… Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli … Esas … Karar sayılı kararıyla; “… isimli sanıkların beraatine, sanık ve sanık ‘ın ise tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu bir kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan cezalandırılmalarına” karar verilmiştir.
İdare Mahkemesince söz konusu rapor ile ceza kararı dikkate alınarak idarenin hizmet kusurunun bulunduğu kabul edilmiştir.
Anılan rapor doğrultusunda davacılardan eş …in, muris’in ölümü sebebiyle uğradığı maddi zararın hesaplanması hususunda dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, hesap bilirkişisi tarafından hazırlanan 06/05/2016 tarihli raporda; “Davacı eş ‘in destekten yoksun kalma maddi zararının 125.474,07-TL olduğu” yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
İdare Mahkemesince, davacılar tarafından, 16/05/2016 havale tarihli ıslah dilekçesiyle, davacılardan eş için dava açılırken fazlaya ilişkin hak ve talepleri saklı tutularak talep edilen 50.000,00-TL maddi tazminat miktarının 125.474,07-TL olarak ıslah edildiği (75.474,07-TL arttırılmış) görüldüğünden, maddi tazminat hesaplamasında anılan tutarlar dikkate alınmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
Anılan kararın maddi ve manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı ve hükmedilen maddi tazminat isteminin dava dilekçesinde talep edilen 50.000,00 TL’lik kısmına idareye başvuru tarihi olan 11/05/2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddi kısımları hukuk ve usule uygun olduğundan ve 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, davalı idarenin bu kısımlara yönelik temyiz istemleri yerinde görülmemiştir.
Kararın, miktar artırım dilekçesi ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin hüküm fıkrasına dair istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmına gelince:
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve.veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temürrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği hükmü yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, arttırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, arttırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
Bakılan davada, davacılar tarafından, 16/05/2016 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu uyarınca tazminat miktarı arttırılmış, anılan dilekçe 24/05/2016 tarihinde davalı idare kayıtlarına girmiştir. Dolayısıyla bakılan davada artırılan tazminat miktarı bakımından, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan 24/05/2016 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, arttırılan tazminat miktarına, idareye ilk başvurulduğu tarih olan 11/05/2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, … İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge Mahkemesi kararında bu yönüyle hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne,
2…. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının miktar artırım dilekçesi ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin hüküm fıkrasına dair istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddiyle kararın diğer kısımlarının ONANMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 09/01/2019 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
İdare Mahkemesince hükmedilen 125.474,07-TL’lik maddi tazminat miktarının ıslah dilekçesiyle artırılan 75.474,07-TL’lik kısmına ıslah dilekçesinin mahkeme kaydına girdiği 16/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi gerektiğinden, temyize konu istinaf kararının bu gerekçeyle kısmen bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.