Danıştay Kararı 15. Daire 2017/2975 E. 2018/4017 K. 24.04.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/2975 E.  ,  2018/4017 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/2975
Karar No : 2018/4017

Karar Düzeltme İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili : Av. – Aynı Yerde
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih, E:…, K:… sayılı kararının davalı İdare tarafından temyiz edilmesi üzerine verilen Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 25/12/2013 tarih ve E:2012/6385, K:2013/11896 sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 25/12/2013 tarih ve E:2012/6385, K:2013/11896 sayılı kararın kaldırılarak, İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelendikten sonra, karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar, Dairemizin 25/12/2013 tarih ve E:2012/6385, K:2013/11896 sayılı kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görüldüğünden, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin anılan kararı kaldırılarak temyiz istemi yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin … Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 06/07/2011 tarih, 2011/1-1452 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava dosyasında bulunan bilirkişi heyetince yapılan keşif, olay yeri tutanağı ve dava dosyasında bulunan tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; 23/08/1997 tarihinde … Köyü … boğazı mevkisinde terör örgütü mesuplarınca yola döşenen mayının patlaması sonucu davacının yaralandığının anlaşıldığı, bu durumda, davacının köyden göç etmesinden dolayı uğrağını iddia ettiği zararın, şahsına yönelik terör tehditinin bulunması diğer bir ifadeyle davacıya yönelik subjektif ve nesnel güvenlik kaygısının yaşanmış olması karşısında, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanması gerekirken, davacının isteminin reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Bu çerçevede, ikamet ettiği yerleşim yerinden ayrılan bireylerin, kendisine veya yakınlarına yönelik gerçekleştirilmiş olan terör saldırısına ya da bu kapsamdaki ciddi bir tehdide bağlı olarak yerleşim yerini terketmek zorunda kalmaları nedeniyle malvarlıklarına ulaşamamalarından kaynaklı zararların da güvenlik kaygısına dayalı gerçekleşmiş zarar kapsamında değerlendirilmesi ve 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvurunun, … Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 06/07/2011 tarih, 2011/1-1452 sayılı kararı ile … İli, … İlçesi, … Köyü’nün boşalmadığı ya da boşaltılmadığı ve kişiye yönelik bir tehdit ve saldırı olmadığı gerekçesi ile Komisyonca reddedildiği, ancak dava dosyasında, davacının 23/08/1997 tarihinde bindiği minibüsün … Köyü … boğazı mevkisinde terör örgütü mesuplarınca yola döşenen mayına basması sonucu yedi gün iş göremeyecek şekilde yaralandığını belirten … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık No.:…, Görevsizlik No.:… sayılı kararı ile terör örgütü PKK’nın nöbet tutan GKK’lara yemek götüren iki kız çocuğunu öldürmesi üzerine, aralarında davacının da bulunduğu birkaç kişinin terör örgütünün peşine düştüğü ancak mayına basmaları sonucu bir GKK’nın öldüğü, davacı ile diğer kişilerin ise yaralandığını belirten … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Hazırlık No.:…, Görevsizlik No.:… sayılı başka bir kararı olduğu anlaşılmaktadır.
Bakılan uyuşmazlıkta, davacının ikamet ettiği yerleşim yerinin tamamen boşaltılmaması/boşalmamış olması nedeniyle nesnel kriterin sağlanamamasına karşın, davacının iki kez terör saldırısına maruz kalıp yaralandığı, terör saldırısı ya da tehdidi nedeniyle yerleşim yerini terk ettiği yönündeki iddiası gözönüne alındığında, sözü edilen duruma bağlı olarak güvenlik kaygısıyla köyünü terkettiği ve bu sebeple malvarlığına ulaşamadığı iddiasının ayrıca öznel bir kriter olarak irdelenmesi gerekmektedir. Dava dosyasının incelenmesinden, davacının yukarıda aktarılan terör saldırılarına maruz kalıp yaralandığı, bu nedenle yerleşim yerini terk ettiği ve tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, “davacıya yönelik bir terör saldırısı ya da ciddi, somut ve açık bir tehdit” olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
5233 sayılı Kanunun, kişilerin gerek mülkiyetlerindeki gerekse zilyetliklerindeki taşınır ve taşınmaz mallar dolayısıyla uğradıkları zararların tazminini kapsadığından, davacının ikâmet ettiği … Köyü’nün “tamamen boşalan” köyler arasında olmamasına karşın, davacının kendisine yönelik terör örgütü elemanlarınca gerçekleştirilen terörist saldırılar nedeniyle köyden göç ettiği anlaşıldığından, Zarar Tespit Komisyonu tarafından, davacının … Köyü’nde bulunan mal varlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarar olup olmadığı ile varsa zararının belirlenmesi ve tazminine karar verilmesi gerekirken, köyün boşalmadığı/boşaltılmadığı ve kişiye yönelik bir tehdit ve saldırı olmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddine ilişkin eksik incelemeye dayalı işlemde hukuka uyarlık, dava konusu işlemin iptaline karar veren mahkeme kararında ise hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme isteminin kabulüne, Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 25/12/2013 tarih ve E:2012/6385, K:2013/11896 sayılı kararının kaldırılarak temyize konu … İdare Mahkemesi’nin . tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA, 24/04/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.