Danıştay Kararı 15. Daire 2017/2216 E. 2017/6563 K. 09.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/2216 E.  ,  2017/6563 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/2216
Karar No : 2017/6563

Temyiz Edenler (Davacılar) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …. Mahkemesi 2. Dairesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının (… 8. İdare Mahkemesi’nin E:…. sayılı esasına kaydedildikten sonra … tarih ve K:… sayılı kararı ile Dairemize gönderilen) hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz istemlerine konu …. Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
27 Nisan 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla Anayasaya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle askeri yargı kaldırılmış ve …. Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştaya, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 4 ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25.08.2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesinde ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak, “usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi” gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Dava; davacılar murisi ………..ın ….. J.Eğt. A. Komutanlığı emrinde askerlik görevini yerine getirmekte iken rahatsızlandığı, 25/07/2007 tarihinde hayatını kaybettiği, rahatsızlığı nedeniyle istirahat verilmemesi nedeniyle idarenin kusurlu olduğu iddiasıyla davacılardan (anne) için 100,000 TL maddi, 100,000 TL manevi, kardeş olan diğer davacıların her biri için 50,000 TL olmak üzere toplam 350.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
…. Mahkemesi 2. Dairesi’nce; eylemin öğrenildiği, yani ölüm olayının gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıllık başvuru süresinin geçirilmesinden çok sonra, 30/11/2015 tarihinde yapılan başvuru üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğundan, davanın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesi ile davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından hukuka aykırı olduğu iddia edilen anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 9. maddesinde ”1. Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir. 2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.” hükmüne, 13. maddesinde ”1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. 2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.” kuralına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacılar murisinin askerlik görevini ifa etmekte iken 25/07/2007 tarihinde rahatsızlandığı, olan günü sabah viziteye çıktığı Tbp. Yzb. Dr. ….. tarafından gastroenterit tanısı konulduğu, uygun ilaçlar reçete edildiği daha sonra birliğine sevk edildiği, müteveffanın aynı gün boyunca atış taliminde bulunduğu, akşama doğru rahatsızlandığı, önce Antakya Devlet Hastanesine oradan da …… Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildiği ancak yolda vefat ettiği, davacıların 30/11/2015 tarihinde davalı idareye müracaat ederek zararlarının tazminini talep ettikleri, talebin zımmen reddi üzerine 23/02/2016 tarihinde davanın açıldığı görülmüştür.
Bir idari dava türü olarak tam yargı davaları, idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini amaçlayan dava türünü ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır.
Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar, eylemin gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkabileceği gibi, farklı zamanda değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza veya hukuk yargılamaları sonucunda ortaya çıkabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa’nın 13 üncü maddesinde öngörülen sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Davacıların murisinin ölümüyle ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı …… ilk tedaviyi yapan Tbp. Yzb. Dr. …………ve diğer kamu görevlileri aleyhine ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan açılan davada yargılandıkları, bu davada Adli Tıp Kurumu’nca verilen 15/01/2014 tarihli raporda; “…olay günü Tbp. Yzb. Dr. ………tarafından gastroenterit tanısı konulduğu, uygun ilaçlar reçete edildiği, halsizliği ve ishali bulunan hastaya istirahat verilmesi gerektiği, bunun yapılmamasının eksiklik olduğu, aynı gün görevi esnasında sıcak çarpması sonucu hastanın öldüğü dikkate alındığında istirahat verilmemesi şeklinde eksik eylem ile ölüm arasında dolaylı illiyet bağı bulunduğu mütalaa olunur.” şeklinde belirtildiği ve hükme esas alınarak sanıklara ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçundan 12/11/2014 tarihinde ceza verildiği, bu kararın da davacılara 07/04/2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacıların, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ndeki dava sonucunda davalı idarenin kusuru bulunduğunu ve eylemin idariliğini öğrendiğinin kabulü gerekeceğinden, öğrenme tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde davalı idareye başvurulduğu, davacılar tarafından verilen olumsuz cevap üzerine 60 günlük dava açma süresi içerisinde davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde olduğunun kabulü ile davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.
Diğer taraftan, yine İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçeleri üzerine yapılan ilk inceleme sonunda; “… idari yargının görevli olduğu konularda görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev ve yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine …” karar verileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 36/b. maddesinde ise, idari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında, zarar bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer idare mahkemesinin yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda, sağlık hizmetinin sunumu davacılar murisi Satılmış Can’ın askerlik hizmetini ifa ederken askeriye revirinde başlamış, Antakya Devlet Hastanesi, …. … Üniversitesi Hastanesi’ne sevk halinde iken hastanın ölmesi ile sonlanmıştır.
Bu durumda, eksik veya hatalı tedavi hizmetinden doğduğu ileri sürülen zararın tazmini istemi ile açılan davada ilk derece olarak İdare Mahkemeleri’nin görevli olduğu, yer bakımından ise 2577 sayılı Kanun’un yukarıda anılan 36/b maddesi uyarınca ilk olarak tedavi hizmetinin verildiği birliğin yer mahkemesi olan ….. İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … Mahkemesi 2. Dairesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının (…. 8. İdare Mahkemesi’nin E:…. sayılı esasına kaydedildikten sonra ….. tarih ve K:….. sayılı kararı ile Dairemize gönderilen) kararının BOZULMASINA, kararın …. 8. İdare Mahkemesi’ne bildirilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca yeniden bir karar verilmek üzere dava dosyasının yetkili …. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.