Danıştay Kararı 15. Daire 2017/1751 E. 2018/2018 K. 22.02.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/1751 E.  ,  2018/2018 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/1751
Karar No : 2018/2018

Temyiz Edenler (Davacılar) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
Müdahil (Davalı Yanında) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Temyiz isteminin kısmen kabulüyle, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakimi’nin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; küçük ….’nın 30.05.2004 tarihinde geçirdiği trafik kazasının ardından kaldırıldığı Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde yürütülen tedavi sürecinde gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle sol gözünü kaybettiğinden bahisle uğradığı zararlara karşılık 40.000,00 maddi, 10.000,00 manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin … tarih ve E:…, K:… sayılı bozma kararına uyularak, uyuşmazlığın çözümü tıbbi uzmanlık bilgisi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 17.12.2007 tarih ve 7437 sayılı raporda “olay sonrası ilk göz muayenesinin olayı izleyen 8. günde yapılmasının eksik bir tıbbi işlem olmakla birlikte, sol gözdeki yaralanmanın çok ağır olduğu, sol gözün içeriğinin kısmen boşaldığı, bu düzeydeki ağır orbita yaralanmalarında görme kaybının beklenebilir bir sonuç olduğu, hekimin eylemiyle ortaya çıkan görme kaybı bulunmadığı oybirliğiyle mütalaa olunur ” ifadelerine yer verildiği, fakat geç muayene edilmesinin görme kaybı üzerinde etkisi olup olmadığı, erken muayene edilmesi halinde görme kaybının yaşanıp yaşanmayacağı açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmakla, 23.03.2016 tarihli ara kararıyla; idarenin tazmin sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla dosyanın 2659 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilerek, Adli Tıp Genel Kurulu aracılığıyla dosya üzerinden inceleme yaptırılmasına karar verildiği, bu karar üzerine yapılan inceleme sonucunda Adli Tıp Genel Kurulu tarafından düzenlenen 24.11.2016 tarih ve 1816 sayılı raporda ise “olay sonrası ilk göz muayenesinin olayı izleyen 8. günde yapılmasının eksik bir tıbbi işlem olmakla birlikte, sol gözdeki yaralanmanın çok ağır olduğu, sol gözün içeriğinin kısmen boşaldığı ve optik sinir kesisi de bulunması göz önüne alındığında bu düzeydeki ağır orbita yaralanmalarında görme kaybının beklenebilir bir sonuç olduğu, optik sinir kesilerinde zamanında ameliyat olsa bile görme fonksiyonunun geri gelmesinin mümkün olmadığının tıbben bilindiği, dolayısıyla hekimin eylemiyle ortaya çıkan görme kaybı arasında illiyet bağı bulunmadığı oybirliğiyle mütalaa olunur” ifadelerine yer verildiği, raporda yer alan değerlendirmelere göre, davacıların, ’nın sol gözünü kaybetmesinin, davalı idareye bağlı Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde yanlış ve eksik tedavi yapılmasından kaynaklandığı yolundaki iddialarının yerinde olmadığının ortaya çıktığı, anılan raporda, yapılan ilk göz muayenesinin olaydan sonra 8. günde yapılmasının eksik bir tıbbi işlem olarak nitelendirildiği ancak sol gözdeki yaralanmanın çok ağır olduğu, sol gözün içeriğinin kısmen boşaldığı ve optik sinir kesisi de bulunması göz önüne alındığında bu düzeydeki ağır orbita yaralanmalarında görme kaybının beklenebilir bir sonuç olduğu, optik sinir kesilerinde zamanında ameliyat olsa bile görme fonksiyonunun geri gelmesinin mümkün olmadığının tıbben bilindiğinin belirtilerek gecikmenin davacının gözünü kaybetmesinde etkili olmadığının vurgulandığı, dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; davacıların çocuğu ‘nın gözünü kaybetmesinde davalı idarenin ağır bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacıların bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Mahkeme kararının, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmına yönelik olarak;
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Dava dosyanın incelenmesinden; 30.05.2004 tarihinde geçirdiği trafik kazasının ardından Diyarbakır Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırılan ‘ya sol gözünün alt kısmında yırtılma olması nedeniyle acil serviste görevli doktorlar tarafından dikiş atılarak pansuman yapıldığı ve gözün sargı beziyle kapatıldığı, beyin cerrahı tarafından yoğun bakım servisine yatırıldığı, 4 gün burada kaldıktan sonra 03.06.2004 tarihinde taburcu edildiği, taburcu edildikten 4 gün sonra pansuman için gözü açıldığında gözün görme fonksiyonunu yitirdiğinin anlaşılması üzerine Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi göz polikliniğine sevkinin yapıldığı, burada yapılan muayenede hastanın gecikmeden dolayı sol gözünü kaybettiğinin ve ameliyatla ancak gözün görüntüsünün düzeltilebileceğinin söylendiği, Devlet Hastanesi’nde gözle ilgili gerekli müdahalelerin yapılmaması nedeniyle çocuğun sol gözünü kaybettiğinden bahisle davalı idareye yapılan tazminat istemli başvurunun 05.07.2005 tarih ve 13068 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
……’ya ait … Devlet Hastanesi kayıtlarından, 30.05.2004’te acil serviste tomografi çektirildiği, aynı gün sol frontobasal fraktürü tanısı ile beyin cerrahi yoğun bakım servisine yatırıldığı medikal tedavi uygulanarak 03.06.2004’te taburcu edildiği, Dicle Üniversitesi Hastanesi kayıtlarından, sol gözde görememe şikayetiyle 07.06.2004’te başvurduğu hastaneye korneaskleral perforasyonu tanısıyla aynı gün yatırılarak ertesi gün ameliyatla primer sütürasyon uygulandığı, 09.06.2004’te sol gözün görmediği tespiti ile kontrol verilerek taburcu edildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 19.11.2007 tarihinde yapılan muayenesinde de sol gözün görmediğinin saptandığı anlaşılmaktadır.
Dosyada yer alan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 17.12.2007 tarih ve 7437 sayılı raporunda, kaza günü çekilen (30.05.2004 tarihli) kranial BT ve 6 adet grafinin tetkikinde; sol orbita lateral duvarında deplase kırık, sol orbita tabanında maksilla sinüs anterior duvarı içine alan çökme kırığı, sol zygomada kırık, sol orbita medial duvarında ve etmoid sinüs üst posterior kesiminde kırık, sol orbita perforasyonu ve hemoraji saptandığının belirtildiği, kaza sonrası geldiği acil serviste yapılan muayenesinde çocuğun sol gözünün altında ciltte kesi olduğunun görüldüğü, göz çukurundaki kemiklerde kırıkların, göz altında ciltte kesinin olmasına rağmen gerek acil serviste gerekse yatırıldığı serviste kaldığı süreçte göz konsültasyonu istenerek göz muayenesinin yaptırılmadığı görülmektedir. Dosyada yer alan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulu raporlarında da kaza sonrası ilk göz muayenesinin olayı izleyen 8. günde yapılmasının eksik bir tıbbi işlem olduğu belirtilmektedir.
Bu durumda, Mahkeme hükmüne esas alınan Adli Tıp Genel Kurulu raporunda yer alan “sol gözdeki yaralanmanın çok ağır olduğu, sol gözün içeriğinin kısmen boşaldığı ve optik sinir kesisi de bulunması göz önüne alındığında bu düzeydeki ağır orbita yaralanmalarında görme kaybının beklenebilir bir sonuç olduğu, optik sinir kesilerinde zamanında ameliyat olsa bile görme fonksiyonunun geri gelmesinin mümkün olmadığının tıbben bilindiği, dolayısıyla hekimin eylemiyle ortaya çıkan görme kaybı arasında illiyet bağı bulunmadığı” yönündeki tespitler uyarınca davacıların çocuğunda gelişen görme kaybı ile sağlık hizmeti kapsamındaki tıbbi uygulamalar arasında uygun illiyet bağı kurulamamış ise de, çocuğun hastanede kaldığı süreçte göz muayenesinin yaptırılmamış olmasının sağlık hizmetinin gerektiği gibi yürütülmediği, bu nedenle görme kaybının geliştiği yönünde şüphe, endişe ve üzüntüye yol açtığı görüldüğünden, manevi tazminat talebinin değerlendirilmesi gerekirken reddinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA , temyiz isteminin kısmen reddi ile maddi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmının ONANMASINA , bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.