Danıştay Kararı 15. Daire 2017/1690 E. 2017/7627 K. 19.12.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/1690 E.  ,  2017/7627 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/1690
Karar No : 2017/7627

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, davacının aleyhine ilişkin hükümler yönünden düzeltilerek onanması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Mahkeme kararının gerekçesinin değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndaki mal varlığına güvenlik gerekçesi ile ulaşamaması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…İdare Mahkemesi’nce, Dairemizin bozma kararına uyularak, davacının 5233 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanabilmesi için öncelikle uyuşmazlık konusu yerleşim biriminin güvenlik nedeniyle tamamen boşaltılmış olmasının gerektiği, bu hususla ilgili dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; … İli boşalan köyler ve mezralar listesine göre … İlçesi, … Köyü merkezinin boşaltılmadığı, sadece … Köyüne bağlı …, … ve … Mezralarının boşaltıldığı, … Köyü, … Mezrası’nda 1990-1999 yılları arasında geçici ve gönüllü köy koruculuğu sisteminin devam ettiği, halen 108 korucunun görev yaptığı, dolayısıyla … İli boşalan köyler ve mezralar listesine göre Meydan Köyünün bazı mezraları dışında topluca boşaltılmadığının anlaşıldığı, 5233 sayılı Kanunun örgördüğü “bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısı ile o yerleşim yerinde yaşamaya devam eden köy sakinlerinin sadece geçici korucu ile ailelerinden olup oluşmadığının tespiti ile diğer köy halkının ise güvenlik gerekçesiyle “tamamen” boşaltılmış olması halinin başvuru tarihi itibariyle devam etmekte olup olmadığının tespiti için, … Mezrası’nın boş kaldığı iddia edilen yıllar itibariyle 5233 sayılı Kanun ve Yönetmelikte öngörülen usule göre, gerekirse davacı/davacı vekilinin de katılımının sağlanarak yapılacak keşif sonrasında davacının mal varlığı tespitinin yapılarak, tespit edilen taşınmazlarına, başvurudan geriye dönük 1 yıllık süreçle sınırlı olarak, mal varlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zararının belirlenerek tazminine karar verilmesi gerekirken, başvurunun köye dönüşe engel bir hal bulunmadığı belirtilerek reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan mahkeme kararının aleyhine ilişkin hükümler yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek düzeltilerek onanması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun kapsamında mal varlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan bir zarardan söz edebilmek için, yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması gerekmektedir. Çünkü yerleşim yerinin kısmen boşalmış/boşaltılmış olması durumunda o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Böyle bir durumda da kişinin her zaman mal varlığına ulaşabileceği açık olduğundan, 5233 sayılı Kanun kapsamında artık uğranılan bir zarardan söz edilemeyeceği tabiidir.
Anılan Kanun hükümlerine göre, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının güvenlik kaygısı nedeniyle yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın da idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; 17/03/2009 tarihli jandarma tutanağında 03/07/1993 tarihinde GKK olan davacının … Köyü, … Mahallesi’nde bulunan evine terör örgütü mensuplarınca silahlı saldırıda bulunulduğu, olay sonunda davacının oğlu ve kardeşinin örgüt mensupları tarafından kaçırıldığının belirtildiği, davacının … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndaki mal varlığına güvenlik gerekçesi ile ulaşamaması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle başvuru yapıldığı, başvurunun Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu’nun 22/07/2010 tarih ve 2010/1-1145 sayılı işlemiyle, anılan yerleşim yerinin tamamen boşaltılmadığından bahisle reddedilmesi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148. maddesinin 3. fıkrasında, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ” hükmü yer almıştır.
Bir davada, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan talebin reddi üzerine, bu işleme karşı açılan davaya ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmadığı, oğlunun terör örgütü mensuplarınca öldürüldüğü olgusu göz ardı edilerek, Mahkemece mukim olduğu köyün tamamen boşaltılmamış olduğu şeklindeki hatalı kabulden hareketle davanın reddedildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesi’nin 16/07/2014 tarih ve B. No:2013/2738 numaralı kararında özetle, “…yargılama dosyasında yer alan tespit tutanaklarından başvurucunun söz konusu yerleşim yerinden oğlunun terör örgütü mensuplarınca kaçırılarak öldürülmesinden sonra ayrıldığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için yerleşim yerini terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle terk edip etmediğinin belirlenmesi amacıyla köyün tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı yönünde bir inceleme yapılarak sonuca ulaşılmasının, söz konusu Kanun’un amacına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Oğlu terör örgütü mensuplarınca öldürülen başvurucunun yerleşim yerini terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısıyla terk ettiği dosya kapsamındaki belgelerden açıkça anlaşılmasına rağmen aksi yönde karar verilmiş olması nedeniyle yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun (adil) yargılanma hakkının ihlal edildiğine” karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, 5233 sayılı Kanuna göre mal varlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan zararların tazmini ancak yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması halinde mümkün olmakla birlikte, kişilerin yerleşim yerini terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeni ile terk ettiği noktasındaki öznel durumlarının da dikkate alınması gerekmektedir.
Bu durumda, dosyada yer alan bilgi ve belgelerden; davacının evine terör örgütü mensuplarınca silahlı saldırıda bulunulduğu, olay sonunda davacının oğlu ve kardeşinin örgüt mensupları tarafından kaçırıldığı, bu nedenle güvenlik sorunu nedeniyle davacının mal varlığına ulaşamadığı anlaşıldığından, davacının güvenlik kaygısı sonucu mal varlığına ulaşamaması nedeniyle mal varlığında meydana gelen zararının tespit edilerek tazminine karar verilmesi gerekir iken … Köyü, … Mezrası’nın terör nedeniyle boşalan/boşaltılan yerlerden olmadığı gerekçesi ile başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.