Danıştay Kararı 15. Daire 2017/1256 E. 2017/6565 K. 09.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2017/1256 E.  ,  2017/6565 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/1256
Karar No : 2017/6565

Temyiz Edenler ve Karşı
Taraf (Davacılar) :
Vekilleri :
Temyiz Eden ve Karşı
Taraf (Davalı) :
Vekili :

Müdahil (Davacı Yanında) :
İstemlerin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosya incelerek gereği görüşüldü:
Dava, davacılardan ……’nın eşi, ….’nın babası …..’nın 06.11.2007 tarihinde, … İli, … İlçesi sınırları içerisindeki TEM Otoyolu üzerinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmesi olayında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle toplam 48.868,75 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin … gün, E:…, K:… sayılı bozma kararına uyularak; 08.11.2016 tarihli ara kararla davalı idareden 06.11.2017 tarihinde Düzce İli, Gümüşova İlçesi sınırları içerisinde meydana gelen davacılar murisinin vefatına yol açan trafik kazası ve kısa aralıklarla aynı yerde meydana gelen trafik kazalarıyla ilgili olarak gerekli tedbirlerin alınması için bir ihbarda bulunulup bulunulmadığı, kazadan ne zaman haberdar olunduğu, kaza yerinde ilk kazadan sonra dökülen yağ ve benzeri atıkların temizlenmesine yönelik tedbir alınıp alınmadığı, alındıysa gün ve saatinin bildirilmesine, dava dosyasının içeriğinden anlaşılan diğer kazalara ilişkin idareye bir dava açılıp açlmadığı, açıldıysa esas numaraları ve taraflarının bildirilmesine, diğer kazalara ilişkin kaza tespit tutanaklarının istenilmesine karar verildiği, davalı idarenin ara karara verdiği cevabi yazıda; idarelerine kaza yerine yağ ve benzeri atık madde döküldüğüne ilişkin bir ihbarda bulunulmadığı, karayollarına dökülen yağ ve benzeri atıklara ilişkin denetim sorumluluğunun trafik ekiplerine ait olduğu, kendilerinin sorumluluğunun bulunmadığı, dava konusu kaza dışında diğer kazalara ilşkin kaza tespit tutanağı bulunmadığı, diğer kazalara karışan şahısların isimlerinin idarelerinde mevcut olmadığı, bu nedenle idareye karşı dava açılıp açılmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği, yol üzerinde bulunan akaryakıt veya yağ nedeniyle meydana gelen ölümlü kazanın oluşumu ile davalı idarenin yürütmekle sorumlu olduğu kamu hizmeti arasında illiyet bağı kurulamadığından, idareye atfedilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve 900,00 TL. vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Taraflarca mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Davacıların davanın reddine ilişkin temyiz istemleri yönünden;
T.C. Anayasa’nın 125’inci maddesinin son fıkrasında; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir.
5539 sayılı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde Bayındırlık Bakanlığına bağlı, tüzelkişiliği haiz olmak ve katma bütçe ile idare edilmek üzere kurulduğu, Görevler başlıklı 2.maddenin a fıkrasında; bu kanunda tarif olunan Otoyol, Devlet ve il yolları ağına giren yol güzergahlarını ve bunların değişikliklerini hazırlayıp, imar mevzuatı kapsamına giren yerlerde İmar ve İskan Bakanlığının onayına sunmak, imar mevzuatı kapsamı dışında kalan yerlerde doğrudan doğruya tayin ve tespit etmek, hazırlayacağı programlar uyarınca yol ve köprüleri inşa ve ıslah etmek, onarmak ve emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak ve bu konularda gerekli eğitim yapmak, b fıkrasında; bütün yol ağlarının inşaası, onarımı, bakımı ve diğer hususlar hakkında teknik esaslarla vasıf ve şartları tespit etmek, c fıkrasında; yolların kullanılmasına, teknik emniyet ve korunmasına ait esas ve kaideleri tespit etmek, yürütmek ve uygun göreceği yol işaretlerini tesis etmek, f fıkrasında; yolların yapım, ıslah, onarım ve bakımına, emniyetle işlemesine gerekli garaj ve atelyeleri, makina ve malzeme ambarları ile depolarını, servis ve akaryakıt tesislerini, laboratuvarları, deneme istasyonlarını, tarihi yol ağlarına ait köprü ve diğer bütün yan tesisleri, yol boyu inkişafı ve ağaçlandırılması için lüzumlu fidanlıkları, dinlenme yerlerini, bakım ve trafik emniyetini sağlayacak bina ve lojmanları, verici telsiz istasyonları ile gerekli muhabere şebekelerini, Genel Müdürlüğün görevlerini daha verimli şekilde yönetimine yarayacak diğer her türlü sosyal tesisleri, hazırlayacağı ve hazırlatacağı plan ve projelerine göre yapmak, yaptırmak, onarmak, donatmak, işletmek, kiralamak ve bakımlarını sağlamak, ı fıkrasında Otoyol, Devlet ve İl yolları ile ilgili diğer kanunların tahmil ettiği işleri yapmak görevlerinin ’ne verildiği hükme bağlanmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 13.maddesinde ise “Karayolunun yapım ve bakımı ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları hükmü yer almaktadır.
Doktrinde idarenin hukuki sorumluluğu, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında doğan zararların karşılanıp giderilmesini amaçlayan hukuki bir kurum olarak tanımlanmaktadır.
Bu bağlamda, idarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için ise, ortada bir zararın bulunması ve bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle, zararla idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunması gerekir. Daha açık bir anlatımla, zararın gerçek nedenini idari faaliyet oluşturmalıdır.
Bu genel şartların dışında, idarenin tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için idari faaliyetin hukuki yönüyle de tazmine yol açacak nitelikte olması gereklidir.
Kısaca, ilgililerin zarara uğramasına neden olan idari işlem veya eylem ya bir hizmet kusuru oluşturmalı ya da kusursuz sorumluluk esasının uygulanmasına elverişli olmalıdır.
İdare hukuku ilkelerine göre, bir olayda idarenin hizmet kusurunun varlığından söz edilebilmesi için, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetinde kuruluş, işleyiş ya da personel açısından gereken emir ve talimatların verilmemesi, denetimin yetersiz olması, hizmete tahsis edilen araç ve gereçlerin, hizmet gereklerine uygun veya yeterli olmaması, gereken önlemlerin alınmaması veya geç ya da yetersiz alınması gibi nedenlerle bir aksaklık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik veya sakatlık meydana gelmiş ve oluştuğu ileri sürülen zararında, bundan kaynaklanmış olması gereklidir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacılardan … eşi, ……’nın babası…….’nın 06.11.2007 tarihinde, Düzce İli, Gümüşova İlçesi sınırları içerisindeki TEM Otoyolu üzerinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat ettiği, olay yerinde tutulan 06.11.2007 tarihini ve 12:20 saatini belirten kaza tespit tutanağında; … sevk ve idaresindeki ……. plakalı aracın ıslak zemin üzerindeki yağ ve akaryakıttan kaynaklı olarak yolun kaygan olması nedeniyle sürücüsünün hakimiyetini kaybederek yaya olarak olay mahallinde bulunan …….’ya ve başka bir araca çarptığı, söz konusu kazadan önce ise aynı yerde başka bir kazanın meydana geldiği ve bu kazaya ilişkin olarak tutulan 06.11.2007 tarihini ve 12:15 saatini belirten kaza tespit tutanağında, yönetimindeki ……. plakalı aracın otoyol üzerindeki refüje çarpması sonucu maddi hasarlı kazanın meydana geldiği ve havanın yağmurlu, yolun da ıslak olduğunun belirtildiği, söz konusu ölümlü trafik kazası nedeniyle ‘nde görülen davada Ankara Adli Tıp Kurumu’na yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 01.04.2009 tarih ve 2009/3139/1006 sayılı raporda; sürücü … tali kusurlu, sürücü ‘un tali kusurlu, … kusursuz, ıslak yol üzerindeki akaryakıt ve yağın kazanın oluşumunda 1. derece etkili olduğunun belirtildiği, anılan kazada yolun bakım ve onarımdan sorumlu olan ‘nün hizmet kusuru bulunduğundan bahisle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı mahkemece yol üzerinde bulunan akaryakıt veya yağ nedeniyle meydana gelen ölümlü kazanın oluşumu ile davalı idarenin yürütmekle sorumlu olduğu kamu hizmeti arasında illiyet bağı kurulamadığından, idareye atfedilebilecek bir hizmet kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, Dairemizin … gün, … sayılı bozma kararı ile; her ne kadar anılan kazadan önce olay yerinde başka trafik kazasının da meydana geldiği, bu kazaya ait 12:15 saatli tespit tutanağında ıslak zeminden bahsedilmekle birlikte yol üzerinde yağ veya akaryakıt bulunduğuna ilişkin bir tespite yer verilmediği, kazaların kısa aralıklarla ve zincirleme şeklinde meydana geldiği, yol üzerinde bulunan ve kazaya büyük oranda etki eden akaryakıt veya yağın önceki kaza neticesinde yola dökülmüş olabileceği, kazaların oluşma şekli itibariyle idarenin olaya anında müdahalede bulunabilmesinin olanaksız olduğu, yol üzerindeki yağ yada akaryakıtın ne zaman oluştuğunun tespit edilemediği, yolun bakım ve onarımından sorumlu olan idarenin yürüttüğü kamu hizmeti ile meydana gelen kaza arasında illiyet bağının kurulamadığından bahisle davalı idareye kusur atfedilmemiş ise de, davaya konu kaza dışında olay yerinde 5 kazanın daha meydana geldiği, diğer kazalara ait tutanakların dosya kapsamında olmadığı, davaya konu kazaların dışında diğer kazaların ne zaman meydana geldiği, kaza sebebi ve kazalarda kusur durumlarının araştırılması gerektiği anılan kazaların da aynı sebepten meydana gelmiş olması durumunda yolun bakımından sorumlu olan davalı kuruluşun olayda kusurlu olmadığını söylemenin imkansız olduğu ve davaya konu kazanının meydana gelmesinde %80 etken olarak yol üzerindeki akaryakıt ve yağ tabakasının kazalara etkisi ve davalı idarenin yolun bakım, onarım ve araçların emniyetle seyir etmesindeki sorumluluğu da dikkate alınarak davaya konu kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin belirtilen hususlarda araştırılarak hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespitinden sonra karar verilmesi gerektiği hususları belirtilerek davanın reddine yönelik mahkeme kararında hukuki isabet görülmeyerek bozma kararı verilmiş olsa da; mahkemece yeniden yapılan yargılamada ara kararla sadece davalı idareye diğer kazalara ilişkin olarak herhangi bir ihbarda bulunup bulunulmadığı, davalı idarenin kazadan ne zaman haberdar olduğu, ilk kaza neticesinde dökülen yağ ve benzeri atığı temizlemeye yönelik tedbir alınıp alınmadığı, diğer kazaya karışan şahısların idare aleyhine dava açıp açmadıkları ve kaza tespit tutanaklarının bir örneğinin gönderilmesi hususları sorulmuş, davalı idarenin vermiş olduğu 13.12.2016 tarihli dilekçe ile kendilerine herhangi bir ihbarda bulunulmadığı, diğer kazalara karışan araç sürücülerinin isimleri belli olmadığı ve kaza tespit tutanaklarının bulunmadığı şeklinde beyanda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından kazaya karışan tüm araçların kolaylıkla tespit edilebildiği, sözkonusu kazalara ilişkin kaza tespit tutanaklarının bu tutanakları tanzim etmekle görevli ve yetkili olan emniyet müdürlüğünden plakaları belirtilmek suretiyle temin edilebileceği ve böylelikle ilk kazanın hangi sebeple meydana gelmiş olduğunun anlaşılabileceği açık olup, Dairemizin bozma kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemelerin yapılarak ilk kaza anında yolda yağ olup olmadığı hususunun tespit edilerek bir sonuca ulaşılması gerekirken, mahkemece bu araştırma ve incelemeler yapılmadan sadece davalı idarenin ara karara vermiş olduğu beyana dayanılarak davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davalı idarenin, idare lehine nispi yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu yolundaki temyiz istemine gelince;
Temyizen incelenen İdare Mahkemesi kararının bozulması üzerine, İdare Mahkemesi’nce verilecek kararda haklılık durumu dikkate alınarak vekalet ücreti açısından yeniden hüküm kurulacağından, bu aşamada vekalet ücretine yönelik temyiz isteminin incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Temyize konu edilen İdare Mahkemesi kararı hukuk ve usule uygun olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49/1 maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından onanması gerektiği görüşüyle aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.