Danıştay Kararı 15. Daire 2016/925 E. 2016/3945 K. 31.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/925 E.  ,  2016/3945 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/925
Karar No : 2016/3945

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : 29.05.2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 4. maddesinin (ç) bendinin; simülatörün önceki düzenlemede bulunmadığı, 7. maddesinin 1. fıkrasının; ders saatlerinin azaltıldığı, sayının azalmasının kursların kapatılması, öğreticilerin işsiz kalması sonucunu doğuracağı, kurumları boş bıraktığı, araç gerecin atıl durumda kalacağı, öngörülen saatlerin gerekli eğitimlerin verilmesi için yeterli olmadığı, teorik derslerden muaf olanların kontenjana dahil edilmemesi gerektiği, sürelerin belirlenmesi konusunda Talim Terbiye Kurulundan görüş alınmadığı, sürücü belgesi alanların %55 inin ilkokul mezunu olduğu, bu eğitim düzeyi dikkate alındığında adayların öğrenme imkanlarının sınırlandığı, direksiyon eğitim alanlarının kullanılamaz hale geldiği, direksiyon eğitim alanında eğitilmeden trafiğe çıkan sürücülerin güvenliği olumsuz yönde etkileyeceği, direksiyon eğitim alanı bulunmadan kurs açılmasının haksız rekabete yol açacağı, usulsüz çalışan kurslar nedeniyle getirilen düzenlemenin kurallara uyan kursları mağdur ettiği, 14. maddesinin 2. fıkrasının; direksiyon dersine katılmayanlar için telafi öngörülmesine rağmen teorik dersler için telafi programının öngörülmediği, bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğu, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin; araçların maliyetlerinin yüksek olduğu, yalnızca bu eğitimde kullanıldıklarında diğer zamanlarda atıl durumda kalacakları; aynı maddenin (d) bendinin; araçlara getirilen yaş sınırının maliyetlerini attıracağı, araçların yetkili kuruluşlarca muayenesi yapılacağından yaş sınırı konulmasının gerekmediği, kursu Yönetmeliğe uygun hale getirmenin 400 ile 600 bin TL arasında yatırımı gerektirdiği, kursların elinde 20 yaşın üzerinde 6000’e yakın ağır vasıta bulunduğu, 18. maddesinin 1. fıkrasının; fiiliyatta kurs ile eğitim alanının mesafesinin 45 ile 120 km arasında değiştiği, eğitim pistlerinin atıl hale geldiği, ayrıca bu hususta geçiş sürecinin de tanınmadığı, denetim görevini kolaylaştırmak için bu şekilde bir değişiklik yapıldığı, usulsüz çalışanlar nedeniyle getirilen düzenlemenin haksız rekabete neden olduğu, sürücülerin sanal eğitime yönlendirilmesinin yeterliliklerini tartışmalı hale getireceği, uzun süreli kira sözleşmeleri ile direksiyon eğitim alanı kiralayan kursların mağdur olacağı, aynı maddenin 2. fıkrasının; direksiyon eğitimini simülatörde gösteren kurumun derslere başlayabildiği, modüler sistemde dönem açmalarda direksiyon eğitiminin simülatörde, eğitim alanında, akan trafikte olmak üzere 3 aşamalı öngörüldüğü, aynı maddenin 3. fıkrasının; ne zaman, hangi bilimsel verilere göre direksiyon eğitim alanı ve simülatörlere ilişkin düzenleme yapılacağının belirtilmediği, aynı maddenin 5. fıkrasının;
Anayasaya aykırı olarak mülkiyet hakkının kullanımının sınırlandığı, 19. maddesinin 1 ve 2. fıkralarının; önceden motosikletler için “K” belgesi düzenlenmediği, direksiyon eğitim alanlarının kalkmasıyla motosikletler için de belgenin düzenleneceği, bu durumun güvenliği olumsuz etkileyerek kazalara neden olacağı, düşme tehlikesinden dolayı eğitimlerinin trafiğe kapalı direksiyon eğitim alanlarında yapıldığı, 20. maddesinin; resmi çalışma saatleri dikkate alınmaksızın düzenleme yapıldığı, geç saatlere kadar yapılacak eğitimin idarenin denetimini zorlaştıracağı, 21.00’da çalışmaların bitirilmesi gerektiği, Geçici 1. maddesinin; müktesep hakkı bulunanların haklarının ihlal edildiği, Yönetmeliğin, yayımdan sonra belge alan personele uygulanması gerektiği, Geçici 2. maddesinin; telafi eğitimi getirilerek sorunun çözülebileceği, mevzuata uygun verilmiş sertifikaların iptali sonucunu doğuracağı, Geçici 3. maddesinin; hukuka ve kamu yararına aykırı olduğu, 50. maddesinin; Yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini öngördüğü, Yönetmelik ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’ün; değerlendirme yapılacak profesyonel sınav yapıcıların yetiştirilmediği, ‘nın sınav yapıcılara verilecek eğitimler konusunda çalışma yapmadığı, 5 saatlik eğitimden sonra görev verildiği, sınavda 100 tam puan üzerinden değerlendirme öngörüldüğü, diğer sınavlarda bu şekilde bir değerlendirme öngörülmediği, Talim Terbiye Kurulunun da bu yönde alınmış bir kararı bulunmadığı, dayanak kanunlarda da böyle bir hükmün bulunmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Eğitim metodunu belirleme yetkilerinin bulunduğu; direksiyon eğitiminde sürücü kurslarına seçenek tanındığı, teknolojik gelişmelere uygun olarak etkin ve verimli eğitim verme, eskiden beri kullanılan yerler yanında simülatör ile eğitim imkanının da getirildiği, direksiyon eğitim alanlarına fahiş kira ödemelerinin, yer bulamama nedeniyle kursların kapanma tehlikesi yaşamalarının önlenmeye ve trafik güvenliğinin sağlanmaya çalışıldığı, birçok gelişmiş ülkede de bu yöntemin uygulandığı, direksiyon eğitim alanlarının kaldırılmasının söz konusu olmadığı, eğitim ve öğretim konularını belirleme yetkilerinin bulunduğu, Talim Terbiye Kurulu bünyesinde faaliyet gösteren bilim adamlarınca yapılan çalışmalar sonucunda programların kabul edildiği, motor dersinin ayrıntılı olduğu, azaltılması gerektiği yönünde taleplerde bulunulduğu, bu nedenle eski konulardan bir kısmının çıkarıldığı, mevcut ders saatinde kursiyerlere araç tekniği ve kullanımı, bizzat uygulanabilecek kuralların öğretileceği, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sürücü eğitim sürecinin eskiden çok yüksek olduğu, kamu- özel kuruluşlardan alınan görüşler, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda düzenleme yapıldığı, nüfusun, eğitim seviyesinin ve trafik bilincinin arttığı, yapılan araştırmalarda sürücü belgesi alanların %22’sinin ilkokul mezunu olduğunun tespit edildiği, direksiyon eğitimlerinin süresinin 30 saate kadar çıkabildiği, kurumların boş kalması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrasında muafiyetlerin öngörüldüğü, adaylar teorik derslerden muaf olsa da direksiyon eğitimi ve sınavına katılmak zorunda oldukları, kursların standartlarının belirlendiği, üst donanıma sahip kursların açılmasına engel olunmadığı; teorik bilginin başka kaynaktan öğrenilmesi imkanı varken direksiyon eğitiminin niteliği gereği bizzat uygulama ile öğrenilebileceği, bu nedenle telafi programı imkanının düzenlendiği, bu şekilde
belirleme yetkilerinin bulunduğu; denetimlerde aday sürücülerin direksiyon eğitiminden gereği gibi faydalanılamadığının tespit edildiği, verimli eğitim verilmesinin amaçlandığı, araçların eğitim dışındaki amaçlarla kullanılmasının kursiyerlerin yeterli eğitim almasını engelleyeceği, 2918 sayılı Kanunun 123. maddesi gereğince kursların faaliyet alanının yalnızca sürücü yetiştirmek olduğu; araçların özelliklerini belirleme yetkilerinin bulunduğu, kursların maliyeti azaltmak için hurda, trafik güvenliğini tehdit edecek araçlarla eğitim vermesinin önüne geçilmeye çalışıldığı, güvenlikli ve teknolojik araçlarla eğitim verilmesinin sağlanacağı, kurslara kayıtlı 20 yaşın üzerinde 1600 civarında araç bulunduğunun tespit edildiği; denetimlerde uygulamalı eğitimler yapılmadığının tespit edildiği, bu durumun engellenmeye çalışıldığı, 120 km’nin makul ve tercih edilebilir olmadığı, 120 km dikkate alınırsa kursiyerlerin toplam 240 km mesafe katetmelerini gerektireceği, bu durumun da uygulamalı eğitimin fiilen yapılmasına engel olacağı, sürücü kurslarının masrafını da arttıracağı, uygulamalı eğitimin ve denetimlerin kolaylaştırılması, sürücü kurslarının masraflarının azaltılmasının amaçlandığı, Geçici 3. maddede geçiş süreci öngörüldüğü, şartlara uygun hale getirmeleri için kurslara 1 yıl süre verildiği, eğitim alanlarını belirleme yetkilerinin bulunduğu; Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesinin 29 ve devamı maddelerinde direksiyon eğitim alanları ve simülatörlerin standartlarının düzenlendiği; direksiyon eğitim alanlarının kiralanması konusunda kurslara bir yasak getirilmediği, kiralayanın kira sözleşmesi süresinde kiralananı kullanıma elverişli durumda bulundurma yükümlülüğünü yerine getirebileceği, alanın farklı kurslarca aynı saatlerde kullanılması talep edildiğinde sözleşme ilişkisinin zedelenebileceği, diğer kiracıların da durumdan haberdar olarak anlaşmak suretiyle sözleşme yapılmasının sağlanmaya çalışıldığı, alanın kimin kullanımına tahsis edildiğinin belli olmamasının hak çatışmasına neden olacağı, alan sahibinin, kiracının ve kursiyerin eğitiminin güvence altına alındığı; direksiyon eğitim alanlarının kaldırılmadığı, Yönetmeliğin 7. maddesine uygun olarak motosikletler için de eğitim alanı veya simülatörde eğitim verilebileceği, önceden motosikletler için eğitimin yalnızca direksiyon eğitim alanında yapılmasının adayların gerçek sürüş deneyimlerine uyumunu zorlaştırdığı, akan trafikle geç tanışmasına neden olduğu, derslerde sorumluluk usta öğreticide, sınavlarda komisyon başkanında olduğundan “K” sınıfı sürücü aday belgesine onların isimlerinin yazılmasının öngörüldüğü, adayların sözleşme özgürlüğü çerçevesinde dilerlerse simülatör olan dilerlerse olmayan kurslarda eğitim alabilecekleri; kurslara seçenekler sunularak kolaylık sağlandığı, kolluk hizmetinin sürekli olduğu, direksiyon eğitimi dersi gece geç saatlerde de olsa her zaman denetim yapılabileceği; önceden sertifika alan usta öğreticilerin özlük haklarının da korunduğu, 27.08.2014 tarihli değişiklik ile eklenen ibare sonrasında Geçici 1. madde yönünden davanın konusuz kaldığı; aradan uzun zaman geçtikten sonra sertifikaların dönüştürüldüğü, bu durumun da adayların bilgi ve yeterlilikleri hususunda tereddüt oluşturduğu, dönüştürme sürecinde kapanan sürücü kursları nedeniyle sorunlar çıktığı; bu nedenle sertifikaların sürücü belgesine dönüştürülebilmeleri için süre öngörüldüğü, kursların değişikliklere uyum sağlayabilmesi için geçiş süreci öngörüldüğü; Yönetmeliğin yayım tarihinde yürürlüğe gireceğine ilişkin düzenlemede de hukuka aykırılık bulunmadığı; direksiyon eğitiminde 100 puan uygulamasının bulunmadığı, formlarda belirtildiği üzere, davranış değerlendirmesi yoluyla değerlendirme yapıldığı, sınav yapıcıların en az 96 saatlik eğitimden geçtiği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Dava konusu Yönetmeliğin 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin son cümlesinin sürücü kurslarının mülkiyetinde bulunan direksiyon eğitim araçlarının kullanım amacına yönelik olarak kanun dışında bir düzenleyici işlem türü olan yönetmelikle sınırlandırma getirildiği; 18. maddesinin 5. fıkrasında da yine kursların mülkiyetindeki direksiyon eğitim alanlarının nasıl kullanılacağına ilişkin düzenlemenin yapıldığı; Geçici 1. maddesinde Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce usta öğretici sertifikası alanların korunmamasının haklı beklenti ilkesine aykırı olduğu görüldüğünden anılan düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yönetmeliğin Geçici 2. maddesinde ise motorlu taşıt sürücü kurslarında verilen teorik ve direksiyon eğitimini tamamlayarak sınavlarda başarılı olan sürücü adayları adına düzenlenen motorlu taşıt sürücü sertifikalarının belirtilen sürede sürücü belgesine dönüştürülmemesi halinde geçerliliğinin sona ereceği düzenlemesi yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun sürücü adaylarında aranacak şartları düzenleyen 41. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde; sürücü belgesi alacakların sürücü kurslarında teorik ve uygulamalı eğitimini tamamlayıp sürücü sınavlarını başararak, motorlu taşıt sürücüsü sertifikası almış olmalarının zorunlu olduğu, 3. fıkrasında ise bu maddede aranan şartlardan herhangi biri mevcut olmadan veya hileli yollarla temin edilmiş olduğunun anlaşılması hâlinde, sürücü belgesinin, Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca iptal edileceği, bu kişilere, bu madde hükümlerine uygun olarak yeniden sürücü sertifikası alınması hâlinde yeniden sürücü belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda Kanunda sürücü sertifikalarının iptal edilebilmesi; sürücü adayı olmak için gereken şartların taşınmaması veya belgenin hile ile alınmış olması sebepleri ile sınırlanmış iken Yönetmelik ile kişilerin sertifikalarını dönüştürmemesinin bu sertifikaların geçerliliğini sona erdireceğinin düzenlendiği, bu durumun sertifikaların iptal edilmeleri sonucunu doğuracağı, kişilerin yeniden kurs ücreti, sınav ücreti ve zaman harcayarak sertifika alabilmek için motorlu taşıt sürücü kursuna devam etmesi gerekeceği, ayrıca hukuka uygun olarak kursu tamamlayıp belge alanların da mağduriyetlerine yol açacağı, bu sonucun kişilerin kazanılmış haklarını ihlal edeceği, söz konusu düzenlemede de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu Yönetmeliğin 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi, 18. maddesinin 5. fıkrası, Geçici 1. maddesi ile Geçici 2. maddesinin iptali, diğer maddelerinin ise kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka uygun oldukları, bu maddeler yönünden davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; 29.05.2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 4. maddesinin (ç) bendinin, 7. maddesinin 1. fıkrasının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) ve (d) bentlerinin, 18. maddesinin 1, 2, 3 ve 5. fıkralarının, 19. maddesinin 1 ve 2. fıkralarının, 20. maddesinin, Geçici 1. 2. ve 3. maddelerinin, 50. maddesinin ve Yönetmelik ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’ün iptali istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 123. maddesinde; “Motorlu taşıt sürücüsü yetiştirmek, yetişmiş olanlara sınav sonucu sertifika vermek, trafik ile ilgili öğretim ve eğitim yaptırmak üzere kamu kurumları ile diğer hakiki ve hükmi şahıslara Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre sürücü kursları açma izni verilir.
Sürücü kurslarının sürücü belgesi cinslerine göre sınıflandırılması, hangi sınıf kursun kimler tarafından açılabileceği, öğretim ve eğitim konuları ile metodu, kurs süreleri, kurslar için eğitim ve öğretimde kullanılacak bina, araç, gereç ve teçhizatın nitelik ve niceliği, teminat miktarları, sertifika sınavlarının esas ve usulleri, sertifika aranmayacak sürücü belgesi sınıfları ve bunların sınavları İçişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca çıkartılan yönetmelikle belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak çıkarılan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 4. maddesinin (ç) bendinde; direksiyon eğitim simülatörünün: kursiyerlere, akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaşılmasını sağlamak amacıyla bilinçli araç kullanımının temel unsurlarını kazandırıp, gerçekçi bir trafik akışı ile eğitim almalarını sağlayan yazılım ve donanımı olduğu şeklinde tanımlaması yapılmıştır.
Trafik eğitimi konusunda duyulan ihtiyacın giderilmesinde önemli olacağı düşünülen ve oyun çekiciliği taşıyan simülatörün, başlangıç seviyesindeki sürücülerin sanal, riskten uzak bir ortamda direksiyon başında sürücülük yeteneğini geliştirme fırsatını bulmalarına yardımcı olmak amacını taşıdığı açık olup, simülatör eğitimi ile kullanıcılar yaptıkları hataların sonuçlarını görerek ve trafik sanal dünyasında herhangi bir tehlikeden uzak olarak deneyim kazanacaklardır.
Bu kapsamda yönetmelikte similatör eğitiminin yapılmasının sağlanmasına yönelik olarak direksiyon eğitim similatörü tanımı getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
7. maddesinin 1. fıkrasında; bütün sertifika sınıflarında trafik ve çevre dersi 16, ilk yardım dersi 8, araç tekniği dersi 6 saat teorik olarak verileceği, direksiyon eğitim derslerine ise direksiyon usta öğreticisi tarafından kursiyerin akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaştığına karar verilinceye kadar direksiyon eğitim alanında veya simülatör üzerinde devam edileceği kuralına yer verilmiştir.
Similatör ile sanal bir ortamda adaylara başlangıçta verilen eğitimin yararlı olacağı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamakta ise de, bu eğitimin akan trafikte verilecek eğitimle bir tutulması mümkün değildir.
Eğitim derslerine, usta öğreticisi tarafından akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaşıncaya kadar eğitim alanında veya simülatör üzerinde devam edilmesi şeklinde yapılan düzenlemede ise ‘veya’ ile bağlamak suretiyle similatör ya da eğitim alanında trafik eğitiminin birbirinin yerine ikame edilebileceği gibi bir anlamın çıkması sonucunu doğuracağından her iki eğitim de ayrıca önemli olmakla birlikte birbirinin yerine kullanılmasında direksiyon eğitiminin bir kısmının yetersiz kalması sonucunu doğuracaktır.
Bu haliyle, uygulamanın ne şekilde yapılması gerektiği daha açık ifadelerle ortaya konulmadan yapılan düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Anılan Yönetmeliği 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde yapılan düzenleme ile direksiyon eğitim araçlarının sisteminin özel olduğu ve özel bir amaç için çift fren, çift debriyaj, tek direksiyon sistemli olarak oluşturulduğu, bu nedenle de direksiyon araçlarının sadece eğitim ve sınav amacıyla kullanılacağı şeklindeki düzenlemenin incelenmesinden, bu araçların sadece eğitim ve sınav amacıyla trafiğe çıkabileceği, bunun dışında hiçbir şekilde trafiğe çıkamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Oysa ne 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve bunun uygulanmasına ilişkin Karayolları Trafik Yönetmeliği, ne de 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda, direksiyon eğitim aracının eğitim ve sınav dışında başka amaçla kullanılamayacağına ilişkin bir kısıtlama bulunmamaktadır.
Bu durumda, Yönetmeliğin 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin son cümlesinde yer alan “Direksiyon Eğitim aracı eğitim ve sınav dışında başka amaçla kullanılamaz.” cümlesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında, “Direksiyon eğitim alanının kursun bulunduğu ilçe sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir. Büyükşehir statüsündeki illerde faaliyette bulunan kursların direksiyon eğitim alanının ise, kursun bulunduğu büyükşehiri oluşturan ilçelerin sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yapılan düzenleme ile her ne kadar idare tarafından sürücü kurslarının direksiyon eğitim alanlarına yakın olmaları ve bu sayede idarece direksiyon eğitimine ilişkin derslerin etkin bir şekilde denetlenmesi amaçlanmış ise de, günümüz büyükşehir belediyelerinin sınırları ve kentlerdeki yoğun yapılaşma nedeniyle boş alan bulmanın zorlukları düşünüldüğünde, direksiyon eğitim alanının büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ve aynı zamanda da kurs binasına 30 km mesafede olması koşullarının birlikte aranması, hem sürücü kurslarına kursiyerlerin ulaşım imkanını hem de sürücü kurslarının büyükşehir içerisinde dağılımını zorlaştıracak olduğundan, bu düzenlemenin çalışma hakkı ve özel teşebbüs kurma özgürlüğünü ölçüsüz bir biçimde kısıtlayıcı nitelikte olduğu, kazanılmış hakları korumadığı, hizmetin yürütülmesine yönelik getirilen kısıtlamalar ile güdülen kamu yararı ile bireyler aleyhine getirilen külfet arasında adil bir dengenin gözetilmediği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Bu itibarla, açıklanan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 18. maddesinin 5. fıkrasında, “Birden fazla kurs tarafından kullanılan direksiyon eğitim alanlarının kiralık olması hâlinde mevcut kiracıların muvafakati alınmak kaydıyla arsa sahibi ile her kurs için ayrı ayrı kira sözleşmesi yapılır.” kuralına yer verilmiştir.
Kişilerin mülkiyetindeki taşınmazların nasıl kullanılacağına ilişkin olarak kanun ile yapılması gereken düzenleme içeren Yönetmeliğin 18. maddesinin 5. fıkrası da hukuka aykırıdır.
Davanın, Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. fıkrasının, 17. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinin, 18. maddesinin 2 ve 3. fıkralarının, 19. maddesinin 1 ve 2. fıkralarının, 20. maddesinin, 50. maddesinin, Geçici 2 ve 3. maddelerinin ve Yönetmelik ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’ün iptali istemine ilişkin kısmına gelince;
Anılan düzenlemelerin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 123. maddesinin verdiği yetki sınırları içinde olup; kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırı bir husus içermedikleri sonucuna varılmıştır.
Anılan Yönetmeliğin Geçici 1. maddesinde yer alan; Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce, özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarında yöneticiler hariç en az bir yıl eğitim personeli olarak görev alan veya halen görevde bulunan eğitim personelinin özlük haklarının saklı olduğu yolundaki, sertifika almış ancak henüz çalışmaya başlamamış personeli koruma altına almayan ve haklı beklenti ve eşitlik ilkesine aykırılık içeren düzenleme, 27.08.2014 gün ve 29101 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesiyle, Geçici 1. maddede değişiklik yapılarak bu madde; “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce, özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarında yöneticiler hariç eğitim personeli olarak görev alan veya halen görevde bulunan eğitim personeli ile bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce açılan Motorlu Taşıt Sürücüleri Direksiyon Eğitim Öğreticiliği Modüler Programı kurslarına katılıp sertifika alan direksiyon usta öğreticilerinin özlük hakları saklıdır.” şeklinde değiştirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 7. maddesinin 1. fıkrasının, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin son cümlesinde yer alan “Direksiyon Eğitim aracı eğitim ve sınav dışında başka amaçla kullanılamaz.” cümlesinin, 18. maddesinin 1 ve 5. fıkralarının iptali; 4. maddesinin (ç) bendine, 14. maddesinin 2. fıkrasına, 17. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendine, 18. maddesinin 2 ve 3. fıkralarına, 19. maddesinin 1 ve 2. fıkralarına, 20. maddesine, 50. maddesine, Geçici 2 ve 3. maddelerine ve Yönetmelik ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’e yönelik talebin reddi gerektiği; Geçici 1. maddesi hakkında karar verilmesine yer olmadığı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce dosya incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; 29.05.2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 4. maddesinin (ç) bendinin, 7. maddesinin 1. fıkrasının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) ve (d) bentlerinin, 18. maddesinin 1, 2, 3 ve 5. fıkralarının, 19. maddesinin 1 ve 2. fıkralarının, 20. maddesinin, Geçici 1. 2. ve 3. maddelerinin, 50. maddesinin ve Yönetmelik ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’ün iptali istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 123. maddesinde; 1. fıkrasında, motorlu taşıt sürücüsü yetiştirmek, yetişmiş olanlara sınav sonucu sertifika vermek, trafik ile ilgili öğretim ve eğitim yaptırmak üzere kamu kurumları ile diğer hakiki ve hükmi şahıslara Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre sürücü kursları açma izni verileceği, 2. fıkrasında; sürücü kurslarının sürücü belgesi cinslerine göre sınıflandırılması, hangi sınıf kursun kimler tarafından açılabileceği, öğretim ve eğitim konuları ile metodu, kurs süreleri, kurslar için eğitim ve öğretimde kullanılacak bina, araç, gereç ve teçhizatın nitelik ve niceliği, teminat miktarları, sertifika sınavlarının esas ve usulleri, sertifika aranmayacak sürücü belgesi sınıfları ve bunların sınavları İçişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca çıkartılan yönetmelikle belirleneceği hükmü yer almaktadır.
– Öncelikle dava konusu Yönetmeliğin; direksiyon eğitim simülatörünün kursiyerlere, akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaşılmasını sağlamak amacıyla bilinçli araç kullanımının temel unsurlarını kazandırıp, gerçekçi bir trafik akışı ile eğitim almalarını sağlayan yazılım ve donanımı ifade ettiğini düzenleyen 4. maddesinin (ç) bendinde; eğitim metodunu belirleme yetkisini haiz idarece motorlu taşıt sürücüleri kurslarında direksiyon eğitimi derslerinde yeni kullanılacak olan simülatörün tanımının yapılmasında hukuka ve mevzuata aykırılık görülmemiştir.
– Yönetmeliğin “Sertifika sınıflarının eğitim süreleri” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bütün sertifika sınıflarında trafik ve çevre dersi 16, ilk yardım dersi 8, araç tekniği dersi 6 saat teorik olarak verilir. Direksiyon eğitim derslerine ise direksiyon usta öğreticisi tarafından kursiyerin akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaştığına karar verilinceye kadar direksiyon eğitim alanında veya simülatör üzerinde devam edilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Mülga 03.02.1987 gün ve 19361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nin 6. maddesinde; sürücü kurslarında verilecek teorik dersler; ilkyardım dersi, trafik mevzuatı ve kuralları dersi, motor ve araç tekniği dersi ile uygulama şeklindeki direksiyon eğitimi dersi olarak sayıldığı, ders saatlerinin standart değil sertifika sınıflarına göre farklı düzenlendiği, teorik ders saatlerinin en az 30, en fazla 56 saat olduğu, en çok tercih edilen “B” sınıfı sertifika için 56 saat teorik ders zorunluğunun bulunduğu, direksiyon eğitimi derslerinin ise en az 10 saat olduğu görülmektedir.
26.10.1992 tarih ve 21387 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinde ders saatlerinde değişiklik yapılarak bu kez teorik ders saatleri en az 32, en fazla 63 saat olarak belirlenmiştir.
Dava konusu değişiklik ile teorik dersler; trafik ve çevre dersi, ilk yardım dersi, araç tekniği dersi olarak değiştirilmiş, ders saatleri ise azaltılmış; direksiyon eğitimi derslerinde ise herhangi bir saat sınırı belirlenmemiştir.
Değişiklikten önce Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında en çok teorik ders saatinin ülkemizde olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Sürücü kurslarında; kursiyerlerin tanıdık olmadığı, müfredatından şikayetçi oldukları motor dersi kaldırılarak sürücülerin aracın teknik özelliklerini tanıyarak gerekli bakım ve onarımını yapmaları / yaptırmaları, trafikte iken yaşayacakları problemleri pratik yollarla çözebilmeleri için gereken bilgilerin verilmesinin amaçlandığı; trafik ve çevre dersi eğitim programı içerisinde, trafik psikolojisi, trafik mevzuatı, trafik kazaları ve cezalar, araçların tescili ve muayeneleri, teknik şartları, sürücü belgeleri ve sürücülerle ilgili hususların düzenlendiği, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 04.06.2013 tarih ve 50 sayılı kararı ile söz konusu ders programlarının kabul edildiği görülmektedir.
Direksiyon eğitimi derslerinde ise kursiyerin akan trafikte eğitiminden önce direksiyon eğitim alanında veya simülatör üzerinde eğitim verileceği düzenlenmiştir. Davacı tarafından direksiyon eğitim alanında eğitilmeden trafiğe çıkan sürücülerin güvenliği olumsuz yönde etkileyeceği ileri sürülse de dava konusu düzenlemede; kursiyerlerin akan trafiğe çıkmadan önce eğitilmelerinin zorunlu olduğu, söz konusu direksiyon eğitiminin iki aşamalı öngörüldüğü ve kursiyer ile bire bir çalışan usta öğreticiler tarafından akan trafiğe çıkabileceği konusunda kanaat oluşana dek eğitimlerin devam edeceği öngörülerek kursiyerleri ve usta öğreticileri kısıtlayan herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Ayrıca anılan düzenleme ile davalı idare tarafından direksiyon eğitim alanlarının kaldırılmasının öngörülmediği, Yönetmeliğin tamamı incelendiğinde de böyle bir sonuca varılamayacağı, kaldı ki mevzuatta da direksiyon eğitim alanının motorlu taşıt sürücü kursunda bulunması gereken bölümlerden biri olmaya devam ettiği; değişen ve gelişen günümüz koşullarına uygun olarak direksiyon eğitim alanları yanında simülatör kullanma imkanının da getirildiği, bu anlamda kurslara seçenek tanındığı görülmektedir.
Kaldı ki 18.08.2015 tarih ve 8163923 sayılı Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesinin 4. maddesinde; direksiyon eğitim alanının (Pist); motorlu taşıt sürücüleri kurslarının direksiyon eğitimi derslerinin yapılmasına uygun düzenlenmiş alanı ifade ettiği belirtilmekte; 29. maddesinin 1. fıkrasının 8. bendinde ise direksiyon eğitim alanı, motorlu taşıt sürücü kurslarında bulunması gereken bölümlerden biri olarak sayılmaya devam etmektedir.
Bu durumda öğretim ve eğitim konuları ile metodu ve kurs sürelerini belirleme konusunda takdir yetkisini haiz idare tarafından yapılan düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
– Yönetmeliğin ‘Kursa devam’ başlıklı 14. maddesinin 2. fıkrasında; “Direksiyon eğitimi dersi ile her teorik ders için ayrı ayrı olmak üzere ders saati sayısının 1/5’inden fazla derse devam etmeyenlerin kurstan kayıtları silinir. Direksiyon eğitimi ders saati sayısının 1/5’i veya daha az devam etmeyenler için bir defaya mahsus olmak üzere kursiyerin durumu da dikkate alınarak o dönemde kurs müdürünün uygun göreceği bir zamanda devam etmediği süre kadar telafi programı uygulanır. Direksiyon eğitimi dersi telafi programları için kursiyerlerden devam ettikleri derslerin ücreti alınır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan maddede kursa kaydolan kursiyerlerin derslere devam etmelerinin esas olduğu belirtilerek herhangi bir nedenle derse devamın sağlanamaması halinde nasıl bir yol izleneceği gösterilmektedir.
Davacı tarafından teorik derslere katılmayan kursiyerler için telafi programı öngörülmemesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülse de direksiyon eğitiminin teorik eğitime göre farklılık arz ettiği, verilen eğitimin niteliği gereği derslere devam edilmemesi ihtimali tamamen ortadan kaldırılarak kati surette kursiyerin direksiyon eğitiminden yararlanmasını sağlamak amacıyla eğitim ve öğretimin metodunu belirleme yetkisini haiz idare tarafından düzenleme yapıldığı görülmektedir.
Ayrıca eşitlik ilkesi; aynı statüdeki kişilere aynı, farklı statüdeki kişilere farklı kuralların uygulanmasını ifade eder; motorlu taşıt sürücü kurslarında verilen teorik eğitim ile uygulamayı gerektiren direksiyon eğitiminin de farklı nitelikte olduğu izahtan varestedir. Bu nedenle telafi programının direksiyon eğitiminde öngörülürken teorik derslerde öngörülmemesinde, dava konusu maddede kamu yararına, eşitlik ilkesine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
– Yönetmeliğin “Direksiyon eğitim araçları” başlıklı 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde, “Direksiyon eğitim araçlarının “A1”, “A2”, “F” ve “H (motosiklet)” sınıfı dışında çift fren, çift debriyaj, tek direksiyon sistemli olduğunun “Motorlu Araç Tescil Belgesi”ne “sürücü kursu aracı” olarak işlenmiş olması gerekir. Yapılan inceleme sonucunda bilgi ve belgeler arasında uygunluğun bulunması halinde eğitim öğretim etkinliğinde kullanılacak araca Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Direksiyon Eğitim Aracı İzin Formu’na (EK-8) göre kullanım izni verilerek Özel MTSK Modülüne kaydı yapılır. Direksiyon eğitim aracı eğitim ve sınav dışında başka amaçla kullanılamaz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Özel motorlu sürücü kurslarının faaliyet alanının sadece direksiyon eğitimi olmaması nedeniyle, faaliyetleri ile ilgili bütün işlerinde direksiyon eğitim araçlarını kullanmaları doğal olup, bu araçların direksiyon eğitimi ve sınavı dışında kullanılamayacağının kabulü, diğer faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla başka araçların alınması anlamına gelecek, bu da sürücü kurslarının maliyetlerini artırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.
Diğer taraftan, bu araçların özel tertibatlı olması, bunların diğer faaliyetlerde kullanılmasına, hatta kurs sahiplerinin bu araçları özel amaçlarla da kullanmalarına engel bir durum olmayıp, aksi düşünce, bireylerin çalışma hayatını sınırlandırıcı nitelikte sonuç doğuracaktır. Ayrıca, kursiyerlerin yeterince eğitim almasının yapılacak etkili denetimle sağlanması gerekmekte olup idarenin denetim mekanizması yerine bu şekilde kısıtlamayla çözüme ulaşılmaya çalışmasının, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, Anayasa’nın 35. maddesinde; herkesin, mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği belirtilmiş olup, dava konusu düzenleme, bu hükme aykırı olarak, sürücü kurslarının mülkiyetinde bulunan direksiyon eğitim araçlarının kullanım amacına yönelik olarak kanun dışında bir düzenleyici işlem türü olan yönetmelikle sınırlandırma getirmesi yönüyle de hukuka aykırıdır.
Bu nedenle direksiyon eğitimi araçlarının, araç sahipleri tarafından başka amaçlarla kullanılmasını engelleyen dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Anayasa’nın 35. maddesinde; herkesin, mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği belirtilmiş olup, dava konusu düzenleme, bu hükme aykırı olarak, sürücü kurslarının mülkiyetinde bulunan direksiyon eğitim araçlarının kullanım amacına yönelik olarak kanun dışında bir düzenleyici işlem türü olan yönetmelikle sınırlandırma getirmesi yönüyle de hukuka aykırıdır.
– Anılan 17. maddenin (d) bendinde ise; “Direksiyon eğitim ve sınav aracı olarak kullanılacak bütün araçların yetkili kuruluşlarca muayenesinin yapılmış ve trafiğe çıkması uygun görülmüş olması ve mevsim şartlarına uygun donanıma sahip olması gerekmektedir. Bu araçlardan “A1”, “A2”, “H (motosiklet)”, “H (otomobil)” ve “B” sınıfı direksiyon eğitim ve sınav aracı olarak kullanılacaklar 10 yaşından, “C”, “D”, “E” ve “F” sınıfı direksiyon eğitim ve sınav aracı olarak kullanılacaklar 20 yaşından büyük olamaz. Araçların yaşı fabrikasından imal edildiği tarihten sonra gelen ilk takvim yılı esas alınarak hesaplanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı tarafından yaş sınırının motorlu taşıt sürücü kurslarının maliyetlerini arttıracağı ileri sürülerek iptali talep edilmekte ise de davalı idarenin, eğitim ve öğretimde kullanılacak araçların niteliğini belirleme yetkisinin bulunduğu, yaşının büyük olması nedeniyle kullanımı da güçleşen araçların direksiyon eğitimlerinde kullanılmamasının kursiyerlere kolaylık sağlayacağı, bununla birlikte trafik güvenliğine de katkıda bulunacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
– Yönetmeliğin “Direksiyon eğitim alanı ve direksiyon eğitim simülatörü” başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrası; “Direksiyon eğitim alanının kursun bulunduğu ilçe sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir. Büyükşehir statüsündeki illerde faaliyette bulunan kursların direksiyon eğitim alanının ise kursun bulunduğu büyükşehri oluşturan ilçelerin sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir.” düzenlemesini haizdir.
Dava konusu düzenleme ile direksiyon eğitim alanlarının kurslara belli bir uzaklıkta olması hususunda zorunluk getirildiği, söz konusu alanların, kursiyerlerin ulaşmalarını güçleştirecek kadar uzakta olması halinde direksiyon eğitiminin aksaması sorunun ortaya çıkabileceği, böyle bir sonucun önüne geçilebilmesi için dava konusu düzenlemenin yapıldığı görülmektedir.
Bu durumda eğitim ve öğretimde kullanılacak araç gerecin niteliğini belirleme yetkisini haiz idare tarafından denetimlerin kolaylaştırılması, direksiyon eğitim alanlarının farklı ilçe sınırlarında olması durumunda sürücü kurslarına ilişkin işlemleri gerçekleştirecek olan ilçe milli eğitim müdürlükleri arasında tereddüt hasıl olmasının engellenmesi, kursiyerlerin fazla yol kat etmesinin önlenmesi amacıyla getirilen dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca davacı tarafından direksiyon eğitim alanlarına ilişkin bir geçiş süreci öngörülmediği ileri sürülmekte ise de Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinde; bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden
önce, kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurslar direksiyon eğitim alanları ile direksiyon eğitim araçlarını bir yıl içinde bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uygun hâle getirecekleri düzenlemesine yer verilerek kurslar için bir geçiş süreci öngörülmektedir.
– Anılan 18. maddenin 2. fıkrasında; direksiyon eğitim simülatörünün; kursiyerlerin değerlendirilebilmesine ilişkin kriterler sunması, gerçek araç donanımlarına, algı ve refleks ölçen senaryolara sahip olması, her sürücü adayına ait eğitim kayıtlarını ve sonuçlarını arşivleyebilmesi gerektiği; 3. fıkrasında ise kursların; direksiyon eğitim alanlarını ve dinlenme tesisleri ile direksiyon eğitim simülatörüne ilişkin şartların Genel Müdürlükçe belirlenerek internet sayfasında yayınlanan standartlara uygun şekilde düzenleyecekleri kurallarına yer verilmiştir.
Dava konusu 2. fıkrada direksiyon eğitimlerinde kullanılabilecek olan simülatörlerin taşıması gerek özelliklere yer verildiği; 3. fıkrada öngörüldüğü şekilde Özel
Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 11.09.2013 tarih ve 2415748 sayılı makam oluru ile değişiklik yapılan, özel öğretim kurumlarının bütün bölümleri ile kullanılacak araç gereçlerin standartlarını belirlemeyi amaçlayan Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesinin 29 ve devamı maddelerinde motorlu taşıt sürücüleri kurslarının standartlarının düzenlendiği görülmektedir.
Bu durumda dava konusu fıkralarda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
– Anılan 18. maddenin 5. fıkrasında ise, “Birden fazla kurs tarafından kullanılan direksiyon eğitim alanlarının kiralık olması hâlinde mevcut kiracıların muvafakati alınmak kaydıyla arsa sahibi ile her kurs için ayrı ayrı kira sözleşmesi yapılır.” kuralına yer verilmiştir.
Kişilerin mülkiyetindeki taşınmazların nasıl kullanılacağına ilişkin olarak kanun ile düzenleme yapılması gerekirken, konunun daha alt bir hukuk normu olan yönetmelikle yapılması, normlar hiyerarşisine ve Anayasa’nın yukarıda yer verilen 35. maddesine aykırı olduğundan, dava konusu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun “Alt kira ve kullanım hakkının devri” başlıklı 322. maddesinde; kiracının, kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya verebileceği gibi, kullanım hakkını da başkasına devredebileceği, kiracının, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemeyeceği, alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde kullandığı takdirde kiracının, kiraya verene karşı sorumlu olacağı, bu durumda kiraya verenin, kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını devralana karşı da kullanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda malik tarafından kira sözleşmesi çerçevesinde mülkiyetindeki direksiyon eğitimi alanının birden fazla kişiye kiralanması nedeniyle hakların çatışması söz konusu olduğunda hem kiracıların hem kiralayanın; sözleşmeden doğan sorumluluk çerçevesinde haklarını ileri sürebileceği, ayni hakkın kullanımına, bir özel hukuk ilişkisine idare tarafından bu şekilde müdahale edilmemesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Dava konusu düzenlemede bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
– Yönetmeliğin “Direksiyon eğitimi” başlıklı 19. maddesinin 1. fıkrasında; “G” sınıfı sertifika alacak kursiyerler hariç, kursiyerlere karayollarındaki akan trafikte araç kullanabilmeleri için kurs müdürlüğünce “K Sınıfı Sürücü Aday Belgesi” (EK 5) düzenleneceği, 2. fıkrasında ise; direksiyon eğitimi dersinde “K Sınıfı Sürücü Aday Belgesi” ne direksiyon usta öğreticisinin, sınavda ise direksiyon eğitimi dersi sınav uygulama ve değerlendirme komisyon başkanının bilgilerinin yazılacağı düzenlemeleri yer almaktadır.
Mülga Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nin “Kursların sınıflandırılması” başlıklı 5. maddesinde; A1 sınıfı kursun motorlu bisiklet, A2 sınıfı kursun ise motosiklet kullanacaklar için açılacağı düzenlenmiş; “K” sınıfı sürücü aday belgesine yer verilmemiştir.
Anılan Yönetmeliğin “Direksiyon eğitim alanı” başlıklı 61. maddesinde 26.10.1992 tarih ve 21387 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik ile yapılan değişiklik ile A1, A2 sınıfı kurslarının direksiyon eğitimi için de slalom, dönüş ve hız çalışmaları yapabilecek şekilde düzenleme yapılacağı belirtilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 17. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde; direksiyon eğitim ve sınav araçlarında, karayollarındaki akan trafik içinde yapılacak eğitim ve sınav için ayrıca kurs müdürlüğünce düzenlenmiş olan “K” sınıfı sürücü aday belgesinin bulunacağı düzenlenmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 17.04.2015 tarih ve 29329 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklik ile yeniden düzenlenen “Sürücü belgelerinin sınıfları” başlıklı 75. maddesinin 1. fıkrasının (o) bendinde de K sınıfı sürücü aday belgesinin Yönetmelikte belirtilen şartlar ve esaslara göre araç sürmeyi öğrenen sürücü adaylarına eğitim ve sınavda kullanmak üzere verileceği, “”K” Sınıfı Sürücü Aday Belgesi” başlıklı 82. maddesinde ise; G sınıfı hariç diğer sürücü belgelerinden herhangi birini almak isteyen sürücü adaylarının karayollarında sürmeyi öğrenmek üzere araç kullanabilmeleri için eğitim ve sınavda kullanılmak üzere ilgili sürücü kurslarından 29/5/2013 tarihli ve 28661 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinde yer alan K Sınıfı Sürücü Aday Belgesini (Ek: 5) almalarının zorunlu olduğu, K Sınıfı Sürücü Aday Belgesinin 6 ay süreyle geçerli olduğu kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuatın incelenmesinden motorlu taşıt sürücü kurslarında akan trafikte direksiyon eğitimi alacak kursiyerler için K sınıfı sürücü aday belgesinin düzenleneceği, herhangi bir sertifika sınıfı ayrımı yapılmaksızın bu zorunluluğun getirildiği görülmektedir.
Davacı tarafından trafik güvenliğini olumsuz etkileyeceğinden bahisle motosikletlerin hariç tutulması gerektiği ileri sürülmekte ise de Yönetmeliğin 7. maddesinde; direksiyon eğitim derslerine direksiyon usta öğreticisi tarafından kursiyerin akan trafikte eğitim alacak düzeye ulaştığına karar verilinceye kadar direksiyon eğitim alanında veya simülatör üzerinde devam edileceğinin düzenlenmiş olması karşısında motorlu taşıt sürücü kurslarında görev alan usta öğreticilerin bu kuralları hassasiyetle uygulaması halinde trafik güvenliğini olumsuz etkilemenin en aza indirileceğinden, bu yönüyle dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
– Yönetmeliğin “Çalışma saatleri” başlıklı dava konusu 20. maddesinin 1. fıkrasında; “Teorik ve direksiyon eğitimi derslerinin çalışma saatleri, haftanın bütün günlerinde 07:00 ile 23:00 saatleri arasında kursiyerlerin talep ve ihtiyacına göre kurs müdürlüğünce tespit edilir. Gece eğitimleri gün batımından sonra başlar. Bu saatler il milli eğitim müdürlüklerince “Özel MTSK Modülü”ne girilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Mülga Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nin aynı başlıklı 25. maddesinde; çalışma saatlerinin 08.00 ile 21.30 arasında, kursiyerlerin talep ve ihtiyacına göre kurs müdürlüğünce tespit edileceği düzenlenmekteyken çalışma saatlerinin başlangıç ve sonlanmasında değişiklik yapıldığı görülmektedir.
Çalışma saatlerinde bu şekilde bir değişiklik yapmanın idarenin takdirinde olduğu, ayrıca gece saatinin daha geç bir saate ötelenmesinin yapılacak eğitimlerde kursiyerler için zamanı belirlemek hususunda kolaylık sağlayacağı, davacının iddia ettiği anlamda resmi çalışma saatlerinin sona ermesi nedeniyle eğitimin denetlenmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, idarenin sürekliliği ilkesi çerçevesinde böyle bir kural getiren idarenin denetim mekanizmasını da bu yönde geliştireceği, bu nedenle dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
– Yönetmeliğin “Eğitim personeli” Geçici 1. maddesi incelendiğinde;
Söz konusu maddede; “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce, özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarında yöneticiler hariç en az bir yıl eğitim personeli olarak görev alan veya halen görevde bulunan eğitim personelinin özlük hakları saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İdarenin, Avrupa Birliği müzakereleri ve ülkemizde karayolları trafiği alanında yaşanan olumsuz durumları göz önünde bulundurarak kaliteli ve nitelikli motorlu taşıt sürücüsü yetiştirilmesi amacıyla gerekli düzenlemeleri yapma ve karar alma konusunda yetkisinin bulunduğuna kuşku bulunmamakla birlikte, idare tarafından bu yönde yapılacak düzenlemelerde eşitlik ilkesi, kazanılmış hak ilkesi ve haklı beklenti ilkesi gibi idare hukuku ilkelerini göz önünde bulundurulması gerektiği de açıktır.
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa ‘ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk Devleti’nin unsurlarından biri olan hukuk güvenliği, diğer bir ifadeyle “güvenin korunması ilkesi”; ilgilinin hukuki durumunun süreceğine olan güveni dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Güvenin korunması, her zaman mevcut bir hukuki durumun dokunulmazlığı anlamında olmasa da, her düzenleme değişikliğinde idarenin göz önünde bulundurması gereken bir husustur.
Halkın Devlete olan güveninin korunması da ancak hukuk güvenliğinin sağlanmasıyla mümkündür.
Bu yönüyle, Hukuk Devleti’nin önemli bir unsuru olarak hukuk güvenliği, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde, bütün Devlet davranışlarının, az çok, önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güven değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir.
Gerek yargı kararları, gerek öğretideki ortak tanımlamalara göre “haklı beklenti”; idarenin ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir. Yeni düzenlemenin hukuki istikrarı bozmaması, hakların kullanılmasını zorlaştırmayacak ya da doğmuş olan haklarının hiçe sayılması anlamına gelecek şekilde tasarlanmaması gerekmektedir.
Haklı beklentinin korunması, idarenin takdir yetkisini kullandığı alanlarda söz konusu olduğundan, kamu yararının ağır bastığı bu gibi durumlarda haklı beklentiden söz edilemeyeceği ve idarenin eşitlik ve adalet ilkesine aykırı uygulamalarının yönetilenler açısından haklı beklenti yaratmayacağı da tartışmasızdır.
Bu bağlamda, idare tarafından eski Yönetmelik döneminde en az bir yıl görev almış kişiler ile yeni Yönetmeliğin yayım tarihi itibariyle halen görevde bulunan kişilerin özlük hakları korumak suretiyle bir geçiş hükmü getirilirken, eski Yönetmelik döneminde eğitim personeli olabilecekken, getirilen yeni Yönetmelik uyarınca eğitim personeli olarak çalışma şansı kalmayan henüz çalışmaya başlamamış ve fakat idarenin açtığı kursları tamamlayarak sertifika almış kişilerin geçiş hükmü kapsamına alınmamasının haklı beklenti ve eşitlik ilkesine aykırı bir düzenleme olduğu sonucuna varılarak dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
– Yönetmeliğin “Geçmiş dönem sertifikalarının geçerlilik süresi” başlıklı Geçici 2. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce, düzenlenmiş olan sürücü sertifikaları bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde sürücü belgesine dönüştürülür. Süresi içerisinde sınıfına uyan sürücü belgesi ile değiştirilmeyen sertifikaların geçerliliği sona erer.” düzenlemesi yer almaktadır.
2918 sayılı Kanunun “Sürücü adaylarında aranacak şartlar” başlıklı 41. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde; sürücü belgesi alacakların sürücü kurslarında teorik ve uygulamalı eğitimini tamamlayıp sürücü sınavlarını başararak, motorlu taşıt sürücüsü sertifikası almış olmalarının zorunlu olduğu hüküm altına alınmış; 42. maddesinin 2. fıkrasında; uygulamalı sürücü eğitimini sürücü kurslarından alan ve teorik sınavda başarılı olanlar Millî Eğitim Bakanlığınca yapılacak uygulamalı sürücü sınavına girmeye hak kazanacakları; bu sınavda da başarılı olanlara motorlu taşıt sürücüsü sertifikası verileceği; son fıkrasında ise sürücü sertifikalarının, sınıfına uygun sürücü belgelerine dönüştürülmedikçe sahiplerine karayolunda araç kullanma yetkisi vermeyeceği, sürücü sertifikasını sürücü belgesine dönüştürmeden karayolunda araç kullandığı tespit edilen sürücüye ve bu kişilere araç kullandıran araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para cezası verileceği; “Sürücü belgelerinin düzenlenmesi, kişiselleştirilmesi ve teslimiyle ilgili usul ve esaslar”ı düzenleyen 81. maddesinin 2. fıkrasında ise sürücü belgesinin düzenlenebilmesi için; geçerli motorlu taşıt sürücü sertifikası, adli sicil kaydı, sürücü olur sağlık raporu, sürücü belgesi harcı, sürücü belgesi değerli kağıt bedeli, diğer kanuni paylar, parmak izi,
kan grubu bilgisi ile sertifika sahibinin fotoğraf ve imzası Emniyet Genel Müdürlüğünce, Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinden güvenli elektronik sistem üzerinden alınacağı, sürücü adayının trafik tescil birimlerine bizzat müracaat şartı aranmadan, sürücü belgesi merkezi sistemle kişiselleştirilerek basılacağı, ilgililerin beyan etmiş oldukları adreslerine posta yoluyla gönderileceği, 4. fıkrasının (a) bendinde motorlu taşıt sürücü sertifikasının karşılığı olan sürücü belgesine dönüştürülebilmesi için herhangi bir trafik tescil kuruluşuna müracaat edileceği, (b) bendinde trafik tescil kuruluşuna müracaat sırasında; ikinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgelerden ilgili kurumlardan elektronik sistem üzerinden temin edilenler dışında kalan bilgi ve belgeler sürücü adayı tarafından temin ve ibraz edileceği, son fıkrasında ise bu madde kapsamında beyan veya ibraz edilen bilgi ve belgeler sürücü sertifikasının geçerlilik süresi kadar geçerli olup gerektiğinde bu bilgi ve belgelerin doğruluğu araştırılabileceği, verilen bilgi ve belgelerin gerçeği yansıtmadığının tespiti halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 204 üncü ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin “Sertifikaların sürücü belgesine dönüştürülmesi” başlıklı 45. maddesinde ise kursu başarı ile bitiren kursiyerlerin, sertifikalarını kursun bulunduğu mahaldeki trafik tescil şubelerine, kurs mahallinde trafik tescil şubesi bulunmaması hâlinde ise o yerleşim biriminin bağlı bulunduğu il veya ilçedeki trafik tescil şubesine, sınıfına uyan sürücü belgesi ile değiştirilmek üzere en geç iki yıl içinde başvuracakları, süresi içerisinde sınıfına uyan sürücü belgesi ile değiştirilmeyen sertifikaların geçerliliği sona ereceği, sertifikalar sürücü belgesiyle değiştirilmedikçe karayolunda araç kullanılamayacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuatın incelenmesinden; sürücü kursundaki eğitimlerini tamamlayan sürücü adaylarına eğitim veren kurslar tarafından sürücü belgesi almalarına esas olmak üzere sertifika düzenlendiği, mülga Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinde sertifikaların sürücü belgesine dönüştürülmesi için süre öngörülmezken dava konusu Yönetmelikte; sertifikaların dönüştürülmesi için idarenin düzenliliğini sağlamak, faaliyetine son veren kurslar tarafından verilen sertifikaların geçerliliği hususundaki tereddütleri en aza indirmek amacıyla süre sınırı getirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
– Yönetmeliğin “Direksiyon eğitim alanları ve direksiyon eğitim araçları” başlıklı Geçici 3. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce, kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurslar direksiyon eğitim alanları ile direksiyon eğitim araçlarını bir yıl içinde bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uygun hâle getirirler. Verilen süre içerisinde direksiyon eğitim araçları ile ilgili şartları yerine getirmeyen kursların o sertifikaya ait programları iptal edilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Dava konusu düzenlemede; motorlu taşıt sürücü kurslarında yapılan değişikliklerin kurslar tarafından uygulanabilmesi için bir geçiş dönemi öngörüldüğü, bu geçiş sürecinin kursların mağdur olmalarını da engelleyeceği görüldüğünden kursların uyum sağlaması için düzenlenen maddede kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
– Yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini gösteren 50. maddesinde de kamu hizmetini yürütmekle yükümlü olan idare tarafından belirlenen tarihte kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
– Yönetmeliğin ekleri Ek-3 ve Ek-4 incelendiğinde; Ek-3’ün “A1”, “A2” veya “H Motosiklet” sınıfları için; Ek-4’ün ise “B”, “C”, “D”, “E”, “F” veya “H (Otomobil)” sınıfları için doldurulmak üzere “Direksiyon eğitimi dersi sınav değerlendirme formu” olarak düzenlendikleri görülmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 28. maddesinin 2. fıkrasında; direksiyon eğitimi dersi sınavlarında (EK-3) ve (EK-4) kullanılacağı, sınavların akan trafikte, “A1”, “A2” ve “H (motosiklet)” sınıfı sertifikanın sınavı ise akan trafikte ve (EK-7) krokide belirtilen şekilde düzenlenmiş alanda yapılacağı, sınavlarda başarı gösterenlere Özel Motorlu Taşıt Sürücüsü Sertifikası (EK-6) verileceği; 4. fıkrasında ise teorik derslerin tamamı için bir sınav yapılarak tek notla 100 tam puan üzerinden değerlendirileceği, sınavda 70 ve üzeri puan alan kursiyerler başarılı sayılacağı,
direksiyon eğitimi dersi sınavlarının 32, 33, 34, 35 ve 36 ncı madde hükümlerine göre yapılarak, (EK-3) ve (EK-4) “Direksiyon Sınavını Değerlendirme Formu”na göre değerlendirileceği kurallarına yer verilmektedir.
Davacı tarafından direksiyon sınavının 100 (yüz) puan üzerinden değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de yukarıda aktarılan düzenlemelere göre davalı idare tarafından yalnızca teorik dersler için bu şekilde bir puanlama sisteminin öngörüldüğü, direksiyon sınavının değerlendirmesinin ise sınav esnasında uygulama ile yapılacağı bu nedenle dava konusu eklerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 12.08.2014 tarih ve 332624 sayılı “MTSK Yönetmelik ve Yönerge’de Yaşanan Tereddütlerle İlgili Açıklamalar” konulu Genelgesinde direksiyon eğitimi dersi sınavında sınav sürecini kontrol edecek ve denetleyecek personelin 120 veya 96 saatlik eğitimi tamamlamaları gerektiği, “Sınav Sorumlusu ve Yetki Belgesi” olmayanlara sınav uygulama ve değerlendirme komisyonlarında görev verilmeyeceği kurala bağlanarak bu görevleri ifa edecek personelde aranan niteliklere yer verildiği görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 29/05/2013 günlü, 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (ç) bendi, 7. maddesinin 1. fıkrası, 14. maddesinin 2. fıkrası, 17. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi, 18. maddesinin 1., 2., 3. fıkraları, 19. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 20. maddesi, 50. maddesi, geçici 2. ve 3. maddeleri, Yönetmelik’in ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4 yönünden oybirliğiyle, 18. maddesinin 1. fıkrası yönünden oyçokluğuyla davanın REDDİNE, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi ile 18. maddesinin 5. fıkrası ve Geçici 1. maddesinin oybirliğiyle İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan 356,40-TL
yargılama giderinin haklılık oranı dikkate alınarak 178,20-TL’sının davacı üzerinde bırakılmasına; 178,20-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.800,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 1.800,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 31/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY :

Dava, 29/05/2013 günlü, 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliği’nin 4. maddesinin (ç) bendinin, 7. maddesinin 1. fıkrasının, 14. maddesinin 2. fıkrasının, 17. maddesinin 2. fıkrasının (b) ve (d) bentlerinin, 18. maddesinin 1., 2., 3. ve 5. fıkralarının, 19. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 20. maddesinin, Geçici 1. 2. ve 3. maddelerinin, 50. maddesinin ve Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-3 ve Ek-4’ün iptali istemiyle açılmıştır.
29.05.2013 tarihli ve 28661 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinin 18. maddesinin 1. fıkrasında, “Direksiyon eğitim alanının kursun bulunduğu ilçe sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir. Büyükşehir statüsündeki illerde faaliyette bulunan kursların direksiyon eğitim alanının ise, kursun bulunduğu büyükşehiri oluşturan ilçelerin sınırları içinde ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede bulunması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Anayasanın 49. maddesinde, çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu, 48. maddesinde ise, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu; özel teşebbüsler kurmanın serbest olduğu, Devletin özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı kurala bağlanmıştır.
Çalışma hakkı, sözleşme hürriyeti ve özel teşebbüs kurma serbestiyeti temel hak ve özgürlükler arasında sayıldığından, Anayasanın 13. maddesi uyarınca bu hakların kullanımına getirilen sınırlamaların, her türlü keyfilikten uzak, objektif ve ölçülü olması, özel sektör tarafından sunulan bu hizmetlerin sunumuna getirilen kısıtlamalarla güdülen kamu yararı ile kişisel hak ve menfaatler arasında adil bir denge gözetilmesi, getirilen kural ve kısıtlamaların, hakkın özünü zedelemeyecek, yani çalışma hakkı, sözleşme hürriyeti ve özel teşebbüs kurma serbestiyetini güçleştirmeyecek, halihazırda çalışan kişilerin kazanılmış haklarını kullanmalarını engellemeyecek düzeyde olması gerekmektedir.
Yapılan düzenleme ile her ne kadar idare tarafından, sürücü kurslarının direksiyon eğitim alanlarına yakın olmaları ve bu sayede idarece direksiyon eğitimine ilişkin derslerin etkin bir şekilde denetlemesi amaçlanmış ise de; günümüz büyükşehir belediyelerinin sınırları, kentlerdeki yoğun yapılaşma nedeniyle boş alan bulmanın zorlukları düşünüldüğünde; direksiyon eğitim alanının büyükşehri oluşturan ilçelerin sınırları içerisinde ve aynı zamanda da kurs binasına 30 km mesafede olması koşullarının birlikte aranması, hem sürücü kurslarına kursiyerlerin ulaşım imkanını hem de sürücü kurslarının büyükşehir içerisinde dağılımını zorlaştıracak olduğundan, bu düzenlemenin çalışma hakkı ve özel teşebbüs kurma özgürlüğünü ölçüsüz bir biçimde kısıtlayıcı nitelikte olduğu, kazanılmış hakları korumadığı, hizmetin yürütülmesine yönelik getirilen kısıtlamalar ile güdülen kamu yararı ile bireyler aleyhine getirilen külfet arasında adil bir dengenin gözetilmediği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Bu durumda; yukarıda bahsi geçen madde fıkrasının son paragrafında yer alan “ve kurs binasına en fazla 30 km mesafede” ibaresinin iptaline karar verilmesi gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.