Danıştay Kararı 15. Daire 2016/8915 E. 2017/7504 K. 13.12.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/8915 E.  ,  2017/7504 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/8915
Karar No : 2017/7504

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu mahkeme kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının kolundaki dövmeleri sildirmek amacıyla başvurduğu … Devlet Hastanesi’ndeki kusurlu tıbbi müdahale nedeniyle kollarının müdahale öncesi görünümünden çok daha vahim olduğu ve kollarını kullanmakta zorlandığından bahisle uğranılan zarar karşılığı …TL maddi ve …TL manevi olmak üzere toplam …TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava konusu olayda idarenin herhangi bir hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan 02.03.2012 tarih ve 2283 sayılı raporda yer alan, “dövme silinme yöntemlerinde dövmelerin genişliğine ve derinliğine bağlı olarak pigmente duyarlı lazerler, dövmenin çıkartılması ve yaranın dikilmesi, dövmenin çıkartılması ve yara yerinin deri yamalarıyla kapatılması gibi yöntemlerin kullanıldığı, dava konusu durumda da yukarıdaki yöntemlerin kombine olarak kullanıldığının anlaşıldığı, bu yöntemlerin herbirinin ayrı ayrı olmak üzere komplikasyonlarının oluşabileceği, bunların yara izi ile sonuçlanabileceği, yara izlerinin ve deri yaması izlerinin çoğu kez kişinin hoşuna gitmeyeceği, enfeksiyon, güneş ışığı, bünyesel faktörler gibi çok çeşitli nedenlerle de bu yara izlerinin beklenenden daha belirgin olabileceği, fotoğrafta görülen dövmelerin izlenebildiği kadarıyla geniş olduğunun anlaşıldığı, dövmenin koyu ve canlı renkte göründüğü göz önüne alındığında derinin derin tabakalarına kadar inmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu, bu yüzden de oluşan yara izlerinin beklenenden belirgin ve büyük olmasının normal olduğu, 23.10.2009 tarihli kurul muayenesinde tespit edilen yara izlerinin bu tip dövmelerin sildirilmesinden sonra beklenebilir olduğu, ek müdahalelerle biraz daha düzeltilmesinin mümkün olduğu, dolayısıyla uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu” görüşlere istinaden davanın reddine ve bakılmakta olan davada savunma dilekçesinin 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarihten önce hukuk müşaviri tarafından vekil sıfatıyla doğrudan temsil yetkisi kapsamında değil, Bakan adına, imza yetkisinin devri suretiyle imzalandığı anlaşıldığı gerekçesiyle davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine karar vermiştir.

Temyiz aşamasında onanmasına karar verilen bahse konu İdare Mahkemesi kararı hakkında davalı tarafın karar düzeltme istemi kabul edilerek, Dairemizin 27/11/2015 tarih, E:2014/9978, K:2015/8167 sayılı kararı ile, davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
İdare Mahkemesince mezkur bozma kararına uyularak davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu, mahkemece reddine karar verilen maddi manevi tazminat istemleri bakımından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 14. maddesi ile; “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü yürürlüğe konulmuştur.
Anılan maddedeki “hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürleri” ibarelerinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen ve 23/11/2013 tarih ve 28830 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Anayasa Mahkemesinin 06/06/2013 tarih ve E: 2011/145, K:2013/70 sayılı kararı karşısında, söz konusu KHK hükmünün Anayasayal normalara uygun olduğu açıktır.
Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin 3. fıkrasında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükmü yer almaktadır.
Hüküm tarihi itibariyle geçerli olan ve 21.12.2015 tarih ve 29569 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10’ncu maddesinde; “Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. … Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. … Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılmasıdurumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, yerleşik Danıştay içtihatlarıyla da istikrar kazandığı üzere, tamyargı davalarında miktar artırımına (ıslah) olanak sağlayan düzenlemenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na dercedildiği 30/04/2013 tarihinden önce açılmış olan davalarda, dava konusu maddi tazminat isteminin reddi nedeniyle davacı taraf aleyhine yalnızca maktu vekalet ücretine hükmedileceği hususunda duraksama bulunmamaktadır.

Buna göre, ret ile sonuçlanan bakılan davada, reddedilen maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden ayrı ayrı ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, reddedilen tüm tazminat istemleri bakımından tek ve maktu vekalet ücretine hükmedilen İdare Mahkemesi kararında hukuken isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın temyiz isteminin kabulü ile, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.