Danıştay Kararı 15. Daire 2016/8632 E. 2017/6996 K. 28.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/8632 E.  ,  2017/6996 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/8632
Karar No : 2017/6996

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
Müdahil (Davalı Yanında) :

İstemin Özeti : … 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek taraflarca aleyhlerine ilişkin kısımların temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; ‘ın davalı idare yanında müdahale istemi kabul edilerek, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, inşaatta çalışırken gözüne demir batması nedeniyle yapılan tedavi ve tetkiklerde hizmet kusuru işlendiğinden bahisle oluştuğu iddia edilen zarar karşılığı 300.000TL maddi, 200.000TL manevi olmak üzere toplam 500.000TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… 2. İdare Mahkemesince; … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde davacının gözüne müdahale edilerek tedavi ve tetkik uygulandıktan sonra … Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkedildiği, ancak … Tıp Fakültesinde, davacının demir batan sol gözüne primer (ilk) onarımı yapılmadığı, davacının sol gözünün görme fonksiyonunu kaybetmesinde, ilk onarım tedavisinin uygulanmamasının etkili olduğu, davalı idarenin sağlık hizmetlerinin sunulmasında gerekli dikkat ve ihtimamı göstermediği, zararın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu, davacıya uygulanan tedavideki eksiklik ile davacının gözünde meydana gelen görme kaybı (%32) arasında illiyet bağı bulunduğu anlaşıldığından, davacının sol gözündeki görme kaybı nedeniyle uğradığı zararın davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulü ile, 163.320,80TL maddi, 20.000TL manevi tazminatın adli yargıda açılan dava (27.07.2012) tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi-manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare hukukunun ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için, zararın, idarenin açık ve belli bir ağırlıktaki hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, mahkemece olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; kamu hizmetinin işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. İdare mahkemelerince, idarenin sorumluluğuna gidilirken de; hizmet kusurunun varlığı açıkça ortaya konulduktan sonra, uğranılan maddi ve manevi zararın miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, inşaat işinde çalışan davacının 29.11.2011 tarihinde saat 14:00 sıralarında sol gözüne demir batması nedeniyle yaralandığı, n’de ilk müdahalesi yapıldıktan sonra sevkedildiği, …. Üniversitesi Tıp Fakültesine Acil Servisine saat 19:15 gibi giriş yapıldığı, davacının Tıp Fakültesi acil servisinde tedavisi yapıldıktan sonra davalı üniversite bünyesinde yetkili virteoretinal cerrahi uzmanı olmadığından … Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile irtibata geçilerek ambulans ile gönderildiği, … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ameliyat olan davacının sol gözünün görme işlevini kaybettiği, davacı tarafından sol gözünün görme işlevini kaybetmesinin … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 6 saat hiç bir tedavi uygulanmadan sedyede bekletilmesinden ve ilk tedavinin gereği gibi yapılmamasından kaynaklandığından bahisle ’nin … sayılı dosyasında açılan tazminat davasında, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görev ret kararı verildiği, davacı tarafından görev ret kararı üzerine sol gözünü kaybetmesinin, tedavi ve uygulamaların gereği gibi yapılmamasından kaynaklandığı iddia edilerek 300.000TL maddi, 200.000TL manevi toplam 500.000TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
… 2.İdare Mahkemesince, davacının … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uygulanan tedavisinde gecikme olup olmadığı, uygulanan gözlem, tedavi ve tetkiklerin bilimsel ve tıbbi kurallara uygun gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin, herhangi bir hata veya kusurun bulunup bulunmadığının tespiti için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2.İhtisas Kurulu’nun 30.03.2015 tarih ve 1983 karar sayılı raporunda özetle; “Sol orbita konturu bozulmuş olup yaygın hiperdens, heterojen görünümde olduğu, solda lens izlenmediği, solda periorbital yumuşak doku şişliği ve amfizen olduğu, şahsın 11.02.2015 tarihinde yapılan muayenesinde sağ görme 10/10, sol görmenin olmadığı, sağda glob hareketleri normal, ortibat ritm intakt, sağ göz doğal, solda ptozis, ftizis bulbi olduğu, sol gözüne demir çarpması nedeniyle gözü yaralanan hastanın … Üniversitesi Tıp Fakültesinde göz perforasyon tamiri uygulanarak vitreoretinal cerrahi için ileri bir merkeze sevkinin uygun olduğu, ancak primer onarımı uygulamayan kurumun (üniversitenin) kusurlu olduğu, ancak göz içi yabancı cisim varlığında fonksiyonel sonuçların her zaman çok iyi olmayabileceği” görüş ve kanaatleri bildirilmiştir.
Öte yandan davalı Üniversite tarafından, davacının tedavisinde kusurları olduğu iddia edilen hekimler hakkında açılan soruşturma kapsamında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları ABD’de görevli Öğretim Üyelerince hazırlanan 22.05.2012 tarihli Bilirkişi Raporunda özetle “‘in … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ilk ameliyatının yapılmama gerekçesi olarak, göz içindeki yabancı cisim şüphesi nedeniyle geniş kapsamlı bir ameliyat gerekeceği düşüncesiyle, “vitrektomi ekipman yetersizliği” gösterilmektedir. Her ne kadar göz içi yabancı cisim olasılığı nedeniyle hastanın ekipmanın yeterli olduğu ileri bir merkeze gönderilmesi doğru ise de, uzak mesafenin dikkate alınarak hastanın primer tamirinin yapılıp öyle gönderilmesi ileride yapılacak diğer ameliyatlara iyi bir zemin oluşturması açısından önemlidir. ‘ de meydana gelen görme kaybının ameliyatın gecikmesine bağlı olmadığı kanaatindeyiz.” görüşlerine yer verildiği, bu rapora istinaden haklarında soruşturma açılan hekimlerle ilgili olarak davalı üniversitenin yetkili kurulunca “Men-i Muhakeme” kararı verildiği ve bu kararın da Danıştay Birinci Dairesi’nin 05.12.2013 tarih ve E:2013/1620, K:2013/1644 sayılı kararı onandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda tespitleri özetlenen bilimsel raporlar, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olayda idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacının gözünde meydana gelen görme kaybı ile davalı idarece sunulan sağlık hizmetleri arasındaki illiyet bağının ve tespit edilirse hizmet kusurunun ortaya çıkan zarara olan etkisinin tam ve doğru olarak ortaya konulması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Nitekim, … Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları ABD’de görevli Öğretim Üyelerince hazırlanan raporda, davacıya göz içindeki yabancı cisim şüphesi nedeniyle geniş kapsamlı bir ameliyat gerekeceği düşüncesiyle “vitrektomi ekipman yetersizliği” gerekçe gösterilerek primer (ilk) ameliyatın yapılmadığı, hastanın ekipmanın yeterli olduğu ileri bir merkeze gönderilmesinin doğru olduğu ancak sonraki ameliyatlara iyi bir zemin oluşturması açısından primer tamirin yapılıp gönderilmesinin önem arz ettiği fakat davacıda meydana gelen görme kaybının ameliyatın gecikmesine bağlı olmadığı belirtilmiştir. Yine Adli Tıp Raporunun sonuç kısmında da, davacıda meydana gelen görme kaybının ameliyatın gecikmesine bağlı olmadığı ifade edilmiştir.
Davalı ve davalı yanında davaya katılma talebi kabul edilen müdahil tarafından sunulan temyiz dilekçelerinde ileri sürülen, davacının ilk muayenesinde görme derecesinin P(-) yani ışığı algılayamayacak derecede olduğu, bu seviyedeki bir yaralanmada görme fonksiyonunun yeniden kazanılmasının tıbben mümkün olmadığı, davacının tedavisinin asıl olarak “viteorenital cerrahi” imkanlarının bulunduğu bir merkezde yapılabileceği, davalı idareye bağlı hastanede yeterli ekipmanın bulunmaması nedeniyle davacının vakit geçirilmeksizin ileri merkeze sevkinin sağlandığı, bu sevk işleminin tedavi sürecini geciktirmediği aksine hızlandırdığı, litarütürde bu tip yaralanmalarda geç kalındığının kabul edilebilmesi için 24 saatlik sürenin geçmiş olması gerektiği, olayda bu süre geçmeden davacının ileri merkeze ulaştırıldığı ve ameliyata alındığı, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Raporunu düzenleyen bilimsel ekipteki Göz Hastalıkları Uzmanının gözün arka segmenti konusunda uzmanlığının bulunmadığı yönündeki iddialar da, dava konusu olayda hukuki sorumluluğun eksiksiz olarak tespit edilmesine olan ihtiyacı göstermesi bakımından önemli bulunmuştur.
Bu durumda, davacının tedavisine ilişkin süreç bir bütün olarak ele alınıp hukuki sorumluluğun tam ve doğru olarak tespiti bakımından, davacının olay sonrası ilk müracaat ettiği ve sevk ile gönderildiği … Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yapılan tıbbi ameliyelere ilişkin tüm bilgi-belgeler de temin edilerek, ile davalı idareye bağlı … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesin’de uygulanan tıbbi ameliyelerde eksiklik olup olmadığı, idare tarafından davacının primer (ilk) onarımının yapılmaksızın sevk işleminin davacıda oluşan görme kaybına olan etkisi ve derecesinin ne olduğu, davacının yaralanma şekli ve seviyesi dikkate alındığında primer (ilk) onarımın yapılarak sevk edilmesi halinde bu durumun meydana gelen olumsuz sonucu nasıl etkileyeceği, yani görme kaybının şimdiki seviyesinden daha iyi bir durumda olup olmayacağı, ekipman yetersizliği gerekçesi ile primer (ilk) onarım yapılmadan gerçekleştirilen sevk işleminin davacının ileri merkeze bir an önce ulaştırılarak tedavi sürecini hızlandırdığı savının kabul edilip edilemeyeceği, davacının hastaneye ilk başvurusu ile sevkle gönderildiği … Eğitim Araştırma Hastanesi’nde ameliyata alındığı saate kadar arada geçen sürenin dava konusu olayda bir gecikme olarak kabul edilip edilemeyeceği, … Eğitim Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen ameliyat ve devamındaki diğer tıbbi uygulamaların tıp kurallarına uygun olup olmadığı, burada yapılan tıbbi uygulamaların meydana gelen olumsuz sonuçta katkısının bulunup bulunmadığı ile varsa bu katkının derecesinin ne olduğu hususlarının alınacak yeni bir bilirkişi raporu açıklığa kavuşturularak sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Sonuç olarak, yukarıda tespit edilen hususlar dikkate alınarak davacının tedavisine katılan tüm sağlık kuruluşlarında sunulan sağlık hizmetlerini kapsayacak biçimde Üniversite bünyesinde görev yapan ve gözün arka segmenti (viteorenital cerrahi) konusunda uzmanlaşmış en az 3 öğretim görevlisinden oluşacak bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak hizmet kusurunun araştırılması, şayet ile Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan tıbbi ameliyelerde de hizmet kusuru tespit edilirse ilgili idareler de hasım mevkiine alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, aksi yönde eksik inceleme üzerine verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.