Danıştay Kararı 15. Daire 2016/8532 E. 2017/3145 K. 30.05.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/8532 E.  ,  2017/3145 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/8532
Karar No : 2017/3145

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemlerin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Davalı ….Bakanlığı tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Lüks araç ithalatının belirli şirketler tarafından, belirli ülkelerden, belirli tip ve sınırlı sayıda yapılması nedeniyle ithal değerlerinin idare tarafından biliniyor olması, bilinmiyor ise ithal işlemleri bitmeden önce gerçek değer araştırmasının yapılması gereklidir. İthalatçı şirket tarafından beyan edilen değerin, idare tarafından şüphe duyulmadan kabul edildikten bir müddet sonra hiyerarşik emir ile harekete geçilerek ithal aracın yurt dışı faturasının temin edildikten sonra araca el koyma ve tedbir işlemleri yapılmasında hizmet kusuru bulunduğu düşüncesiyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek görüşüldü:
Dava; davacı şirket tarafından Zeytinburnu 3. Noter’liğinin 20.05.2014 tarih ve 5914 sayılı araç satış sözleşmesi ile 250.000,00-TL bedelle satın alınan …. plakalı … marka,… model, ….şase nolu araca, ithalatçı firma tarafından Yeşil Gümrük Müdürlüğü’ne ibraz edilen 19.08.2010 tarih ve IM005013 sayılı beyanname muhteviyatı fatura bedelinin düşük kıymetli olduğunun tespit edilmesi üzerine … Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurusu sonucunda el konulması ve ….Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında yapılan yargılamada aracın davacıya yed-i emin olarak teslim edilmesi sonucu, mülkiyet hakkının kısıtlandığı iddia edilerek, davalı idare tarafından aracın ithali sırasında, ithal koşul ve şartlarının olup olmadığı hususunun kontrol edilmemesi ve beyan edilen ithal bedeli ile yurt dışı değerinin araştırılmaması nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle ve bu nedenle uğranıldığı iddia edilen 250.000,00-TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce; araç için düzenlenen faturanın aracın Türkiye’de serbest dolaşıma girişi sırasında ilgili gümrük idaresine sadece tutarı düşük yazılıp tanzim edilmek suretiyle ibraz edildiği dikkate alındığında, bu durumun yapılan soruşturma kapsamındaki araştırma ve incelemeler sonucunda anlaşılabildiği, idarelerin hileli işlemlerle yanıltıldığı, açık ihmallerinin tespit edilemediği, davacının aracı ithal ederken uygunsuz işlem yaparak kendisini aldatan firma veya firmalara karşı varsa uğradığı zararların tazmini için dava açabileceği, idarelere tazminat ödenmesini gerektirecek nitelikte bir hizmet kusuru izafe edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı idarece, retle sonuçlanan davada lehlerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu olarak hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu; davacı tarafından ise, tazminat isteminin kabulü gerekirken davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
İdarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu işlemesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tazmin edilmek durumundadır. Hizmetin iyi işlememesi sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan zararların idare tarafından karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, hizmeti yürüten personelin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusuru oluşturacağı ve idarenin de bu zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerekmektedir.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 23’üncü maddesinde, eşyanın gümrük kıymetinin, Gümrük Tarifesinin ve eşya ticaretine ilişkin belirli konularda getirilen tarife dışı düzenlemelerin uygulanması amacıyla bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymet olduğu belirtilmiş; 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, ithal eşyasının gümrük kıymetinin eşyanın satış bedeli, satış bedelinin ise, Türkiye’ye ihraç amacıyla yapılan satışta 27 ve 28’inci maddelere göre gerekli düzeltmelerin de yapıldığı fiilen ödenen veya ödenecek fiyat olduğu öngörülerek, eşyanın satış bedelinin gümrük kıymetine esas alınabilmesi için gerekli koşullara yer verilmiş; 24’üncü maddenin 3’üncü fıkrasının (a) bendinde ise, fiilen ödenen veya ödenecek fiyatın, ithal eşyası için alıcının, satıcı veya satıcı yararına yaptığı veya yapması gereken ödemelerin toplamı olarak tanımlanmış, ödemelerin para transferi şeklinde olabileceği gibi, akreditif veya ciro edilebilir bir kıymetli evrak kullanılarak ya da doğrudan veya dolaylı da yapılabileceği kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, sözü edilen Kanunun 26’ncı maddesinde ise, 24 ve 25’inci madde hükümlerine göre belirlenemeyen ithal eşyasının gümrük kıymetinin, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasının VII. Maddesinin Uygulanmasına Dair Anlaşmanın, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasının (GATT) VII. Maddesinin ve bu bölüm hükümlerinin prensip ve genel hükümlerine uygun yöntemlerle ve Türkiye’de mevcut veriler esas alınarak belirleneceği öngörülmüş; GATT’nın VII. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşmanın 17’nci maddesinde de, bu Anlaşmada yer alan hiçbir hükmün, gümrük idaresinin, gümrük kıymetinin belirlenmesi ile ilgili olarak ibraz edilen tutanak, belge veya beyannamenin gerçeklik veya doğruluğunu araştırma hakkını sınırlamayacağı ve bu hakkı tartışma konusu haline getirecek şekilde yorumlanamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemelerden, gümrük idaresinin, beyanın doğruluğunu tespit amacıyla, her zaman, her türlü bilgi ve belgeyi inceleyerek değerlendirme hak ve yetkisine sahip bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinde; … Otomotiv Gıda ve Dış Tic. Ltd. Şti. Tarafından 19.08.2010 tarihinde IM005013 tarih sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile Almanya’dan ithali gerçekleştirilen 2 adet … aracın beyan edilen değerinin 84.000,00 EURO karşılığı 162,027,60-TL olduğu, her iki aracın bu değer üzerinden gümrük işlemlerinden sonra yurtiçi edilerek tescil işlemlerinin yapıldığı, T.C. Devlet Bakanlığı’ nın 01.10.2010 tarih ve 1894 ve 1895 sayılı onayı ile davalı idareye gönderilen yazıda, Türkiye’de yerleşik bazı firmaların yurtdışından düşük kıymetli otomobil ithal ettikleri yönündeki iddiaların incelenip soruşturulmasının istendiği, bu yazı üzerine gümrük idaresinin …Otomotiv İhtisas Gümrük Müdürlüğü’nden gerçekleştirilen ithalatlarla ilgili tespit ve değerlendirmeler yapıldığı, yapılan soruşturmada, Almanya yetkili makamlarından temin edilen fatura ile gümrük idaresine beyanname ekinde sunulan fatura arasında değer farkı olduğu başka bir ifade ile 2 aracın fabrika çıkış faturasının 117.000 Euro olmasına rağmen beyannamenin yukarıda belirtildiği gibi 84.000,00 Euro olarak verildiğinin tespit edildiği, bunun üzerine İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü tarafından ithalatçı şirket yetkilisinin 23.06.2014 tarihinde ifadesinin alınarak, …. Cumhuriyet Başsavcılığından araçlara el konulması istenildiği, savcılığın el koyma ve tedbir kararından sonra …. plakalı araca 30.03.2015 tarihinde kolluk tarafından el konulduğu ve …. Ağır Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında verilen karar ile davacının yed-i emininde olduğu ve davacının mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle zarara uğranıldığı iddiası ile bakılan davanın açıldığı görülmüştür.
Bu durumda, davalı idarenin, ithalatçı şirketin verdiği ithal beyanının doğruluğunu tespit etmek amacıyla, her zaman, her türlü bilgi ve belgeyi inceleyerek değerlendirme hak ve yetkisine sahip olduğu halde ve aynı tip araçların önceden de ithalinin yapıldığının bilinmesine rağmen, dava konusu aracın ithal beyannamesi verilirken gerçek değerinin beyan edilen değerden düşük olduğunu bilerek buna göre işlem tesis etmesi gerekir iken, ithal işlemleri bittikten sonra, bakanlık emri ile harekete geçerek, aracın yurt dışı fatura bedelini tespit edip buna göre işlemler tesis ettikten sonra ithal araca el konularak davacının mülkiyet hakkının kısıtlanmasına neden olduğu, ithal işlemlerinin kusurlu olarak işletilmiş olması nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerekeceğinden aksi yöndeki mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davalı idarenin vekalet ücretine ilişkin temyiz istemi incelendiğinde;
Mahkemece, bozulan karar nedeniyle vekalet ücretinin yeniden hesap edileceği açık olup, davalı idarenin vekalet ücretine yönelik temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile…. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X)KARŞI OY :

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin tazminle yükümlü tutulması, ancak bir maddi zararın kesin olarak ortaya çıkmış, belirgin hale gelmiş olması halinde mümkündür. Kişinin isteği dışında maddi varlığında meydana gelen kayıp ve eksiklikler ile çoğalma olanağından yoksunluk olarak tanımlanan maddi zarar, henüz kesin olarak ortaya çıkmamış, belirgin hale gelmemiş ise, bu aşamada idarenin tazmin yükümlülüğüne gidilmesine olanak bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, her ne kadar davacının edindiği aracın yetkili Alman makamlarından temin edilen fatura ile gümrük idaresine beyanname ekinde sunulan fatura değeri arasında fark olduğunun anlaşılması üzerine, 5271 sayılı Kanunun 127/1. maddesi kapsamında … Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emri ile kolluk görevlileri tarafından araç üzerine el koyma işlemi gerçekleştirilmiş ise de aracın …Ağır Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında verilen karar ile davacının yed-i emininde olduğu ve yargılamanın henüz tamamlanmadığı, ayrıca araç hakkında müsadere kararı da verilmediği, mülkiyetinin kamuya geçirilmesine dair bir idari yaptırım kararı tesis edilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının doğması muhtemel maddi zararının tazminine olanak bulunmadığından, davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında sonucu itibariyle hukuka uygundur.
Belirtilen nedenle, İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.