Danıştay Kararı 15. Daire 2016/7877 E. 2018/8345 K. 18.12.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/7877 E.  ,  2018/8345 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/7877
Karar No : 2018/8345

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:.. ; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi : Temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından … İli, …. İlçesinde kendisine ait olan ev ve iş yerinin 2014 yılı Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında meydana gelen toplumsal olaylar ve terör olayları sonucu zarara uğraması nedeniyle 5233 sayılı Yasa kapsamında uğradığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan başvurunun altmış günlük yasal süresi içerisinde yapılmadığından bahisle reddine ilişkin 2 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 11.02.2015 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacı tarafça 11.09.2014 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile başvuruda bulunulduğu ve başvuruda 2014/Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayında ve belli günlerde meydana gelen olayların zarara sebebiyet verdiğinin belirtildiği, davalı idarece 04.07.2014 tarihinde meydana gelen olayın ve bu tarih esas alınarak öğrenmenin gerçekleştiği kabul edilerek değerledirmenin yapıldığının görüldüğü; bu durumda; her ne kadar davalı idarece zarara sebep olan olay tarihi olarak 04.07.2014 tarihi esas alınmışsa da işleme esas başvuru dilekçesinde sadece tek bir olaydan bahsedilmediği ve 2014/Ağustos ayı dahil olmak üzere beş ayda meydana gelen olaylar sonucu oluşan zararlardan söz edildiği ve bu hususun dava konusu işlemde değerlendirilmediği, diğer taraftan 04.07.2014 tarihli olaya ilişkin olarak … İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından tutulan tutanak ve eklerine ilişkin soruşturma evraklarının 11.07.2014 tarihli belge ile Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği, davacı tarafından olayın içeriğinin ve zararının 04.07.2014 tarihinde öğrendiğinin kabulü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıyla kabul edilen ve bir çok ihlal kararının sebebi bulunan adli yargılanma hakkına aykırılık teşkil edeceği gibi yapılacak aksi bir yorumun katı bir şekilcilikten öteye geçemeyeceği anlaşılmakla, iddia edilen olay ve olayların meydana geldiği tarihten sonraki bir yıl içerisinde yapılan başvurunun süresinde olduğu sonucuna varıldığı, başvurunun süresinde yapılmadığından bahisle esası incelenmeksizin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un ‘Başvurunun Süresi, Şekli, İncelenmesi ve Sonuçlandırılması’ başlıklı 6. maddesinde; “Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Bu Kanun kapsamındaki yaralanma ve engelli hâle gelme durumlarında, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının gerek idareye başvuru dilekçesinde gerekse dava dilekçesinde 2014 yılı Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında meydana gelen toplumsal olaylar nedeniyle ev ve işyerinde meydana gelen zararlarının karşılanmasını istediği; ancak olay tarihi olarak sadece 04.07.2014 tarihini ve bu olaya ilişkin savcılık soruşturma bilgilerini belirttiği, zarar tespit komisyonuna yapılan başvurunun tarihi olarak belirtilen 04.07.2014 tarihli olay esas alınarak 11.09.2014 tarihinde başvuru yapılması nedeniyle 5233 sayılı Kanun’da belirtilen zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış günlük süre içinde başvuru yapılmaması gerekçesiyle reddedilmesi üzerine işbu incelemekte olduğumuz iptal davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı 2014 yılı Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında meydana gelen toplumsal olaylarda zarar gördüğünü iddia ettiği ev ve işyerine ilişkin zararların karşılanmasını istemiştir. Davacı davalı idarenin esas aldığı ve dilekçelerinde kendi belirttiği tek olay tarihi olan 04.07.2014 tarihi dışında net bir olay tarihi belirtmemiş, ancak yukarıda belirtilen aylarda meydana gelen farklı olaylarda zarara uğradığını iddia etmiştir. Öncelikle davacının meydana gelen her olay için ayrı başvuru yapıp zararlarını talep etmesi gerekirken olay olup olmadığı dahi tespit edilemeyen, olay olsa bile davacının ev ve işyerinin zarar gördüğünün tespitinin mümkün olmadığı 5 ayı belirtmesi ve bu aylara ilişkin ayrı olay tarihleri de belirtmemesi, her olayda meydana gelen ayrı zararlarını da belirtmemesi gözönünde tutulunca idarenin belirtilen tek tarih olan 04.07.2014 tarihini esas almasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dosyada bulunan 05.07.2014 tarihli Terörle Mücadele Büro Amirliği’nde davacı tarafından verilen müşteki ifade tutunağında olayın sebebi ile ilgili olarak “09.06.2014 günü ilçemiz genelinde… terör örgütü sempatizanları tarafından “… ilçesine bağlı … Köyü … Mezrası’nda sözde güvenlik güçleri ile terör örgütü … arasında çıkan çatışmalarda bir … mensubunun yaşamını yitirmesini protesto etmek” amacıyla ilçemiz genelinde toplumsal olaylar çıkartılmış, olaylar sırasında ikamet ve işyerinizde zararlar meydana geldiğini beyan ettiniz. Konu ile ilgili ifadenizi veriniz.” şeklinde davacının ifadesine yer verildiği, davacının olay sırasında evinde bulunduğu, ifadesinde … tarihinde meydana gelen olayı kendi evi, işyeri ve kiracısının oturduğu evinin zararlarını belirttiği görülmektedir. Ayrıca… tarihli polis Olay Tutanağı’nın son kısmında “İlçemizde meydana gelen olaylarla ilgili olarak daha önce meydana gelen benzer olaylar ile birlikte değerlendirildiğinde, saldırıların … terör örgütü sempatizanlarınca gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.” şeklinde olayların sebep ve faillerinin bilindiği görülmektedir.
Bu durumda 04.07.2014 tarihi itibarıyla olayların terör sebebiyle meydana geldiğinin emniyet mensupları ve bizzat Terörle Mücadele Büro Amirliği’nde ifade veren davacı tarafından da bilindiği, 11.09.2014 tarihli başvurunun 5233 sayılı Kanun gereği süresinde olmadığı, iddia edilen diğer aylar hakkında herhangi bir bilgi-belge-zarar tespiti…vs sunulmaması nedeniyle bu olayların değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken İdare Mahkemesi’nin iddia edilen olay ve olayların meydana geldiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde yapılan başvurunun süresinde olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.