Danıştay Kararı 15. Daire 2016/674 E. 2018/7961 K. 29.11.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/674 E.  ,  2018/7961 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/674
Karar No : 2018/7961

Davacı :
Vekili : Davalı :
Vekilleri :
Davanın Özeti : İş kazası sonucu sakatlanan davacının tedavi edilmesi amacıyla adına reçete edilen protez bedelinin ödenmemesine ilişkin davalı idare işleminin dayanağı olduğundan bahisle Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünün 28/01/2015 tarih ve 1564135 sayılı yazısı ile 11/03/2015 tarihli ve 4.005.954 sayılı yazısının; iş kazaları ortez-protez fatura geri ödemelerinin 5510 sayılı Kanun, mülga 506 sayılı Kanun ve ilgili ikincil mevzuat hükümlerine göre yapılmakta iken dava konusu yazıların Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından 81 İl Müdürlüğüne gönderilmesinin ardından iş kazası sonucu kol ve/veya bacağını kaybetmiş engelli sigortalılara takılan kol ve bacak protezlerinin fatura bedellerinin Kurumca geri ödenmesinin durdurulduğu, ikincil mevzuat olan Sağlık Uygulama Tebliği’nde iş kazası geçiren sigortalı çalışan ve emeklilerin ortez/protezlerinin fatura bedellerinin hastaya geri ödenmesine ilişkin herhangi bir usûl ve esas bulunmadığı, dava konusu iki talimat yazısı ile davalı idare tarafından Mülga 560 Sayılı Kanun, 5510 Sayılı Kanun, 2013/37 Sayılı Genelge ve Sağlık Uygulama Tebliğine sınırlama getirildiği, Kanunla tanınan olanağın, talimatla ortadan kaldırılmasına olanak bulunmadığı, Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin içeriğinde de herhangi bir kısıtlayıcı ve engelleyici bir hükmün yer almadığı, davacının tedavisinde gerekli görülerek tıbbi yetkililer tarafından reçetelendirilen ve sağlık kurulu raporu ile davacının kullanması gerektiği öngörülen tıbbi malzeme bedelinin davalı Kurum tarafından sağlanması konusundaki yasal yükümlülüğe karşın; malzemenin nitelik ve bedelinin belirlenmesi konusundaki yasal yetki de gözetilerek, tedavi gereklerini sağlama konusunda aynı sonucu doğurabilecek birden fazla malzeme türü arasından, insan yaşamının kutsallığı ve temel insan haklarından olan, sosyal güvenlik hakkının özüne dokunacak sınırlamalar getirilemeyeceği konusundaki ilkeler ışığında ancak Kurumun düzenleme yetkisi bulunduğu, Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/C-5 listesindeki protez fiyatlarının davalı idareyi bağladığının açık olduğu, davalı idarenin dava konusu yazılarından 28/01/2015 tarihli olan yazı ile iş kazasına uğrayanlara Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/C-5 listesinde bulunan protezlerin ödemesini bu liste fiyatı üzerinden ödemeyi kabul etmekle beraber yasaya aykırı olarak piyasa araştırması şartı koyduğu, halbuki Sağlık Uygulama Tebliği’nde bu protezlerin fiyatının zaten mevcut olduğu, davaya konu edilen fatura bedelinin ise, bu listedeki protez fiyatı ile aynı olduğu, her ne kadar iş kazasına uğrayanların gaziler gibi 3713 sayılı Kanun’a tabi olarak listede belirtildiği üzere özel halleri bulunmasa da, davalı idarenin, mülga 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun gereği ödemek zorunda olduğu protezler şayet Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/C-2, Ek-3/C-3, Ek-3/C-4 listelerinde yer almıyorsa bu protezlerin bedellerinin fiyatını ödemeyi, piyasa araştırması yapılması şartına bağladığı, ancak 5510 sayılı Kanun’un 63-l/f maddesi ile Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 22. maddesi uyarınca zaten Sağlık Uygulama Tebliği’nde Ek-3/C-5 listesindeki ortez/protezlerin fiyatlarının belirlenmiş olduğu, dava konusu 11/03/2015 sayılı talimat yazısı ile; önceden iş kazası veya meslek hastalığı geçirmiş siğortalılara takılan protezlere Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/C-5 listesinde fiyatı belirlenmiş olan fiyatlar baz alınarak ödeme yapılırken sonradan Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/C-5 listesinde fiyatları yer alan protezlere ödeme yapılmamasının; nun geri ödeme konusunda uygulamalarına güvenerek protez taktırmış olan hastaları, çaresiz ve sağlık güvencesinden yoksun bıraktığı, anılan yazıda açıkça 2013/37 Sayılı Genelgenin yok sayıldığı, yasal dayanaktan yoksun, anayasal haklara, hukukun genel ilkelerine, yasaya aykırı, yetkisini aşan, normlar hiyerarşisine aykırı nitelikte bir talimat verildiği, bu yazıyla iş kazalarına protez ödemelerinin sadece Sağlık Uygulama Tebliğinin eki listelerden Ek-3/C-2, Ek-3/C-3 ve Ek-3/C-4 listelerinde yer alan protezlerin esas alınacağının bildirildiği, fakat bu listelerde davacıya reçete edilen hidrolik ayak biteği eklemli karbon ayak farkı’na muadil bir ürün ya da ürünün (protezin) aynısının yer almadığı, davalı idarenin bu protez bedellerinin rücu işlemlerini yaparak mağdurların iş kazası geçirdiği firmalardan kusur oranına göre tahsil yoluna gittiği, kusur oranı dışında kalan kısmın ise her işçi için primi dışında ödenen iş kazası sigorta destek primi fonundan karşılandığı, dolayısıyla davalı idarenin zarara uğradığı ya da ödediği bir meblağ olmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği, Sağlık Uygulama Tebliği eki listelerde yer alan tıbbi malzemelere ilişkin alan tanımlarının, sigortalıların tedavileri sırasında gerekli olabilecek tıbbi malzemeler ve tıbbi malzemelerin klinik başarıları göz önünde bulundurularak bilimsel komisyonlar tarafından herhangi bir marka ya da modeli belirtmeyecek şekilde belirlendiği ve herhangi bir kısıtlamaya yer verilmediği, 5510 sayılı Kanunu’n yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihi sonrasında iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği eki Ek-3/C-2, Ek-3/C-3 ve Ek-3/C-4 listelerinde yer alan fiyatlar üzerinden Kurumca karşılanmakta olduğu, Sağlık Uygulama Tebliği eki listelerde yer almayan tıbbi malzemelerin bedellerinin ise Kurumca karşılanmadığı, dava dilekçesinde bahsi geçen Sağlık Uygulama Tebliği eki Ek-3/C-5 listesinde yer alan tıbbi malzemelerin ise pozitif ayrımcılıkları olan gazilerimiz tarafından temin edilmesi halinde bedeli Kurumca karşılanan tıbbi malzemeleri kapsadığı, 506 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemlerde konuya ilişkin uygulanan mevzuatta Sağlık Uygulama Tebliğinin bulunmadığı, o dönemde ki uygulamada iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin, Dairesi Başkanlığından alınan görüşler doğrultusunda ödenmekte olduğu, temin edilen her tıbbi malzemenin ödeneceği yönünde de herhangi bir mevzuat hükmü bulunmadığı, o dönemde dahi hangi tıbbi malzemelerin ödeneceğine Kurumun karar verdiği, kaldı ki günümüz piyasa koşullarında üretilen tıbbi malzemelerin dikkate alınarak hazırlandığı Sağlık Uygulama Tebliği eki listelerde yer alan birçok malzemenin 506 sayılı Kanun döneminde piyasalarda bulunmadığı, diğer taraftan genel sağlık sigortalıları ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin tedavileri ve tıbbi malzeme teminine ilişkin düzenlemelerin 2014 yılında yapılan çalışmalar sonucunda Sağlık Uygulama Tebliği ve eki listelerinde belirlenmesi nedeniyle, 5510 sayılı Kanunu’n “Genel Sağlık Sigortası Geçiş Hükümleri” başlıklı Geçici 12. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen hüküm doğrultusunda, 11/03/2015 tarih ve 4005954 sayılı yazı ile 5510 sayılı Kanunu’n yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihi öncesinde iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin, 01/10/2008 tarihi sonrasında iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin geri ödeme işlemlerinde olduğu gibi yürürlükte bulunan Sağlık Uygulama Tebliği hükümleri ve eki Ek-3/C-2, Ek-3/C-3 ve Ek-3/C-4 listelerinde yer alan tıbbi malzeme fiyatlarının dikkate alınarak yapılması yönünde talimat verildiği, davaya konu yazıların hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Dava konusu genel yazıların iptali gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası sonucu sakatlanan davacının tedavi edilmesi amacıyla adına reçete edilen protez bedelinin ödenmemesine ilişkin davalı idare işleminin dayanağı olduğundan bahisle Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü’nün 28.01.2015 tarih ve 34273226/20547903-156 4135 sayılı yazısı ve 11.03.2015 tarih ve 34273226/20547903/4.005.954 sayılı yazıların iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 2, 5, 17, 60 ve 65. maddesi hükümlerinin değerlendirilmesinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasanın 17.maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. İşte bu nedenle kişilerin sağlıklı olma hakkı, kamusal korumaya tabidir.
Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal hak olup, bu yönüyle kamuya ya da Anayasada geçen biçimiyle Devlete belli yükümlülükler getirmekte olup Devlet, bu anayasal yükümlülüğün gereğini yerine getirmek için her türlü önlemi almak, kişilerin sağlık hizmetlerinden gecikmeksizin yararlanmasını sağlamak durumundadır.
Anayasa Mahkemesi de, … günlü, E:…, K:… sayılı kararında, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilemez nitelikte bulunduğunu belirtmiştir.
Bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesini, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasını ifade eden sosyal güvenlik güvencesinin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Nitekim, 5510 sayılı Yasanın 1. maddesinde; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek, Yasanın amacı olarak ortaya konulmuştur.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi, 62. maddesinin 1. fıkrası, 67, 68, 72. maddesi, 73.maddenin 2.fıkrası ve 74/1. maddesinin birlikte değerlendirilmesinden; kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri için ödenecek bedelin belirlenmesinde Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, genel sağlık sigortalısının, kurumun sağlık hizmeti sunucularından satın aldığı ve komisyonca fiyatı belirlenen sağlık hizmetinden genel sağlık sigortası primi, katılım payı ve ilave ücret ödemek şartıyla yararlanabildiği, genel sağlık sigortası prim gelirlerinin kurumca sunulan sağlık hizmetinin finansmanında etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla komisyona tanınan fiyat belirleme yetkisinin, hastanın sağlık hizmetine erişim hakkını engelleyecek veya hastanın dolayısıyla genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ödeyemeyeceği ağır bir maddi yük altında bırakacak şekilde kullanılmasının, sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu, bir başka ifade ile doktor veya sağlık kurulu raporu ile hastanın tedavisinde kullanılması zorunlu görülen ve hasta tarafından bedeli mukabilinde piyasadan temin edilen ortez, protez, iyileştirme araç ve gereç bedelinin,Türkiye’de yaşayan herkes için (kamu görevlisi ayrımı yapmaksızın) eşit ve tek bir yapıya dönüştürülmesi ve kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine bakılmaksızın, ortaya çıkacak hastalık riskine karşı, toplumun bütün fertlerinin sağlık hizmetlerinden eşit, ulaşılabilir ve etkin bir şekilde faydalanmasını sağlamak üzere genel sağlık sigortasının alt yapısının oluşturulması amacıyla 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe konulduğu görülmekle, belirtilen amaca yönelik düzenlemeler getiren yukarıda yer verilen yasa kurallarının uygulanmasını sağlamak amacıyla yasada yer alan kurallara koşut hükümler içeren idari düzenlemelerin kamu düzenini sağlamaya yönelik olması gerektiği açıktır.
Öte yandan; Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılan “hukuk devleti”nin gereklerinden olan “hukuki güvenlik” ilkesinin zorunlu sonuçlarından biri de, idare tarafından idare edilenlerle ilgili olarak tesis edilecek işlemlerin, önceden “belirli” ve “bilinir” olmasıdır. Yine bu ilkenin bir sonucu olarak idarenin işlemlerinde istikrarı ve idarenin güvenilirliği ilkesini gözetmesi, çelişkili uygulamalara meydan vermeyerek takdir yetkisine sahip olduğu durumlarda da bu yetkisini belirtilen hususları dikkate alarak kullanması gerekmektedir.
Bu nedenle, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41. maddesinin son fıkrasında “Kurum, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkilidir. Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğler, Resmi Gazetede yayımlanır. ” hükmüne yer verilerek, Kurum’a, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerle ilgili olarak tebliğ çıkarma yetkisi verilmiş, ancak bu tebliğler veya diğer düzenleyici işlemlerin Kurum dışındaki kişileri ilgilendirenlerinin Resmi Gazete’de yayımlanması zorunlu kılınmıştır.
Dava konusu düzenlemenin içeriğine bakıldığında; düzenlemenin konusu itibarıyla, kurum içi genel yazı şeklinde ve Resmi Gazetede yayımlanmaksızın düzenlenip düzenlenemeyeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dava konusu Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünün 28.1.2015 gün ve 34273226/20547903-156 4135 sayılı yazısı ile 11.3.2015 gün ve 34273226/20547903/4.005.954 sayılı yazılarında, 1.10.2008 tarihinden önce iş kazası sonucu sakatlananların tedavi edilmesi amacıyla adına reçete edilen protez bedelinin ödenmek üzere Kuruma gönderdikleri veya kişi adına düzenledikleri fatura bedellerinin ödenmesi usulünde oluşan tereddütlerin giderilmesi amacıyla düzenlendiği, bu haliyle dava konusu Yazıların, Kurum dışındaki sağlık hizmeti sunan gerçek veya tüzel kişileri yakından ilgilendirdiğinden, 5502 sayılı Kanunun 41. maddesi hükmü uyarınca bir tebliğ şeklinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulması gerekmektedir.
Bu durumda; Resmi Gazete’de yayımlanmadan yürürlüğe konulan dava konusu genel yazılarda idari istikrar ve idarenin güvenilirliği ilkelerine, dolayısıyla kamu düzenine ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu düzenlemelerin iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu sakatlanan davacının tedavi edilmesi amacıyla adına reçete edilen protez bedelinin ödenmemesine ilişkin davalı idare işleminin dayanağı olduğundan bahisle Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünün 28/01/2015 tarih ve 1564135 sayılı yazısı ile 11/03/2015 tarihli ve 4.005.954 sayılı yazısının iptali istemiyle açılmıştır.
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun dava konusu işlemler tarihindeki “Yönetmelik ve tebliğler” başlıklı 41. maddesinde, “Başkanlık merkez ve taşra teşkilâtının görev ve yetkileri, çalışma usûl ve esasları ile Kurum personelinin işe alınma, atanma, yükselme, yer değiştirme, görev, yetki ve sorumlulukları Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikler ile düzenlenir.
Bu Kanun gereği çıkarılması gereken yönetmelikler, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde yürürlüğe konulur.
Kurum, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkilidir. Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğler, Resmî Gazetede yayımlanır.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, 81 İl Valiliğine gönderilen nın 28/01/2015 tarih ve 1564135 sayılı yazısında -özetle-; “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri nedeniyle sağlık kurulu raporuyla öngörülen ve Sağlık Uygulama Tebliğinin eki listelerde yer almayan tıbbi malzemelerden ilgili mevzuat (yani 506 sayılı Kanun ve ilgili ikincil mevzuat) hükümlerine göre bedeli Kurumca karşılanması gereken tıbbi malzeme bedellerinin 2013/37 sayılı Genelgenin “Piyasa Fiyat Araştırması” başlıklı bölümünde yer alan hükümler ve Sağlık Uygulama Tebliğinin eki Ek-3/C listelerinde yer alan fiyatlar dikkate alınarak belirlenmesi yönünde işlem yapılması gerektiği, ancak söz konusu tıbbi malzemelerin gerek Sağlık Uygulama Tebliği eki listelerde yer almaması gerekse 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre Kurumca karşılanması gereken tıbbi malzemeler arasında yer alıp almadığı hususlarında yapılacak değerlendirmeler ve piyasa araştırması işlemlerinde uygulama birlikteliğinin sağlanması amacıyla ibraz edilen fatura ve eklerinin ödeme işlemleri yapılmak üzere İl Müdürlüğü Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezine gönderilmesi gerektiğinin” bildirildiği, ardından yine 81 İl Valiliğine gönderilen Genel Müdürlüğünün 11/03/2015 tarihli ve 4.005.954 sayılı yazısında ise; bir önceki dava konusu işleme atıf yapılmış olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 12. maddesinin üçüncü fıkrasından bahsedilerek, “ayrıca genel sağlık sigortalılarımız ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin tedavilerinin ve tıbbi malzeme teminine ilişkin düzenlemelerin Sağlık Uygulama Tebliğ ve eki listelerinde belirlenmesi nedeniyle 28.01.2015 tarih ve 1564135 sayılı yazıda belirtilen talimatların dikkate alınmayarak, iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme işlemlerinde yürürlükte bulunan Sağlık Uygulama Tebliği hükümleri ve eki Ek-3/C-2, Ek-3/C-3 ve Ek-3/C-4, listelerinde yer alan tıbbi malzemeler ile sınırlı olmak üzere 2013/37 sayılı ‘Hasta Tarafından Temin Edilen Tıbbi Malzeme Bedellerinin Geri Ödeme İşlemleri” konulu Kurum Genelgesinin (talimata konu hususlarla çelişen hükümleri hariç olmak üzere) hükümleri doğrultusunda işlem yapılması gerektiğinin” belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından ise, iş kazası geçirerek uzuvlarını yitirmiş sigortalı hastaların protez bedellerinin ödenmemesine ilişkin uygulamaya dava konusu genel yazılardan sonra başlandığı ileri sürülerek bu yazıların iptali istemiyle davanın açıldığı görülmektedir.
5502 sayılı Kanun’un işlemler tarihindeki 41. maddesi uyarınca, Kurumun, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkili olduğu ancak, Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğlerin Resmî Gazete’de yayımlanmasının zorunlu olduğunun kurala bağlandığı açıktır.
Buna göre, söz konusu genel yazılarda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme işlemlerine ilişkin hususların düzenlendiği, anılan yazılara dek uygulanan ödeme usullerinde yine bu yazılar ile değişiklik yapıldığı, böylece Kurumun yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususların bu şekilde duyurulduğu anlaşılmakta olup, dava konusu yazıların doğurduğu sonuç itibariyle vatandaşların sağlık hakkına erişimini ilgilendirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. Böylece dava konusu genel yazıların bu haliyle Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendirdiği açıktır.
Bu durumda söz konusu hususların, genel yazılar ile değil yasanın verdiği yetkiye dayanarak, Resmî Gazete’de yayımlanan bir düzenleyici işlemle tesis edilmesi gerekmekte olup, salt Kurum içi duyurular ile tesis edilen işlemlerde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Genel Müdürlüğünün 28/01/2015 tarih ve 1564135 sayılı yazısı ile 11/03/2015 tarihli ve 4.005.954 sayılı yazısının İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan -TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 29/11/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 1. maddesinde; bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini uygulamak üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulduğu belirtilmiş, 3. maddesinde; Kurumun amacı açıklanmış ve devamında görevleri sayılmış, maddenin (a) fıkrasında, ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak görevleri arasında sayılmıştır.
Belirtilen 5502 sayılı Kanun’un 41. maddesinde ise Kurumun, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkili olduğu, Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğlerin Resmî Gazete’de yayımlanacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenleme uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlık yardımları karşılanan kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirtildiği sağlık uygulama tebliğleri yayımlanmaktadır.
Dava dosyanın incelenmesinden, nın 28/01/2015 tarih ve 1564135 sayılı yazısı ile 11/03/2015 tarihli ve 4.005.954 sayılı yazılarında -özetle; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri nedeniyle sağlık kurulu raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin ödenmesine ilişkin İl Müdürlüklerinden gelen yazılardaki ihtilafların giderilmesi amacıyla açıklama yapıldığı, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri nedeniyle sağlık kurulu raporuyla öngörülen ve Sağlık Uygulama Tebliğinin eki listelerde yer almayan tıbbi malzemelerden ilgili mevzuat hükümlerine göre bedeli Kurumca karşılanması gereken tıbbi malzeme bedellerinin 2013/37 sayılı Genelgenin “Piyasa Fiyat Araştırması” başlıklı bölümünde yer alan hükümler ve Sağlık Uygulama Tebliğinin eki EK-3/C listelerinde yer alan fiyatlar dikkate alınarak belirlenmesi yönünde işlem yapılması gerektiği, ancak söz konusu tıbbi malzemelerin gerek Sağlık Uygulama Tebliği eki listelerde yer almaması gerekse 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre Kurumca karşılanması gereken tıbbi malzemeler arasında yer alıp almadığı hususlarında yapılacak değerlendirmeler ve piyasa araştırması işlemlerinde uygulama birlikteliğinin sağlanması amacıyla ibraz edilen fatura ve eklerinin ödeme işlemleri yapılmak üzere İl Müdürlüğü Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezine gönderilmesi gerektiği, iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri sırasında sağlık raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme işlemlerinde yürürlükte bulunan Sağlık Uygulama Tebliği hükümleri ve eki EK-3/C-2, EK-3/C-3 ve EK-3/C-4 listelerinde yer alan tıbbi malzemeler ile sınırlı olmak üzere ödeme yapılması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, dava konusu edilen yazılar ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden önce iş kazası veya meslek hastalığı geçiren kişilerin ayakta tedavileri nedeniyle sağlık kurulu raporuyla öngörülen tıbbi malzeme bedellerinin ödeme işlemlerinde; yürürlükte bulunan Sağlık Uygulama Tebliği ve eki EK-3/C-2, EK-3/C-3 ve EK-3/C-4 listelerindeki hükümlerin uygulanacağının belirtildiği anlaşıldığından, anılan yazıların Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan ödeme işlemlerinin açıklanması mahiyetinde olduğu, dolayısıyla dava konusu yazılar bakımından, 5502 sayılı Kanun’un işlemler tarihindeki 41. maddesinde yer alan Resmî Gazete’de yayımlanma zorunluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava konusu genel yazıların Resmî Gazete’de yayımlanma zorunluluğunun bulunmadığı, böylece işin esasına geçilerek karar verilmesi gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.