Danıştay Kararı 15. Daire 2016/5908 E. 2017/6677 K. 16.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/5908 E.  ,  2017/6677 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/5908
Karar No : 2017/6677

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili :

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : …
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve …; K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; … İli, … İlçesi, … Köyü’nün güvenlik gerekçesi ile boşaltılması sebebiyle zarara uğradığını iddia eden davacının, zararının tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararıyla iptal edilmesine rağmen Mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahisle uğradığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Mahkemece verilen iptal kararı üzerine davalı idarece meydana gelen zarar konusunda mevzuat ile getirilen usul ve esaslar ışığında gerekli araştırma yapılıp davacının terör nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı hususu ile zarara uğramış ise uğradığı zararın miktarı davacının kusuru da gözetilmek suretiyle net olarak belirleneceğinden, yapılacak olan araştırma neticesinde davacının herhangi bir mal varlığı bulunmadığı sonucu da doğabileceği gerçeği karşısında mahkeme kararının uygulanmamasından kaynaklı bu aşamada gerçek, güncel ve meşru bir zarar bulunmadığından maddi tazminat isteminin reddi, Mahkemece verilen iptal kararı sonrasında terör nedeniyle zarara uğranıldığı ileri sürülen taşınmazlarla ilgili bu güne kadar herhangi bir çalışma yapılmadığı, davacının terör nedeniyle herhangi bir zararının oluşup oluşmadığı hususunun mevzuatın öngördüğü yol ve yöntemler kullanılarak araştırılması gerektiğinin Mahkeme kararıyla ortaya konulduğu, devletin etkin bir araştırma yaparak maddi gerçeği ortaya çıkarması yönünde pozitif yükümlülüğü bulunmasına rağmen bu yükümlülüğün uzun bir süre yerine getirilmediği hususları dikkate alındığında davacının bu süreçte manevi zarara uğradığının kabulü gerektiği sonucuna ulaşılarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan Mahkeme kararının aleyhlerine ilişkin kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu Mahkeme kararının, maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısımlarında 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacının temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Davalı idarenin temyiz istemi incelenecek olursa;
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmış ve 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarının olduğu belirtilerek, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulandıktan sonra; 129. maddenin 1. fıkrasında da, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü oldukları; 138. maddesinin son fıkrasında ise, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarını uygulamak zorunda olduğu, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararların Sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişik 1. fıkrasında, “Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye ve eylemde bulunmaya mecburdur.” şeklindeki kuralıyla Anayasanın 2. maddesinde yer alan “Hukuk Devleti” ilkesine uygun bir düzenleme getirilmiş ve 3. fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği belirtilmiştir.
Söz konusu ilkeler karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan yargı kararlarını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneğinin bulunmaması; hukuka bağlı idare anlayışının ve hukuk devleti ilkesinin doğal sonucudur.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 7. maddesinde; a) hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; b) yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; c) terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar, bu Kanuna göre sulh yoluyla karşılanabilecek zarar kalemleri arasında sayılmıştır.
Ayrıca, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde; Komisyonun gerek görmesi halinde keşif yapabileceği; komisyon başkanının belirlemiş olduğu keşif yeri ile gün ve saatini komisyon üyeleri ve/veya bilirkişi ile başvuru sahibine veya yetkili temsilcisine yazılı olarak bildireceği; başvuru sahibinin kendisi, veli veya vasisi veya yetkili temsilcisi ve varsa şahitleri keşif mahallinde hazır bulunacağı; muhtar veya o yer mahallinden iki kişinin de keşifte hazır bulunmasının temin edileceği; tespit edilen günde komisyonun olay mahalline giderek zararı tespit edeceği; başvuru sahibi veya yetkili temsilcisinin keşif esnasında hazır bulunmaması halinde durumun tutanakta belirtileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 5233 sayılı Kanun kapsamında uğradıkları zararların tazmini istemiyle başvuruda bulunan ilgililerin, anılan Kanun kapsamına giren ve tazmini gereken bir zararının bulunup bulunmadığı hususu araştırılırken, zararın meydana geldiği olay mahallinde keşif yapılıp yapılmaması hususunda komisyonun takdir yetkisi bulunmakla birlikte, başvurucuların mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan zararların tespiti bakımından olay mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekli bulunduğu, ancak güvenlik sebebiyle keşfin yapılmaması/yapılamaması halinde, bu durumun açıkça belgelendirilmesi kaydıyla, “Uzaktan Algılama Yöntemi” ile başvuru sahibinin zararının belirlenmesi mümkün ise de, bu durumda da ilgili Yönetmeliğin 11.maddesi ile belirlenen keşif ile ilgili esaslara uyulması ve davacı veya yetkili temsilcisinin “Uzaktan Algılama Yöntemi” ile yapılacak tespit toplantısına davet edilmesi, muhtar veya o yer mahallinden en az iki kişinin de hazır bulunmasının temin edilmesi, böylece başvuru sahibine yapılacak tespitler hakkında beyanda bulunabilme hakkının tanınması gerektiği açıktır.
Dosyanın ve Dairemizin … Köyü’ne ilişkin diğer dosyalarının birlikte incelenmesinden,
Davacının, … İli, … İlçesi, … Köyü’nün terör olayları nedeniyle boşaltılması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle başvuru yaptığı, başvurunun, anılan yerde mal varlığı bulunmadığından bahisle reddedilmesi üzerine açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararıyla, mahallinde usulüne uygun olarak keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak işlem tesis edilmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın kesinleştiği, mahkeme kararının uzunca bir süre geçmesine rağmen uygulanmadığından bahisle maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı,
Davalı idarece, bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması, mevsim şartları ve özellikle geçmişte ilan edilen geçici askeri güvenlik bölgeleri nedeniyle mahallinde keşif çalışmaları yapılmasının sürekli ertelendiği, anılan yerde kadastro çalışmalarının yapılmadığı, idare mahkemesi kararlarını yerine getirmek adına kadastro çalışması yapılmamış yerlerde ve yakın zamanda da kadastral çalışmaların planlanması uzak görülen yerlerde ile Türksat A.Ş. arasında … İli kapsamında 1/35.000 Ölçekli Hava Fotoğraflarından Etüt Haritaları ve Foto Mozaik Görüntülerinin Oluşturulması işine ilişkin 17/12/2014 tarihinde hizmet alım sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme ile bahsi geçen yerleşim yerlerinin 1987 ile 2001 yıllarına ait Harita Genel Komutanlığından elde edilen havadan çekilen fotoğraflar üzerinden dosyaların sonuçlandırılmasının planlandığının belirtildiği,
… İli, … İlçesi, … Beldesi’nin 1995 yılında terör olayları ve terörle mücadeleden kaynaklanan faaliyetler nedeniyle tamamen boşaltıldığı, … Belde Belediyesi’nin tüzel kişiliğinin … tarih ve … sayılı üçlü kararname ile kaldırıldığı ve anılan yerin terör olayları ve terörle mücadeleden kaynaklanan faaliyetler nedeniyle dava tarihi itibariyle boş olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, güvenlik sebebiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılamaması nedeniyle yargı kararının fiilen uygulanamadığı, yargı kararının uygulanması ve davacının mal varlığının tespiti için gerekli çalışmalara başlandığı, yargı kararının fiilen uygulanamamasının nedeninin meşru olduğu, bu durumun tazminat ödemeyi gerektirmeyeceği sonucuna varıldığından, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü yolunda verilen temyize konu Mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca, davalı idarece davacının mal varlığını tespite yönelik olarak yapılacak çalışmalar sırasında davacı ya da yetkili temsilcisi ile muhtar veya o yer mahallinden en az iki kişinin de hazır bulunmasının temin edilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA oyçokluğuyla, davacının temyiz isteminin reddi ile anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA oybirliğiyle, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/11/2017 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden tarafların temyiz isteminin reddi ile temyize konu idare mahkemesi kararının onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.