Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2016/5120 E. , 2018/936 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/5120
Karar No : 2018/936
Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekteyken yaşanan terör olayları nedeniyle köyünü boşaltmak durumunda kalan ve köy boşaltma sebebiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvuru sonucu, sulhname imzalanmak suretiyle 2004 yılına kadar oluşan zararları tazmin edilen davacı tarafından, halen köyüne geri dönemediğinden bahisle 2004 yılı ve sonrasında oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; 5233 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 27/07/2004 tarihinden sonra oluştuğu öne sürülen zararlara yönelik olarak Kanunun 6. maddesinde; zarar görenin veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her halde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları halinde gerekli işlemlere başlanacağının belirlendiği, bu sürelerden sonra yapılacak başvuruların kabul edilmeyeceğinin hükme bağlandığı anlaşılmakla davacının süregelen zararları yönünden başvuru yaptığı hususu da gözetilerek idareye başvuru yaptığı 04/03/2015 tarihinden geriye doğru bir yıllık süreyi aşan (04/03/2014 tarihinden önceki dönemlere ilişkin) kısmı bakımından süresinde yapılmış bir başvuru olduğunun kabulüne imkân bulunmadığından dava konusu işlemde bu kısım yönünden hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddi, davacının idareye başvuru yaptığı 04/03/2015 tarihinden geriye doğru bir yıllık süreye ilişkin kısmına ilişkin olarak ise, ‘nin 22/07/2008 tarihli işleminden davacının köyünün 2008 yılı itibariyle KDRP kapsamına alındığı ve proje kapsamında köye dönüş için ödenek ayrıldığının belirtildiği, 30/06/2009 tarih ve 5412 sayılı İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından KDRP kapsamında olan illere dağıtımı yapılan yazıda; söz konusu projenin 17/08/2005 tarih ve 4117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve ilgili Genelgeler doğrultusunda yürütülmeye devam edileceğinin bildirildiği, köyüne geri dönmek isteyen vatandaşlara yönelik konut ve kendi konutlarını yapabilmeleri için malzeme yardımları gibi bireysel yardımların yapıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olma olgusunun dava konusu yer için gerçekleştiği ve bunun karşılığında idarece meydana gelen zararın sulh yolu ile ödendiği, fakat sonrasında çıkartılan KDRP projesi ve bunun uygulamaya konulmasıyla birlikte köye gidiş dönüşün veya giriş çıkışın sağlanmaya çalışıldığı ve mevzuatın öngördüğü “bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısı ile o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış olması halinin ortadan kalktığı, dolayısıyla davacının subjektif, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle, güvenlik kaygısı dışında köye dönmediği sonucuna ulaşılmakla dava konusu işlemin bu kısmında da hukuka aykırılık görülmediği, öte yandan; dava dilekçesinde davacı tarafından köyün belli tarihler arasında geçici güvenlik bölgesi ilan edildiği, caminin faal olmadığı, yerel ve genel seçimlerde oy kullanılmadığı, köye öğretmen atanmadığı vb. iddiaları ileri sürülmekte ise de; anılan iddiaların köyün terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamındaki faaliyetler nedeniyle tümüyle boşaltıldığı ve köye dönülemediği sonucunu doğurmayacağı, başka bir anlatımla, KDRP kapsamına alınan köye ekonomik ve sosyal sebeplerle dönülmemesi neticesinde, anılan kamu hizmetlerinin gerçekleştirilemediğinin kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde; terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş, aynı Kanunun ‘Başvurunun Süresi, Şekli, İncelenmesi ve Sonuçlandırılması’ başlıklı 6. maddesinde; “Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Bu Kanun kapsamındaki yaralanma ve engelli hâle gelme durumlarında, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmüne yer verilmiş, 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına, ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un Geçici 1. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde, 19.7.1987 tarihi ile bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” kuralı getirilmiştir.
Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında müracaat hakkı bulunanların bir yıllık süre içinde müracaat edememeleri durumunda, mağduriyetlerinin önlenmesi ve zararlarının sulh yoluyla karşılanması amacıyla 03/01/2006 Tarih ve 26042 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 5442 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesi ve 5233 sayılı Kanuna, 30/05/2007 tarih ve 26537 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5666 sayılı Kanunla eklenen Geçici 4. maddesiyle; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları halinde, 19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” kuralı getirilerek geçmiş dönemlere ilişkin başvuru süresi 30/05/2008 tarihine kadar uzatılmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın incelenmesinden; davacının … İli, … İlçesi, … Köyü’ndeki mal varlığıyla ilgili olarak uğradığını iddia ettiği zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı ilk başvurusu üzerine davacı adına tespiti yapılan değerlere ilişkin olarak zarar ödemesinin yapıldığı, sulhname imzalandığının davacı beyanıyla sabit olduğu, davacının 04/03/2015 tarihinde idare kaydına giren başvurusuyla halihazırda köye dönemediğini, devam eden zararlarının olduğunu belirterek uğradığını iddia ettiği zararlarının ödenmesini talep ettiği, bu başvurunun 16/03/2015 tarih ve 30/02/2015-11019 sayılı 2 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Kararı ile reddedilmesi üzerine anılan ret işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
-5233 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesi ve 6. maddesi kapsamında mal varlığına ulaşamama nedeniyle uğranıldığı belirtilen zararların tazmini amacıyla yapılan başvuruların incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde;
5233 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 27/07/2004 tarihinden öncesine ait olmakla birlikte halen devam eden zararlar açısından ve 5233 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 27/07/2004 tarihinden Kanun’un Geçici 4. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda başvuru süresini uzatan 5666 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 30/05/2007 tarihine kadarki döneme ilişkin olarak uğranıldığı iddia edilen zararlar yönünden başvuru süresi en son 30/05/2008 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu bakımdan söz konusu dönemler açısından başvuru süresinin en son 30/05/2008 tarihi olduğu konusunda tartışma bulunmamaktadır.
Ancak, 5233 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce boşaltılan/boşalan yerleşim yerlerinde yerleşim yerinin halen boş olduğu ve güvenlik kaygısı nedeniyle mal varlığına ulaşılamadığı iddiasıyla 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda; mal varlığına ulaşamadığını ileri süren kişilerin her yıl başvuru yapmasını ve sonucuna göre dava açmasını beklemenin hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı ve yargılamanın mümkün olan süratte ve az masrafla sonuçlandırılması yani usul ekonomisi ilkesine aykırı olacağından bunun yerine başvuru tarihinden geriye doğru (30/05/2007 tarihine kadar) bir değerlendirme yapılması hakkaniyete daha uygun düşecektir.
Bilindiği üzere, 5233 sayılı Kanun’un amacı; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir. Söz konusu Kanunun 7. maddesinde terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların Kanun kapsamında karşılanacağı belirtilirken, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar Kanun kapsamı dışında bırakılmıştır.
Uyuşmazlığa konu yerleşim yerinin, yerleşime kapalı kaldığı belirli bir dönem için davacının da aralarında bulunduğu yerleşim yerinde ikamet etmiş kişilerin zararlarının tespit edilerek ödendiği dosyadaki ve Dairemizdeki aynı köye ilişkin dosyalardaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, anılan yerleşim yerinin halen boş olduğu, bu yere güvenlik kaygısı nedeniyle gidilemediği, bu nedenle mal varlığına halen ulaşılamadığı ileri sürülerek 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının tazmini talep edildiğinden, değerlendirmenin bu hususa yönelik yapılması gerekmektedir.
Dairemizin yerleşik hale gelen ve istikrar kazanmış içtihatlarına göre, yerleşim yerinin tamamen boş olup olmadığının belirlenmesi amacıyla bazı kıstaslar belirlenmiş ve belirlenen bu kıstaslar ışığında uyuşmazlıkların çözümlenmesi esası benimsenmiştir.
5233 sayılı Kanun kapsamında mal varlığına ulaşamamadan kaynaklı tazminat taleplerinde yerleşim yerlerinin tamamen boşaltıldığı/boşaldığı hususuna ilişkin belirleme yapılırken, yerleşim yerinin nüfus verileri, seçim yapılıp yapılmadığı, sandık kurulu oluşturulup oluşturulmadığı, varsa okulunun kapalı olup olmadığı, din görevlisi bulunup bulunmadığı, adli veya askeri mercilere intikal eden olaylar olup olmadığı, yerleşim yerinin boşaltılan/boşalan yerler listelerinde bulunup bulunmadığı gibi hususlar, yerleşim alanının boş olup olmadığının tespitinde baz alınan kıstaslardan bazılarıdır.
Bu verilerin çoğunluğunun idare kaynaklarından temin edilmesi sebebiyle idarenin söz konusu verileri çelişkiden uzak bir şekilde ortaya koyabilmesi herşeyden önce kamu menfaati açısından önemlidir.
Bilindiği gibi 1994 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve 5233 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra da uygulaması hız kazanan Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, terör ve güvenlik kaygılarıyla yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan vatandaşlardan gönüllü olarak geri dönmek isteyenlerin geri dönüşlerinin kolaylaştırılması, geri dönülen yerlerde gerekli sosyal ve ekonomik alt yapının tesisi ile sürdürülebilir yaşam koşullarının oluşturulması, geri dönmek istemeyenlerin ise mevcut yaşadıkları yerlerde şehir hayatına uyumlarının geliştirilmesi, ekonomik ve sosyal durumlarının iyileştirilmesini amaçlayan bir projedir.
-Bu proje kapsamındaki yerleşim yerlerinde, yerleşim yerine dönmek isteyen vatandaşların yaşamasını ve sürdürülebilir kalkınmasını sağlayabilecek şekilde planlaması yapılmakta, gerekli olan yol, sağlık ocağı, okul, çeşme, kanalizasyon, elektrik, telefon gibi altyapı hizmetlerinin tamamlanması gibi Devlete bir takım yükümlülükler yüklenmektedir.
-Bu kapsamda, başvuru tarihi itibariyle halen boş olduğu ve güvenlik kaygısı nedeniyle gidilemediği belirtilen yerleşim yerleriyle igili olarak 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan tazminat başvurularında öncelikle bu yerlerin Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) kapsamında olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
KDRP kapsamına alınmış ise; bu kapsamda idarenin yerleşim yerine yönelik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, yaşam için yerleşilebilir bir alan oluşturup oluşturmadığı, güvenlik kaygısının minimize edilip edilmediğinin belirlenmesi zararların tazmini açısından önemlidir.
-Tüm bu hususların yanısıra; güvenlik kaygısı nedeniyle ikamet ettiği yerleşim yerini terk etmek zorunda kalan şahsın; söz konusu kaygının ortadan kaldırıldığı, yerleşim yerine dönebilme imkanının sağlandığı durumlarda; mal varlığına ulaşamamadan kaynaklı zararlarının tazmini olanağının ortadan kalktığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Kişinin yerleşim yerine dönme iradesini ortaya koyduğu; ancak bu yönde yetkili organlardan olumsuz bir cevap alındığı durumlarda veya idare yetkililerince herhangi bir cevap verilmeyerek ya da verilen cevabın aksini gösterir şekilde yerleşim yerinde devam ettiği belirtilen olay veya durumların tespiti halinde de terör ve terör faaliyeti nedeniyle güvenlik kaygısının halen devam ettiği ve kişinin söz konusu yerleşim alanında bulunan mal varlığı açısından zararının süregeldiği açıktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında dosya incelenecek olursa;
2004-2015 yılları arasında … Köyü’nde seçim sandığı kurulu oluşturulup oluşturulmadığı, eğitim, sağlık hizmetleri hakkında dosyada açıklayıcı bilgi olmadığı, … Kaymakamlığı İlçe … Müftülüğü’nün 03.03.2015 tarihli 01.01.2013-31.12.2014 tarihleri arasında aktif olan camilere ilişkin listede … Kampı Cami’nin dolu ve aktif olduğu, dosyada yer alan Genel Kurmay Başkanlığı ve İl Jandarma Komutanlığı Geçici Askeri Güvenlik Bölgeleri ve Yasak Bölge va Dağlar konulu listelerde 2011-2012-2013 yıllarında köyün yer aldığı görülmektedir. Ayrıca … İl Özel İdaresi’nin Köy ve Mezralara ilişkin listesinde … Köyü’nün halihazırda boş olduğu, Kadastro Müdürlüğü’nün 06.01.2016 tarihli yazısında … Köyü’nün kadastro çalışmalarının yapılmadığı, kadastro çalışması yapılmayan birimlerin genellikle ulaşım, güvenlik ve çoğu köy ve mezraların boşaltılmış olması ve henüz köye dönüş imkanı olmadığından sorunlu birimler olduğu belirtilmiştir.
Anılan dönemde, … Köyü’nün tamamen boş olduğu tespit edilmekle birlikte, köyün tamamen boş olmasının nedeninin terör olayları ve terörle mücadele nedeniyle yürütülen faaliyetler mi, yoksa köy halkının ekonomik ve sosyal nedenlerle köye dönme iradelerinin olmayışı mı olduğunun belirlenmesi 5233 sayılı Kanun kapsamında zararın tazmini açısından önem arz etmektedir.
Bu bağlamda dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde;
Terör ve terörle mücadeleden dolayı köyleri boşalmış olan vatandaşların Zarar Tespit Komisyonlarına halen köylerine dönemedikleri gerekçesiyle başvuruda bulunup tazminat talep ettiklerinin görülmesi üzerine ‘nin 27/11/2013 tarih ve 6020 sayılı yazısı ile, Merkez ve ilçe köylerine dönmek isteyen vatandaşların dönmesine engel herhangi bir durumun olmadığının köy muhtarlarına tebliğ edilmesinin … Kaymakamlığından istenildiği, anılan yazının 05/12/2013 tarihinde … Köyü Muhtarına tebliğ edildiği görülmektedir.
Tespit Komisyonu Başkanlığının 03/11/2014 tarih ve 7139 sayılı yazısı ile Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında yer alan köy ve mezraların isim listesi istenildiği, … İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü’nün 05/11/2014 tarih ve 7173 sayılı yazısı KDRP projesi kapsamında yer alan köy ve mezraların isimlerinin yer aldığı Yerleşim yeri listesinde … köyü ve mezralarının bulunduğu görülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan; … İli, … İlçesi, … Köyü’nün terör olayları ve terörle mücadele faaliyetleri nedeniyle 1993 yılında tamamen boşaltıldığı, davacının talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucu 2015 yılına kadar tamamen boş kaldığı anlaşılmaktadır. 1993 yılında boşalan köye ilişkin, davacının 2004 yılına kadar olan zararları karşılanmıştır. Boşalan köylerle ilgili olarak devam eden zararların tazmini istemli açılan davalarda ilgililerin köye ekonomik ve sosyal nedenlerle dönmemeleri halinde zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanmayacağı açıktır. 1993 yılında terör olayları nedeniyle boşaltılan ve 2008 yılında KDRP kapsamına alınan … Köyü’ne vatandaşların dönmelerine engel bir durumun olmadığı Valilikçe belirtilmekte ise de, anılan yerin, yerleşime uygun duruma getirilmesi amacıyla herhangi bir girişimde bulunulmadığı, bölgenin bu dönem zarfında geçici askeri yasak bölge ve yasak bölge ve dağlar listelerinde ilan edildiği, Kadastro Müdürlüğü yazısı ile halen kadastro çalışmalarının yapılamadığı, … İl Özel İdaresi internet sitesinde yer alan köy ve mezralara ilişkin listede köyün mevcut durumunun boş olarak belirtildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacının köye dönme iradesinin olmadığına ilişkin somut bir tespit de bulunmamaktadır.
Ayrıca davacı ‘ın dosyada bulunan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih E:…, K:… sayılı Vesayet (Süre Uzatım) kararı ile 15.09.2010 tarihinden itibaren vesayet altında olduğu, dava dilekçesine ekli Avukat …’ya verilen vekâletinin 22.02.2010 tarihli yani vesayet kararından önceki bir tarihe ait olduğu tespit edilmiştir. Vesayet altında bulunan davacının vasisine ait vekâletname ve gerekli izin işlemlerinin idare mahkemesi tarafından tamamlanması gerektiği açıktır.
Durum böyle olunca, davacının yaptığı başvuru üzerine, 5233 sayılı Kanun uyarınca mükerrer ödemeye sebep olmayacak şekilde, davacının talebi doğrultusunda (2008,2009…2015 yıllarına ilişkin) zararının tespiti ve tazmini gerekirken, talebin reddine ilişkin işlemde ve davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.