Danıştay Kararı 15. Daire 2016/5102 E. 2017/1809 K. 13.04.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/5102 E.  ,  2017/1809 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/5102
Karar No : 2017/1809

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davacının ikamet ettiği …. Köyü’nün tamamen boşalıp boşalmadığı hususunun tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya konulamadığı ve davacının münferit ev ve eklenti yakma iddialarına ilişkin eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; …. İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekte olan davacıya ait ev ve eklentilerinin 1993 yılında yakıldığı iddiasıyla 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının karşılanması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 27/10/2011 tarih ve 2011/1-1816 sayılı 1 No.’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
…3. İdare Mahkemesince; Dairemizin 07/05/2014 tarih ve E:2014/1434, K:2014/3515 sayılı bozma kararına uyularak; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, …Köyü’nün, …İl Jandarma Komutanlığı’nın yazısı ekindeki boşalan köyler listesinde yer almadığı, …Köyü’nün nüfusunun 1985, 1990, 2000, 2011 ve 2012 yıllarında sırasıyla 2031, 2173, 807, 975 ve 934 kişi olduğu, … İlçe Seçim Kurulu’nun 04/04/2008 tarih ve 38 sayılı yazısında ilçede seçim yapılamayan köy ve mezranın bulunmadığı, … İlçe Müftülüğü’nün 03/04/2008 tarih 108 sayılı yazısında ilçedeki köy ve mezralarda din hizmetlerinin terör veya güvenlik gerekçesiyle kesintiye uğramadığı, anılan köydeki sağlık evinin personel yetersizliği nedeniyle aktif olmadığı, köy okulunun ise 1993-1994 yılı dışında açık olduğu, sözü edilen yıllarda da davalı idarece okulun terör kaynaklı olarak kapanmadığının belirtildiği anlaşıldığı, … köyünün nüfusunun 2173 kişi olduğu, boşalmadan sonraki nüfusun ise 807 kişi olduğu, bu nedenle anılan köyde göçlerden sonra bile daimi olarak köyde yaşayanların olduğu dikkate alındığında, anılan köyün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı sonucuna varıldığı, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; Bu Kanun’un amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu, “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde; bu Kanunun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı, 5. maddesinde; “zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmenin” komisyonun görevi olduğu, 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır. Ayrıca Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmeliğin 1. ve 2.maddelerinde de benzer düzenlemelere yer verildiği, 10. maddesinde; “Komisyon ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adli ve askeri teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir. Komisyon tarafından görevlendirilen kamu görevlileri öncelikli olarak komisyon tarafından verilen görevleri yerine getirirler.” hükmüne, 11. maddesinde; “Komisyon gerek görmesi halinde keşif yapabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle Kanun kapsamında karşılanabilecek nitelikte maddi zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının tazmini amacıyla başvurmaları halinde kurulacak Zarar Tespit Komisyonlarının, bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığı ve bulunması halinde miktarının ne olduğunu tespit etmek amacıyla ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belge istemek, bilirkişi görevlendirmek ve gerektiğinde keşif yapmak gibi kapsamlı bir araştırma-inceleme görevi ve yetkisi ile donatıldığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, Zarar Tespit Komisyonları tarafından, Kanun kapsamında tazmini gereken bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek amacıyla; malvarlığında meydana gelen zararlarda; kişinin terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlerden dolayı zarar gören mal varlığı bulunup bulunmadığı, şayet böyle bir malvarlığı var ise niteliği ve kapsamı gibi hususların, Kanun ve Yönetmelik tarafından gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak üzere kendisine tanınan vasıtalardan da yararlanmak suretiyle tespit edilmesi ve Kanun kapsamında tazmini gereken gerçek zarar miktarının ortaya konulması gerekmektedir.
Dava dosyasının ve … Köyü’ne ilişkin açılan diğer dava dosyalarının birlikte incelenmesinden, davacı tarafından 1993 yılında … İlçesi, …Köyü’nde ikamet ettiği ev ve eklentilerinin eşyası ile birlikte ateşe verilerek yakıldığından bahisle 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının tazmini istemiyle Zarar Tespit Komisyonuna başvurulduğu, dava konusu işlemle Türkiye Büyük Millet Meclisi Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’da Boşaltılan Yerleşim Birimleri Nedeniyle Göç Eden Yurttaşlarımızın Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Tespit Edilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporunda bahse konu köyün ismine rastlanmadığı ve diğer nedenlerle … Köyü’nün terör ya da terörle mücadeleden dolayı boşalmadığı/boşaltılmadığı tespiti ile keşif yapılmasına gerek görülmediği ve davacının evinin yakılması olayının Komisyonca tespit edilemediği, davacının da herhangi bir delil sunamadığından bahisle tazminat talebininin Komisyonca reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, evinin 1993 yılında ateşe verilerek yakıldığı iddiası ile Komisyona başvurulduğu, ancak münferit olaya ilişkin davalı idarece bir araştırma ya da keşif yapılmadığı görülmekte olup, Komisyon tarafından yeterli inceleme yapılmaksızın köyün boşaltılmadığı gerekçesiyle başvurunun reddedildiği anlaşılmaktadır.
…Köyü korucularının …Köyü’ndeki ev yakılması olaylarından sorumlu oldukları iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açılan 31847/96 başvuru numaralı Kemal Güven – Türkiye davası ve 31848/96 başvuru numaralı Cemal ve Nurhayat Güven-Türkiye davalarının 22/05/2001 tarihli kararlarında Devletimizin davacılara 10.000 İngiliz Sterlini ödemeyi teklif etmesi üzerine dostane çözüm sonucu davanın düşürülmesine karar verildiği; 31849-96 başvuru numaralı İşçi-Türkiye davasında Devletimizin davacıya 15.000 İngiliz Sterlini ödemeyi teklif etmesi üzerine 25/09/2001 tarihli karar ile dostane çözüm sonucu davanın düşürülmesine karar verildiği; 26973/95 başvuru numaralı Yöyler – Türkiye davasında, 24/07/2003 tarihli karar ile maddi zarar için 25,000 Euro, manevi zarar için 14,500 Euro ödenmesine karar verildiği; yine …Köyü korucularının … ilçesi, Dirimpınar Köyü’ndeki evlerini ateşe vermek suretiyle yaktıkları iddiasıyla açılan 31890/96 başvuru numaralı Kınay ve Kınay-Türkiye davasında ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin davanın dostane çözüme kavuşturulması çerçevesinde, başvuranlara 59.000 Euro ödemeyi kabul ettiği ve “Başvuranların davasındaki yetersizliklerin ve eylemlerin Sözleşmenin 8 ve 13. maddelerinin ve 1 No’lu Protokolün 1. maddesinin ve verilen zararın ve duygusal acıların Sözleşmenin 3.maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir. Hükümetimiz, bu maddelerle korunan hakların güvence altına alınmasını sağlamak üzere uygun talimatları vereceğini ve gereken tüm önlemleri alacağını ve gelecekte bu talimatlara riayet edileceğini taahhüt etmektedir. Bu bağlamda, bu başvuruya benzer şartlar taşıyan davaların daha etkili soruşturulması amacıyla yeni hukuki ve idari düzenlemeler getirildiği kaydedilmektedir.” maddesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bildirmesi üzerine Mahkeme’nin 26/11/2002 tarihli kararıyla dostane çözüm sonucu davanın düşürülmesine karar verildiği görülmüştür.
43854/98 Başvuru numaralı Soylu-Türkiye davasında ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 15/02/2007 tarihli kararıyla, başvuranın evinin yakıldığı veya köyünden güvenlik güçleri tarafından zorla çıkarıldığını gerekli kanıt standardına ulaşacak şekilde tespit edemediği ve başvuranın köyüne dönüşünün yetkililer tarafından engellendiği yönündeki iddiasını destekleyen herhangi bir bilgi veya delil sağlamamış olduğunundan başvurunun reddine karar verilmiştir.
Ayrıca Olağanüstü Hal Bürosu’nun 04/08/1997 tarih ve DS.VI/1-518 sayılı Boşalan Köyler konulu TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na yazılan yazı ve eklerinde …Köyü’nün Nisan 1994 tarihinden itibaren boşaldığı, köylülerin Balıkesir ili, Bandırma ilçesine yerleştiği, nüfus sayısının 2017 iken boşalmadan sonra 819 kişiye düştüğü, oturulabilecek 85 konutun olduğu, 130 konutun ise tahrip olduğunun belirtildiği bu hususa ilişkin olarak davalı idarenin bir araştırma yapıp yapmadığı hususunda, davalı idarece herhangi bir belge ve bilgi sunulamadığı, yine … Köyü’nde 1993-1994 tarihleri arasında mevcut okulun kapalı olduğu, diğer tarihlerde ise eğitim-öğretimin devam ettiği, davalı idarenin 1993-1994 yıllarında köydeki okulun kapalı olmasına yönelik bir gerekçe ortaya koyamadığı, soyut olarak terör kaynaklı olarak kapanmadığının belirtildiği, köyde yer alan Sağlık Evinin 1990-2000 yılları arası personel eksikliği nedeniyle faaliyet göstermediği, 1993 yılında iki köylüye ait evin terör örgütü tarafından yakıldığı görülmüştür.
Sonuç olarak, Olağanüstü Hal Bürosu’nun 04/08/1997 tarih ve DS.VI/1-518 sayılı Boşalan Köyler konulu TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na yazılan yazı ve eklerinde 130 konutun tahrip olduğunun belirtildiği, ayrıca ev yakma olaylarına ilişkin birçok Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının olduğu anlaşıldığından, ev ve eklentilerinin yakılması olayının yeterince araştırılmaksızın, …ili, … ilçesi, ….. Köyü’nün boşalmış olup olmadığının ve boşaltılmışsa hangi dönemlerde boşaltıldığı hususunda çelişkili bilgiler olduğu halde köyün boşalmadığı gerekçesiyle tesis edilen Komisyon kararında ve buna dayanan İdare Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Tüm bu bilgiler ve dava dosyalarındaki bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının evi ve eklentilerinin yakıldığı iddiasıyla ilgili olarak, iddiasının doğruluğunu kanıtlayan belgelerin olup olmadığı, tazmini gereken bir zararının bulunup bulunmadığının detaylı bir inceleme ve araştırma yapılarak ve gerekirse Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmelik’in 11. maddesinde öngörülen usule uygun bir şekilde …Köyü’nde keşif icra edilerek ortaya konması ve davacının bir zararı var ise, uğranılan zararın karşılanmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 3. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.