Danıştay Kararı 15. Daire 2016/4713 E. 2017/900 K. 22.02.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/4713 E.  ,  2017/900 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/4713
Karar No : 2017/900

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : …İdare Mahkemesi’nin… tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, annesi …. ile birlikte 03/11/2006 tarihinde 5233 sayılı Kanun uyarınca başvuru yapmasına rağmen, annesi adına mal varlığı tespiti yapılıp 15/03/2012 tarihinde sulhname imzalanmasına rağmen kendisi hakkında inceleme yapılıp işlem tesis edilmediği ileri sürülerek, 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvurunun değenlendirilmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacı ve annesi …tarafından 03/11/2006 tarihli tek dilekçe ile 5233 sayılı Kanun kapsamında Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’na başvuru yapıldığı, başvuru üzerine 26957 nolu işlem dosyasının oluşturulduğu, dosya kapsamında 27/09/2010 tarihinde keşif yapıldığı, keşif tutanağında sadece …’nın isminin bulunduğu, yapılan tespitler doğrultusunda sadece davacının annesi adına düzenlenmiş 27/02/2012 tarih ve 2012/1-75 sayılı Komisyon kararı uyarınca sulhname tasarısının … vekiline tebliğ edildiği ve vekil tarafından 15/03/2012 tarihinde sulhnamenin imzalanarak 1.761,080,48 TL ödemenin davalı idarece yapıldığı görülmekle beraber, gerek 27/02/2012 tarih ve 2012/1-75 sayılı Komisyon kararında, gerekse belirtilen karara dayanak alınan 27/09/2010 tarihli bilirkişi ve keşif tutanaklarında sadece davacının annesi … adına tespitlerin ve değerlendirmelerin yapıldığı, davacı (…) adına herhangi bir tespit yapılmadığı gibi herhangi bir komisyon kararının da alınmadığı, dolayısıyla tesis edilen dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idarece, adı geçen Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 12. maddesi ile, Kanun kapsamındaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı belirtilmiş, maddenin son fıkrasında da sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan 12. maddenin gerekçesinde ise “… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh bağlayıcı niteliktedir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasından sonra dava açılmasına hukuki olanak bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı ve annesi … vekili tarafından, … İli, …… Köyü ve mezralarında bulunan taşınmazlarına terör olayları nedeniyle ulaşamadıklarından bahisle uğradıkları ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle 03/11/2006 tarihli dilekçe ile Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’na başvuru yapıldığı, başvuru dilekçesine ek olarak murisleri …ve kardeşine ait taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının eklendiği ve başvuru dilekçesinde köyde 2683 dönüm taşınmazlarının bulunduğunun belirtildiği, anılan başvuru dilekçesi kayda alınarak 26957 sayılı işlem dosyasının oluşturulduğu, davalı idarece 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurulara ilişkin düzenlenen evrak kayıt defterinde başvurucu olarak ..ve ….’nın her ikisinin de isminin yazılı olduğu, komisyon tarafından tüm işlemlerin 26957 sayılı dosya numarası üzerinden yürütüldüğü, kadastro teknisyeninin 10/07/2007 tarihli raporunda, dosya numarası 2006/26957 adı: …-…’nın Konak Köyü’nde tapu kayıtları ve zilyetlikleri doğrultusunda tasarruflarında bulunan, 5233 sayılı Kanun uyarınca zarara has hisselerine düşen toplam arazi miktarının 120 hektar 8600 metrekare olduğunun belirtildiği, 27/02/2012 tarih ve 2012/1-75 sayılı Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işlemine dayanak alınan hesap tablosunda 35 adet erik ağacı, 85 adet armut ağacı, 125 adet elma ağacı, 85 adet ceviz ağacı, 520 metrekare ahşap taş duvarlı ev, 604 metrakere ahır, 1400 dekar yonca (kuru), 1198,99 dekar yonca (sulu), 100 dekar korunga, 300 dekar arpa kıraç, 370 dekar buğday (kuru), 200 dekar buğday, 30 dekar karışık sebze arazisi zararının 1.761.080,48-TL olarak belirlendiği, anılan miktarın davacı ve annesinin iştirak halinde malik oldukları ve zilyetliklerinde bulunan taşınmazların zararına ilişkin olduğu, anılan miktar uyarınca 26957 sayılı dosya için hazırlanan sulhnamenin 15/02/2012 tarihinde davacı vekili tarafından imzalandığı, anılan miktarın 19/07/2012 tarihinde davacı vekilinin hesabına yatırıldığı, davacı vekili tarafından 15-25/09/2014 tarihli dilekçeler ile Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvuruda bulunularak, 5233 sayılı Kanun uyarınca 03/11/2006 tarihinde yaptığı başvuruya bu zamana kadar cevap verilmediğinin belirtilmesi üzerine 1 Nolu Zarar Tespit Komisyonu’nun 01/10/2014 tarih ve 5433 sayılı işlemi ile, 26957 sayılı dosyada … ve ….adına tek dilekçe ile başvuru yapıldığı, başvuru sahiplerine ait dosyanın sisteme girişinin tek kişi üzerinden kayıt edilebilmesi nedeniyle sistemde … adına kayıt yapıldığı ancak dosyadaki işlemlerin her iki başvuran adına yürütüldüğü, sistemde tek bir kişi adı yazılabildiğinden komisyon kararının ve sulhnamenin …. adına düzenlendiği ve sulhnamenin davacı vekili tarafından imzalandığı, işlemlerin tek bir kişi adı üzerinden yürütülmesine karşın her iki başvurucunun da tüm zararlarının karşılandığının belirtilmesi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, ara kararı ile 5233 sayılı Kanun kapsamında aynı dilekçe ile birden fazla kişi tarafından başvuru yapılması halinde tek kişi adına mı yoksa başvuran herkes adına mı dosya açıldığı, tek kişi adına dosya açılıyorsa bu durumun dayanağı tebliğ, genelge veya görüş yazısı olup olmadığı, davacının annesi …’nın davacı ile birlikte yaptıkları başvuru dışında başvuru yapıp yapmadığının sorulması üzerine, davalı idarece sunulan yazıda, Zarar Tespit Komisyonuna yapılan başvuruların evrak kayıt defteri ve başvuru kayıt defterine kaydedilip müracaat işlem numarası aldıktan sonra elektronik takiplerinin yapılabilmesi için kayıt altına alındığı, bahse konu dosyanın da 2006/26957 numarası ile kayıt altına alındığı, 03/11/2006 tarihinde komisyonun ..Programını kullandığı,… Programındaki verilerin 2012 yılında E-İçişleri modülüne birebir aktarıldığı, E-İçişleri modülünde olduğu gibi.. Programında da başvuru olarak sadece tek kişi girişine izin verildiği, davacının annesi olan … adına 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılmış başka bir başvuru bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, 26957 sayılı dosya numarası üzerinden tespit, değerlendirme, işlem ve sulhnamenin sadece … adına tesis edilmesi, davacı adına herhangi bir tespit yapılmadığı gibi, komisyon kararının da alınmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, davalı idarece temyiz dilekçesinde, elektronik ortamda sisteme girişlerin tek kişi üzerinden yapılması nedeniyle tek kişi üzerinden işlemlerin yürütüldüğü, ancak tespit, değerlendirme, komisyon kararı ve sulhnamenin her iki başvuran adına tesis edildiği ileri sürülerek anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasının istenildiği, temyiz dilekçesine ek olarak da çok sayıda, birden fazla kişi adına müracaat yapılıp, komisyon kararı ve sulhnamelerin tek kişi adına tesis edildiğine ilişkin başvuru dilekçeleri, komisyon kararı ve sulhname örneklerinin eklendiği, bu örnekler arasında davacı vekilleri tarafından, birden fazla kişi adına başvuru yapılıp, tek kişi adına komisyon kararı düzenlenip sulhnamenin imzalandığına ilişkin 20/06/2007 tarihli sulhname örneğinin de eklendiği görülmektedir. (Dosya No:11988)
Durum böyle olunca, davacı ve annesinin murislerinden kalan ve iştirak halinde malik oldukları ile zilyetliklerinde bulunan taşınmazlarına ulaşamamaktan kaynaklanan zararlarının tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca tek dilekçe ile vekilleri tarafından müracaat edildiği, evrak kayıt defterine her iki başvuranın adının yazılarak her iki başvuran için ortak 26957 sayılı işlem dosyasının oluşturulduğu ve tüm işlemlerin bu dosya numarası üzerinden yürütüldüğü, verilerin elektronik ortama aktarılmasından kaynaklanan problemler nedeniyle sisteme tüm başvurucuların değil sadece içlerinden birinin adının yazılabildiği, bu hususun davalı idarece dosyaya sunulan 5233 sayılı Kanun uyarınca birden fazla kişi adına başvuru yapılıp tek kişi adına işlem tesis edilen dava dışı diğer başvuru, komisyon kararı ve sulhname örneklerinden de anlaşıldığı, bu durumun maddi hata/eksiklikten öteye geçmeyeceği gibi tek kişi adına düzenlenen komisyon kararının tüm başvuranlar için tesis edildiği gerçekliğini değiştirmeyeceği, bakılan davada da sisteme tek bir kişinin adının yazılmasına rağmen tespit ve değerlendirmelerin tapu kayıtları ve zilyetlikleri baz alınarak her iki başvuran (davacı ve annesi) adına yapılarak her iki başvuran zararı için komisyon kararı düzenlenerek sulhname hazırlandığı ve davacı vekili tarafından sulhnamenin imzalandığı, zararın eksik hesaplandığının düşünülmesi halinde sulhname imzalanmayarak dava açılması gerektiği, bu nedenle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddi yolunda karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 22/06/2015 tarihli dilekçede, … İli, …, …Köyü’nde kadastro çalışmasının yapılmadığı, Zarar Tespit Komisyonunun davacının annesi …’nın başvurusu ile ilgili çalışması sırasında, davacının zarara konu mal varlığından tapulu ve zilyetliğe dayalı zararlarını da tespit ve hesap ederek zararı karşıladığı belirtilmiş olup, bu durum … adına tesis edilen ancak her iki başvuran adına tesis edildiği anlaşılan 26957 sayılı dosyaya ilişkin Zarar Tespit Komisyonu kararına dayanak alınan tespitlerin her iki başvuran adına yapıldığının davacı tarafından da kabul edildiğini göstermektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.