Danıştay Kararı 15. Daire 2016/4693 E. 2018/2439 K. 13.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/4693 E.  ,  2018/2439 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/4693
Karar No : 2018/2439

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili : İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davacının ikamet ettiği … Köyü’nün tamamen boşalıp boşalmadığı hususu tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya konulamadığından, eksik incelemeye dayalı mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, Merkez İlçesi, … Köyü’nden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin … Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 29/08/2014 tarih, 30/01/2014/232 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; … İli, Merkez İlçesi, … Köyü merkezinin güvenlik sebebiyle boşaltılmadığı, ‘nin Boşalan Köy ve Bağlılarına ilişkin listelerde ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Boşaltılan Yerleşim Birimleri Nedeniyle Göç Eden Yurttaşların Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Tespit Edilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan Boşaltılan Yerleşim Birimleri Hakkında Bilgi Formunda davacının ikamet ettiği mezranın idarece ve mezra halkı tarafından tamamen boşaltılmadığının görüldüğü belirtilerek, her ne kadar davacı tarafından güvenlik endişesiyle köyünden göç etmek zorunda kalması sebebiyle uğramış olduğu zararların tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülmekte ise de, uyuşmazlık konusu olan ve davacının başvuru yaptığı … Köyü’nün terör olayları nedeniyle toplu şekilde boşaltılmadığı, davacı tarafından mal varlığının zarar gördüğüne ilişkin başkaca somut herhangi bir bilgi belgenin sunulamadığı, davacının 5233 sayılı Yasa hükümleri uyarınca zararının karşılanması istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu zarar tespit komisyonu kararında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde
ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre uğramış olduğu zararının tazmini amacıyla yaptığı başvuru sonucunda verilen 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 11/03/2011 tarih, 2011/1-1150 sayılı kararında, … Köyü ve mezralarının 1996 yılında boşaltıldığı, … Köyü ve kırsalında çok sayıda terör olayı meydana geldiği, vatandaşların terör ve güvenlik kaygısıyla köylerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, mal varlıklarını kullanamadıkları belirtilerek davacı lehine mal varlığına ulaşamama nedeniyle 20.517,08 TL ödenmesine karar verildiği, davacının belirlenen tutarı yeterli bulmaması sebebiyle uyuşmazlık tutanağı düzenlendiği, bunun üzerine söz konusu idari işlemin iptali için … İdare Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında açılan davada, mahkemece 30/04/2013 tarih, K:… sayılı karar ile … Köyü’nün terör olayları nedeniyle güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığı tespitinde bulunmakla beraber, keşif tarihinin idare tarafından davacıya bildirilmesi hususunda usulüne uygun tebligat yapılmadığı, düzenlenen keşif tutanağının davacı ya da davacı vekili tarafından imzalanmadığı, bu durumun keşif yapmanın amacına aykırı olduğu, zira davacının ve gösterebileceği tanıkların keşif sırasında dinlendikten sonra bir karar verilmesi gerektiği, oysa davacıya bu imkanın verilmediği, bu sebeple idari işlemde hukuka uyarlık görülmediğinden dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, söz konusu mahkeme kararının ardından verilen 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun 29/08/2014 tarih, 30/01/2014/232 sayılı kararı ile … İli, Merkez İlçesi, … Köyü merkezinin güvenlik sebebiyle boşaltılmadığı, sadece …, …, …, …ve …Mezralarının boşaltıldığı, davacı vekilinden istenilen bilgi ve belgeler verilmediği için keşif yapılmadığı, müracaatçının 5233 sayılı Yasa kapsamına giren bir zararı bulunmadığından talebin reddine karar verildiği, bu kararın iptali için açılan temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih E:…, K:… sayılı kararında köyün tamamen boşaltılmadığı, davacı tarafından mal varlığının zarar gördüğüne ilişkin başkaca somut herhangi bir bilgi, belgenin sunulamaması karşısında, davacının 5233 sayılı Yasa hükümleri uyarınca zararının karşılanması istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu zarar tespit komisyonu kararında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava dosyasında; İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nün 15/04/2011 tarih ve 1435 sayılı yazısında, … Köyü’nde 1990 yılında toplamda 771, 2000 yılında 223 kişinin yaşadığı, İl Müftülüğü’nün 12/04/2011 tarih ve 419 sayılı yazısında, 1990-2001 yılları arasında … Köyü’nde imam hatip görevlisinin olduğu, … Merkez İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’nın 04/04/2011 tarih ve 63 sayılı yazısında, … Köyü’nde 1991 ve 1995 yıllarında genel seçimlerin, 1994 ve 1999 yıllarında mahalli idareler seçimlerinin yapıldığı, … İl Jandarma Komutanlığı’nın 06/04/2011 ve 11997 sayılı yazısında … Köyü’nde 1990-2001 yılları arasında Geçici Köy Korucusunun olmadığı, İl Tarım Müdürlüğü’nün 14/04/2011 tarih ve 2171 sayılı yazısında, … Köyü’nün 2001-2010 yılları arasında Doğrudan Gelir Desteğinden yararlandığı, İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü’nün 05/11/2014 tarih ve 7131 sayılı yazısında, … Köyü’nün sadece …., …, …, …, … ve …. Mezralarının Köye Dönüş ve Rehabilitasyon kapsamında olduğu, … İl Jandarma Komutanlığı’nın 25/05/1998 tarih ve 34555 sayılı yazısı ile Olağanüstü Hal Bürosu’nun 23/06/1999 tarih ve 635 sayılı yazısında yer verilen boşalan köylere ilişkin tabloda, … Köyü’nün sadece ….,…,…,…, Mezralarının boşalan yerlerden olduğu anlaşılmıştır.
Yine aynı dosyada, … İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 26/04/2011 tarih ve 3631 sayılı yazısında, 1999-2001 yılları arasında köy ilkokulunun kapalı olduğu, 2011 yılında idarece aynı köye ilişkin 5233 sayılı Yasa kapsamındaki başvurulara olumlu cevap verilerek ödemelerin yapıldığı, adlı kişiye ödeme yapıldığına dair belgenin dava dosyasına eklendiği, İdarenin, … İdare Mahkemesi’nin ara kararına 01/04/2013 tarih ve 1087 sayılı yazısıyla vermiş olduğu cevapta … Köyü’nün boşaldığı tespitinde bulunduğu, … İdare Mahkemesinin ara kararına 21/10/2015 tarih ve 13385 sayılı yazısıyla vermiş olduğu cevapta ise, … Köyü’nün tamamen boşaltılmadığı sadece …,…,…,…,…,…. boşaltıldığı tespitinde bulunduğu görülmüştür.
Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dava dosyasında … Köyü’nün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılıp boşaltılmadığına ilişkin gerek idarenin gerekse mahkemelerin yakın tarihlerde vermiş olduğu çelişkili kararlar ve bilgiler olduğu anlaşılmakta olup; İdare Mahkemesince yapılacak araştırma ile söz konusu bilgiler arasındaki çelişkinin giderilerek, uyuşmazlık konusu dönemde adı geçen köyün tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı ile davacının malvarlıklarından yararlanma imkanının ortadan kalkıp kalkmadığı, ne kadar süreyle malvarlıklarından yararlanamadığı hususunun gerekirse yeniden keşif yapılarak araştırılması ve bu hususun tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmasından sonra bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle; eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.