Danıştay Kararı 15. Daire 2016/467 E. 2016/4610 K. 21.09.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/467 E.  ,  2016/4610 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/467
Karar No : 2016/4610

Temyiz Eden ve
Karşı taraf (Davacılar) :
Vekilleri :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalılar) : 1-
Vekili :
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarelerce, olayda hizmet kusuru bulunmadığından manevi tazminata hükmedilemeyeceğini bu nedenle kararın bu yönüyle bozulması ve davacıların temyiz isteminin reddi gerektiğini, davacılar ise mahkemenin manevi tazminata ilişkin tespitinin aynı zamanda maddi tazminata hükmedilmesini gerekli kıldığını ve bu yönden mahkeme kararının maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiğini savunulmaktadır.
Düşüncesi : Uyuşmazlık konusu olayda, hizmet kusurunun varlığına ilişkin somut bir tespit bulunmadığından dolayı, Mahkeme kararının maddi tazminatın reddine ilişkin kısmının onanması, manevi tazminata ilişkin kabul kısmının ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görülerek, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılardan ‘ın eşi, F. N. K.’ın babası olan K. K.’ın burun tıkanıklığı şikayetiyle başvurduğu …Devlet Hastanesinde 19.07.2012 tarihinde yapılan burun ameliyatı sonrası komaya girmesi ve yaklaşık yedi ay yoğun bakımda kalması ve sonrasında 08.02.2013 tarihinde vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle 2.000,00-TL maddi 50.000,00-TL manevi olmak üzere toplamda 52.000,00-TL tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; olayla ilgili olarak sağlık personeli hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan açılan kamu davasında … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla Adli Tıp Kurumunda alınan rapor ve alınan ifadeler doğrultusunda sanıkların üzerine atılı taksirle ölüme neden olma suçu yönünden meydana gelen ölüm olayına ilişkin olarak taksir olarak değerlendirilebilecek kusurları bulunmadığı anlaşıldığından sanıkların beraatine karar verildiği, Adli Tıp raporu ile …’a uygulanan tetkik ve tedavileri gerçekleştirilen doktor ve yardımcı sağlık personelinde atfedilebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığından Adli Tıp raporunda komplikasyon olarak nitelendirilen ölüme bağlı olarak davacılara destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ödenmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Manevi tazminat açısından ise idarenin hastanın derlenme odasından servise tam olarak uyandırılıp kendine geldikten sonra çıkarılmadığı anlaşılmakta olup, ölüm olayının bu sebeple gerçekleştiği sabit olmadığından davacılara destekten yoksun kalma tazminatı ödemesine imkan bulunmamakta ise de, hastanın derlenme odasında tam olarak uyandırılmadan servise çıkarılmış olmasının sonucu olarak davacıların duyduğu acı ve elemlere karşılık olmak üzere 50.000,00 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan Mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden;
Davacılar yakını müteveffa …., … Devlet Hastanesinde 19.07.2012 tarihinde saat 10:00 sularında septorinoplasti ameliyatına alınmıştır.
Saat 11:30 sularında ameliyat sona ermiş, hasta solunum cihazından ayrılarak derlenme odasına alınmıştır.
Yaklaşık 20 dakika derlenme odasında bekletildikten sonra hasta, 11:55 sularında servisteki odasına çıkarılmıştır.
Saat 12:50 sularında hastanın solunumunda durma tespit edilmesi üzerine, ilk müdahalede bulunularak sağlık personeli eşliğinde Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
Hasta, bu merkezde yoğun bakıma alınmış, sevkten yaklaşık beş ay sonra 08.02.2013 tarihinde vefat etmiştir.
Ceza yargılaması esnasında …. Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına konu olan Adli Tıp Kurumu raporunda; anestezi öncesi muayene, anestezi tekniğinin seçimi, kullanılan ilaçlar, dozları ve anestezinin tıp kurallarına uygun olduğu, anestezi uzmanı doktor ve anestezi teknisyenlerinin işlemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu cihetle atf-ı kabil kusur bulunmadığı yününde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; kamu hizmetinin işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. İdare mahkemelerince, idarenin sorumluluğuna gidilirken de; hizmet kusurunun varlığı açıkça ortaya konulduktan sonra, uğranılan maddi ve manevi zararın miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, Adli Tıp Kurumu Raporunda, idare ajanlarına yönelik atf-ı kabil bir kusur bulunmadığı belirtilmiş olmakla birlikte, olayda hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti açısından aşağıda belirtilen hususları açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
1- K. K.’ın ameliyat öncesi yapılan rutin tetkikleri ve muayenesinde herhangi bir eksiklik bulunup bulunmadığı,
2- Hastanın ameliyat sonrası solunum cihazından ilgili sağlık personelince erken ayrılıp ayrılmadığı, bu olayın ölüm olayıyla bir illiyet bağının bulunup bulunmadığı,
Hususlarının tespiti için dosyanın 2659 sayılı Kanun’un 15. maddesi uyarınca Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilerek, Adlî Tıp Genel Kurulu aracılığıyla dosya üzerinden yaptırılacak yukarıda belirtilen hususlar ile taraf iddialarının irdelendiği, açıklamalı ve gerekçeli yeni bir rapor alınması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:…sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/09/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
Davacıların yakınına uygulanan tedavilerde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Mahkemenin 11.02.2015 ara kararlarıyla dosya Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiştir.
Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu tarafından konuya ilişkin hazırlanan 25.02.2015 tarih ve 819 numaralı kararında özetle; “Kişinin ölümünün rinoplasti ameliyatı sonrası nedeni bilinemeyen solunum ve dolaşım durmasına bağlı hipoksik iskemik ensefalopati ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, hastanın 16.07.2012 tarihinde burun tıkanıklığı nedeniyle … Devlet Hastanesine başvurduğu, 19/07/2012 tarihinde saat 10:00’da operasyonun yapıldığı, operasyon sonrası 20 dakika derlenme sonrası servise yollandığı, saat 12:50’de hastanın kalbinin durduğu, bunun üzerine hastanın müşahadeye alındığı, entübe edilerek CPR’a başlandığı, 2 dakika arayla tekrar ritmi dönen hastanın … Araştırma Hastanesi’ne yoğun bakım ambulans ve sağlık görevlileri ile sevk edildiği dikkate alındığında; ameliyat endikasyonunun uygun olduğu, ameliyata katılan personele atf-ı kabil kusur bulunmadığı; hastanın operasyondan evvel anestezi öncesi tetkiklerinin yapıldığı, anestezi uzmanı tarafından hastanın görüldüğünün belirtildiği, kan tetkiklerinin ve kanama pıhtılaşma tetkiklerinin normal olduğu, saat 10:00’da ameliyata alındığı, saat 11:35’te hastanın ameliyattan çıktığı, 20 dakika kadar derleme odasında bekletilip TA:110/80 mmHg, nb:87, spo2:%99, olarak servise gönderildiği, uygulamada kullanılan ilaçlar dışında Prednol, Ulcuran Metpamid, Atropin, Dikloron, Neostigmin, Teobag kullanıldığı, serum olarak da 2lt Laktatlı Ringer toplam 2200 cc mayi aldığı, servis kayıtlarında saat 12:05’te tansiyon arteryel 140/90 mmHg, Kalp hızı 96, ateş:36.1, solunum:21/dk, hastaya drl takılı olduğu, 12:45’te yaşamsal parametrelerin normal olduğu, 70/55 mmHg, nabız:80/dk, 110/70 mmHg, nb:76/dk olduğu, 12:55’te kardiyak ve solunum arresti olup, CPR uygulandığı, anestezi öncesi muayene, anestezi tekniğinin seçimi, kullanılan ilaçlar, dozları ve anestezinin tıp kurallarına uygun olduğu, anestezi uzmanı ve teknisyenlerinin işlemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu cihetle personele atf-ı kabil kusur bulunmadığı” yününde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Diğer yandan, olayla ilgili olarak sağlık personeli hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan açılan kamu davasında …Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla Adli Tıp Kurumunda alınan rapor ve alınan ifadeler doğrultusunda sanıkların üzerine atılı taksirle ölüme neden olma suçu yönünden meydana gelen ölüm olayına ilişkin olarak taksir olarak değerlendirilebilecek kusurları bulunmadığı anlaşıldığından bahisle sanıkların beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen Adli Tıp raporu ile Kemal Kaymaz’a uygulanan tetkik ve tedavileri gerçekleştirilen doktor ve yardımcı sağlık personelinde atfedilebilecek bir kusurun yanı sıra bunlardan bağımsız olarak sağlık hizmetinin işleyişine ilişkin nesnel bir bozukluk ve aksaklığa işaret edecek hizmet kusuruna ilişkin bir tespit de bulunmadığından, Adli Tıp raporunda komplikasyon olarak nitelendirilen ölüme bağlı olarak davacılara destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ödenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Mahkemenin maddi tazminatın reddine ilişkin kararı bu yönüyle hukuka uygun olup, kararın bu kısmının onanması gerekmektedir.
Manevi tazminat açısından ise, Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın oluşması ve bu zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararın tazmini, idarenin hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilmektedir.
Manevi tazminat, idari eylem veya işlem nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa karşılamaya yönelik bir manevi tatmin aracıdır.
Manevi tazminat, evrensel hukukta eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuru da ön plana alınmaktadır. Gelişen hukuktaki bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde, tatmin olma duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini de ortaya koymakta ve vücut bütünlüğü yanında ruh sağlığını da içeren kişi haklarının önemini vurgulamaktadır.
Manevi tazmin ile amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek değil, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarmaktır.
Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir miktarda olması gerekmektedir. Bir diğer deyişle manevi tazminata hükmedilebilmesi için hizmet kusurunun varlığının somut ve şüpheden ari bir şekilde ortaya konulmuş olması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince, manevi tazminata hükmedilmesine esas alınan, “hastanın derlenme odasından servise tam olarak uyandırılıp kendine geldikten sonra çıkarılmadığı dosya içeriğinde alınan ifadelerden anlaşılmakta olup, hasta yakınlarında istenilmeyen sonucun bu durumdan kaynaklandığı konusunda şüphe duyulmasına neden olduğu, davacıların yakınının bu sebeple öldüğü ileri sürülemese ve bu husus genel bir uygulama olsa dahi sağlık hizmetinin bu yönüyle gereği gibi işlemediği sonucuna ulaşılmış olup, belirtilen husus nedeniyle davacıların acı ve elem duydukları” yönünde hasta yakınlarının çelişkili ifadeleri haricinde somut bir tespit bulunmamaktadır. Dolayısıyla tek taraflı iddia ve ifadelere dayalı olarak somut bir hizmet kusuru tespiti yapılmaksızın manevi tazminata hükmedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu nedenle kararın manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.