Danıştay Kararı 15. Daire 2016/4602 E. 2017/1155 K. 13.03.2017 T.

15. Daire         2016/4602 E.  ,  2017/1155 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/4602
Karar No : 2017/1155

Temyiz Eden (Davalı):
Vekili : Av.
Karşı Taraf (Davacılar) : 1-
2-
Vekilleri :
İstemin Özeti : ….. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek, kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Düşüncesi : Dava; davacılar tarafından ….Devlet Hastanesi’nde 21.01.2000 tarihinde meydana gelen çocuklarının ölü doğumu nedeniyle oluşan zararlarının tazmini istemiyle açılmış olup, İdare Mahkemesi tarafından idari hizmet kusurlu, hekim uygulamaları da hatalı bulunarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü yönünden verilen karar Dairemiz tarafından manevi tazminata ilişkin kısım onanıp, maddi tazminat istemi çocuğun ölü doğduğu, sağ ve tam doğmadığı için kişilik kazanamadığı gerekçesiyle bu kısım bozulmuştur.
Maddi tazminat isteminin ölü doğumlarda kişilik kazanılamadığı, kişilik sağ ve tam doğumla kazanılacağı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin olarak;
Cenin sağ doğmak kaydıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir. Hak ehliyetinin kazanılması Medeni Kanun’un 28. maddesinde düzenlendiği şekliyle geçmişe etkili olduğundan, ceninin ana rahminde olduğu dönem içerisinde gerçekleşen zarar doğurucu olay sebebiyle tazminat talep etmesi mümkündür. Sağ ve tam doğum gerçekleşinceye kadar, ceninin hak ehliyetini kazanıp kazanamayacağı doktrinde belirsiz olduğu için Yargıtay uygulamalarında, hakim görüş olan sağ ve tam doğumu geciktirici şart olarak nitelendirip, buna göre cenin ancak sağ olarak tamamıyla doğma şartının gerçekleşmesi halinde hak ehliyetini kazanabileceği, böyle olunca da sağ ve tam doğumun ardından, döllenmeden bu zamana kadar gerçekleşmiş olan zararların tazminini talep etmesinin mümkün olduğu, ceninin anne karnındayken meydana gelen zarar verici eylem nedeniyle tazminat talep hakkını her halde ceninin sağ ve tam olarak dünyaya gelmesini ve böylece hak ehliyetini kazanmasını gerektirdiği görüşü üzerinde yoğunlaştırmış sağ ve tam dünyaya gelememe, ölü doğumlarda hak ehliyeti ve kişilik kazanılamadığından maddi tazminat talep hakkının da doğmadığı sonucuna varılmaktadır. Hekimin kusurlu tıbbi müdahalesinin bedensel zarara yol açması, ana rahminde iken hekimin kusurlu tıbbi müdahalesi sebebiyle bedensel zararın doğması halinde, hekimden ve idareden tazminat talep edilmesi mümkündür. Üzerinde durulması gereken husus zarara ve dolayısıyla tazminat talebinin doğumuna yol açan olayın gerçekleştiği sırada ceninin henüz dünyaya gelmemiş, dolayısıyla hak ehliyetini de kazanmamış oluşudur. Bununla birlikte cenin sağ ve tam doğmakla hak ehliyetini geçmişe etkili olarak kazanacağından, aslında zarar verici olayın gerçekleştiği sırada da hak ehliyetine sahip olmaktadır. Böylece talep edilecek tazminatla giderilmesi istenen zarara yol açan olay idarenin kusurlu eylemi ya da idare ajanı olan hekimin hatalı tıbbi müdahalesi ile sağ ve tam doğumdan önce gerçekleşerek, sağ ve tam doğumunun önüne geçilmiş olması, sağ ve tam doğumun gerçekleşmemesi sonucunu doğuracak olmasıdır. Sağ ve tam doğumu çocuğunun tazminat talebi için mutlak şart sayarsak ölü doğumlara hekimin hatalı tıbbi müdahalesinin sebebiyet verdiği durumda çocuk ve aile için mağduriyete ve hak kaybına yol açılacağı ve hakkaniyete aykırı sonuçların ortaya çıkacağı açıktır. Çünkü çocuğun sağ ve tam doğumun idarenin eylemi ay da hekimin hatalı tıbbi müdahalesi ile kesilmektedir. Bu durumda maddi tazminat reddedilerek idarenin ve hekimin kusurlu eyleminin sorumluluğu mağdur olan anne babaya bırakılmaktadır. Bu durumda ceninin sağ ve tam doğumun gerçekleşmesi bozucu şart niteliği taşımaktadır. Cenin sağ olarak doğmazsa ana rahmine düşmekle kazandığı kişiliği idarenin ya da idarenin kusurlu eylemi sonucu sağ ve tam doğumunun önüne geçilerek ölümle sona ermiş olacak olacağından, hak ehliyeti doğumdan önceki bir dönemde yani anne rahmine düştüğü anda kazanacağı ve maddi tazminat talep hakkı doğacağı açıktır.
Bu sebeple çocuğun kişilik kazanmasının idarenin ve idare ajanının kusurlu eylemiyle önüne geçildiği ve ölü doğduğu durumlarda maddi tazminat talep hakkının var olacağı açık olduğundan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görülerek yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, dosyadaki bilgi ve belgeler incelenip, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendikten sonra işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılar tarafından …. Devlet Hastanesi’nde 21.01.2009 tarihinde meydana gelen çocuklarının ölü doğumu nedeniyle ıslah hakkı saklı kalmak suretiyle 1.000,00-TL maddi tazminatın bilirkişi raporunda belirtilen değer olan ………… için 151.434.36 TL ile baba için 125.965,85 TL olarak ıslah edilmek suretiyle toplam 277.400,21 TL maddi tazminat ve Anne ile Baba için ayrı ayrı 100.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 478.400,20-TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
….. İdare Mahkemesince; davacılardan ‘ın hamile olması nedeni ile sancılanması üzerine 21.01.2009 tarihinde saat 20.00 civarında eşinin annesi olan ile ….Devlet Hastahanesi Kadın Doğum Servisi’ne başvurduğu ve ebe …. ile….. tarafından karşılanarak muayene edildiği, nabız ölçümü, NST cihazı sonucunun normal olarak değerlendirilmesi sonucunda 20.28’de hastahaneden ayrıldıkları gece 23.00 ve 00.30 arası sancılarının sıklaşması sonucu tekrar hastaneye geldikleri ve nöbeti ebeler tarafından muayene edildikten sonra yatışa alındığı sabah saat 06.30 civarı sancıları sıklaştığı ve NST cihazına bağlanarak bebeğin solunumunun takip edildiği akabinde gerçekleşen doğum sonrası bebeğin ölü doğduğunun belirlendiği, davacılar tarafından doğum için takip ve muayeneden sorumlu doktor ve hemşireler hakkında suç duyurusunda bulunulması sonrası …. Asliye Ceza Mahkeme’since …. Esas ve …… sayılı kararıyla görevli iki ebe ve doktor hakkında taksirle ölüme neden olmak suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiği, aynı zamanda sanıkların 1’er yıl süreyle mesleklerinde yasaklanmalarına karar verildiği, davacılar tarafından ….Asliye Hukuk Mahkemesinde görevli ebe ve doktorlar aleyhine 24.01.2013 tarihinde tazminat davası açılması üzerine Mahkemenin 14.11.2013 tarihli kararıyla davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi üzerine idari yargıda davanın açıldığı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından hükme esas alınan Yüksek Sağlık Şurası’nın raporu, …. Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı’nın olaya ilişkin raporu ve …… Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi aracılığı ile aldırılan bilirkişi heyeti raporunda davacıların bebeğinin ölü doğmasının sebebinin ebe hemşirelerin (… .ve ….) görev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getirmedikleri , görevli doktorların (… .ve ….) gebeyi muayene etmeyerek görevlerinin ihmal ettiklerinin tespit edlidiğinin bildirildiği, bu durumda, davacıların tedavisini yürüten ebe hemşireler ve doktorların görev sorumluluklarını tam ve zamanında yapmadığının mahâlindeki Ceza Mahkemesi aracılığıyla hazırlatılan ve değerlendirmeye alınan 3 ayrı raporla sabit olduğu anlaşılmakla davacıların bebeğinin ölü doğumu sebebiyle davalı idarenin sunduğu hizmetlerin hiç yada gereği gibi sunulmadığından kaynaklandığı sonucuna varıldığı, atanan hesap bilirkişisince davacıların uğradığı zararın hesaplandığı, dava dilekçesinde davacılar tarafından talep edilen 1.000 TL maddi tazminat tutarı davacılar vekilince 08.07.2015 tarihli havale tarihli dilekçeyle 11.06.2015 tarihli hesap bilirkişince hazırlanarak dosyaya sunulan raporda tespit edilen destekten yoksun kalınan tutarı olan ………. için 151.434.36 TL ile …………. için 125.965,85 TL olarak ıslah edilmek suretiyle toplam 277.400,21 TL maddi tazminat istemine çıkarıldığı, anne ve baba tarafından talep edilen maddi tazminat isteminin tamamının kabulüne, manevi tazminat yönünden 11.000-TL (…….. için 10.000, ……… için 1.000) kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebi olan 89.000,TL kısmının ise reddine, hüküm altına alınan tazminatın dava tarihi olan 13/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça, İdare Mahkemesi kararının kabule ilişkin kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kabul edilen tazminata dava tarihi olan 13/06/2015 tarihinden itibaren itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Kararın maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı incelenecek olursa;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 8.maddesinde; “Her insanın hak ehliyeti vardır. “, 28.maddesinde ise; “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.” hükümleri yer almaktadır. Yasa koyucu anılan hükümlerle, çocuğun hak ehliyetini sağ ve tam doğmak koşuluyla anne rahmine düştüğü andan itibaren kazanacağını belirterek anne karnındaki cenine koşullu olarak hak ehliyeti tanımıştır. Buna göre ceninin kişiliğinden ve hak ehliyetinden bahsedebilmek için sağ ve tam doğmak koşullarının birlikte sağlanması gerekmektedir. Kişiliğin hangi anda kazanılacağı, kişinin hak ve yükümlülüklere sahip olması ve hukuk düzenince korunması yönünden önem taşır. Çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde edeceği belirtilerek, cenine de koşullu olarak hak ehliyeti tanınmasına ilişkin Medeni Yasa’nın 28/2. maddesindeki yasal düzenlemenin amacı, miras hukuku ve özel hukuk bakımından açılacak davalar yönünden önem taşımaktadır. Miras hukuku yönünden sağ olarak doğmayan cenin mirasçı olamaz. Destekten yoksun kalma zararına ilişkin istemlerin yasal dayanağını oluşturan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi uyarınca, ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin zararının karşılanması gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçiminin bir bölümü veya tümünü sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm meydana gelmeseydi az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kişi destek sayılır. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayılan (farazi) destek kavramı söz konusudur.
Dava konusu olayda; davacılardan …… hamile olduğu, Adli Tıp Raporundan ve dosyadaki belgelerin tetkikinden davacıların bebeğinin henüz anne karnında iken vefat ettiği, ceninin daha doğmadan öldüğü anlaşılmaktadır. Şu halde, yukarıda yer verilen yasa hükümleri uyarınca sağ olarak doğmadığı anlaşılmaktadır.
Bu hale göre, yukarıdaki açıklamalar ışığında, desteğinden yoksun kalındığı iddia edilen bebeğin tam ve sağlıklı olarak doğmuş olmadığı, anne karnında iken vefat ettiği, bu nedenle hukuk aleminde kişilik kazanmadığı anlaşıldığından, kişilik kazanamayan ve hak ehliyeti de bulunmayan ceninin ileride davacılara destek olacağının düşünülmesine hukuken imkan bulunmadığı, ölü doğarak hukuki anlamda kişilik kazanamayan bebeğin desteğinden yoksun kaldığının kabulüne olanak bulunmadığı, hukuken destek sıfatını kazanamayan ceninin, ileride davacılara destek olacağı kabul edilerek davacılar lehine toplam 277.400,21-TL destekten yoksun kalma tazminatının kabulü yönünde verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmadığından bozulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüyle, …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E… sayılı kararının, maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA, kararın temyize konu edilen diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.