Danıştay Kararı 15. Daire 2016/383 E. 2018/6760 K. 09.10.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/383 E.  ,  2018/6760 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/383
Karar No : 2018/6760

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : nın 17.11.2015 tarih ve 5811610 sayılı yazısı ile 29.12.2015 tarih ve 6615937 sayılı uygulamaya yönelik işleminin iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Düşüncesi : Dava konusu düzenlemede, üst hukuk normlarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı cihetle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi : Dava; nın 17.11.2015 tarih ve 5811610 sayılı yazısı ile 29.12.2015 tarih ve 6615937 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde, Kurum tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ile bu hizmetlerin süresine dair usul ve esaslara yer verilmiş, son fıkrasında da, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı, Kurumun, bu amaçla komisyonlar kurabileceği, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabileceği, Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği hükme bağlanmış, “Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” başlıklı 72. maddesinde ise, 65. madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Komisyonun, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabileceği, 63. madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
Genel Sağlık Siğortası Genel Müdürlüğünce Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine gönderilen dava konusu 17.11.2015 tarih ve 5811610 sayılı yazıda pleksus bozuklukları tanılarında ayırıcı tanının MRI ve elektrofizyolojik testlerle yapılmış olması gerektiğine işaret edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği’nin Ek-2/C listesinde yer alan puanlar esas alınarak karşılandığı, söz konusu listede brakial pleksus bozukluk ile lumbosakral pleksus bozukluklarının B grubu tanılar arasında yer aldığı, servikal disk bozuklukları ile intervertebral disk bozukluklarının ise D grubu tanılar arasında bulunduğu, B grubu tanıların işlem puanlarının ve tedavilerine kurumca ödenen bedelin D grubu tanılardan yüksek olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezleri tarafından gönderilen yazılarda sağlık hizmet sunucularının MRI görüntülemesinde saptanan sinir kök bozukluklarını (B) grubunda yer alan brakial pleksus bozuklukları veya lumbosakral pleksus bozuklukları olarak kabul ederek kuruma faturalandırmak istemesi nedeniyle kurum ödemelerinde sıkıntılar yaşandığının belirtilmesi üzerine konu ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığına görüş sorulduğu, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 02.10.2015 tarih ve 1542 sayılı cevabi yazısında servikal/lomber diskopati ile pleksus bozukluklarında ayırıcı tanının elektrofizyolojik testler ve MRI ile yapılmasının uygun olacağının belirtildiği, konu hakkında görüşleri alınan Ankara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Başkanlığının da aynı yönde görüş verdikleri anlaşılmıştır.
Bu durumda, Sağlık Bakanlığı ile Üniversitelerin Anabilim Dallarınca verilen görüşler dikkate alındığında sosyal güvenlik sistemine ait sınırlı kaynakların yersiz kullanımının önlenmesi, faturaların ödenmesinde farklı yaklaşım ve uygulamaların ortadan kaldırılması ve dolayısıyla faturalandırma işlemleri ile tedavinin sağlıklı yapılabilmesi amaçlarıyla pleksus bozuklukları tanısında MRI ve elektrofizyolojik testlerin istenmesine yönelik dava konusu işlemlerde hukuka ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları dinlenildikten, dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava; nın 17.11.2015 tarih ve 5811610 sayılı yazısı ile 29.12.2015 tarih ve 6615937 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Davacı tarafından; SGK ile imzaladıkları özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alım sözleşmesi gereği sağlık hizmeti verdikleri, davalı idarenin 17.11.2015 tarihli yazısında Sağlık Uygulama Tebliği EK/2D-2 listesinde yer alan “G54.0- Brakial Pleksus Bozuklukları” ile “G54.1- Lumbosakral Pleksus İntervertebral Disk Bozuklukları” farkları hakkında görüş belirtildiği, pleksus bozukluklarında ayırıcı tanının MRG ve elektrofizyolojik testlerle yapılmasının uygun olduğu bildirildiği, bu yazı sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumunun 2015 Mayıs ve Ağustos dönemine ait 2 adet faturalarını incelediği, Mayıs 2015 döneminde 5 hastadan 80.874.27-TL Ağustos 2015 döneminde 5 hastadan 137.150.18-TL şirketin Sosyal Güvenlik Kurumundan olan alacağından kesinti yapılarak ödeme gerçekleştirilmiş olduğu, kesinti nedeninin Brakial Pleksus Bozukluğunda hem EMG hem MRG istenmesinin uygun olacağına dair Sağlık Bakanlığı yazısı olduğu, fatura inceleme komisyonunun incelediği faturalarda brakial pleksus bozukluğu tanısı konulan hastalarda sadece MRG tetkikinin fatura ekinde yer aldığı, elektrofizyolojik testlerin ( EMG tetkikinin ) yer almadığı için ödemede kesinti yapıldığının bildirildiği, bu uygulamanın fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerini ve hizmetlerini sıkıntıya sokacağı, ileri tetkik olan MRG ‘nin %99 vakaları gösterdiği, hastaya acı veren ve %60-70 arası vakaları gösteren EMG tetkikinin aynı tedavi ve vakada istenmesinin tıbbi literarütüre aykırı olduğu, hem hastaya eziyet hem kuruma ek bir külfet olduğu, MRG veya EMG şeklinde işlemin değiştirilmesi gerektiği, MRG ‘nin EMG’ ye oranla ileri bir tetkik olduğu ve daha ayrıntılı olduğu, Ankara gibi bir ilde EMG çekimi yapan sadece birkaç hastane ve tıp merkezi olduğu, EMG ya da MRG nin birlikte değil alternatif olarak istenebileceği, konunun açıklığa kavuşması için farklı üniversitelerin fiziksel tıp ve rehabilitasyon ana bilim dallarından bilirkişi raporu alınması gerektiğ ileri sürülmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından; 5510 sayılı Yasada “Finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde ” Kurumun finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile …….. Ödeme usul ve esaslarını Aile Sosyal Politikalar Bakalığı ve Sağlık Bakanlığı görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu ” düzenlemesine yer verildiği, fizik tedavi rehabilitasyon uygulamalarının bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/D-2 fizik tedavi rehabilitasyon tanı listesinde yer alan A,B,C,D tanı grupları için Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/C listesinde yer alan puanlar esas alınarak bedellerinin karşılandığı, Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/D-2 listesindeki pleksus bozukluklarının B grubu tanılar arasında yer aldığı, A ve B grubu tanıların rehabilitasyon programı özellik arz ettiğinden ve özelleştirilmiş rehabilitasyon ekip üyesi, ekipman ve mekan gerektirdiğinden işlem puanları ve dolayısıyla bu tedavilere kurumun ödediği bedelin daha yüksek olduğu, bu hastalık grubu ile ayırıcı tanısı gereken disk bozuklukları tanıları ise aynı listede D grubu işlemler içerisinde yer aldığı, sağlık hizmeti sunucularının MRI görüntülemesinde saptanan sinir kök bozukluklarını B grubundaki pleksus bozuklukları olarak kabul ederek kuruma faturalamak istenmesiyle birlikte işlem puanlarındaki farklılık nedeniyle kurum işlemlerinde sıkıntı yaşandığının bildirilmesi sonucu kriterlerin oluşturulması için Sağlık Bakanlığından görüş istendiği, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmeti Genel Müdürlüğünün 02.10.2015 tarihli yazısında; Servival/Lomber disk bozukluklarının disk içeriği ve yapısının bozulması olduğu, ilerleyen dönemlerde disk yapısının omirilikten çıkan spinal sinirlerde basıya neden olarak klinik tabloyu ağırlaştırdığı, pleksus yapısı ise spinal sinirlerin birleşerek daha distalde oluşturdukları yapı olduğu disk bozuklukları disk basısının pleksus lezyonuna neden olmayacağı, pleksus bozuklukları ile disk bozuklukları benzer klinik septomlar oluşturmasına rağmen birbirinden farklı tanılar olduğu, sinir lezyonunun yeri tedavi yaklaşımı, biyolojisinin birbirinden farklı olduğu, disk bozukluğu ve disk basısının direk olarak pleksus lezyonuna neden olmadığı, bu iki tanının klinik özellikleri kısmen benzerlik gösterse de tedavi yaklaşımlarının farklı olduğu,disk bozukluğuna bağlı lezyonların teşhisi MRI konulabileceği ile, EMG tetkikinde farklı bulgular elde edildiğinden servikal/lomber diskopati ile pleksus bozukluklarında ayırıcının tanının elektrofizyolojik testler ve MRI ile yapılmasının uygun olacağı, Servikal MRI tetkiki ile servival ve lomber disk bozuklukları tanısı konulabileceği, pleksus lezyonu düşünülen hastalarda ileri tetkik olan pleksus MRI gerekli olduğu, EMG tetkikinde servival/lomber disk bozukluklarında duyu potansiyeli normal olarak elde edilirken, pleksus bozukluklarında duyusal potansiyeller elde edilmediği, iğne ile yapılan elektrofizyolojik incelemede ise paravertebral kaslar pleksus lezyonlarında normal olarak elde edilirken, disk bozukluklarında bu kaslarda patolojik bulgular elde edildiği yönünde görüş bildirildiği, konu ile ilgili üniversite hastanlerine ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Bakım Merkezi Başkanlığına da görüşler sorulmuş olduğu, gelen cevaplarda disk ve pleksus bozukluklarının tanılarının ayrı olduğu, rutin servikal ve lumboskral MRI tetkiklerinin pleksus bozuklukları tanısında yetersiz kalabileceği, gerekirse pleksus MRI çekilebileceği, pleksus bozukluğunda elektrofizyolojik yöntemlerin tanıda önemli rol oynadığı, ayırıcı tanıda EMG yapılmasının uygun olduğunun düşünüldüğünün belirtildiği, bu sebeplerle intervertebral disk bozukluklarının pleksus lezyonu olarak faturalandırılmasının önüne geçmek amacıyla bu tanılarındaki ayırıcı tetkikin MRI ile elektrofizyolojik testlerin birlikte yapılmasının il müdürlüklerine 17.11.2015 tarihinde bildirildiği, pleksus lezyonu tanısında servival ve lomber MRI ile değil pleksus MRI ya da EMG ile tanının konulabileceği belirtilerek kök lezyonları ile pleksus lezyonları farkı vurgulandığı, hususları savunulmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden ; fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi şeklinde özel sağlık kuruluşu olan davacının Sosyal Güvenlik Kurumunca 2015 Mayıs ve 2015 Ağustos dönemine ait 2 adet faturanın incelendiği, Mayıs 2015 döneminde 5 hastadan 80.874.27-TL Ağustos 2015 döneminde 5 hastadan 137.150.18-TL şirketin Sosyal Güvenlik Kurumundan olan alacağından kesinti yapılarak ödeme gerçekleştirilmiş olduğu, kesinti nedeninin Brakial Pleksus Bozukluğunda hem EMG hem MRG istenmesinin uygun olacağına dair Sağlık Bakanlığı yazısı olduğu, fatura inceleme komisyonunun incelediği faturalarda brakial pleksus bozukluğu tanısı konulan hastalarda sadece MRG tetkikinin fatura ekinde yer aldığı, elektrofizyolojik testlerin ( EMG tetkikinin ) yer almadığı için ödemede kesinti yapıldığının bildirildiği, fizik tedavi rehabilitasyon uygulamalarının bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/D-2 fizik tedavi rehabilitasyon tanı listesinde yer alan A,B,C,D tanı grupları için Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/C listesinde yer alan puanlar esas alınarak karşılandığı, Sağlık Uygulama Tebliği EK-2/D-2 listesindeki pleksus bozukluklarının B grubu tanılar arasında yer aldığı, A ve B grubu tanıların rehabilitasyon programı özellik arz ettiğinden ve özelleştirilmiş rehabilitasyon ekip üyesi, ekipman ve mekan gerektirdiğinden işlem puanları ve dolayısıyla bu tedavilere kurumun ödediği bedelin daha yüksek olduğu, disk bozuklukları tanılarının ise aynı listede D grubu işlemler içerisinde yer aldığı, sağlık hizmeti sunucularının MRI görüntülemesinde saptanan sinir kök bozukluklarını B grubundaki pleksus bozuklukları olarak kabul ederek kuruma faturalamak istenmesiyle birlikte işlem puanlarındaki farklılık nedeniyle kurum işlemlerinde sıkıntı yaşandığının bildirilmesi sonucu kriterlerin oluşturulması için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığından görüş istendiği, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmeti Genel Müdürlüğünün 02.10.2015 tarihli yazısında; Servival/Lomber disk bozukluklarının disk içeriği ve yapısının bozulması olduğu, ilerleyen dönemlerde disk yapısının omurilikten çıkan spinal sinirlerde basıya neden olarak klinik tabloyu ağırlaştırdığı, pleksus yapısı ise spinal sinirlerin birleşerek daha distalde oluşturdukları yapı olduğu disk bozuklukları disk basısının pleksus lezyonuna neden olmayacağı, pleksus bozuklukları ile disk bozuklukları benzer klinik septomlar oluşturmasına rağmen birbirinden farklı tanılar olduğu, sinir lezyonunun yeri, tedavi yaklaşımı, biyolojisinin birbirinden farklı olduğu, disk bozukluğu ve disk basısının direk olarak pleksus lezyonuna neden olmadığı, bu iki tanının klinik özellikleri kısmen benzerlik gösterse de tedavi yaklaşımlarının farklı olduğu, disk bozukluğuna bağlı lezyonların teşhisi MRI konulabileceği, EMG tetkikinde farklı bulgular elde edildiğinden servikal/lomber diskopati ile pleksus bozukluklarında ayırıcının tanının elektrofizyolojik testler ve MRI ile yapılmasının uygun olacağı, servikal MRI tetkiki ile servival ve lomber disk bozuklukları tanısı konulabileceği, pleksus lezyonu düşünülen hastalarda ileri tetkik olan pleksus MRI gerekli olduğu, EMG tetkikinde servival/lomber disk bozukluklarında duyu potansiyeli normal olarak elde edilirken, pleksus bozukluklarında duyusal potansiyeller elde edilmediği, iğne ile yapılan elektrofizyolojik incelemede ise paravertebral kaslar pleksus lezyonlarında normal olarak elde edilirken, disk bozukluklarında bu kaslarda patolojik bulgular elde edildiği yönünde görüş bildirildiği, konu ile ilgili Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü ile Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Bakım Merkezi Başkanlığına da görüşler sorulmuş olduğu, gelen cevaplarda disk ve pleksus bozukluklarının tanılarının ayrı olduğu, rutin servikal ve lumboskral MRI tetkiklerinin pleksus bozuklukları tanısında yetersiz kalabileceği, gerekirse pleksus MRI çekilebileceği, pleksus bozukluğunda elektrofizyolojik yöntemlerin tanıda önemli rol oynadığı, ayırıcı tanı da EMG yapılmasının uygun olduğunun düşünüldüğünün belirtildiği dolayısıyla intervertebral disk bozukluklarının pleksus lezyonu olarak faturalandırılmasının önüne geçmek amacıyla bu tanılarındaki ayırıcı tetkikin MRI ile elektrofizyolojik testlerin birlikte yapılmasının il müdürlüklerine 17.11.2015 tarihinde bildirildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın ” Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması ” başlıklı 56. maddesinde ” Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. ” ile ” Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı 60. maddesinde ” Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. ” kuralı yer almaktadır.
16.06.2006 tarihli 26200 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. Maddesinde ” (Değişik ikinci fıkra: 6/2/2014-6518/81 md.) Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir. ” kuralı ” Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi ” başlıklı 72. maddesinde (Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/44 md.) 65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkilidir.” kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta, fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği’nin Ek-2/C listesinde yer alan puanlar esas alınarak karşılandığı, söz konusu listede brakial pleksus bozukluk ile lumbosakral pleksus bozukluklarının B grubu tanılar arasında yer aldığı, servikal disk bozuklukları ile intervertebral disk bozukluklarının ise D grubu tanılar arasında bulunduğu, B grubu tanıların işlem puanlarının ve tedavilerine kurumca ödenen bedelin D grubu tanılardan yüksek olduğu, sağlık hizmeti sunucularının MRI görüntülemesinde saptadıkları D grubunda yer alan sinir kök bozukluklarını B grubundaki pleksus bozuklukları olarak kabul ederek kuruma faturalamak istenmesiyle birlikte işlem puanlarındaki farklılık nedeniyle kurum işlemlerinde sıkıntı yaşanması sonucu kriterlerin oluşturulması için Sağlık Bakanlığından ve Üniversitelerin Anabilimdallarından görüş istendiği, gelen cevaplarda disk ve pleksus bozukluklarının tanılarının ayrı olduğu, rutin servikal ve lumboskral MRI tetkiklerinin pleksus bozuklukları tanısında yetersiz kalabileceği, gerekirse pleksus MRI çekilebileceği, pleksus bozukluğunda elektrofizyolojik yöntemlerin tanıda önemli rol oynadığı, ayırıcı tanıda EMG yapılmasının uygun olduğunun düşünüldüğünün belirtildiği dolayısıyla intervertebral disk bozukluklarının pleksus lezyonu olarak faturalandırılmasının önüne geçmek amacıyla bu tanılarındaki ayırıcı tetkikin MRI ile elektrofizyolojik testlerin birlikte yapılması gerektiği yazı ile il müdürlüklerine bildirilerek uygulama işlemlerinin tesis edildiği görülmüştür.
Bu durumda 5510 sayılı Yasanın 63. maddesinde ve 72. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumunun finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri, ödeme usul ve esaslarını Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu, sağlık hizmetlerinin bedellerinin niteliği itibariyle hayati öneme sahip olup olmaması, maliyet-etkililik ölçütleri genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle kurumca belirlendiği hususlarının yer aldığı, davalı idare tarafından yaptığı inceleme sonucunda dava konusu işlem tesisinden önce ödeme usul ve esasını belirlerken Sağlık Bakanlığından ve Üniversitelerin Anabilim Dallarından görüş alındığı ve alınan görüşler neticesinde işlem tesis edildiği, tesis edilen işlemlerde kamu yararı, hizmet gerekleri ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan …-TL. yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL. avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 09/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.