Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2016/3555 E. , 2017/1613 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/3555
Karar No : 2017/1613
Temyiz Eden (Davacı) :
Vekilleri :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin .. tarih ve .. sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Düşüncesi: Mahkeme kararının maddi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmının onanması, manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, dosyanın tekemmül ettiği görülmüş olup, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten ve tetkik hakiminin açıklamaları dinlenildikten sonra işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılardan ‘un eşi, diğer davacı ‘ un annesi olan …’un 24/07/2007 tarihinde doğum yapması ve sonrasında vefat etmesi, kızı davacı ‘un da beyin hasarlı olarak doğması sebebiyle, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek, davacılardan için 25.000 TL maddi, 35.000 TL manevi, Z….. için ise 25.000 maddi, 35.000 TL manevi olmak üzere toplam 50.000 TL maddi, 70.000 TL manevi tazminatın davalı idareden , olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dosyanın incelenmesinden, davacılar hatalı tedavi sonucu anne S……’ un vefat ettiğini kızı ‘ un da beyin hasarlı dünyaya geldiğini iddia ettiklerinden, Adli Tıp Kurumu’nda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; söz konusu kurumca hazırlanan 20.07.2011 tarih ve 2350 sayılı raporda ” doğum sonrasında ve doğumda kişiye uygulanan doğum takiplerinin ve ameliyat endikasyonunun doğru olduğu, yapılan müdahalelere rağmen doğum sonrası kanamanın ölümle sonuçlanabileceği, tedaviyi gerçekleştiren doktorlara atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, uygulamanın tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiş, bunun yanında da davacı Z…. ‘un fonksiyon eksikliğinin bulunup bulunmadığı hususunun belirlenebilmesi için küçüğün doğumdan sonra çekilen tüm BT ve MR grafilerinin aslı istendiği ve küçüğün bir Üniversite Hastanesi Çocuk Nöroloji Bilim Dalında muayenesi yapılarak son durumunu gösterir raporun talep edildiği, ara kararı gereği yerine getirilip talep edilen bilgi ve belgelerin temini sonucu, dosyanın tekrar Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, 25.12.2012 tarih ve 8209 sayılı raporda netice itibariyle ” doğumun ve doğum sonrası takibin tıp kurallarına uygun olduğu, idareye atfı kabil bir kusurun bulunmadığının oybirliğiyle mütalaa edildiği görülerek, tedavide davalı idare personelinin herhangi bir ihmal ve kusuru bulunduğunun tespitinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, ortada tazmini gereken idarenin herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığından, davanın reddine karar verildiği, Dairemizin 19.09.2013 tarihli E:2013/6736,K:2013/6090 saylılı kararı ile ; söz konusu Adli Tıp raporu hükme esas alınmış olmakla birlikte; anılan raporda, 25.07.2007 tarihinde saat 01.00 ile doğumun gerçekleştiği saat 02.45’e kadar NST kayıtlarının olmadığı cihetle doğum öncesi takipte eksiklik olduğu, ancak bu eksikliğin asfiktik doğan bebeğin doğum öncesi dönemde asfiksiye girdiği zamanın tam olarak tespit edilemeyeceği gerekçesiyle doğuma katılan ve doğum sonrası takibini yapan sağlık personeline ve idareye kusur atfedilemeyeceği belirtilmiş, buna göre dava konusu olayda doğum takibinin eksik yapılmış olduğu tespit edilmiş olması ve benzer bir olayda aynı durumun tıp kurallarına uygun olmadığı belirtilmiş olması karşısında söz konusu rapor hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmamış olup, idarenin tazmin sorumluluğu açısından, hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun saptanması için dosyanın 2659 sayılı Kanunun yukarıda anılan 15. maddesi uyarınca Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilerek, Adlî Tıp Genel Kurulu aracılığıyla dosya üzerinden yaptırılacak inceleme sonucu hazırlanacak rapor incelendikten sonra bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine bozma kararına uyularak; davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için, Adli Tıp Genel Kurulu aracılığıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bu karar doğrultusunda yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen Adli Tıp Genel Kurulunun 10/09/2015 tarih, 1842 Sayılı Kararında özetle; 24/07/2007 tarihinde saat 17:30 sıralarında sancılarının başlaması nedeniyle müracaat ettiği hastanede yapılan muayenesinde kollumda 5cm açıklık USG de 41 haftalık gebelik tespit edilerek travay takibinin yapıldığı, 25/04/2007 tarihinde saat 02:45 de vakum ile 3600 gr kız bebek doğurtulduğu, doğum sonrası saat 02:50 da hasta masada iken solunum sıkıntısı olduğu, hidrasyon ve oksijen uygulaması ile kliniğinin düzeldiği, vajinal kanaması olduğu takip altında iken solunum sıkıntısı gelişmesi nedeniyle operasyona alındığı, batın explarasyonu yapıldığı sırada kardiyak arrest geliştiği uygulanan tedaviye yanıt alınamadığı, 25/04/2007 tarihinde ölü olarak kabul edildiği, otopsisinde vagina içerisinde ve çevresinde yoğun kanama olduğu, beyinde ödemli görünüm olduğu, kişinin ölümünün kanama ve komplikasyonları sonucu meydana geldiği, 24/07/2007 saat 17.30’da miadında ağrılı gebe olarak …… Eğitim ve Araştırma Hastanesine yatırıldığı, gebelik USG tetkikinde 41 haftalık gebelik tespit edildiği, saat 15.30’da yapılan gebelik muayanesinde rahim ağzı açıklık 5 cm silinme %50-60 olduğu ÇKS(çocuk kalp sesi) 144 olduğu, normal doğum kararı alındığı, saat 02.40’da rahim ağzı tam açık gebe ıkınmadığı için vakum uygulandığı, normal vajinal doğum ile 3600 gr. ağırlığında 1. dakika apgarı 1 olan 5. dakika apgarı 4 olan canlı bir bebek doğurtulduğu, mevcut tıbbi belgelere göre normal doğum ve vakum endikasyonu’nun doğru olduğu, 24/07/2007 tarihinde 17.30, 19.54, 21.59, 22.10 saatlerindeki ve 25/07/2007 tarihinde saat 00.40-01.00’de tetkik edilen NST’ler göre bebeğin sıkıntıda olduğunu gösteren bulguların bulunmadığı, daha erken dönemde bebekte mevcut asfiksiyi tespit edecek klinik ve laboratuar veya teknolojik yöntem mevcut olmadığı, serebralpalsi hastalığın nedeninin kesin olarak belli olmadığı, her ne kadar olayda saat 01.00 ile doğumun geçekleştiği saat 02.45’e kadar NST kayıtları bulunmamakta ise de bebeğin hangi dönemde asfiksiye maruz kaldığının kesin olarak bilinemeyeceği cihetle doğuma katılan ve doğum sonrası takibini yapan sağlık personeline ve idareye kusur atfedilemeyeceği görüşüne yer verilmiş, bu durumda Adli Tıp Genel Kurulu Kararı uyarınca, davacıların murisi S…..’a uygulanan doğum sonrası kanama takiplerinin ve ameliyat endikasyonunun doğru olduğu, yapılan müdahalelere rağmen doğum sonu kanamanın ölümle sonuçlanabileceği, tedaviyi gerçekleştiren doktorlara ve davalı idareye atfı kabil kusur bulunmadığı, uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu anlaşıldığından, davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Temyize konu mahkeme kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından tarafın anılan kısıma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Mahkeme kararının reddedilen manevi tazminat miktarına ilişkin kısmına gelince;
Dosyanın incelenmesinden, her ne kadar yeniden alınan Adli Tıp Genel Kurulu raporunda olayda saat 01.00 ile doğumun geçekleştiği saat 02.45’e kadar NST kayıtları bulunmamakta, bebeğin hangi dönemde asfiksiye maruz kaldığının kesin olarak bilinemeyeceği cihetle doğuma katılan ve doğum sonrası takibini yapan sağlık personeline ve idareye kusur atfedilemeyeceği belirtilmiş ise de doğumlarda NST takibinin kısa aralıklarla yapılması gerektiği, olayda bir saat kırk beş dakika boyunca bu takibin yapıldığına dair belge olmadığı ve belirtilen bu eksikliğin davacıda sağlık hizmetinin eksik işletildiği izlenimi yaratacağı ve davacının manevi ızdırabını artıracağı açıktır.
Bu durumda, Mahkeme tarafından söz konusu eksikliğin davacıdaki acı ve ızdırabı arttıracağı hususu da göz önüne alınarak makul bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile maddi tazminatın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile, manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.