Danıştay Kararı 15. Daire 2016/321 E. 2017/951 K. 27.02.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/321 E.  ,  2017/951 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/321
Karar No : 2017/951

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacılar) : 1- ………….., 2- ………..( ……… ve ………..’a Velayeten, Kendi Adlarına Asaleten )
Vekilleri : …………..

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : ……………
Vekili : …………….

Temyiz Eden Müdahiller
(Davalı Yanında) : 1- ………
2- ………
Vekili : …………….

İstemlerin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:….; K:…. sayılı kararının taraflarca hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davacılar tarafından mahkeme kararının temyiz dilekçelerindeki iddialar yönünde bozulmasını, diğer tarafların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur. Diğer taraflarca savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Düşüncesi: Mahkeme kararının nispi harç, reddedilen manevi tazminat üzerinden vekalet ücreti hükmedilmemesine ve faize ilişkin kısımlarının bozulması, diğer kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek ve dosyanın tekemmül ettiği anlaşılarak yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten ve tetkik hakiminin açıklamaları dinlenildikten sonra işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılar tarafından, anne rahmindeyken bebeğin sağ kolunun bulunmadığı tespit edilemediği, bebeğin sağ kolu olmadan doğmasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle anne ve babası için 100,00’er TL, bebek için 800,00 TL olmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminat, duyulan elem ve acı karşılığı olarak bebek için 100.000,00 TL, kardeşi için 25.000,00 TL, anne ve babası için de ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere 225.000,00 TL manevi tazminatın 24.04.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

…. İdare Mahkemesince; davacılardan ……..ın 24.04.2013 tarihinde sağ sağ kolu oluşmamış şekilde doğduğu, doğum sürecinde bebeğin sağ kolunun bulunmadığı konusunda herhangi bir tespit yapılmadığı gibi bilgi de verilmediği, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, olay nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 1.000,00 TL maddi ve duyulan elem ve acı karşılığı olarak toplam 225.000,00 TL manevi zararın olayın gerçekleştiği 24.04.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle davanın açıldığı, olayda Adli Tıp Kurumuna yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, anılan Kurumun 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan 03/06/2015 tarihli ve 3669 sayılı raporda sonuç olarak; “Gebenin takiplerinin tıbbi prosedürlere uygun yapılmış olduğu, bebeğin anne karnında sürekli pozisyon değiştirmesi nedeniyle USG incelemesinde sağlıklı ekstremitenin değişik açılardan görüntülenmesi ile diğer ekstremite olarak değerlendirilmiş olmasının mümkün olabileceği, gebelik döneminde anomali tespit edildiğinde ise anne karnında tedavi edilemediği, yaşamla bağdaşabilir olduğu ve kesin tahliye endikasyonunun bulunmadığı, bu duruma göre ilgili hekimlere tıbbi kusur atfedilmediği oy birliği ile mütalaa olunur.” şeklinde görüş belirtildiği, meydana gelen zarar ile idarenin kusuru arasında illiyet bağının olması gerektiği, meydana gelen zarar ile kusur arasında illiyet bağı kurulamadığı takdirde idarenin sorumluluğundan sözedilemeyeceği, yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu bebeğin sağ kolunun olmadığı anne karnında tespit edilse dahi tedavisinin de mümkün olmadığı, bebekte var olan anomalininde doğuştan kaynaklandığı idarenin eylemi neticesinde olmadığı anlaşıldığından, maddi tazminat talebinin reddine karar verildiği, ancak, doğumu gerçekleşen bebeğin anne karnında bulunduğu sürede geçirdiği gelişimin takibinin yapılmasında sağ kolunun bulunmadığı hususunda herhangi bir tespit yapılmadığı gibi bebeğin anne karnında tedavisi ile ilgili tıbbi bilgilendirmelerin süresi içersinde yerine getirilmediği, meydana gelen zarar nedeniyle idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının yargısal denetimini de engellediği anlaşıldığından, bu durum nedeniyle meydana gelen manevi zararın idarece tazmini gerektiği sonucuna ulaşılarak, davacıların olay nedeniyle duymuş olduğu acı ve üzüntü ile orantılı olarak manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, Anne için 10.000,00 TL, Baba için 10.000,00 TL, abla …… ve kendisi için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvurmuş oldukları 24.04.2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesi uyarınca takdir edilen 4.700,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminat talebinin reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesi uyarınca takdir edilen 750,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu mahkeme kararının nispi harç, vekalet ücreti ve faizin başlangıç tarihine ilişkin kısımlar haricindeki kısımlarında 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından tarafların anılan kısımlara yönelik temyiz istemleri yerinde görülmemiştir.
Mahkeme kararının reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemesi ve nispi harç ve faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmına gelince;
Dosyanın incelenmesinden, 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, 1.000,00 TL maddi ve 185.000,00 TL manevi tazminat talebi redddedilmiştir. Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden 4.700,00 TL nispi vekalet ücreti hükmedilmiş reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden de maktu olarak 750,00 TL vekalete hükmedilmiştir. Fakat Mahkeme kararında reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Reddedilen manevi tazminat üzerinden hesaplanacak vekalet ücreti açısından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Öte yandan faizin başlangıç tarihi de sehven idareye başvuru tarihi olarak 24.04.2015 yazıldığı görülmüştür. Dosyadaki belgelerin incelenmesinden davacıların idareye başvuru tarihi 08.04.2014 olarak tespit edilmiştir. Hükmedilen tazminat miktarına bu tarihten itibaren faiz uygulanması gerekmektedir.
Öte yandan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. Maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Aktarılan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç ve posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, tümüyle haksız çıkan tarafa, başka bir deyişle davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesi’nce kabul edilen tazminat miktarı üzerinden hesaplanan nispi harcın tüm yargılama giderlerine dahil edilerek haklılık oranı uygulanması suretiyle taraflara dağıtılması şeklinde hüküm kurulmasında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararında reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden vekalet ücreti hesaplanmaması ve faizin başlangıç tarihi ile nispi harcın yargılama giderleri içinde hesaplanmasına ilişkin kısımları hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının davacıların temyiz taleplerinin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının nispi harç, reddedilen manevi tazminat üzerinden vekalet ücreti hükmedilmemesi ve faize ilişkin kısımlarının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, davalı idare ve müdahillerin temyiz isteminin reddi, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile mahkeme kararının diğer kısımlarının ONANMASINA, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.