Danıştay Kararı 15. Daire 2016/2896 E. 2017/3045 K. 25.05.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/2896 E.  ,  2017/3045 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2896
Karar No : 2017/3045

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti :… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davanın süreaşımı nedeniyle reddi gerekirken; esastan reddedilmesinde hukuka uyarlılık görülmediğinden, mahkeme kararının belirtilen gerekçe ile değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; Gümüşhane-Trabzon yolunda Trabzon istikametine gitmekte olan ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu kapsamındaki zorunlu sigortaları olmayan plakalı aracın yaptığı kazada hayatını kaybeden … yakınlarına … ‘ndan ödenen 213.451,75 TL tazminatın; Karayolu Yolcu Taşımacılığı Yönergesi’nde yolcu taşımacılığı yapanların (Y) türü yetki belgesi almalarının zorunlu olduğu, ayrıca bu kapsamda 2918 ve 4925 sayılı Kanunlardaki sigortaların yapılmasının zorunlu olduğu, kaza yapan aracın İl Trafik Komisyon Başkanlığı’nın 30.04.2007 tarih ve 2007/11 sayılı kararı ile …. minibüs durağına kayıtlı olmasına rağmen anılan sigortaların yapılmadığı, sigortasız aracın yolcu taşımacılığı yapmasının da davalı idare tarafından denetlenmediğinden hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zarardan sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek idareye başvurma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle açılmıştır.
Mahkemece; kaza tarihi itibariyle taşıtın sigortasının olmamasından taşıt işleteninin sorumlu olduğu, ayrıca davacının rücu hakkı kapsamında yönetmelikte yer alan kişilere karşı bu hakkın kullanılabileceği, araç işleteninin de bu kişiler arasında yer aldığı, bu hükümler arasında denetim yükümlülüğü olan davalı idarenin yer almadığı, bununla birlikte davalı idarenin denetim yükümlülüğünü yerine getiremediğine ilişkin herhangi bir somut veri de tespit edilemediğinden davacı tarafından ölen kişinin yakınlarına ödenen tazminatın davalı idareden istenilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 13 üncü maddesinde; idari eylemler nedeniyle hakları ihlal edilen ilgililerin, eylemleri öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurup haklarının yerine getirilmesini isteyebilecekleri; bu isteklerin reddi üzerine altmış günlük dava açma süresi içerisinde dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Yasayla öngörülen tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar, eylemin gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkabileceği gibi farklı zamanda değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza veya hukuk yargılamaları sonucunda ortaya çıkabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa’nın 13 üncü maddesinde öngörülen sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.
Dava dosyasının incelenmesinden; 07.12.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yolcu olarak seyahat eden …’ın hayatını kaybettiği, ölen şahsın mirasçıları tarafından ‘na karşı dava açıldığı, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından hak sahiplerine 25.12.2012 tarihli havale ile gerekli ödemenin yapıldığı ve davacı tarafından 20.05.2014 tarihinde davalı idareye başvurularak zararın tazmininin talep edildiği, ancak talebin reddonulması üzerine görülmekte olan davanın açıldığı görülmektedir.
2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde belirtilen idari eylemi öğrenme tarihi olarak ödemenin yapıldığı tarihin kabul edilmesi gerekir.
Bu durumda, hak sahiplerine 25.12.2012 tarihinde faiziyle birlikte toplam 213.451,75-TL ödemenin yapıldığı ve 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde davalı idareye başvurulmayıp, bir yıllık süre geçirildikten sonra 20.05.2014 tarihinde davalı idareye başvuru yapıldığı anlaşıldığından, davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Her ne kadar; belirtilen gerekçeyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekmekteyse de, farklı bir gerekçeyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.