Danıştay Kararı 15. Daire 2016/2677 E. 2018/7674 K. 20.11.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/2677 E.  ,  2018/7674 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2677
Karar No : 2018/7674

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; Tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının kendisine ait … plaka sayılı aracının terör örgütü mensupları tarafından yakıldığından bahisle 5233 sayılı Kanun kapsamında zararının karşılanmasına ilişkin yaptığı başvurunun reddine ilişkin 06.11.2014 tarih … sayılı 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu kararının iptali ile toplam 26.692,00-TL zararının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; uyuşmazlık konusu olayda, davacı tarafından, yakılan aracı nedeniyle 5233 sayılı Yasa kapsamında meydana gelen zararının 03.08.2014 tarihli yangın raporunda belirtilen yangında hızlandırıcı madde kullanıldığı kanaatine dayalı rapordan hareketle tazmininin istenildiği anlaşılmakta ise de, söz konusu zararın karşılanmasının temel şartı zararın terör ve terörle mücadelede kapsamındaki faaliyetlerden kaynaklı olması gerektiği, bu bağlamda olay yerinde yapılan inceleme sonucunda uzmanlarca düzenlenen 29.07.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda özetle söz konusu araçta ve çevresinde yanıcı-akıcı madde kokusu veya yanıcı-yakıcı maddeye ve araç üzerinde herhangi bir vücut izine rastlanılmadığının belirtildiği, dolayısıyla davacıya ait aracın terör örgütü mensupları tarafından yakıldığına ilişkin hiçbir bilgi veya belgenin bulunmadığı, tüm bu veriler ışığında davacının zararının terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetten kaynaklı olmadığı dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşıldığı; davacının aracının terör örgütü mensupları tarafından yakıcı veya akıcı madde kullanılmak suretiyle yakıldığına ilişkin ifade, bilgi veya belgenin bulunmadığı hususu ile söz konusu aracın yakılmasında yanıcı, yakıcı veya akıcı bir maddenin kullanılmadığının ilgili uzmanlar tarafından düzenlenen olay yeri inceleme raporu ile sabit olduğu hususu dikkate alındığında, davacının 5233 sayılı Yasa kapsamında zararının karşılanmasına yönelik yaptığı başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla çıkarılan ve 27.07.2004 gün ve 25535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar ve kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararların bu Kanunun kapsamı dışında sayılan durumlardan olduğu, “Karşılanacak Zararlar” başlıklı 7. maddesinde ise, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararların, hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, anılan Kanunun gerekçesinde, “Kural olarak idarenin hukukî sorumluluğu kusur esasına dayanmaktadır. Sözü edilen kuralın istisnası olarak, idarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanması gerekmektedir. ….Ortaya çıkan zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara ugramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. Kişilere verilen zararlar, ister terör örgütlerinin eylemlerinden, ister terörle mücadele sırasında Devletçe alınan tedbirlerden kaynaklanmış olsun; bu zararların belirtilen ilkeler uyarınca karşılanması, Devlete olan güveni pekiştirecek; vatandaş-Devlet kaynaşmasını artıracak, terörle mücadeleye ve toplumsal barışa önemli katkıda bulunacaktır. Terörle mücadelede Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin kazandığı olağanüstü başarının sosyal ve ekonomik tedbirlerle desteklenmesi zorunluluğu toplumumuzun bütün kesimlerince kabul edilmektedir.” denilerek Kanunun getiriliş amacı açıklanmıştır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanun’un “Terörün Tanımı “ başlıklı 1. maddesinde; “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” şeklinde tanımlanmış, Kanunun 3. maddesinde, Türk Ceza Kanun’unda yer alan terör suçları sayılmış, 4. maddesinde ise terör amacı ile işlenen suçlar belirtilmiştir.
Terör eylemlerinin devlete yönelik olduğu, devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçladığı yukarıda anılan 3713 sayılı Kanunda belirtilmiş olup bu tür olayların zarar gören kişi ve kurumlara karşı kişisel husumetten ileri gelmediğinin dikkate alınması gerekmektedir. Terör eylemleri nedeniyle zarara uğrayan, bu eylemlere herhangi bir şekilde katılmamış olan kişiler kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplum içinde ortaya çıkan bu olaylardan toplumun bir parçası olması sıfatıyla zarar görmektedir. 5233 sayılı Kanunun terör eylemleri sonucu zarar görenlerin zararların karşılanmasına yönelik olduğu, nakdi tazminat ödenmesi için bir maddi zararın oluşması, zararın 3713 sayılı Kanunun 1, 3, 4 maddeleri kapsamında yer alan eylemlerden veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle uğranılması gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümlerine göre, terör veya terörle mücadelede kapsamında yürütülen faaliyetlerden kaynaklanmayan zararların 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması hukuken olanaklı değildir.
Ancak, uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi, zararın varlığı konusunda çekişme olmamakla birlikte zararın kaynağının kesin olarak tespit edilemediği durumlarda zararın karşılanıp karşılanamayacağı hususunun ayrıca incelenmesi gereklidir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait aracın 29.07.2014 tarihinde kimliği belirsiz kişilerce park halindeyken yakılması sonucu oluşan zararların karşılanması için davalı idareye yapmış olduğu başvurunun; davalı Zarar Tespit Komisyonu tarafından 26.09.2014 tarihli Emniyet Müdürlüğü yazısında belirtilen olayın terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirildiği yönünde veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle meydana geldiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı, olayın kanunun ilgili maddeleri kapsamında bulunmadığı gerekçeleriyle reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacıya ait aracın yakılma olayında; 03.08.2014 tarihli İtfaiye Yangın Raporu’na göre aracın sağ ön kısmına hızlandırıcı bir madde (benzin veya tiner) dökülüp açık ateş kaynağı ile yakılmış olduğu kanaatine yer verildiği; ayrıca olay tarihi olan 29.07.2014 tarihinde İstanbul, Nurtepe-Sancaktepe-Sultangazi’de olaylar meydana geldiği ve olaylara polisin müdahale ettiğine dair internet haberleri bulunduğu görülmüş, bu olaylarda benzer araç yakılma olaylarının yaşanıp yaşanmadığı hakkında herhangi bir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, dosya kapsamından davacının dava konusu olayı yaşamasına sebep olabilecek herhangi bir kişisel husumetinin bulunup bulunmadığı, olayın meydana geldiği 29.07.2014 tarihinde ve yakın tarihlerde benzer nitelikte araç kundaklama eylemlerinin bulunup bulunmadığı, varsa söz konusu olaylarda faillerin yakalanıp yakalanmadığı ve olayların terör eylemi olarak nitelendirilip nitelendirilmediği hususları araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu verilen komisyon kararında ve davanın reddi yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.