Danıştay Kararı 15. Daire 2016/2507 E. 2016/4808 K. 10.10.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/2507 E.  ,  2016/4808 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2507
Karar No : 2016/4808

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) : Sağlık Bakanlığı
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacılar) : 1-
2-
Vekilleri :
İstemin Özeti : Taraflarca, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:….; K:… sayılı kararının, aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Taraflarca karşı tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :.
Düşüncesi : Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeyerek, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Davacılar yakını A. İ’in, Sağlık Bakanlığı …. Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 28.11.2010 tarihinde rahim içi kistlerin alınması amacıyla yapılan ameliyatı sonrası kalbinin ve solunumunun durması sonucu geçirmiş olduğu ikinci ameliyat sonrası yoğun bakıma alındığı ve 14.12.2010 tarihinde vefat ettiği, ölüm olayının gerçekleşmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle 123.644,03 TL maddi tazminat ve 700.000,00 TL manevi tazminatın, vefat tarihi olan 14.12.2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle dava açılmıştır.
İdare Mahkemesince, ….Asliye Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyası kapsamında Yüksek Sağlık Şurasından alınan 09-02 Şubat 2014 tarih, 13431 sayılı rapor ile soruşturma ve kovuşturmayı yürüten adli yargı mercilerince alınan bilirkişi raporlarında; davacıların murisine uygulanan tedavi sırasındaki eylemlerin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtildiğinden, olayda hizmet kusuru bulunduğu tespit edilerek maddi tazminat miktarının belirlenmesi için hesap bilirkişisine başvurulmuştur. Hesap bilirkişisince, davacı eş için 188.528,00 TL, davacı çocuk için ise 31.146,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır. Davacılar vekili tarafından 10.06.2015 tarihinde miktar artırımı dilekçesi verilmiştir. Dilekçe, davalı idareye 27.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İdare Mahkemesince, davacı eş için 188.528,00 TL, davacı çocuk için ise 31.146,00 TL olmak üzere toplam 219.674,00 TL maddi tazminatın kabulüne ve adli yargı merciinde ilk dava açma tarihi olan 06.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine; manevi tazminatın ise 200.000,00 TL’lik kısmının kabulüne, 500.000,00 TL’lik kısmının ise reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan Mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, tazminat isteminin kabulüne ilişkin bölümü ve hükmedilen maddi tazminatın dava dilekçesi ile talep edilen123.644,03 TL’lik kısmı ile hükmedilen manevi tazminata, adli yargı merciinde ilk dava açma tarihi olan 06.10.2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısımlarında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Kararın 10.06.2015 tarihli miktar artırımına ilişkin dilekçesi ile arttırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin bölümüne gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin gerekçesinde, “AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temürrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, arttırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, arttırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.
Bakılan davada, davacı tarafından, 10.06.2015 tarihinde mahkeme kaydına giren dilekçe ile maddi tazminat miktarının artırılması istenmiştir. Bu dilekçe 27.07.2015 tarihinde davalı idare kayıtlarına girmiştir. Dolayısıyla bakılan davada arttırılan tazminat miktarı bakımından, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan 27.07.2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, arttırılan tazminat miktarına, adli yargıda dava açma tarihi olan 06.10.2011 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, miktar artırım dilekçesiyle arttırılan tazminat miktarına adli yargıda dava açma tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin bölümünün BOZULMASINA, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddi ile davacıların temyiz isteminin reddine anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.