Danıştay Kararı 15. Daire 2016/2142 E. 2016/5020 K. 19.10.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/2142 E.  ,  2016/5020 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/2142
Karar No : 2016/5020

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacılar) : 1- Kendi adına asaleten adına velayeten
2- 3-
4- 5-
6- 7-
8- 9-
10- 11-
12- 13-

Vekili :

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili : Huk. Müş. … – Aynı Adreste

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Davalı idarenin temyiz isteminin reddi, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının nispi karar harcı nedeniyle yargılama giderine ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacıların yakını …’in 01/08/2010 tarihinde …-… karayolundan … Anonim Ortaklığı’na (…) ait petrol depolama tesisine giden stabilize yolda … plakalı aracın geçişi sırasında teröristlerce yola döşenen mayının patlaması sonucunda yaşamını yitirmesi nedeniyle uğradıkları ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin bozma kararına uyularak, olayın terör eylemi olduğu (davalı idarenin hizmet kusuru bulunmadığı), davanın açıldığı 12/09/2011 tarihinden sonra davacıların maddi zararlarının ödenmesine yönelik sulhnameyi 28/05/2012 tarihinde imzaladığı anlaşıldığından; davanın maddi tazminat istemi yönünden konusunun kalmadığı gerekçesiyle, maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı, manevi tazminat istemine ilişkin olarak, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda karar verilmiştir.
Taraflarca, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen Mahkeme kararının aleylerine ilişkin hükümler yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Temyize konu kararın, maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin kısımlarında, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından, tarafların bu kısımlara ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Davacıların nispi karar harcı nedeniyle yargılama giderleri bakımından temyiz istemine gelince;
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tâbi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu; 21. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği; 28. maddesinde ise, (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren bir ay içinde ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanunun, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
Aktarılan Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç ve posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, tümüyle haksız çıkan tarafa, başka bir deyişle davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, İdare Mahkemesince, nispi harç dahil tüm yargılama giderlerine haklılık oranı uygulanması suretiyle hüküm kurulmasında yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi, davacıların temyiz isteminin kısmen reddi ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ve nispi karar harcı dışındaki yargılama giderine ilişkin kısmının ONANMASINA, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile kararın nispi karar harcı nedeniyle yargılama giderlerine ilişkin kısmının BOZULMASINA, dosyanın bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
5233 sayılı Kanun, yargısal ve bilimsel içtihatlarla kabul edilen “sosyal risk” ilkesinin yasalaşmış halidir. Bu nedenle, “sosyal risk ilkesi” uyarınca tazmini gereken uyuşmazlıklarda adı geçen Kanunun uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle; 5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davalarda, zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının bulunmadığı, fakat kişilerin salt toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri ve bu nedenle ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması gerektiği hallerde, idari yargı yerince 5233 sayılı Kanunun uygulanması suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.
Buna göre; 5233 sayılı Kanunun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu uğranılan maddi zararların tazminini öngörmesi, diğer bir deyişle, manevi zararların tazminini kapsamaması karşısında; 5233 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince 5233 sayılı Kanun uyarınca manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, sosyal risk ilkesine göre manevi tazminat isteminin kısmen kabul edilmesine ilişkin temyize konu kararın bu kısmının da bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.