Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1966 E. 2017/1193 K. 15.03.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1966 E.  ,  2017/1193 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1966
Karar No : 2017/1193

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:…. sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması talebi hakkında bir karar verilmeden gereği görüşüldü:
Dava; davacının, … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle köyünü terk ettiğinden bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararının 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine maddi ve manevi zararının tazmini istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce; 24/07/2014 tarih ve 1251 sayılı Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işleminin, başvuruları karara bağlamaya yetkili olan zarar tespit komisyonuna davacının başvuru dilekçesi sevk edilmeden, doğrudan zarar tespit komisyonu başkanlığı adına (zarar tespit komisyonunca karar alınmaksızın) zarar tespit komisyonu başkanı tarafından tesis edildiği görüldüğünden, anılan işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı, davacının söz konusu başvurusunun zarar tespit komisyonunca karara bağlanması gerektiği, dolayısıyla davacının varsa zararları yeni yapılacak değerlendirmeye göre tespit edileceğinden, bu aşamada davacının tazminat istemi hakkında hüküm kurmaya hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır, aynı Kanun’un 12. maddesinde ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası açabilecekleri kurala bağlanmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Tam yargı davalarının iptal davalarından ayrı açılabilmesine 2577 sayılı Kanun imkan tanımıştır. Bu tür davalarda mahkemece, hem uyuşmazlığın olaylara ilişkin yönü açıklığa kavuşturulmakta, hem de uyuşmazlığın hukuki irdelemesi yapılmaktadır.
Diğer yandan, aynı Kanun’un 24/(e) maddesinde, tazminat davalarında hükmedilen tazminat miktarının kararda gösterileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, belli bir miktarın tazmini istemiyle açılan davalarda, hükmedilecek tazminat miktarının mahkemece belirlenmesi ve hüküm altına alınması gerektiği açıktır.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’da, zarar tespit komisyonlarınca yapılan incelemeler sonucunda başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde, zararın karşılanması konusunda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu, 2. maddesinde ise, Kanunun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. , 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı belirtilmiştir.
Anılan kanunun 8. maddesinde, Kanun kapsamında karşılanacak zararların zarar görenin beyanı, adli, idari ve askeri mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur ve ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığıyla belirleneceği açıklanmıştır.
Söz konusu Kanun’un, “Zararların karşılanmasına ilişkin sulhname” başlıklı 12.maddesinin birinci fıkrasında, ödenmesine karar verilen miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısının, sulhname tasarısı imza davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmesi öngörülmüş, ikinci fıkrasında, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; üçüncü fıkrasında, davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; dördüncü fıkrasında, sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hallerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; beşinci fıkrasında, sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, 10/08/2007 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunarak… İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini talebinde bulunduğu, davacı vekilinin de katılımı ile mahallinde yapılan keşifte ilgilinin evlerinin … Merkezde, arazi ve meyve ağaçlarının …Mezrası’nda bulunduğunun belirtildiği, Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 04/02/2009 tarih ve 2009/1-17863 sayılı işlemi ile davacının zararının 8.550,86-TL olduğunun belirlenerek anılan miktar üzerinden sulhname imzalamasının teklif edildiği, komisyonca belirlenen miktarın kabul edilerek davacı tarafından sulhnamenin imzalandığı, 09/04/2012 – 22/05/2014 tarihli dilekçeler ile … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığı, köyde yapılan kadastro çalışmaları sonucu adına tescili yapılan tapulu arazilerin 5233 sayılı Kanun uyarınca kardeşi ….’in başvurusu üzerinden değerlendirilmesinin talep edildiği, Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 24/07/2014 tarih ve 1251 sayılı işlemi ile, konu ile ilgili yapılan sistem sorgulamasında 5233 sayılı Kanun ile ilgili olarak süresi içerisinde kendi adına başvuru yapmadığının tespit edildiği, 19/07/1987 tarihi ile Kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 27/07/2004 tarihi arasında meydana gelen zararlar için başvuru süresinin 31/05/2008 tarihinde sona erdiği, bu tarihe kadar kendi adına başvurusunun olmamasından dolayı dilekçesine herhangi bir işlem yapılamadığının belirtildiği, kardeşi ….’in başvurusunun Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 24/03/2015 tarih ve 65/01/2015/776 sayılı işlemi karara bağlandığı ve kardeşinin anılan işlem uyarınca sulhname imzaladığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, talebinin reddi üzerine, talebin reddine ilişkin işlemin iptali istenilmeksizin doğrudan tam yargı davası açılmış, Mahkemece, davacının başvurusu hakkında zarar tespit komisyonunca bir değerlendirilme yapılması gerektiği gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıda aktarılan düzenlemelere göre, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddi/kısmen reddi durumunda yargı yoluna başvurulabileceği açıktır. Açılacak davada sadece başvurunun reddi/kısmen reddine ilişkin işlemin iptali istenebileceği gibi iptal istemi ile birlikte uğranıldığı iddia edilen zararların tazmini de istenebilir. Ayrıca, başvurunun reddi/kısmen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmeksizin doğrudan tam yargı davası açılmasında da hukuki bir engel bulunmamaktadır.
Durum böyle olunca, Mahkemece, doğrudan tam yargı davası şeklinde açılan iş bu davanın, davacının …Köyü, … Mezrası için yaptığı başvuru üzerine sulhname imzaladığı, kadastro çalışmaları sonucu tapuda adına tescil edilen … Köyü’ndeki taşınmaz zararının kardeşine ait dosyada karşılanması talebinin kardeşi …’in başvuru dosyasında değerlendirilebileceği, ….’in 24/03/2015 tarihli Zarar Tespit Komisyonu kararı uyarınca sulhname imzaladığı hususları da göz önünde bulundurularak 5233 sayılı Kanun kapsamında irdelenerek bir karar verilmesi gerekirken dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, …. İdare Mahkemesi’nin…. tarih ve E:….; K:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.