Danıştay Kararı 15. Daire 2016/1825 E. 2016/3031 K. 28.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/1825 E.  ,  2016/3031 K.
T .C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1825
Karar No : 2016/3031

Temyiz Eden (Davacılar) : 1- (Kendi adına asaleten çocuğu adına velayeten)
2-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; Z. T.’nun 21.09.2013 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrası kaldırıldığı davalı taraf sağlık kuruluşunda tatbik edilen tıbbi hizmetin, hizmet gereklerine aykırı olmasına bağlı adı geçenin ölümüne bağlı oluştuğu iddia edilen zararın ödenmesi isteminin reddine dair işlemin iptali ile için 3.000.-TL’si maddi, 100.000.-TL’si manevi; için 3.000.-TL’si maddi;100.000.-TL’si manevi olmak üzere toplamda 206.000.-TL zararın 06.11.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, Z. T.’nun 21.09.2013 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrası aynı gün davalı taraf sağlık kuruluşuna kaldırıldığı ve burada 06.11.2013 tarihinde kurtarılamayarak vefat ettiği, davacı tarafından 16.12.2013 tarihinde BİMER üzerinden şikayette bulunduğu, ardından 14.04.2014 havale tarihli dilekçesi ile bu kez … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu, Başsavcılık tarafından 21.04.2014 tarih ve 2014/23 sayılı karar ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın davalı idareye gönderilmesine karar verildiği, idarece 15.04.2015 tarihinde men’i muhakeme kararının verildiği, davacının en geç 14.04.2014 tarihi itibariyle eylemden haberdar olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 13.maddesinde belirlenen 1 yıllık süre vefatın gerçekleştiği tarihten itibaren somut olayda tüketilmiş ve zarar veren eylemin davacı tarafça netleştirildiği tarih olan 14.04.2014 tarihi üzerinden dava açma süresinin hesaplanması ve bu durumda da bir yıllık bir zaman geçtikten sonra yapılan başvuruyu müteakip açılan bu davanın süresinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar açılan davanın süresinde olduğunu ileri sürerek temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden;
Davacılar yakını Z. T., 29.09.2013 tarihinde yaşanan trafik kazası sonrasında … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine kaldırılmış ve 06.11.2013 tarihinde vefat etmiştir.
Davacılar, olayla ilgili kusur veya ihmali bulundukları gerekçesiyle ilgililer hakkında 14.04.2014 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Başsavcılık tarafından 21.04.2014 tarihinde görevsizlik kararı verilerek dosya, davalı idareye gönderilmiştir.
nce 07.05.2014 tarihinde ilgililer hakkında soruşturma açılmış, yapılan soruşturma sonucunda, Yetkili Kurul tarafından verilen 15.04.2015 tarihli men-i muhakeme kararı Danıştay 1. Dairesine gönderilmiştir.
Danıştay 1. Dairesinin 02.06.2015 tarih ve E:2015/916, K:2015/915 sayılı kararıyla eksik incelemeye dayalı olarak düzenlenen soruşturma raporu esas alınarak verilen şüphelilerin men-i muhakemelerine ilişkin 15.04.2015 tarihli Yetkili Kurul kararı bozularak davalı idareye gönderilmiştir.
Davacılar 26.05.2015 tarihinde davalı idareye başvurarak 617.000,00 TL maddi ve 200.000,00 TL manevi zararlarının tazminini talep etmiştir. Davalı idarenin 18.06.2015 tarihli cevabi yazısında, Yetkili Kurul tarafından verilen 15.04.2015 tarihli kararın Danıştay 1. Dairesine gönderildiği ve sürecin işlemeye devam ettiği, bu nedenle talep edilen maddi ve manevi tazminatın ödenmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. İdarenin cevabı davacılar vekiline 25.06.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Bunun üzerine davacılar, 18.08.2015 tarihinde … İdare Mahkemesinde 200.000,00 TL manevi, 6.000,00 TL maddi tazminat talepli dava açmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi uyarınca idari eylemlerden dolayı hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her durumda eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak zararlarının tazminini istemeleri, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi hâlinde ise bu konudaki işlemin tebliğ tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açmaları gerektiği, görevli olmayan yargı mercilerine açılan tam yargı davalarının görev yönünden reddi halinde idareye başvurma şartının aranmayacağı düzenlenmiştir.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır.
Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği, bu nedenle de idaresinden tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği, bazen adli veya idari soruşturmalarla bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucu mu, yoksa görev kusuru sonucu mu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
Dava açma süresini saptarken, bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer alan süreye ilişkin mevzuat kurallarının yorumlanmasında kişilerin haklarının ihlali yönünde ağır sonuçlara varan yorumdan kaçınmak gerekmektedir.
Hukuki sorumluluğun koşullarının, her zaman, maddede öngörülen süreler içinde, olayın meydana geldiği anda ve bir arada ortaya çıkması mümkün olamamaktadır.
Zararın idari eylemden kaynaklandığının bu sürelerden sonra ortaya çıkması mümkün olabildiği gibi, zararın gerçek miktarı veya illiyet bağı daha sonra da ortaya çıkabilmektedir. Bütün bu olasılıklar göz önünde bulundurulduğunda, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinin, yargıya başvuru hakkını ortadan kaldırmayacak, ancak maddeyi de işlevsiz bırakmayacak bir şekilde yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda; ilgililer hakkında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu uyarınca halen adli soruşturma sürecinin devam ettiği hususu da dikkate alındığında, eylemin idariliğinin öğrenildiği tarih olarak en erken, Üniversite Yetkili Kurulu tarafından verilen men-i muhakemeye ilişkin 15.04.2015 tarihli kararın en geç ise Danıştay Birinci Dairesince bozulmasına ilişkin 02.06.2015 tarihli kararın esas alınması gerekmektedir.
Dava konusu olayda tazmini istenilen zarar, sunulan sağlık hizmetinin usulüne uygun işletilmediği iddiasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla davacıların, sunulan sağlık hizmetinin usulüne uygun işletilmediğinin tam olarak ortaya çıktığı ve zararın kesinleştiği tarihten itibaren 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde idari başvuru yoluna gitmeleri gerekmektedir.
Bu durumda 2577 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bir yıllık süre içerisinde yani Yetkili Kurul Karar tarihi olan 15.04.2015’ten veya Danıştay Birinci Dairesince verilen kararın tarihi olan 02.06.2015’ten itibaren bir yıl içerisinde idari başvuru yolunun kullanıldığı, başvurunun 18.06.2015’te reddedilmesi üzerine 18.08.2015 tarihinde temyizen incelemekte olduğumuz davanın açıldığı anlaşıldığından, davanın süresinde olduğunun kabulü ile davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, eksik inceleme sonucu davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının, BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.