Danıştay Kararı 15. Daire 2016/176 E. 2016/1694 K. 14.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2016/176 E.  ,  2016/1694 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/176
Karar No : 2016/1694

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti :… 1. İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Düşüncesi :Temyiz konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, 01.11.2013 tarihinde yeşil karttan kaynaklanan haklarını kaybetmesi sonucu, Devlet Hastanesi tarafından tıbbi yardım ve müdahale yapılamadığı ve ceninin ölümü ile sonuçlandığı iddia edilen olayda 100.000,00 TL manevi tazminat ve olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; dava konusu tazminata ilişkin uyuşmazlığın bir işlemin icrasından kaynaklı olduğu, bir diğer ifade ile davacının yeşil kartının iptal edilmesi üzerine yeşil kartı olmadığı gerekçe gösterilerek tıbbi kontrollerinin yapılmadığından bahisle anne karnında ceninin ölmesine ilişkin olduğu, söz konusu uyuşmazlığın yeşil kartın iptali işleminden kaynaklandığı, davacının hamile olduğunu 12.10.2014 tarihinde yapılan tetkikler neticesinde öğrendiği, ceninin öldüğünü ise 18.01.2015 tarihinde öğrendiği, bu minvalde; davacı tarafından ceninin öldüğünü öğrendiği 18.01.2015 tarihinden itibaren idari işlemden kaynaklanan tam yargı davasını, dava açma süresi içerisinde yani 19.03.2015 tarihine kadar ya da davalı idareye 11. madde kapsamında başvuruda bulunması gerektiği ya da 19.03.2015 tarihine kadar (bu tarih dahil) dava açması gerektiği, ancak davacı tarafından belirtilen tarihlerde ne başvuruda bulunulduğu ne de dava açtığı görülmüş olup bu tarihlerden çok sonra 31.07.2015 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle işin esasının incelenme olanağı bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılıp, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça; usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülen İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde, bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği, aynı yasanın 15. maddesinin (1/e) bendinde ise, dilekçeler üzerine yapılan ilk incelemede, idari mercie başvurulmadığının anlaşılması üzerine dilekçelerin merciine gönderilmesi hükme bağlanmıştır.
Bu madde hükmüne göre, idari eylemden dolayı zarara uğrayanlar, tam yargı davası açmadan önce, idareye başvurarak zararların tazminini talep etmek zorundadırlar. İdare, başvuru üzerine uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminine yönelik iradesini açık ya da zımni bir işlem ile ortaya koymaktadır. İdarenin ”ön karar” denilen bu işlemi üzerine idari yargı merciilerinde tam yargı davası açılabilmektedir.
Yasayla öngörülen tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
İdari eylem; idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır.Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 01.11.2013 tarihinde yeşil kartının iptal edildiği, 12.10.2014 tarihinde ….. Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine başvurduğu, yapılan tetkikler sonucunda hamile olduğunu öğrendiği, yaptığı başvurulara hastanece yeşil kartı olmadığı gerekçe gösterilerek gerekli tetkik ve tedavilerinin yapılmadığı, 18.01.2015 tarihinde rahatsızlanması üzerine …… Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine yeniden başvurduğu, yapılan tetkikler sonucunda ceninin ölü olduğunun tespit edildiği, idarenin yeterli tedavi uygulamadığı, bu nedenle çocuğunu kaybettiğinden bahisle 11.06.2015 tarihinde İçişleri Bakanlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığına başvuruda bulunarak, olaya ilişkin uzlaşma ve zararın (manevi) giderimi yönünde bir teşebbüsün olması halinde bu durumun yasal süre zarfında tarafına bildirilmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ifade edildiği, anılan başvuru üzerine davacının talebinin karşılanmayacağının 24.06.2015 tarihli işlem ile bildirilmesi üzerine 31.07.2015 tarihinde bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda her ne kadar Mahkeme tarafından uyuşmazlık konusu idari işlemin icrasından kaynaklanan tam yargı davası olarak nitelendirilip, ceninin ölü olduğunun tespit edildiği 18.01.2015 tarihinden itibaren İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 11 kapsamında altmış gün içinde idareye başvurup verilen cevap üzerine dava açılması gerekirken bu süreler geçirildikten sonra açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, devlet hastanesinde gerekli tetkik ve tedavi yapılmaması sonucu anne karnında ceninin ölümü olayından kaynaklanan zararın idarenin işleminden değil idarenin eyleminden kaynaklandığı hususunda duraksama bulunmamakta olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 13 kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. İdari eylemden kaynaklanan dava konusu zarar ceninin ölü tespit edildiği 18.01.2015 tarihinde ortaya çıkmıştır. Davacı tarafından bu tarihten itibaren madde 13 kapsamında 1 yıllık süre içerisinde 11.06.2015 tarihinde idareye başvuru yapılmış verilen ret cevabı üzerine de 31.07.2015 tarihinde idari yargıda tazminat talepli davasını açmıştır.
Durum böyle olunca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde, bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği hususu göz önüne alındığında davacının eylem tarihinden (18.01.2015) itibaren bir yıl içinde, 11.06.2015 tarihli dilekçe ile İçişleri Bakanlığı ‘na müracaat ederek uğramış olduğu zararların tazminini talep ettiği anlaşıldığından, davanın esasına ilişkin karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 1. İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.